Akşam saat 24’e doğru Çay Bahçesine gitti. Bekir ve yanındaki 4 kişiyle konuşmaya başladılar.

-Araştırdık Ali. Soygunu yapanlar Bijon Suphi’nin kopukları. Lüks arabaların far ve dikizlerini soyup okutuyorlar. Yalnız Ali…

            Ali sabahtan bu yana gergindi.

-Yalnız ne Bekir? Adamlar yanında çalıştığım kadının arabasını soymuşlar. Gelmek zorunda değilsiniz, adresi verin ben giderim.

-Olur mu öyle şey Ali? Bu Suphi tam bir pisliktir. Orhan Bey’e haber mi verseydik.

-Orhan Bey’e haber verirsek onun yaptırdığı düşünülür. Sıkıntı olur. Koruduğum insana zarar verenlerin cezasını ben veririm.

            Ali ve Bekir birlikte çıkarlar. Arkalarından bir kişi takip etmeye başlar. Sanayi’de Bekir’in bulduğu adrese vardıklarında arabadan inmeden Ali torpidodan çıkardığı kar maskesini Bekir’e uzatır.

-Kar maskesini çıkarma Bekir. Beni tanımazlar sana sıkıntı olmasın kardeşim.

Tamirhanede çalışan 4 kişi vardır. Bekir ve Ali konuşmadan adamları dövüp bağlarlar. Ali çalışanlardan birini tokatlamaya başlar.

-Ağabey vurma ağabey, konuşacağım yeter.

-Helin hanımın adresini nereden buldunuz lan?

-Bilmiyorum ağabey. Vallahi de billahi de bilmiyorum. Adresi ve plakayı bize telefonla bildiriyorlar.

-Telefonunu ver.

 

5 Eylül Perşembe

Karaşahin Sarrafiye                                                                                              

            Orhan Metin dükkânın önünde arabasından indiğinde Piç Rıza ve Soner Çakal kendisini bekliyorlardı. Piç Rıza yaklaştı.

-Orhan Bey, dün gece adamlarınız Suphi ağabeyimin tamirhaneyi basıp arkadaşlarımızı dövmüşler. Kasayı patlatmışlar. Suphi ağabeyim” bu racona sığmaz zararımızı tazmin etsinler” dedi.

            Orhan Metin Piç Rıza’nın laflarından bir şey anlamamıştı. Soner’e işaret etti.

-Tamirhane, kasa. Ne diyor bu Çakal?

-Ağabey gece Suphi Tekin’in tamirhanelerinden birini basanlar içeridekileri dövüp kasayı boşaltmışlar.

-Bundan bana ne Çakal? Sen var mıydın baskında?

-Yok Ağabey benim öyle yerlerde işim olmaz.

            Orhan Metin duyması gerekeni duymuştu. Piç Rıza’yla muhatap olmadı.

-Bu adama söyle o zaman Çakal. Benim böyle bir baskından haberim yok. Suphi’yle de işim olmaz.

            Piç Rıza umduğunu bulamamış arabasına binip ayrıldı. Suphi Tekin’in ofisine gitti. Lüks büroya girdi.

-Orhan Metin’le konuştum ağabey.

-Ne dedi?

-Şaşırdı ağabey. Benim böyle bir şeyden haberim yok dedi.

-İkna oldun mu lan?

-Oldum ağabey. Orhan Metin’de Çakal Soner’de çok şaşırdılar. Bana kalırsa haberleri yok.

-Olmaz öyle şey Piç. Orhan’dan habersiz kim böyle bir şeye cesaret edebilir. İyice bir araştırın. Önlem almazsak iki paralık oluruz âlemde.

Piç Rıza odadan çıkmadı. Başka söyleyecekleri vardı.

-Ağabey gelirken Aydın Bey aradı.

-Aydın kim?

-Beyefendi dediğin adamın yardımcısı ağabey.

-Ne diyor?

-Siyah minibüs geliyormuş ağabey.

            Piç Rıza’nın gözü yoldaydı.

-Hah geldi minibüs.

-Teslimat zamanı yarın değil mi Rıza?

