31
Ağustos 2013
Savcı
Aytekin TUNCAY’ın evi
Sabah saat 08.00
Aytekin Tuncay cep telefonunun ısrarla yatağında irkilerek uyandı.
Komodinden telefonunu alıp baktı. (Ahmet DOĞANALP arıyor) Yüzünü ekşitti.
-Efendim
Ahmet ağabey.
-Günaydın
Aytekin rahatsız etmiyorum ya?
-Yok
ağabey ne rahatsızlığı estağfurullah. Buyur. (Yüzünü ekşitir)
-Aytekinciğim
yaa. Sana bir işim düştü. Yardımına ihtiyacım var kardeşim.
-Buyur
ağabey. Elimizden ne gelirse.
-Sağol
kardeşim böyle diyeceğini biliyordum zaten. Bu iyiliğini unutmayacağım bilesin.
-Tamam
ağabey.
-Aytekin
biraz önce Başsavcı Vekili aradı. Şile’de bir cinayet daha doğrusu bir katliam
olmuş. Bayağı telefat varmış. Ben Çanakkale’deyim çocuklarla… Sen gider misin?
-Şile’de
Savcı yok mu ağabey? Niye buradan gidiyoruz?
-Şile’deki
savcının haberi var zaten. Dosya onda. Benim farklı bir dosya için gitmem
gerekiyordu. Bir buçuk yıldır buna benzer başka ölümler oldu. Dosyalar
birleştirilip bize gönderilmişti. Sadece olay yeri incelemesi yapılacak.
Jandarma ve emniyetten biri gelecek. Ayrıntılı fotoğraf lazım. Tahmin ettiğim gibiyse olay büyük. Başsavcı Vekiliyle
görüştüm. Şile Savcısı olay yerini terk etmeden maktullerin ve olay yerinin
detaylı fotoğraflarını alırsan çok iyi olur.
-Hallederim
ağabey merak etme.
-Emniyetten
bir araç gelecekti.
Aytekin Tuncay yataktan
fırladı. Perde kenarından dışarıya baktı.
-Gelmiş
ağabey. 15 dakika içinde çıkarım ben özellikle bakmamı istediğin bir şey var
mı?
-Ayrıntılı
fotoğraf alman yeterli çok sağol kardeşim. Bak yengenin selamı var.
-Sende
selam söyle ağabey.
Telefon tekrar çalar. (Başsavcı Vekili Zekai arıyor)
-Alo.
-Günaydın
Sayın Savcım. Başsavcı Vekili Zekai.
-Günaydın
sayın başsavcı vekilim.
-Ahmet
savcımla görüştünüz mü?
-Görüştüm
Sayın Savcım. 15 dakika içinde çıkış yapacağım.
-Teşekkür
ederim Savcı Bey. Konuyla ilgili olarak yarın sabah görüşelim o zaman.
-Görüşürüz
Savcı Bey.
Aytekin Tuncay aceleyle duşa
girip çıktı. Giyinir. Eline bir dilim
ekmek alarak evden çıktı. Apartmanın önünde bir araba ve sivil kıyafetli bir
kişi beklemektedir.
Komiser Abdullah Karasakal
Savcı’yı görünce toparlanır. Arabanın kapısını açar.
-Kimliğinizi
görebilir miyim?
Kimliği inceleyen Aytekin Tuncay
araca biner.
-Olay
hakkında bilgin var mı Komiser?
-Her
hangi bir bilgim yok Savcı Bey. Müdür Yardımcısı sizi Şile’ye götürmemi
söyledi.
Şile’ye varıncaya kadar başka
bir şey konuşmadılar. Şile girişinde Komiser Abdullah Emniyeti arayarak cinayet
yerinin adresini öğrenir.
Araç evin önündeki jandarma
arabasının önünde durduğunda savcı Ferhat Tuğlu işi bitirmiş gitmek üzeredir.
Araca yaklaşır.
-Hoş
geldiniz savcım. Şile Savcısı Ferhat.
-Hoş
bulduk savcım. Aytekin. Başsavcı Vekili Zekai savcımla görüştünüz her halde.
-Görüştüm
savcım. Benim işim bitti. Kısaca bilgi vermem gerekirse: Aytekin Savcım olay
gece yarısından sonra meydana gelmiş.
-Nereden
biliyoruz?
-Bahçe
ve iki katlı ev Selahattin Sami Koper isimli Gazi Antepli bir iş adamına ait. Yeşil
tepeli lakabıyla tanınıyor. Darp, cebir ve kaçakçılık suçlarından sabıka kaydı
var. İnşaat, otopark işletmeciliği, emlakçılık yapıyor. Dün akşam 19,30 gibi
evine gelmişler. Bilgiyi evin temizlikçisinden aldık. Bir gün önce evin
temizliğini yapan kadın 45 yaşında Dul bir bayan. Yeşil tepeli burada kaldığı
süre içinde evin temizlik ve yemek işlerini yapıyormuş. Yeşil tepeli ve
adamları eve yerleştikten sonra yardımcı kadın kendi evine gitmiş. Dediğine
göre saat 23,30 civarında araçla evine bırakıldığında herkesin sağ olduğunu
söyledi. Sabah saat 08,00 da kahvaltı hazırlamak için buraya geldiğinde önce
bir şey fark etmediğini beyan etti. Evin içine girince cesetleri fark etmiş.
Biz 08,30 da buraya intikal ettik. Başsavcılığa ve ambulansa haber verdik.
Yardımcı kadının her sene bu evde çalıştığı ev sahibinin bulunmadığı zamanda
ise arada gelerek kontrol ettiğine dair şahitleri var. Tüm şahitlerin isim ve
telefonları alındı. İfade için çağırdık. Bahçe kapısında ve evin kapısında zorlama
izi gözükmüyor. Yeşiltepe’nin yanındaki kadın ambulansla hastaneye kaldırıldı.
Sinir krizi geçiriyordu. Şu anda ifade verecek durumda değil. Kadında hiçbir
darp izi yok. Dosyayı tamamlayınca.
-Siz
bilirsiniz savcım. Dosya sizde benimki özel bir araştırma.
Birlikte yürüyerek evin bahçe
kapısına gelmişlerdi. Bahçede bir sürü
ceset vardı. Ahmet Doğanalp katliam derken haklıydı. Savcı Ferhat Tuğlu tekrar
elini uzattı.
-Benim
işi bitti savcım ben çıkıyorum. İşiniz bitince beklerim.
-Teşekkür
ederim savcım. Ben kısa bir olay yeri incelemesi yapıp fotoğraflayacağım
sadece.
-Sayın
Savcım fotoğraflamayı yapmamı ister misiniz?
-İyi
olur Komiser. Sen fotoğraf makinesini al. Birlikte bakalım. Ayrıntılı çekim
yapın. En son birlikte bakalım.
Komiser Abdullah Karasakal
bahçeyi, cesetleri ve evin içini ayrıntılı fotoğrafladı. Evde tam bir katliam
olmuştu. Bahçedeki beş cesedin üçü silahla kafalarından vurularak, ikisi kesici
aletle öldürülmüştü. Giriş kapısının yanındaki cesedin kafasında bir kurşun
vardı. İkinci katta yatak odasındaki Selahattin Sami Koper’in boğazı
kesilmişti. Yatak odası kan revan içindeydi. İlginç olansa cinayet aleti ortada
yoktu. Bahçede boş kovan yoktu. Komiser Abdullah daha önce böyle bir şey
görmemişti. Fotoğrafları en son birlikte kontrol edip ayrıldılar. Onlar evden
çıkınca sağlık ekipleri cesetleri torbalara koymaya başlamışlardı. Komutanın
davetiyle Jandarma Komutanlığına geçtiler. Öğle yaklaşmıştı. Komutan fısıltıyla
özel kuvvetlerden bir albayın savcıyla görüşmek için beklediğini söylemişti.
Komiser Abdullah arabanın
yanında askerlerin getirdiği tostu yedi çayını içti. Askerler olmaz diye ısrar
etseler de parasını verdi. Bu sırada Aytekin Tuncay’da komutanın odasında
çeyrek tost ve çayla karnını doyurdu. Görüşme talebinde bulunan kişiyle
görüştü. İşleri bitince yeniden cinayet mahalline gittiler. Savcı Aytekin Tuncay
evin etrafında dolaştı. Konuşmadan Şile’den ayrıldılar.
Savcı Aytekin Tuncay’ın
dışarıdan birinin görüşüne ihtiyacı vardı. Bu yüzden arabanın ön koltuğuna
oturmuştu.
-Komiser
olay yerini sende inceledin. Bu katliam bir kişinin işi olabilir mi?
-İnanması
zor geliyor ama öyle görünüyor Savcı Bey.
-Bu
kanıya nasıl ulaştın Komiser?
-Somut
bir şey yok Savcı Bey. Sadece önsezi. Bahçeyi inceledim. Katil adamları teker
teker avlamış, bahçede hiç koşuşturma izi yok. Çok dikkatli bakılmazsa fark
edilemeyecek bir ayak izi var. Eve kadar sürünerek gelmiş gibi gözüküyor. Katil
çıplak ayakla gelmiş, iki adamı uzaktan kafalarından vurmuş. Keskin nişancı.
Susturuculu silah kullanmış. Yatak odasındaki adam normal bıçakla öldürülmemiş.
Özel bir bıçak kullanmış, fark etmişsinizdir. Evin içinde ayakkabı izi, toprak
çamur izi yok. Benim tam olarak anlamadığım,
çatışma olmamış. İlginç olan
katil evin dışındakileri silahla öldürürken Sami Koper’in boğazını kesmiş.
Silahla vurmak daha mantıklı. Aynı zamanda çok önemli bir ayrıntı. Katil veya
katiller tam bir profesyonel. Şu ana kadar hiç rastlamadım böyle bir katliama.
-Katil
veya katillerin devlet görevlisi olma ihtimali var mı sence?
Abdullah Karasakal
tecrübeleriyle böyle bir soruyu bekler gibiydi. Kesin ve net cevap verdi.
-Devlet’te
böyle bir birim yok Savcı Bey. Varsa da ben bilmiyorum. Ancak Ordu’da böyle
kişiler olabilir. SAS, SAT, Bordo Bereliler. Onlar da bildiğim kadarıyla kentsel
bölgelerde eylem yapmazlar. Doğuda örgüte karşı operasyon yapıyorlar.
Emniyet’te mümkün değil.
-Çok
emin konuşmayın Komiser. 14-15 yaşından itibaren silahla yaşayan insanlardan
bahsediyoruz değil mi?
-Haklısınız
Savcı Bey ancak biz gerek Polis Koleji’nde gerekse Akademi’de insan öldürmeye
odaklı bir eğitim almıyoruz. En önemlisi silahlı olsak bile sivil idareye
bağlıyız. Böyle bir katliamı planlayacak ve emir verecek sivil idare…
düşünemiyorum.
-İstihbarat’ta
bulunur mu böyle adamlar?
-İstihbarattakilerin
çoğu emniyetten ve ordudan geçme arkadaşlar Savcı Bey. Böyle profesyonel
duymadım hiç. Bu adam veya adamlar çok sessiz çalışmışlar. Resmi olarak devlete
çalışanlar nasıl diyeyim bizler biraz gürültücüyüzdür. Böylesi sessiz iş
bildiğim istihbaratçıların işine benzemiyor. Bahçenin etrafında hiç gazeteci
olmaması dikkatinizi çekti mi Savcı Bey?
-Evet
ilginç değil mi? Kedi köpek kurtarma operasyonunu haber yapanlar bu katliamı es
geçmişler.
-Belki
de es geçmek zorunda kalmışlardır efendim.
Sessizlik olur. Konuşmazlar. Komiser
Abdullah Karasakal takip edildiklerini fark edince yoldaki ilk petrol
istasyonuna girdi. Takip eden arabada arkalarından istasyona girdi.
-Benzin
mi bitti komiser?
-Benzinimiz
var Savcı Bey. Şileden çıktığımızdan bu yana takip ediliyoruz. Ben bir bakayım
kimlermiş.
Komiser Abdullah Karasakal
silahını kurup arabadan indi. Aytekin Tuncay’da silahını belinden çıkarıp
bacaklarını arasına koydu. Beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra Abdullah Karasakal
araca geri dönüp aracı yeniden çalıştırdı. Yola çıktı.
-Adamlar
kimmiş? Bizi niye takip etmişler?
-Adamlar
istihbarat kimliği gösterdiler Savcı Bey. Bizi takip etmek için emir almışlar.
Güvenlik için tedbiren takip ediyorlarmış. Sebebini ve emir vereni
söylemediler.