31 Ağustos 2013 Elit Otel Akşam                                                                                                 

 

             Ali Abdullah Karaşahin her zaman doğal olmayı seven biri olmuştu. Bulunduğu her ortamda da doğallığı tercih ederdi. Sahte kibarlık gösterilerinden nefret ettiği için resmi toplantılara katılmayı sevmez ve istemezdi.

Kayın biraderi Harun Saraylı’nın yanında kendini hiç rahat hissedememişti. Harun Saraylı parasıyla sınıf atlayan sonradan görmelerden değildi. Ama tedirgin edici bir tavrı vardı. Her zaman kontrollü ve resmiydi. Aristokratlığından dolayı kibarlığı doğaldı ama irrite ediciydi. Her durumda kontrollü olması insanı tedirgin ediyordu. Ne iş yaptığını pek kimsenin bilmediği Harun Saraylı iki buçuk yıldır kendisine sürekli iş teklifinde bulunsa da hep reddetmişti. Sahibi olduğu Elit Otel’in ultra lüks yemek salonunda karşılıklı otururken Ali Abdullah’ın aklından bunlar hızla geçti.

            Harun Saraylı tedirgin edici kibarlığıyla söze başladı.

-Sana kırgın olduğumu biliyorsun Abdullah Bey’ciğim.

-Biliyorum Haruncuğum. Her yerde akraba olduk, ortak olamadık dediğini duydum.

-Doğru duymuşsun Abdullahcığım. İki buçuk yıldır akrabayız ama bir türlü ortak olamadık. Yalan olmasın küçük bir ortaklığımız var. Hisselerinin kullanım hakkını kız kardeşime verdiğin için onu ortaklıktan saymıyorum. Ben veya ailemle ilgili bir problem mi var?

-Herhangi bir problem yok Haruncuğum.  İki buçuk yıldır tek sıkıntım senin ve ailenin resmiyeti. İki yıldır bana enişte diyememenden başka bir sıkıntım yok. Bu yüzden bende sana kayınço diyemiyorum. İki yıldır restoranlarda yemek yiyoruz farkında mısın? Akrabalar birbirlerine ev ziyareti yapar değil mi?

-Bu konuda haklısın Abdullahcığım. Ama yılların geleneğini bir anda değiştirmem mümkün değil. Biz böyleyiz. Nikâhtan önce sana söylemiştim.

-Doğrusun Harun ama davulun sesi uzaktan hoş gelir derler ya. O hesap.

-Beklentinin olmasını umarım Abdullahcığım. Umarım daha samimi akrabalık ilişkilerimizi hayata geçirebiliriz. Evliliğiniz nasıl gidiyor? Kibar Hanım’la bir sorun yok değil mi aranızda?

-Aslına bakarsan var. Bu cuğumlu cığımlı konuşmayı bırakalım artık Harun. Kibar Hanım takıntılarından kurtulamadı maalesef. Karaşahin ailesi geniş bir ailedir Harun. İki yıl öncesine kadar evimde aile toplantıları olurdu. Kardeşlerim benim yanımda rahat ederler o yüzden de evime gelirlerdi. Kibar hanımın tavırları yüzünden aile toplantılarını iptal etmek durumunda kaldık. Takıntıları ve kararsızlığından başka problemimiz yok.

-Bahsetmiştim. Kız kardeşim mutsuz bir evlilik yaşadı. Boşandıktan sonra baba evine döndü. Eski eşi karaktersizin tekiydi Abdullah. Kız kardeşim evliliğinin kendi hataları yüzünden bittiği düşüncesinden kendisini bir türlü kurtaramadı maalesef. Bir türlü normalleşemedi. Bunda bizimkilerin de payı var elbette. Kız kardeşimi normalleşmeye zorlamamakla kendi haline bırakmakla hata ettiğimizi görüyorum. Çocuklarla görüşmelerinden eskisine göre iyiye gittiğini düşünüyordum. Söylediklerine bakılırsa değişen bir şey yok galiba.

-Bu sabah kesin dille bir şeyler söylemeye çalıştım. Bakacağız artık. Yine bir ortaklık teklifin var galiba.

-İki yıldır her yemekte olduğu gibi Abdullahcığım. Üç yıldır dernek yönetimi olarak Karaşahin Holding’le ortaklık kurmak için değişik formüller üzerinde çalışıyoruz. Senden olumlu bir yanıt alamadık henüz. Dernek başkanımız başta olmak üzere yönetim bu suskunluğuna anlam veremiyor. Yapılan teklifleri kibarca geri çeviriyorsun. Çoğunlukla sebebin aynı: Öz kaynak yetersizliği. Abdullahcığım sende gayet iyi biliyorsun ki sana ortaklık teklif edenler gerek ülke içinde gerekse ülke dışında açık çekle çalışırlar. İstediğinden çok daha fazla kredi alman sıkıntı olmaz. En çok ta Ali Bey teklifini geri çevirmene çok bozuldu bilmeni isterim. İnşaat şirketiniz gayet iyi durumda ama Gayrimenkul Yatırımına girmemenizi anlamıyorum. İnşaat yıllardır ülke ekonomisinin bel kemiği. Büyümemekte ki ısrarının sebebi nedir merak ediyorum.

-Mesele büyümek veya az kazanma isteği değil Harun. Prensip meselesi desem.

-Ben de sana prensibini sorarım Abdullah? Para kazanmayı reddetmek gibi bir prensibin mi var?

-Çalışıp kazanmak gibi bir prensibim var Harun. Şu Ali dediğin adam. Avrupa bankalarında milyonları olduğunu duydum doğru mu?

-Doğrudur Enişte. Tam bir gayrimenkul zenginidir.

-Bu parayı nasıl kazandı?

-İş camiasında böyle sorular sorulmaz enişte. Bilmiyorum. Merak ta etmiyorum doğrusu.

-Ben merak ediyorum Harun. Helalliğini değil ama meşruluğunu merak ediyorum.  Büyümek diyorsun, kabul ama kiminle büyüyeceğimi ve kime güveneceğimi merak ederim. Getirdiğin tekliflerin hepsi uykumu kaçıracak kadar büyük teklifler. Anlamak istemediğin Karaşahin Holding tamamıyla kontrolüm altında. İşlerimizin tamamı. Bilmediğim işlerde büyüdüğüm zaman kime nasıl güvenebilirim? Bir sabah kapıma icra memurlarının gelmeyeceğinin garantisi var mı? Yok.

-İş dünyasında kimsenin böyle bir garantisi yok ki enişte.

-Tam olarak istediğim yere geldik. Harun. Bilirsin insanların bir rol modelleri bir de iş dünyasındakilerin hayatlarına yön veren hatıraları vardır.

-Bilmez olur muyum enişte. Elbette biliyorum.

-Benim rol modelim-özel hayatı hariç-babamdır. 45 yıl kamyonculuk yaptı. İş felsefemi belirleyen hatırama gelince; sıkmıyorum değil mi?

-Can kulağıyla seni dinliyorum enişte. Seni bu günlere getirdiğine göre çok önemli olmalı.

-15 yaşımda babamın kamyonlarında muavinlik yaparak çalışmaya başladım ben Harun. O zamanlar okula da gidiyorum. Hafta içinde okuldan çıkınca kamyonla yük taşıyoruz. Bazen gece yarısından sonra eve geliyor sabah yarı uykulu okula gidiyorum. Devamsızlık yapamıyorum, babam kızıyor çünkü. Askerden sonra babam işi İstanbul’a taşımaya karar verdi. Daha sivilleşemediğimiz zamanlar. İstanbul’da rica minnet altı ofis üstü ev bir yer buldum. Üst katta kardeşim Orhan ve ben kalıyoruz. Yük getiren şoförleri misafir ediyoruz. Alt katta şirketleşmeye çalışıyorum. İki ay sonra babam geldi. Binayı aylık kiraya tutmuşum, param var. Lazım olur diye aylık veriyorum kirayı. İlk ve son tokadımı babamdan o gün yedim. Babam param olduğu halde binayı aylık kiraladığımı öğrenince bir tokat attı. Tokat kızgınlık tokadı değildi. Acıtmadı ama iz bıraktı. Birlikte bina sahibine gittik. Sıkı bir pazarlık yaptı. Peşin para karşılığı ciddi bir indirim aldı. 10 aylık kiraya 12 ay oturma garantisi. Parayı verdikten sonra bina sahibine kontrat bitmeden ölürse binadan çıkmayacağımızı işi bırakırsak kalan parayı almayacağımızı seneye de yıllık kirayı peşin vereceğimizi söyledi.

-Baban kamyonculuktan iyi para kazanmış demek enişte.