-Her hafta cumaları veriyorduk ağabey. Bu gün perşembe. Bende anlamadım.

Suphi Tekin’in gözü çelik kasanın üstündeki çantaya kaydı.

-Çantada ne kadar var?

-100 bin var ağabey. Gelecekler de var. Teslim edeyim mi?

-Götür teslim et Rıza.

            Rıza siyah çantayı alıp dışarı çıktı. Birkaç dakika sonra koşarak geri geldi.

-Minibüstekiler çantayı aldılar, seni çağırıyorlar ağabey.

-Allah Allah? Gidelim bakalım ne diyecekler.

            Suphi Tekin bürodan çıkıp aşağıya siyah minibüsün yanına gitti. Siyah minibüse yaklaştı.  İçerde takım elbiseli sinekkaydı traşlı, badem bıyıklı biri bekliyordu.

-İçeri gelin. Oturun Suphi Bey. Aydın Bey arayacaktı.

-Aradı efendim.

-Dün gece bazı olaylar olmuş Suphi Bey.

-Haberiniz var demek?

-Bizim her şeyden haberimiz olur. Anlatın.

-Birileri tamirhaneyi basmışlar efendim. Biraz zararımız var.

            Badem bıyıklı renk vermeden dinliyordu.

-Bizde bu konuyla ilgili olarak, Ağabey’in emrini tebliğ etmek için geldik Suphi Bey. Ağabey dün geceki hadiseyi unutmanızı, tazminat talep etmemenizi emretti.

            Suphi Tekin beklemediği bu emir karşısında bir an şaşaladı.

-Ama efendim zararım.

            Badem bıyıklı aynı duygusuzlukla cevap verdi.

-Zararınız ve itibarınız sizin probleminiz Suphi Bey. Size daha önce Karaşahin ailesine bulaşmayın şeklinde bir talimat verilmişti. Değil mi?

-Evet efendim.

-Bu talimata rağmen adamlarınız Helin Karaşahin’in aracını soydular. Sebebini söyler misiniz?

            Suphi Tekin cevap veremedi. Ayakucuna baktı.

-Ben emir vermedim, efendim tamirhaneyi basanlar Orhan Metin’in adamları mı?

            Badem bıyıklının sesi daha soğuktu.

-Kim se kim Suphi Bey. Oraya takılmayın. Ağabey bu haftaki bağış ödemenizin zararınıza tazminat olarak sizde kalmasını emretti. Olayı unutun, tazminat talep etmeyin. Çantayı alıp çıkabilirsiniz.

            Suphi Tekin ayakucundaki çantayı alıp süklüm püklüm arabadan indi. Homurdanarak bürosuna girdi.

-Ulan ben sizin de Ağabey’inizin de. Rıza!

            Para dolu çantayı Rıza’nın önüne attı.

-Emret ağabey.

-Çantayı kasaya koy. Bu haftaki hasılatı zararınıza sayın olayı unutun diyorlar.

-Bu olay duyulursa rezil oluruz ağabey. İzin ver.

-Ne izni Piç. İzin mizin yok. Bu âlemde birileri seni himaye etmezler, yolunu açmazlarsa bir gecede bitersin Rıza. Anladın mı?

-Anladım ağabey.

-Üç sene önce ömrünüz nezarette geçiyordu. Üç yıldır rahat rahat çalışıyoruz. Haftalık hasılatımız ne kadar Rıza?

-250-400 arası ağabey. 300 ün altına düşmüyor. Niye sordun şimdi?

-100 bini bunlara veriyoruz, 250 binden fazlası bize kalıyor Piç. Net para, güzel para. Adamlar önümüzü açtılar. Mecburen dediklerini yapacağız. Benim asıl kafama takılan Caner niye su koy verdi. Parayı Caner götürüyordu. Birden bire vaz geçti. Oğlunun bizimle çalıştığını falan mı öğrendi yoksa lan?

-Sanmıyorum ağabey. Adam her sene umreye gidiyor demedin mi?

-Gidiyor, adam her sene umreye gidiyor. Ne alaka?

-Adam bu kadar dindar ise bizden para almak zoruna gitmiş olamaz mı ağabey?

-Bozuk saat gibisin Rıza.  40 yılda bir doğru konuşuyorsun. Yine de araştırmak lazım. Soner çakalını ara.

-Çakal’ın numarası bende yok ağabey.

-Bul Piç. Bul ve ara. Ona de ki: Dostlarının ricası üzerine Suphi ağabeyim tazminatı ileri bir tarihe erteledi. Geceki olayı unutmaya karar verdi.

-Bunu dersem itibarımız zedelenmez mi ağabey. Çakal hatırlı dostlarınız kim diye sorarsa ne diyeyim?

-Çakal böyle bir şey sormaz Piç Rıza. Orhan’a söyler. Orhan işin üstüne gitmez, unutulur. Sende bizim kopuklara söyle Karaşahin’lerden kimseye bulaşmasınlar. Bunun hesabını Burağa sorarım ben. Ne bekliyorsun Rıza git dediğimi yap. Orhan’ı üstümüze çekmenin âlemi yok.

            Orhan Metin ve Soner Çakal Holdinge gitmek için yola çıkmışlardı.

-Ağabey dedi Soner.

-Ne var Çakal?

-Ağabey geceki icraat Bekir’le Ali’nin işi sanırım.

            Orhan Metin duyduklarını bir anda algılayamadı.

-Bekir kim Çakal, Ali kim?

-Kör Haydar’ın yeğeni Bekir, ağabey ve Helin Hanım’ın koruması Ali.

            Duydukları Orhan Metin’i sinirlendirmeye yetmişti.

-Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Çakal? Bunlar benden habersiz icraata çıkmışlar diyorsun, hem de Bijon Suphi’nin mekânına. Emin misin?

-Tam değil ağabey. Tamirhaneye gelen araba Bekir’e ait. Tamirhanede Helin Hanım’ın adı geçmiş. Biri de Ali’nin adını verdi.

-Sen nereden öğrendin Çakal?

-Bekir’in yanına bizim çocuklardan birini yerleştirmiştim. Habersiz iş yapmasınlar diye. Takip etmiş. Bekir’de kabul etti icraatı.

-Aferin Çakal. Bunu bilseydim açık verirdik. Suphi’nin adamı anlardı. Aferin. Holding’e gidelim bakalım işin aslı neymiş.

 

            Lüks jeep’ten inen Orhan Metin binaya değil Ali’ye işaret etti.

 -Ali gel buraya.

            Ali ağır ağır yaklaştı.

-Buyurun Orhan Bey.

 -Dün gece neredeydin Ali?

            Ali sakinliğini bozmadı.

-Sanayideydik Orhan Bey.

-Arabanı tamire mi götürdün. O saatte sanayi kapalı değil mi?

-Suphi Tekin’e çalışan bir tamirhaneye gittik Orhan Bey.

-Suphi’nin tamirhanesini bastınız, adamlarını dövdünüz, kasayı boşalttınız. Öyle mi?

-Doğrudur Orhan Bey.

            Orhan Metin’in tepesini attıran Ali’nin vurdumduymaz sakinliğiydi. Elini Soner’e uzattı.

-Çakal!!!

            Orhan Metin Soner’in uzattığı silahı aldı.

-Benden habersiz icraat yapmak ne demek Ali?

            Ali hala sakindi.

-Evvelsi gece Helin Hanım’ın arabası soyuldu Orhan Bey.

-Helin’in arabası m soyuldu? Devam et.

-Bekir araştırdı. Tamirhanenin adresine ulaştık. Gidip rica ettik. Artistlik yaptılar. Mecbur kaldık.

-Kasayı boşaltmışsın, parayı ne yaptın?

-Yarısını Bekir’e verdim. Kalanını Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışladım. Makbuzu Funda Hanım’a verdim.

            Orhan Metin’in sakinleşti.

-Çocuk Esirgeme Kurumu?

-Ben kurumda büyüdüm Orhan Bey.

-Teferruat beni ilgilendirmez Ali. Bunlardan benim niçin haberim yok?

-Haber verseydim sizin emrinizle yapmış olurdum. Sorumluluk size kalırdı. Haber vermedim, sorumluluk bende kaldı.

            Orhan Metin elindeki silahı Soner’e uzattı.

-Çakal al şunu. Helin yukarıda mı?

-Evet Orhan Bey.

            Orhan Metin doğruca Helin’in ofisine çıktı. Helin Funda ile bir şeyler konuşuyordu.

-Helin senin araban mı soyuldu?

-Evet ağabey. Dün sabah fark ettik.

-Korumalar?

-Korumaları bayıltmışlar.

-Benim bundan niye haberim yok Helin?

-Dün toplantım vardı ağabey. Polis tutanağı falan uğraşmak istemedim. Kaskoyu aradık. Servise çektiler. Sabah çalınan parçaların bulunduğunu haber verdiler. Bakım yapıp bu gün teslim edecekler.

-Makbuz?

            Funda masanın üstündeki makbuzu uzattı.

-Ali Helin Hanım adına düzenlenmiş 75 bin liralık bir bağış makbuzu verdi bana Orhan Bey.

-Bir sorun yok değil mi ağabey?

-Yok Helin.

            Orhan Metin başka bir şey konuşmadan gülümseyerek kendi ofisine çıktı.

            Orhan Metin binaya girişini takip eden Soner Ali’nin yanına yaklaştı.

-Bir saat önce Suphi’nin adamı geldi Orhan ağabeye zararımızı karşıla, kasadan alınan parayı iade et dedi Ali.

            Ali hala vurdumduymaz sakinliğindeydi.

-Bu yüzden habersiz gittim Soner Bey. Sorumluluk benim. Cezamız neyse çekeriz.

-O kadar paran var mı senin? Nasıl ödeyeceksin?

Suphi’nin diğer tamirhanesini basar kasadan aldığımı götürür veririm Soner Bey.

-La havle!

            Çalan telefon Soner’in daha fazla konuşmasını engelledi.

-Alo. Benim sen kimsin? Rıza? Piç Rıza. Orhan Bey sana ne dedi Rıza? Bizim olaydan haberimiz yok. Ha. Tamam ben Orhan Ağabeye iletirim.

-Bu seferlik yırttın Ali. Ağabey?

            Orhan Metin’in binadan çıktığını gören Soner aceleyle jeep’in yanına doğru koştu.

-Söyle Çakal.

-Rıza aradı ağabey. Suphi’nin adamı Piç Rıza. Suphi hatırlı dostlarının ricası üzerine tazminat talebini ileri bir tarihe ertelemiş. Tamirhane baskınını unutmaya karar vermiş.

-Suphi’nin hatırlı dostları mı varmış?  Yanlış anlamadın değil mi Çakal?

-Yanlışlık yok ağabey. Adam iki kere tekrarladı.

 -Hatırlı dostlar kimmiş?

-Bilmiyorum ağabey. Sormadım ama bir tahminim var.

-Sen tahmin etmezsin Çakal. Söyle bakalım.

-Suphi her hafta birilerine para gönderiyor ağabey. İstersen takip ettirip bulayım.

-Gerek yok Çakal. Yakında kokusu çıkar. Sen araştırma.

-Nasıl emredersen ağabey.

            Orhan Metin adamını tanırdı.

-Konuş Çakal. Aklında ne var?

-Kızmazsan ben bunları araştırmak istiyorum ağabey.

-Çakal sen araştırırsan benim merak ettiğim bilinir. Madem araştırmak istiyorsun. Kimseye sorma, yanında konuşulursa dinle ki benden bilinmesin.

-Bilinirse bilinsin ağabey ne olacak ki?

-İstemediğim iki şey olur Çakal. Suphi’nin kulağına gider, bana çökecekler korkusuyla hazırlanır, bize tebelleş olur. İkincisi Suphi’yi himaye edenlerin kulağına gider bize yürürler.

-Sen Suphi’nin hamilerini biliyor musun ağabey?

-Bilmiyorum Çakal ama çok güçlü olduklarını tahmin ediyorum. Üç sene öncesine kadar Suphi’yle kopuklarının haftada bir nezaretleri vardı. Üç yıldır ne nezaret ne ifade. Kafalarına göre çalıyorlar kimse karışmıyor. Anladın mı? 5-6 sene önce birileri bize de böyle bir teklifte bulundular. Reddettim ama tekliflerinden vaz geçmediler. Bana da dokunulmazlık teklif etmişlerdi. Ağabeyim bunları sevmez. 10 yıl içinde adamlar piyasayı haraca bağladılar neredeyse. Karşı çıkanları bitirdiler ama bize dokunmadılar nedense. Sebebini bilmiyorum Çakal. Ağabeyim rahat ama ben tedirginim. Adamların emniyette jandarmada ve istihbaratta sağlam bağlantıları var belli.

-Bir konu daha var ama ağabey izin verirsen.

 -Bu gün çok konuşuyorsun Çakal. Söyle bakalım.

-Müdür Fevzi mızırdanıp duruyor ağabey. Altın işi için. Güya Amerikalılar bir şeyler yaparlarsa başımız belaya girebilirmiş.

-Amerikalılardan bize ne Çakal? Biz yasa dışı bir iş yapmadık ki. Bizimkiler altın ticaretiyle ambargoyu deldiler. Biz de ortak olduk. Amerika’da yatırımımız mı var ki başımız belaya girsin? Bankayla Rıza düşünsün. Altın işinden biz karlı çıktık. Niye biliyor musun?

-Bilmiyorum ağabey.

-Altın işinden çok güzel para kazandık kayıt dışı paraları yasallaştırdık. Fevzi’ye bakma sen.

-İyi de ağabey. Bütün bunlar Alem’de yanlış anlaşılmaz mı? Tamamen devlet yanlısı bir politika?

-Ağabeyim de babam da devlet yanlısı değil mi Çakal?

-Haklısın ağabey.

-Kafan basmadı değil mi Çakal? Biz üç yıldır neye uğraşıyoruz?

-Bilmiyorum ağabey.

 -50 yılın kayıt dışı birikimini üç yıl içinde kayıt altına aldık Çakal. Hala kayıt dışı paramız var ama kabul edilebilir. Yarın Maliye üstümüze gelse bir şey yapamaz. Kayıt dışı parayı bu günler için kayıt altına aldık. Her ihtimale hazırlıklıyız. Suphi ve benzerleri yarın bize saldırsalar karşılık veririz. İcraat yapmıyorsam dikkat çekmemek için Çakal. Bir şeyler olacak hissediyorum. Suphi’yi himaye edenler pis işlerin içindeler. O yüzden diyorum ki hiç bir yerde konuşma konuşulanları dinle ki başımız ağrımasın. Hiçbir ticaretimizde kanunsuz bir şey yok Çakal. Devlet altın ticaretine izin verdi bizde ortak olduk yaptık. Şunu unutma devlet yol verdiklerini ve sözünü tutanları harcamaz, harcatmaz. Az ama garanti kar. Anladın mı?

-Anladım desem yalan olur ağabey.

-Yakında herkes anlayacak Çakal. Hepiniz anlayacaksınız. Gazinoya çek. Acıktım. Ali’yi araştırıyor musun?

-Araştırıyorum ağabey ama dişe dokunur bir şey bulamadım.

-Araştırmaya devam et. Bekir’le Ali ne iş Çakal?

-Ali ağustos başından bu yana Bekir’in çay bahçesinde kalıyor ağabey. Bekir’e sordum. Amcamın bir tanıdığı emanet etti dedi. Ali dövüşlerden kazandıklarını Bekir’e vermiş. Ağustos başında örgütçüler Bekir’lere saldırdıklarında kavgada Ali’de varmış. Araları iyi.

-Kör Haydar’ın istihbaratta tanıdıkları var Çakal. Ali devlet için çalışıyorsa bir şey bulamazsın. Evini takipte tutun.

-Tamam ağabey.


( Bereli 24 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 10.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu