Ali Abdullah açık laptopu kapattı. Flash diski çıkarıp cebine koydu. Odasından çıktı. Çıktığını gören sekreter ayağa kalktı.

-Orhan beyin odasında olacağım. Acil olmadığı sürece telefon bağlama.

-Efendim Finans Müdürü.

-Acil değil se beklesin. Ya da Hızma’yla görüşsün.

                  Yüzü allak bullak koridora çıktı. Dalgın yürüdü. Orhan Metin’in ofisine girdi. Ayağa kalkan sekretere eliyle oturmasını işaret etti.

-Orhan içeride mi?

-Evet efendim.

-Sen bize çay kahve bir şeyler getir.

                  Sekreter kadın bu cümlenin bürodan uzaklaş bir süre de gelme demek olduğunu biliyordu. Sessizce bürodan çıktı.

                   Orhan’ın odasının kapısını açıp içeri girdi. Girer girmez öksürmeye başladı. Geniş oda tam manasıyla duman altı olmuştu. Odanın camlarını açıp misafir koltuklarından birine oturdu. Ayakta bekleyen Orhan Metin de gelip karşısına oturdu.  Ali Abdullah cebinden çıkardığı flash diski sehpanın üstüne koydu.

-Bunlardan benim niye haberim yok Orhan? Beslediğimiz kargalar aleyhimize kumpas kurmuşlar.

-Beslediğimiz karga ağabey. Hepsini organize eden Alber Dikici. Aleyhimize çalışacak ne kadar adam varsa hepsiyle içli dışlı.

-İşlerin niye aleyhimize döndüğü anlaşıldı Orhan. Kime çalışıyor?

-Kime çalışıyor bilmem ama bize çalışmadığı kesin ağabey. İlk fırsatta karşımıza çıkacak herkesle sıkı fıkı. Amerikalılar, İngilizler, Almanlar, Örgüt, Parti. Adamın konuşmadığı temasa geçmediği kimse kalmamış. Aleyhimize çalışsın diye adama üste para veriyoruz iyi mi? Geçen ay üç çanta para getirdi. İki çanta parayı örgüt ve parti temsilcisine verdi. Üçüncü çanta evinde.

-Alber’i izlemek nereden aklına geldi Orhan?

-Tesadüf ağabey. Tamamen tesadüf. Örgüt temsilcilerinden biriyle yemek yediğini gören bir tanıdık haber verince peşine adamlarımı taktım. Gördüğün gibi ortaya karışık ilginç fotoğraflar yakaladık. Kalemini kıracak mısın?

-Mafya ağzıyla konuşma Orhan, ayrıca da acele etme.  Londra’dan dönsün bakarız. Sen hazırlıklı ol. Sessiz sedasız halletmek için hazırlık yap. Bizden bilinmemeli ama mesajımızı herkes almalı. Titiz planlama yap birlikte inceleyip karar verelim. Kimsenin haberi olmasın.

-Helin?

-Hiç kimse dedim Orhan!

-Tamam ağabey.

-Bu iş için kafanda biri var mı? Tuğrul olmasın.

-Şu anda yok ağabey. Araştırıp bulacağım.

-Bana kızgın mısın?

-Yok, ağabey niye kızayım?

-Bana ne oldu bilmiyorum Orhan. 30 yıldır babamdan gizli bir iş yapmadım. Babamın haberi olmadan bu işten kurtulmak ve unutmak istiyorum.

-Ne yapalım ağabey olan oldu bir kere. Ucunda ölüm yok ya. Babamın haberi olsa ne olacak?

-Öyle deme Orhan. Yaşım 53.Babamdan fiske yemedim. “ Dövse daha iyi olurdu” dediğim çok hatıram var. Ailede babamı en iyi ben tanırım dersem bana inan. Kaşlarını çatmasındansa yerin dibine girmeyi istediğim zamanlarım çok oldu. Babamın otoritesini en çok ben hissettim. Niye böyle yaptığımı hala kendime soruyorum. 15 yaşımdan bu güne tam 38 yıldır çalışıyorum. Emek harcamadan sadece organizatörlük yaparak para kazanma düşüncesi bilincimi kapattı. Londra’da Alber’le geçirdiğim üç gün büyülendim sanki. Teklif çok cazipti. Alber Âdem’i cennetten kovduran şeytan gibiydi. Beni tanıştırdığı adamlar bana Türkiye’yi teklif ettiler Orhan. İlk başta inanmadım ama dediklerini yaptılar. Aynı masada oturamayacağımız insanlarla ortak olduk. 3 yılda 45 yıllık kazancımızdan daha fazlasını kazandık. İyi mi yapık kötü mü tartışılır ama düşmanımız Devlet oldu Orhan. 50 yıldır himayesi ve dostluğuyla para kazandığımız Devlet’e kafa tuttuk. Devlet bu suçu affetmeyecek. Devasa bir fil gibi dönüp bizi ezecek.  Ezildiğimizde bugün dostumuz görünen herkes bizi asfalttan kazımak için sıraya girecek. Cezayı affettirmenin bir yolunu bulamazsak ceza verilemez bir statü oluşturmamız gerekli. Üstüne üstlük babam da “Ben dememiş miydim?” diyecek. İşte korkum ve tedirginliğim bu yüzden. Bin bir emekle kurduğumuz holdingin iskambil kâğıdı gibi yıkılması korkusu. İki yıldır rahat uykuyu kaybettim desem yalan olmaz.

                  Orhan Metin ağabeyinin gereğinden çok gerildiğinin farkındaydı.

-Ağabey diyorum ki birkaç gün İstanbul dışına çık tatil yap kendini toparla kafanı dağıt. Holding’de sürüyle adam var. Biz de ilgileniriz merak etme.

-Dediklerini düşüneceğim Orhan. Tatile gidersem senin bildiğin diğer numaradan bana ulaşırsın. Habersiz bırakma.  Beraber çıkalım mı? Seni eve bırakırım hatta yemeğe bende katılsam hiç fena olmaz. Hadi çıkalım.

-Tamam, abi nasıl istersen.

( Bereli 15 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 7.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu