13 Eylül 2013 Cuma Karaşahin Otomotiv

 

Orhan Metin, kardeşi İlhan Murat, Soner Çakal ve Tuğrul Ercan çilingir sofrasının başına oturmuşlardı. Orhan Metin birinin geleceğine karar vereceğinde bunu çilingir sofrasının başında ve en uygun yerde, kardeşi İlhan Murat’ın galerisinde yapardı. Bu geceki toplantının gündemi Ali Yıldırım’dı.

Orhan Metin çay bardağındaki rakıyı bir dikişte içti ağzına bir dilim beyaz peynir attı.

-İlhan diğer konuya geçmeden, torbacılardan uzaklaş artık galeride çalıştıracağın adamlara da dikkat et.

-Bir sıkıntı mı var ağabey.

-Sen varsan sıkıntı eksik değil İlhan. Ağabeyim 3 yıldır ısrarla yasa dışı işlerden uzak durun diyor. Torbacılarından Ali ağabeyinin ve babanın haberi var mı İlhan?

-Yok ağabey. Sen biliyorsun, ufak tefek takılıyoruz, dalgamızı buluyoruz anlayacağın.

-Anlamıyorum İlhan anlamak ta istemiyorum. Sattığın arabaların fotoğraflarının Bijon Suphi’ye gittiğini ve aynı gece soyulduklarını biliyor musun peki?

            İlhan Murat bakakaldı.

-Olmaz öyle şey ağabey? Kim uyduruyor bunları!

            Orhan Metin elindeki küçük çay bardağıyla oynayıp duran Soner Çakal’a baktı.

-Anlat Çakal.

-Galeride çalışanlardan birini satılan arabaları fotoğraflarken gördüm. Araba bir gün sonra soyuldu. Takip ettirdim. Suphi’nin adamı Piç Rıza’dan para alırken görüntüledim. Buyur ağabey.

Soner cep telefonundaki fotoğrafları gösterdi.

-Vayy şerefsiz, vayy. Ben var ya senin!

 -Sakin İlhan sakin. Çakal halletti o işi. Tamam. Adam alırken iyi araştırırsın artık. Tekrar diyorum. Torbacılardan uzak dur artık. Kullanıyorsun biliyorum. Babam veya ağabeyin öğrenirse senin için kötü olur.

-Tamam ağabey. Halledeceğim. Biraz abarttım galiba özür dilerim.

Orhan Metin kavun ve peyniri tıkınan Tuğrul Ercan’a seslendi bu sefer.

-Ali hakkında neler öğrendin Tuğrul?

Tuğrul üç dosya uzattı.

-Ooo. Adam hakkında üç dosya bilgiye ulaştığına göre.

-Üç dosya bilgi olduğu doğru Orhan Bey. Doğrusunu söylemem gerekirse işe yaramaz üç dosya bilgiye ulaştım. Ortak doğruları olan ama yanlış bilgilerle dolu üç dosya.

-Hiç bir bilgiye ulaşamadım diyorsun Tuğrul yanlış mı anlıyorum.

-Adam tam bir muamma Orhan Bey. Emniyette, istihbaratta ve orduda üç farklı dosya var adama ait. Kimlik bilgileri doğru. Gerisi yanlış. Ulaştığım belgelerin neredeyse tamamı sahte üretim. İstihbarattan zorla ulaştığım tanıdıklar Ali’nin Altay Binbaşının adamı olduğunu fazla kurcalamamamı istediler.

-Yani Tuğrul sıfıra sıfır elde var sıfır diyorsun. Alalım mı almayalım mı?

-Altay’ın adamıysa teknik olarak işimize yarar Orhan Bey. Keskin nişancı, yakın dövüş uzmanı biri olduğundan şüphe etmeye gerek yok. Sağlam biri olduğunu sizde gördünüz. Mülakat dahil üç dövüşü de kazandı.

-Sen bir şeyler bulabildin mi Çakal?

-Aktif bir yaşantısı yok Ağabey. İşten sonraki vaktini Deli Bekir’in çay bahçesinde geçiriyor. Şüpheli hiç bir temasını yakalamadık. Bizim çocuklar takip ediyor ama çocukları biliyorsun. Yine de şüpheli bir teması olsa mutlaka duyardım. Bana sorarsan suskunluğu ve iş bitiriciliğiyle işinize yarar.

            İş bitiricilik lafı Tuğrul Ercan’ın dikkatini çekti.

-İş bitiricilik derken Soner Bey?

-Çay bahçesinin önünde 5 kişiyi indirmiş.  Helin Hanım’ın arabasını soyanları da fena benzetmiş Tuğrul Bey, ondan bahsediyorum.

-Benim bunlardan haberim yok Soner Bey.

            Orhan Metin fırsatını bulduğunda insanları aşağılamayı severdi.

-Senin nelerden haberin var Tuğrul? Neyse yarın ağabeyimin yanında ayrıntılı konuşuruz. Ağabeyim tamam derse pazar günkü davete Helin’i getirir. Yok derse gönderin gitsin. Ayakaltında dolaşırsa susturun.

            Morali bozulan Tuğrul önündeki bardağı fondip yaptı.

 

14 Eylül 2013 Cumartesi Saat 18

Karaşahin Holding Ali Abdullah Karaşahin’in odası.

            Üzerinde tır ve kamyon maketleri bulunan geniş odada Orhan Metin, Tuğrul Ercan ve Ali Yıldırım oturuyorlardı. Bu gün Ali’nin Karaşahin Holding’teki geleceği belli olacaktı. Orhan Metin bakışlarını Ali’ye çevirip eliyle sehpa üstündeki dosyaları işaret etti.

-Bu dosyaları anlat Ali. Gerçek adın bu değil öyle değil mi?

            Ali her zaman ki sakinliğinde cevapladı soruyu.

-Gerçek adım değil Orhan Bey. Ama gerçek adımı söyleyemem. Özür dilerim. Can güvenliği.

            Ali Abdullah dosyaları incelemişti.

-Emniyet’te İstihbarat’ta ve Ordu’da üç Ali Yıldırım var, sebebini açıklayacak mısın?

-Tek söyleyebileceğim Altay Binbaşı sözünü tutmuş Abdullah Bey.

            Orhan Metin ikinci defadır duyduğu bu isim hakkında Tuğrul Ercan’ın bildiklerini merak etti.

-Altay Binbaşı kim Tuğrul?

-Altay binbaşı hayalet biridir Orhan Bey. Devletin tüm istihbarat birimleriyle ortak çalışır. Özel kuvvetlerden kıta hizmetlerine geçti.

-Sen devam et Ali.

-8-9 yıl uzman çavuş olarak çalıştım. Altay Binbaşının emrinde tüm istihbarat birimleriyle pek çok operasyona katıldım. Keskin nişancıyım. Yakın dövüşte iyi olduğumu biliyorsunuz. Çalışırken sorgu odasında bir sivile saldırdığım için atılmadan istifa ettim.

-Uzman çavuşlar sorgu odasına giriyorlar mı Ali?

-Sorgu odasına dinlemek için girmemiştim Orhan Bey. Adam Örgüt partisinin ilçe başkanı çıktı. Olay uzadı. Daha öncesinde de disiplinsiz askerlere sert davrandığım için ceza almıştım. Mahkemeye çıkarsam ihraç edileceğim, istifa etmem söylendi. Dosyadaki savcı mütalaası doğru. İstifamın ardından bir ay Altay Binbaşı’nın evinde kaldım. İlçedeki siviller beni tanıyorlardı. Altay Binbaşı bana üç farklı kimlik hazırlayacağını söylemişti. Asıl özlük dosyamı birlikte yakıp imha ettik. Güvenlik için.

            Orhan Metin Ali’nin tavrından irrite olmuştu.

-Seni aşağıda bir ıslatırım Ali. Güvenlik neymiş öğrenirsin. Bazı şeyleri zorlama istersen.

-Her koşulda öleceğim için konuşmam Orhan Bey. Özür dilerim.

Ali Abdullah her koşulun ne olduğunu merak etti.

-Ne demek istiyorsun Ali?

-Demek istediğim şu Abdullah Bey. Orhan Bey beni sorguya alır, aşağıda ıslatırsa ya ölürüm veya sakat kalırım. Sorguda konuşursam ölürüm. Konuşmazsam ya ölür veya sakat kalırım, işinize yaramam. Konuşursam bir daha iş bulamam, herkes Karaşahin Holding seni niye işe almadı diye sorar. Konuşur ve deşifre olursam kimliğim ortaya çıkar. O zaman İstanbul başta olmak üzere asla can güvenliğim olmaz. Altay Binbaşı” Çenesi gevşek olanın arkadaşı çok ömrü kısa olur” der, Binbaşı Cihangir Erdeniz’le Hiram Abas’tan den bahsederdi.

            Orhan Metin Ali’nin bahsettiği isimleri bilmiyordu. 

-Binbaşı Cihangir Erdeniz, Hiram Abas kim Tuğrul biliyor musun?

-Biliyorum Orhan Bey. 70’lı yıllarda Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir Sibel Erken isimli bir kızı rehin aldılar. Üç gün sonra Hüseyin Cevahir Keskin Nişancı Deniz Binbaşı Cihangir Erdeniz tarafından öldürüldü. Binbaşı Cihangir Erdeniz emekli olduktan sonra muhtemelen örgüt tarafından infaz edildi. Hiram Abas meşhur istihbaratçılardandır. 1990 yılında Dev-Sol tarafından infaz edildi.

-Devam et Ali.

-Tüm alternatifler öleceğimi söylüyorsa konuşmam Abdullah Bey.

-Prensip güzel Ali.

            Ali aynı yüzünde kas oynamadan aynı sakinlikte devam etti konuşmasına,

-Dosyalardaki kimlik bilgilerim doğru. Annem İstanbul, babam Kırşehir’li. Beş yaşımdayken babam annemi öldürmek istemiş başaramamış, cezaevinde ölmüş. Annem bir yıl sonra İstanbul’da ölmüş. Annem ölünce dedem tarafından çocuk esirgeme kurumuna verildim. Kurumda büyüdüm. Yaşayan akrabam yok. 8-9 yıl Uzman çavuş olarak çalıştım. Keskin nişancıyım. İstihbarat, emniyet ve jandarmayla ortak operasyonlara katıldım. Sivillere ve askerlere şiddet uyguladığım için mahkemeye verildim. İstifa ettim. 13 gündür Helin Hanım’ın yakın korumalığı ve şoförlüğünü yapıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar.

Konuşma Ali Abdullah’ın istediği yere gelmişti.

-Bize niye başvurdun Ali?

-Doğrudan ben başvurmadım Abdullah Bey. İşe ihtiyacım vardı. Altay Binbaşı Eryavuz Yarbay’ı Eryavuz Yarbay Tuğrul Komutanı aramış.

-İstihbarat için mi çalıyorsun?

-Sizin için çalışıyorum Abdullah Bey.

Orhan Metin yine sinirlendi.

-Seni öldürürüm Ali!

-Siz bilirsiniz Orhan Bey.

-Belgelere inceledin mi Tuğrul?

-İnceledim Abdullah Bey. Tüm belgeler doğru ama tahrif edilmiş. İlçe başkanının sorgu da dövülmesi doğru. Yerel medyada bir iki haber çıkmış. Kimse üstüne gitmemiş.

-Altay binbaşı yapmış olabilir mi?

-Altay Binbaşı her zaman kuralları zorlayan biridir. Yapmıştır.

-Güvenebilir miyiz?

-Teknik olarak işimize yarar Abdullah Bey.

            Ali Abdullah daha fazla düşünmedi.

-Yarın kahvaltıya Helin’i sen getir Ali. İşe alındın.

            Orhan Metin itiraz etti.

-Ağabey!

 -Ali’yi işe aldım Orhan. Eksiğini, yanlışını yakaladığınız anda öldüreceksiniz.

-Peki ağabey.

-Çıkabilirsiniz, Orhan sen kal.

            Tuğrul Ercan ve Ali çıktılar.

-Ne yaptığının farkında mısın ağabey.

-Elbette farkındayım Orhan. Söyledikleri doğruysa iyi bir adam bulduk. Yalansa dediğim gibi ilk yanlışında öldürün. İki gün önce sen neden öldürmedin?

-Anlamadım ağabey.

-Helin’in arabasını soyduran Suphi’nin tamir hanesini senden habersiz bastığı için Ali’yi neden öldürmedin diyorum Orhan.

-Biliyorsun demek ağabey.

-Biliyorum ve nedenini merak ediyorum.

-İşime geldi ağabey. Benden habersiz, benim adıma ceza kesti. Adım geçmedi. Bu yüzden öldürmedim.

-Bende bu yüzden işe aldım Orhan. Adam kalifiye öyle değil mi? Size para da kazandırdı.

-Doğrudur ağabey. Sağlam çıktı. Poligon’da % 80 başarı göstermiş.

            Ali Abdullah koltuğunda geri yaslandı.

-Devlet için çalışıyorsa iki sebepten bize gelmiştir. Ya koruma veya çökertme. Eğer devlet için çalışıyorsa ve ortadan kaldırırsak başımıza ciddi iş alırız. Plan koruma üzerine yapılmışsa korunuruz fena mı? Çökertmek için plan yapılmışsa ilk şüpheli hareketinde kurtuluruz. Bizi çökertmek gibi bir plan mantıksız geliyor bana. Maliye bulaşmasın diye üç yıldır uğraşıyoruz. Değil mi?

-Haklısın ağabey. Üç yıldır % 50-60 kayıt altına girdik.

-Devlet belgesiz, delilsiz kimseyi çökertmez Orhan. Delil yoksa ceza olmaz. Delil var mı?

-Ortada suç yok ki delil olsun ağabey.

-O zaman sıkıntı yok demektir Orhan.

-Kafam karıştı ağabey Hiçbir şey yapmayacak mıyız?

-Elbette yapacağız Orhan. Adamların Ali’yi takip etmeye devam etsinler. Ali takip edildiğinin farkındadır zaten. Profesyonel birini bul. İkinci adam kendini açık etmeden takibe devam etsin. Evine girdiniz mi?

-Girdik ağabey. Ciddi bir şey yok. Bir valiz kitap, bir valiz mühimmat, telefon, sim kartlar var. Biraz da para.

-Evinin her yerine böcek yerleştirin. Banyo, tuvalet mutfak dahil.

-Ne işimize yarayacak bunlar?

-Bildiğin şeyleri bana soruyorsun Orhan. Şu işimize yarayacak. Ali devamlı takip edildiğini bilecek. Birileriyle temasa geçerse haberimiz olacak. Gereğini yapacağız. Bu arada bize gelen ortaklık tekliflerini ve bize yapılacak hareketleri dikkatle inceleyeceğiz. Devletin bize dair planını anlamaya çalışacağız. Bu arada biz yasallaşmaya devam edeceği ki; Devlete yanında olduğumuz mesajını verelim. Anladın?

-Anlamadım ağabey.

-Orhan! Orhan! Devlet yanında olanları her zaman korur. Yıllardır devlet yanlısı bilinen bir gurubuz. Yasallaşmayla devlet yanlısı olduğumuzu ispatladık. Kayıt dışı paralarımızı sisteme dâhil ettik. Devletin özel kargolarını biz taşıyoruz. Camia yanlılarıyla ortaklık kurmuyoruz. Bunlara rağmen Camia’nın bizim üstümüze planları var. Suphi bu yüzden üstüne gelmedi. Suphi’yi Camia himaye ediyor, karlı ortaklık teklifleri Camia yandaşlarından geliyor Orhan anlamadın mı?

-Anlamaya başlıyorum ağabey.

-Anlamadın Orhan ama dediklerimi yap. Yine konuşuruz.

( Bereli 25 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 11.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu