Bir yalnızlığı paylaşıyorum seninle
sadece yalnızlığı.
Turnikede sıkışmış bir düş’ üm ben
peşinden koştuğum gerçeklerin bir düş olma ihtimali ile içine düşülesi bir
kuyuda saklı o kıymetli taşım ve lütfen bana kimse ilişmesin asla da deliliğimi
rencide etmesin peşime düşen kırk akıllı.
Sözcüklerim yerle yeksan geceye yakın
bir saatte umutla bakıyorum gökyüzüne ve gözlerim ışıldıyor.
Seviyorum karanlığı delmeyi.
Seviyorum sevmeyi.
Az evvel d/okundum kendime hatta
başımı okşadım ve pembeleşen yanaklarıma değen bir yaşı usulca yaladım.
Tuzdan ve şekerden ve kumdan kaleler
yaptım ben ve sırtımı çok güvendiğim bir dağa yasladım ve konuşmadan
anlaşıyoruz ikimiz.
Ezberimde olan duaları saymaya
başlarken başka dualar işgal ediyor zihnimi ve vicdanım inanılmaz rahat
dünyanın en huzursuz hatta mutsuz insanı olmaya adayken alayına gülüyorum
yaptığım saçmalıkların bazen yere düşen ekmeği öpmeye doyamıyorum sonunda tek
lokmada yiyip rahmetin bereketine şaşırıyorum.
Havadan sudan konuşmayı çok sevmiyor
muyum ne ama yanımda en sevdiğim biri oldu mu havanın ağırlığı sönüyor ve
yerçekimi sonlanıyor ve uçuyorum özgürce nasıl hem de.
Özgürlük ve ben!
İki zıt kutubuz.
Özgür kılındığım tek bir zaman dilimi
yok zihnimde. Okula gidip gelirken bile bir zaman tanınmışken bana o beş
dakikalık yolu değil bir saat geçeyim bir dakika geçtim mi kıyamet kopardı.
Araya giren pek çok olay ve
öğrenciliğimden sonra atıldığım hayat denen maraton ve illa ki saate tabiydim
yine çalıştığım dönemde.
İşimi çek sevip de gecenin yarısına
kadar çalışmama izin vermezdi bankanın güvenliği ve mutluluğum yarım kalırdı
sanırım yalnızlığımı hep sevdim insanları çok sevmiş olsam da ve ardı ardına
aldığım darbeler sonrası ben darbe yaptım bu sefer içinde bulunduğum artık
hangi azınlık ya da çoğunluksa…
Yalnızlığımı kutsal bildim ama kutsal
mabedim işgal edildi bir ömür.
Bir mahzende yaşamayı belki bu yüzden
çok sevdim aslında ben en çok kendimle uzlaşmayı dilerken kendimle mücadele
etmeyi tercih ettim.
Bir seçim ya da kader…
Bunu asla bilemedim.
Özgürlük çok kaygan bir zeminde
yürürken düşmek gibi diskalifiye edilen seçimlerim bense rüzgâr olmayı sevdim
bu sefer ve düştüğüm yerden kanatlarım sayesinde kurtulmak ve işte kalemimle
olan diyaloğum böyle böyle başladı.
Düştüğüm çukurda hatta uçurumun tam
da dibini boyladığımda kalemimden kanatlarım olduğunu gösterdi bana Tanrı.
Ufaktı öncesinde kanatlarım ve ben doludizgin
yazıyordum adeta doludizgin yaşamadığım hayatın öcünü alıyordum ve
sevebileceğim çok insanla çok şeyle tanıştım o günden sonra.
Nice yazar çoktan yitip giden
onlardan feyiz aldığım.
Ve binlerce hatta milyonlarca okuyucu
anda saklı ve mevcudiyetleri bana güç veren.
Açtığım parantezler ve tırnak
işaretleri ve göz kırpan imleç.
Belleğimse korunaklı dünyama eşlik
eden ve alt belleğimde saklı binlerce anı ve düşünce.
Çoktan adını unuttuğum insanlar bir
bir dirilmekte kalemi elime aldığımdan ve kendimi hatırladığım o ufacık yaşım
hani nerede ise dört yaşındaki halim gözümün önünden gitmiyor.
Bir performans mı bu?
Yoksa geçirdiğim bir devinim mi?
Üstün körü yaşamak ya da sevmek de
değil: bilakis özenle ve ihtimamla sevdiğim her ne her kim ise.
Dünde kalan yargılara yenilerinin
eklendiği.
Günü bozguna uğratanlara dahi aldırış
etmeden hayatımı yeni baştan yazdığım.
Kim olduğumu yeniden sorguladığım ve
kimsesizliğimi sonlandıran Yaratan aslında hep de olduğu üzere ama bana
farkındalık kazandıran binlerce ayrıntı.
Bir sözcükten fazlasıyım ben.
Bir şiirden çok fazlasıyım.
Yanaştığım limanlar ve sırtımı
dayadığım o İlahi Dağ.
Dağlanan yüreğime en iyi gelen iklim
iken sevgi.
Zorlama değil üstelik içimden gelen
bazen ivme kaybetse de boyutsuzluğumla yaşadığım ve yazdığım.
Muadilim nedir ya da kim? Bunu asla
bilmiyorum üstelik sorgulamıyorum da.
Kim olduğumdan ziyade ne istediğin
önemli ve ben artık biliyorum ne istediğimi.
Önceliğim elbette:
İçimdeki enginlikte kanatlanıp
sonsuzluğa denk düşen bir istekle sevgiyle uçmak ve her gün yeniden kendimi
keşfetmek.
Ufacık bir dünyam olabilir ama
yüreğimde saklı o devasa dünyayı hiçbir şeye değişmem ve yeniden doğmanın
mümkün olduğunu iyice öğrendim ve belledim tıpkı…
Yazmaya başlamadan evvelki hayatımda
annem beni defalarca doğurmuşken çünkü annem ve ben beraber o kadar çok şey
aştık ki ve işte payıma düşen bundan sonrası:
Ayaklarıma olabildiğince sağlam
basmak ve bunun mümkün olması için elimden geleni yapmayı sürdüreceğim bu
bağlamda yazarak keşfetmem gereken çok şey var beni bekleyen ya da benim
beklediğim…
Diğer adım mı?
Buna siz karar verin çünkü ben henüz
bir şey söylemedim.