15 Eylül 2013
Abdülkadir Karaşahin’in evinin bahçesi
Villanın
bahçesinde davet için gerekli hazırlıklar yapılmıştı. İki farklı mangalda
semaverler hazırlanmıştı. Mangalların üstünde büyük tavalarda menemen
pişiriliyordu. Menemen ve semaverin biri korumalar diğeri aile fertleri için
hazırlanmıştı. Ali ve Hasan Kara Helin’i sabah eve getirmişlerdi. Geniş
bahçenin otoparkı gören bir yerinde ayaküstü konuşuyorlardı.
-Gözün aydın Ali. İşe alındın. Hayırlı olsun.
-Sağol Hasan ağabey. Biraz erken mi geldik?
-Helin Hanım aile toplantılarında dakiktir. Eve her
zaman erken gelir.
Hasan
Kara’nın gözü açık oto parka kaydı. Aile fertleri gelmeye başlamıştı.
-Ailenin diğer üyeleri de gelmeye başladılar. Spor
arabayla gelen İlhan Bey. Galerici, yanına park eden Orhan Bey. Yanındaki Soner
Çakal biliyorsun.
-Evvelsi gün tanıştık.
-Gelenler Hızma Hanım ve Tamer Bey. İkisi de
Holding’in Mali Müşavirleri. Minibüsten inenler İbrahim Hakkı Bey ve eşi. İkisi
de Mimar. Allah Allah!
Ali
otoparka baktı. Ali Abdullah arabasından eşiyle beraber iniyordu. Arabadan biri
kız iki genç indi.
-Abdullah Bey eşi Kibar Hanımı getirmiş. Kibar
Hanım iki yıldır davetlere katılmıyordu. Abdullah Bey’in yanındaki gençleri
tanımıyorum. Abdülkadir Bey evine ve yemek masasına silahlı kimseyi oturtmaz
Ali. Biz diğer masada ayakta atıştırırız. Orhan Bey seni aile fertlerine
tanıştırmak için çağırınca Abdülkadir Bey’in elini öp. Holding güvenliği Karaşahin
ailesinin ortak güvenliğidir. Abdülkadir Bey aile fertlerini bir hafta kahvaltı
masasında bir hafta öğle yemeğinde ağırlar. Kahvaltı da bir hafta Menemen bir
hafta Kıymalı Yumurta ikram edilir. Abdülkadir Bey’in yıllarca yediği ve en
sevdiği yemekler. Çalışırken unutmaman gereken en önemli husus Patronlara her
söylediklerini duymayacak kadar yakın olmak olsun. Kör, sağır, dilsiz olmayı
asla unutma.
-Tamam Hasan ağabey unutmam.
Hasan
Kara villaya doğru baktı. Abdülkadir Ağa yanında iki yaşlı kadınla banklara
doğru geliyordu. Arkalarında Helin vardı.
-Abdülkadir Bey’in yanındakiler sütkardeşi Nezaket Hanım
ve kardeşi Muazzez Hanım. Namazlarında, kendi hallerinde insanlardır.
Abdülkadir Bey’le birlikte yaşıyorlar.
Karaşahin
ailesinin kendi içinde bir hiyerarşisi vardı. Abdülkadir Ağa yemek masasına
yaklaşırken aile fertleri ayağa kalktılar. Babaları ve halalarının
oturmalarının ardından büyüklerin elleri öpüldü. Aile hiyerarşisine göre
oturdular. Aile içi hiyerarşiye göre kardeşler oturdu. Kadınlarda kocalarının
yanına oturdular. Masanın en sonuna Nuri Fırat, Helin ve Ali Abdullah’la gelen
gençler oturdu.
Herkes
yerleşince servis başladı. Helin hayatını yurt dışında geçirdiği için bu tür
ritüellere pek alışkın sayılmazdı. Yemek sırasında konuşmama ritüelini de
bozdu. Gülerek Ali Abdullah’a seslendi.
-Ağabey yanında getirdiğin gençler kim?
Tanıtmayacak mısın? Sofraya getirdiğine göre akraba olmalılar. Bilmediğimiz
akrabalarımız mı var yoksa?
Ali Abdullah gülümsedi. Bakışları babasındaydı.
-Biraz daha sabret Helin karnımızı doyuralım tanıtacağım. Gençler akrabalarımız. Hem de yakın
akrabalarımız. Şimdilik yeğenleriniz olduklarını bil yeter.
-Ağabey yoksa?
-Bende gizli akraba yok Helin merak etme. Az
sabret.
Parmağıyla
kardeşine sus işareti yaptı. Masadakiler susunca Abdülkadir Ağa besmele
çekti.
Aile geleneği bozulmadı. Herkes tabaklarındaki
menemeni yiyene kadar kimse konuşmadı. Bardağındaki son yudum çayı içen
Abdülkadir Ağa sesini yükseltti.
-Ali, oğlum.
-Efendim baba.
-Yanındakiler kimlerdir ki masamıza oturtmuşsun
Ali
Abdullah bir gözü babasında bir gözü Orhan Metin’de cevap verdi.
-Yabancı değiller baba. Orhan’ın kızı Yasemin ve oğlu
Murat.
Orhan Metin duyduklarıyla şaşırdı. Yüzü
asıldı, kaşları çatıldı.
-Olmaz öyle şey ağabey. Ne çocuğu?
-Yasemin ve Murat Sabriye Soylu’nun çocukları
Orhan. Sabriye’yi hatırlıyor musun?
Orhan
Metin bir an 25 sene öncesine gitti geldi.
-Hatırlıyorum ama böyle bir şey olamaz, mümkün
değil. Haberim olmadan.
-Sabriye Hanım hamile olduğunu öğrenince ailesi
tarafından reddedildi Orhan. Senden çekindiği için bana haber verdi. Ben de
amcaları olarak çocukları gizledim ve himaye ettim.
-Bundan benim neden haberim yok ağabey? Neden?
-Çocuklara kimse zarar vermesin diye gizledim
diyorum ya Orhan anlamadın mı?
-Kim zarar verecek ağabey, kim?
Ali
Abdullah kestirip attı.
-Kimse kim Orhan bilinselerdi çocuklar zarar
görebilirdi. İstersen ayrıntıları bilahare konuşuruz.
Abdülkadir Ağa büyük oğluna her şartta sonsuz
güvenirdi.
-Madem bu gençler Orhan’ın çocukları diyorsun, o
zaman öyledir oğlum. Anlatacak başka şeyler yok mu?
-Dediğim gibi baba Sabriye Soylu-Allah rahmet
eylesin- hamile olduğunu öğrenince ailesi tarafından reddedildi. Bana haber
verdi. Himaye ettim. Doğumdan sonra isteği üzerine gizli tuttum. Yasemin ve
Murat 10 yaşına geldiklerinde anneleri hastalıktan öldü. Israr etsem de
tedaviyi kabul etmedi. Torunların iki yıldır İbrahim Hakkı’nın yanındalardı.
Bir haftadır da ben misafir ediyorum baba.
-Torunlarım burada kalsınlar Ali. Sahip çıkın.
-Tamam baba nasıl emredersen torunların da kalmak
isterlerse tamam.
Arabada
gelirken Yasemin’in söyledikleri aklına geldi.
-Baba torunların da konuşmak istiyorlar müsaaden
olursa.
-Konuşsunlar Ali. Masamda torunlarım her zaman
konuşabilirler.
Bakışların
kendisine çevrildiğini gören Yasemin konuşmaya başladı. Babasına bakmamaya
çalışıyordu.
-Sağol dede. Beni torunun olarak kabul ettiğin için
sana ve amcalarıma teşekkür ederim. Gerçi ben bu kabullenmeyi öncelikle
babamdan beklerdim ama neyse. Kısa konuşacağım. Bana torun olarak yeğen olarak
yaklaşan herkese, yeğen olarak elimden gelen her şeyi yaparım. Ama bilinmesini
isterim ki benim Orhan Metin diye bir babam yok. Ali ve İbrahim Hakkı amcalarım
var, sen varsın. Kabul ederlerse halalarım ve diğer amcalarım da var ama Orhan
Metin diye bir babam yok. Benim düşüncem bu. Murat ne düşünüyor bilmem.
-Beni kabul etmeseniz de ailemi inkâr edemem.
Amcalarımın üzerimizdeki haklarını inkâr etmek nankörlük olur. Babamı da inkâr
edemem. Beni aileye kabule edip etmemek size kalmış. Nüfusunuza alsanız da
almasanız da benim ailemsiniz. Kabul edeni kabul eder, reddedeni reddederim.
Aile
fertlerinden ilk tepkiyi Helin verdi.
-Dobra dobra konuşmanız hoşuma gitti çocuklar. Her
zaman yanınızdayım. Orhan ağabeyime rağmen de yanınızda durmaya devam edeceğim.
Gelin de sarılayım size.
Yerinden kalkıp yeğenleriyle kucaklaşan Helin
babasına seslendi.
-Menemen bittiğine göre kalkalım mı baba?
-Kalkalım kızım. Torunlarım da eve gelsinler hal
hatır edelim.
Abdülkadir
Ağa kardeşleri, kızları gelinleri ve torunları ile evine doğru yürüyüp erkek
çocuklarını ve damadını baş başa bıraktı.
Çalışanların
tazelediği bardaktaki çayını yudumlayan Ali Abdullah enişteleri Tamer’in
yanlarında bulunmasını istemiyordu belli ki.
-Sen işlerine bak Tamer. Hızma’yı ben getirim.
-Peki Abdullah ağabey.
Holding
Mali Müşaviri Tamer Yüksek uzaklaşınca Orhan daha fazla bekleyemedi.
-Tamer hırsız ağabey, hepimizden çaldığını
biliyorsun değil mi?
-Tamer hırsız değil Orhan. Bilmediğiniz şeyler var.
-Her şeyi gizlediğin için bilmiyoruz ağabey. Bizden
her şeyi saklıyorsun. Çocuklarım olduğunu benden, Tamer’in çaldığını da
bizlerden gizliyorsun. Başka hangi sırların var ağabey? Söylemediğin.
Masadaki
erkekler Ali Abdullah’a doğu yaklaştılar.
Artık erkek toplantısı başlayabilirdi.
-Anladım Orhan anladım. Evet Orhan. Senden,
sizlerden gizli işler çeviriyorum. Günahına girdiğin, hamile bıraktığın Sabriye
çocuğumu doğuracağım deyince ailesi tarafından reddedildi. Seni tanıdığı için
sana da söyleyemedi. Bana ulaştı. Bende yapmam gerekeni yaptım, kızcağızı
himaye ettim. Sana ve herkese karşı. Senin kızgınlığın çocuklarını bilmemenden
değil habersiz olmandan. 23 sene öncesinden bahsediyorum Orhan. Hamile
olduklarını sana söyledikleri için döve döve çocuklarını düşürttüğün kadınlardan
haberim var Orhan. Hepsinden haberim var. Sabriye tedavi olmayı reddetti,
sanatoryum da son nefesini verdi. Kadıncağıza ölüm döşeğinde ömrüm olduğu
sürece çocuklarını koruyacağıma, himaye edeceğime dair söz verdim. Sözümü de
tuttum.
Orhan
Metin’in tepki verecek durumu yoktu. İç cebinden çıkardığı puroyu yaktı.
-İyi yapmışsın ağabey ama keşke bana da haber
verseydin.
-Güven Orhan. Güven. Geçmişte yaptıklarından sonra
sana güvenemedim. İbrahim Hakkı’ya güvendim. İbrahim Hakkı çocukları sever.
Tamer konusuna gelirsek; Tamer’in yaptığı her şeyden haberim var Orhan. Merak etme
Tamer bizden çalmıyor. Kayıt dışı paramızı kayıt altına alma karşılığında
payını alıyor.
İlhan
Murat klasik patron zihniyetindeydi. Az ücret çok iş.
-Hem maaş hem pay mı alıyor ağabey? Yanlış anladım
değil mi?
-Yanlış anlamadın İlhan. Üç sene önce tüm
müşavirleri topladım. Biraz kayıt dışı paramız var. Pay karşılığı kayıt altına
almak isteyen var mı diye sordum. Tamer gönüllü oldu. Üç yıldır bu işle
uğraşıyor. Pazarlık yaptık. Alacağı payı gayri meşru işlerde yani kadın ve
eğlence de harcamamak şartıyla anlaştık. Tamer bizden %1 alıyor.
-Tamer’e nasıl güvenebildin ağabey? Tüm paramızı iç
edebilir.
-Güvenmek zorundayız İlhan. Birincisi eniştemiz,
kardeşimizle evli. Çocukları var. Okurken ve mesleğinin ilk yıllarında yardım
ettim. Daha doğrusu ettik. Yıllardır Orhan’dan zaman zaman para isterim. Burs parası adı altında.
Orhan memnun kalmaz ama verir. Öyle değil mi Orhan?
-Memnuniyetsizlikten değil ağabey.
-Neyse Orhan bu bakımdan ailemizin en kafası
çalışanı İbrahim Hakkı.
İbrahim
Hakkı kaplama dişlerini göstere göstere güldü. Takdir edilmek hoşuna gitmişti.
-Teşekkür ederim ağabey.
-İltifat emiyorum İbrahim Hakkı. Bak Orhan’ın yüzü
yine asıldı. Yanlış anladı. Orhan inşaat şirketini ilk kurduğumuz günleri
hatırlıyor musun?
-Hatırlıyorum ağabey. Beni de zorla ortak yaptın.
-Şirketi kurarken İbrahim Hakkı’nın yanında genç
bir mühendis vardı. İki oldu üç oldu. Gençlere üçer beşer hisse verdik.
Ortaklık paralarını da borç olarak ben ödedim. O gün bize kızdın. Bilmediğimiz
tanımadığımız adamlara pay veriyorsunuz? Diye hatırlıyorsun değil mi?
-Pişman olduğum şeyleri hatırlatmaya devam
ediyorsun ağabey.
-O çocuklar bizim burslu okuttuğumuz çocuklardı
Orhan. Burs verdik, ihtiyaçlarını karşıladık, stajlarını yaptırdık. Karşıladık
diyorum senin istemeyerek verdiğin paraları babamdan aldıklarım ve benim
eklediklerimle yıllardır bazı çocuklara burs veriyoruz. Avukatlarımız,
muhasebecilerimiz verdiğimiz bursla okuyan çocuklar. Hem kendileri para kazandılar
hem de bize para kazandırdılar.
Orhan
Metin bir şeyler söylemeliydi.
-Benim de tam olarak söylemek istediğim buydu ağabey.
Yine bir şeyden haberimiz yok.
-İlhan’a bir sene önce dedim ki: İlhan işiniz iyi.
Meslek liselerinde motor okuyan, pazarlama okuyan çocuklar var. Yanına al
yetiştir. Yarın sana adam lazım olacak. Söyledim mi İlhan?
İlhan
Murat cevapladı.
-Söyledin ağabey.
-Söylediğimi yaptın mı İlhan?
-Yapmadım ağabey.
-İlhan’ın işleri iyi. Ama yeni bir şube açmak
istese çalışacak adam yok. Sen kaç tane çırak kovdun yanından Orhan?
-Hatırlamıyorum ağabey ne bileyim kaç tane?
-Sudan sebeplerle çocuklara eziyet ettin.
Dayanamayıp kaçtılar. Benim zorumla dükkânında çalıştırdığın çocuklar şimdi
sana cayır cayır para kazandırıyorlar. Kazandırmıyorlar mı Orhan?
-Haklısın ağabey.
-Eziyet ettiğin çocukları senden habersiz ben ikna
ettim. Bana verdiğin paralardan harçlıklarını verdim. Sana ne dememi
bekliyorsun Orhan?
-Yine haklısın ağabey kusura bakma.
-Kusura bakacak bir şey yok Orhan biz kardeşiz, aileyiz.
İş adamı olan sizsiniz, ben size yardımcı olmaya çalışıyorum sadece.
Organizatörlük yapıyorum. Biz büyük bir aileyiz diyorum ya. Bir şey daha
söyleyeyim: 30 yıldır yüzlerce şoförün kurs parasını verdim. Ehliyetlerini
aldırdım. Nakliyede çalışan şoförlerimiz niye şirkete bağlılar biliyor musunuz?
...
-Şoförler yola çıkınca evlerinin harçlığını
verdik, hastalarını doktora, hamileleri doğuma götürdük. Biz çalışanlarımızın
ailesi olduk, onlarda bize aile oldular. Hep birlikte kazandık. Bunu sadece
İbrahim Hakkı anladı, inşaattan milyonlar kazandık, kazanmaya devam ediyoruz.
Mahalle kabadayıları bile adam yetiştiriyorlar, yanındakilerle ilgileniyorlar.
Benim gibi korkak adamları konuşturmayın.
Masadakiler
duyduklarıyla gerçekten şaşırdılar. Ali Abdullah Karaşahin ağabeyleri korkak.
Olmaz öyle şey. Herkesin aklından geçen bu düşünce oldu.
-Sen mi korkaksın ağabey? Şaka yapıyorsun her
halde.
-Şaka yapmıyorum İlhan. Hayatınızda görüp
görebileceğiniz en korkak adam benim. Gerçekten. Orhan kuyumcu, İlhan galeri, İbrahim Hakkı mimarlık ofisi, Nuri’yle Helin
Reklam ajansı açacaklarında iş yerleri hazırdı. Başarısız olmamak için her
ayrıntıyı düşünürüm. Bana duyulan güveni, ailemin güvenini, çalışanlarımın
güvenini kaybetmekten korkuyorum. Hem de yıllardır. Annelerimiz ayrı da olsa
hepimiz kardeşiz. Birbirimize olan güvenimizi kaybedersek ailemizi, ailemizi
kaybedersek her şeyimizi kaybederiz. Mesele çok kazanmak değil gönül
rahatlığıyla harcayabilmek.
Bardaktaki
son yudum çayı içti, geriye yaslandı.
-Buradan bize gidiyoruz. Kibar hanım pasta börek
yaptı. Size ikram edecekmiş.
Orhan
Metin Ali Abdullah’ın her zaman sırdaşı olmuştu.
-Yengem mi davet ediyor,
sen mi ağabey?
-Yengen davet ediyor
Orhan niye şaşırdın?
-Ne bileyim ağabey?
Yengem kalabalığı pek sevmediği için şaşırdım.
-Yengen çağırdı Orhan.
-Kibar yenge
maharetlidir, ben gelirim. Bu aralar gevredik. Çocuklar da olacak mı?
-Her halde Orhan,
Yasemin’le Murat benim evde kalıyorlar.
Şoförleri gönderin o zaman. Unutmadan Yurt dışına dolar transfer
edeceğiz. Depo da ne kadar var?
Holding kayıt dışı parasının hesabını Orhan
Metin bilirdi.
-500 milyon kadar var ağabey.
Hayırdır bu tür transferlere karşı çıkardın.
-Hala karşıyım Orhan.
Yakın zamanda bir kriz duyumu aldım. Sermayeyi korumak lazım. Transfer netleşsin
haber veririm.