-Kaçakçılık biz de aile geleneğidir Harun. Neyse uzatmayayım. O tokattan sonra hangi işe girersem gireyim borçla girmedim. Bankadan veya tefeciden borç almadım. % 50 nakitim olmadan hiç bir işe girmedim. Bu yüzden senin tabirinle fazla büyümek yerine hazmede hazmede büyüdüm. Altın işine girdik. Orhan işin başına geçti. İbrahim Hakkı mimar oldu inşaat işine girdik. İlhan Makine okudu otomotiv işine girdik. Nuri ve Helin Reklam pazarlama okudular Reklam ajansını açtık. Bu arada amca ve hala çocuklarıyla akaryakıt işine girdik. Anlayacağın aile fertlerimle bildiğimiz işleri yaptık.

-Yanlış anlama enişte. Sana ortaklık teklif edenlerin neredeyse tamamı senden zengin insanlar, dolandırılacağını düşünme bence.

-Yanlış anladın Harun. Dolandırılmak iş adamı olmanın riski. Hayatımızın bir anında mutlaka başımıza geliyor. Mesele güven meselesi. İkincisi benim korkaklığım.

-Korkaklık? Şaka yapıyorsun!

-Şaka yapmıyorum Harun. Bilmediğim işlerden korkarım. Psikolojide çift kişilik diye bir şey var duydun mu?

-Duydum da. Seninle ne alaka?

-Yaşadıklarım Harun. Holding’deki binlerce kişiye karşı sorumluluklarım var. Aile fertlerime karşı, müşterilerime karşı sorumluluklarım var. Bunları bir tarafa atıp karlı bile olsa yeni bir işe girmekten korkuyorum. Anlayacağın garanticiyim. İş dünyasının duayeni merhum Sakıp Sabancı bir röportajında paranızı üçe ayırın biriyle borsa oynayın, birini faize birini de döviz ve altına yatırın tavsiyesinde bulunuyordu. Borsa’da ya batar veya çıkarsınız. Batarsanız döviz ve faiz sermayenizi korur.  Borsa’ya hiç girmedim. Borsa’da riske edecek param olmadı. Dövizi sevmiyorum ama sermayemi korumak için mecburum. Arazi ve altın her zaman güvenli liman benim için. Sana garip gelecek bir şey söyleyeyim mi?

-Seni dinliyorum enişte.

-Türkiye tarihi bildiğin gibi aynı zamanda krizler tarihidir Ekonomik, siyasi. Hayatım ekonomik krizlerle geçti desem yalan olmaz Harun. Bu krizlerden ihtiyat akçem sayesinde en az hasarla kurtuldum.

-Senin ihtiyat akçen mi var?

-İhtiyat akçesi dediğim yastık altı kayıt dışı para. İş yapmaya çalışan biri olarak her türlü krizden nefret ederim. Tefeciler ve bankalar dışında krizden fayda gören kimseyle tanışmadım henüz.

-Senin Devlet yanlısı olduğunu biliyordum enişte ama Milliyetçi olduğunu bilmiyordum.

-Milliyetçilikten değil Harun. 2001 Şubat krizini hatırlıyorsun değil mi?

-Unutmam mümkün mü enişte? Gecelik faiz %7500’lere çıktı. Döviz fırladı. Borsa’daki çöküş yüzünden intihar edenler, intiharın eşiğinden dönen tanıdıklarım oldu.

-Gecelik faizin %7500 ler seviyesinde olması doların %100 değer kazanması bankalar ve tefecilerden başka kimsenin işine gelmez Harun. Piyasalarda kriz beklentisi olduğu için yastık altındaki paralarımızı dövize yatırmıştım. Kriz patlayınca dolarlar iki misli oldu. Ardından ne oldu biliyor musun?

-?

-Nakliye piyasası krize girdi. Krizden önce kamyon sipariş etmiştik. Kamyon fiyatları ikiye katladı. Yediğimiz içtiğimiz her şey zamlandı. Kriz öncesi düşük kurdan aldığım dolarları bozdurdum, kamyon aldım, çalışanlarımın maaşını ödedim. Krizden kar etmedim, zararımı ancak kurtarabildim. Bunca yıllık tecrübemle biliyorum ki piyasadan dolar çekilmeye başlayınca ardından kriz gelir. Kriz demek işlerimin aksaması demektir ki bu beni strese sokar. Bu yüzden piyasadan dolar toplayanlara öfkelenir hatta kin tutarım desem yalan olmaz. Ortaklık için aracılık ettiğin bazıları dolar toplayıp yurt dışına kaçırıyor. Bu adamlarla ortaklık yapmam bindiğim dalı kesmek demek. Sen bana son bir ortaklık teklif edecektin galiba.

-Söylediklerinden sonra teklifin geçerliliği kalmadı Abdullah Bey. Bazı tanıdıklar yakın zamanda yastık altındaki dolarları yurt dışına transfer etmeyi planlıyorlar. Bilahare kayıt dışı dövizi sisteme sokarak yasallaştıracaklar. Paradan para kazanmak istemez misin diye sormamı istediler benden. Anlattıklarını düşününce yok diyeceksin sanırım.

-Tahmin ettiğin gibi Harun. Üç yıldır kayıt dışı dövizimi zaten kayıt altına alıyorum. Dediklerinden anladığım yakın zamanda dövizde bir dalgalanma olacak. En azından sermayeyi korumak lazım.

-Realiteyi kabul ediyorsun, uygulamaya niye karşı çıkıyorsun anlamadım Abdullah. Sana ortaklık teklif edenlerin hepsi realist insanlar.

-Realist dediklerin krizlerin tetikçileri değil mi Harun?

-Konuşmaya devam etmenin lüzumu yok. Arkadaşlara ortaklığı kabul etmediğini söyleyeceğim. Fazla naz aşık usandırır sözünü unutma. Bir gün sen ortaklık istersin ama ortak bulamayabilirsin.

-Bulurum Harun. Piyasada hala benim gibi çalışarak para kazanmak isteyen insanlar var.

-Dernekteki arkadaşların merak ettikleri bir konu daha var Abdullah Bey.

-Devam et Harun.

-Üç yıldır kayıt altına girmeye çalışıyorsun.  Tüm dikkatler üzerinde haberin olsun.

-Ben eskilerin yanında bulundum Harun.  Eskiden tefecilik kötü meslekti. Şimdilerde popüler oldu. Kayıt altında olmayı seviyorum Harun. Devlet özel sektörü koruyor. Yeni iş alanları açmak için teşvikler veriyor. Kayıt dışıysan bu teşviklerden faydalanamazsın. Biliyorsun Holding temel olarak beş ana iş kolunda faaliyet gösteriyor. Nakliye, Akaryakıt, Altın, Otomotiv ve sigortacılık, İnşaat ve reklam. Kayıt altına girme operasyonlarıyla farklı alanlar keşfetmeye başladık. Emlak bunlardan biri. Babam 55 yaşına kadar parasını toprağa ve alına yatırdı. Sadece İstanbul’da değil. Gittiği her yerde arazi aldı. Satın aldığında değersiz olan arazilere bugün değer biçilemiyor. Toplu konut işi yıllardır cazip bir alan. İnşaat için araziye ihtiyacımız var. Şirket kurtarma ve emlak işiyle hem paramızı kayıt altına alıyor hem de para kazanıyoruz. Kayıt altındaysan hem korunuyor, hem para kazanıyorsun. Bundan iyisi Şam’da kayısı derler ya.

-Seni anladığımı söyleyemem ama saygı duyuyorum enişte. Umarım hayal kırıklığına uğramazsın.

-Kendimi anlatmakta sıkıntılarım var Harun. Konuşmalarından anladığım bir kriz beklentisi var. Sermayemi korumak için teklifini kabul ediyorum. 100 milyon verebilirim. İleri ki zamanlarda daha fazla olabilir. Muhatabım sensin. Seni bilirim. Yurt dışına transfer sırasında bir sorun yaşanmaz değil mi? Peşin peşin söyleyeyim. Ben taşımam.

-Merak etme enişte. Kara, hava, deniz hiç bir şekilde sorun olmayacak. Her şey ayarlanmış durumda. Kahvelerimizi lobide içelim mi?

-Olur.

             Ali Abdullah otelden ayrılırken mutluydu. Harun Saraylı konuşurken kontrolünü kaybetmişti. Abdullah Beyciğimle başlayan konuşma bir ara enişteye dönmüş ardından yaşadığı hayal kırıklığıyla yeniden Abdullah Bey’e evrilmişti. Kayın biraderini kontrolsüz görmek iyi gelmişti Ali Abdullah’a.

( Bereli 7 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 3.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu