15 Eylül 2013 Akşam
Basın
ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü Timurhan Yürekli Engin Altay’ı telefonla
aradıktan sonra hızlıca abdest alıp aşağıya inmişti. Site bahçesinde bekleyen
arabaya bindi.
-Selamün Aleyküm Engin.
-Ve Aleyküm Selam ağabey.
-Ne yaptın, nasılsın?
-Elhamdülillah ağabey. Çok şükür. Sen nasılsın?
-Elhamdülillah Engin, elhamdülillah. Hadi gene
iyisin, Ağabey maklubeye seni özellikle çağırdı. Sen, ben birde Karabulut.
Engin
Altay böyle durumlarda işkillenirdi.
-İnşallah bir sıkıntı yoktur ağabey.
-Hiç bir sıkıntı yok Engin endişelenme.
Hicret’teki büyüğümüzün talimatları.
-Büyüğümüzle görüşüyor musun ağabey?
-Sitedeki sohbetleri takip edebiliyorum Engin. Ağabey’in
götürmesini bekliyorum. İnşallah böyle bir talebim olacak kendilerinden.
Kısmet.
-İnşallah ağabey inşallah. Gidersen bize de dua
etmeyi unutma.
-Dualarımız hepimiz için Engin. Bağışlar tamam
mı var mı bir problem.
-Yok ağabey. Çocuklar teslim ettiler. Çantada.
-Kulağıma gelenler doğru mu Engin?
-Ne duyduğunu bilmiyorum ki ağabey?
-Sahadakiler bağış parası için mızırdanıyorlarmış
diye duydum.
-Her zamanki mevzu ağabey. Ben hallederim.
-Bunlar kendilerini ne zannediyorlar Engin?
Adamları köyden kasabadan topladık, eğittik, polis yaptık yıllardır maaş
alıyorlar. Bu hizmet nasıl dönecek? Büyüklerimiz zamanında burs ayarlamasalardı
bu adamlar nasıl okuyacaklardı düşünmüyorlar mı? Camiamız bu günlere diğergam
kardeşlerimizin bağışları sayesinde geldi. Herkes camiaya olan vefa borcunu
ödeyecek. Buna mecburlar. Babaları oğluma iş bulun diye rica ederken
düşünmediler mi? Camia ’da olmasaydık bizim bir geleceğimiz olabilir miydi
Engin?
Engin
Altay her fırsatta dile getirdiği gerçeği söylemekten çekinmedi.
-Kendi adıma olmazdı ağabey. Lise yıllarımda
camianın içinde olmasaydım hiç bir geleceğim yoktu. Olamazdı. Ben sohbetlerde
bunu hep söylüyorum zaten. Mızırdananlar medyaya yansıyan bazı kişiler yüzünden
seslerini yükseltiyorlar ağabey. Gazetede yazı yazanların hepsi Müslüman mı
diye soruyorlar. Suphi denilen adamı
niye kolluyoruz diye soranlar oluyor mesela.
-Basit Engin. Dostlarımız önemli ama bazen düşmanımızın
düşmanıyla dost olmamız gerekiyor. Çünkü dostlarımız “beceremedikleri” için
gittiler. 15 sene önce Muhterem Büyüğümüz Hicret’e zorlandığında ne olduğunu
hatırlıyorsun değil mi?
-Hatırlamaz olur muyum ağabey, elbette hatırlıyorum.
-Dost bildiklerimiz tepki veremediler o zaman.
Kimsenin beklemediği siyasetçi Büyüğümüze destek çıktı. Niçin? Büyüğümüzün
talimatıyla oy verdik çünkü. Bizden aldığı oylarla iktidara gelen siyasetçi de
hem camiamıza hem büyüğümüze destek verdi. Pek çok arkadaşımız, kardeşimiz
verdiğimiz destek sayesinde işe girdi. Talimata karşı gelseydik başımıza
gelecekleri sen düşün. Al sana feraset. Düşmanımın düşmanı dostumdur. Biz
birilerine yardım ediyoruz, zamanı gelince de yardım alıyoruz. Hizmetimizin
propagandasını biz zaten yapıyoruz. Kamuoyu farklı fikirdeki insanlardan bizi
duymak istiyor. Bu hizmetler parayla yürütülüyor. Rakiplerine karşı avantajlı
olsunlar diye adamlara eğitim verdiriyoruz yine yaranamıyoruz. Millet
bilgisayar bilmezken camia bize bilgisayar öğretti, bilgisayar verdi. Rakiplerimizin önüne geçtik. Avantaj
sağladık. Sana bir sır vereyim mi? Yılmazer’in yerine seni teklif eden kimdi
biliyor musun?
-Bilmiyorum ağabey.
-......... ............
-... O adam sol görüşlü değil mi ağabey?
-Sol sağ ne fark eder Engin? Mesele her halükarda
arkadaşlarımızın tercih edilmesi değil mi? İstediğimiz oldu. Her zaman bizim
istediğimiz olmalı Engin. Bunun için de bilhassa ekonomik olarak güçlü
olmalıyız. Geri zekâlılar anlamakta zorlanıyorlar bunu. Mızırdananlara acıma
Engin. Muhalif gibi konuşmaya devam ederlerse kendilerine yer beğensinler
sesini çok yükseltmeye kalkan olursa da seslerini kıs. Herkes bilsin ki; onları
işe yerleştiren isterse işten de attırır.
-Anladım ağabey. Ben konuşurum.
-Ağzı olan konuşuyor Engin, Ağzı olan konuşuyor. Âlemin
akıllısı bunlar olmuş. Herkes kendini düşünürken Ağabeyler camianın geleceği
için planlar yapıyor, fikir üretiyorlar. Devlet diyoruz Engin. Biz camia olarak
devleti yönetmeye talip olduk. Devletin çöpçüye de ihtiyacı var Genel Müdür’e de.
Asıl olan camiamızdaki herkesin tarafını seçerek talimatlara itaat etmesi. Suphi
dedikleri adam bile emirleri sorgulamıyor. Bunlara ne oluyor anlamadım?
-Haklısın ağabey. Biraz önce büyüğümüzün
talimatları dedin ya, Ağabey Pennsylvania’da mıydı?
-Bilmiyorum Engin. Ağabey sık sık yurt dışına
çıkıyor. Güvenlik için zamanı kimseye bildirilmiyor. Gidemediği zaman da
bildiğim kadarıyla telekonferansla büyüğümüzle görüşüyor. Yeni bir talimat
varsa birazdan öğreniriz. Talimat yoksa bile bilgi alış verişi yapar, maklubemizi
yer evimize döneriz.
-Bu iyi oldu ağabey. Evlerde maklube yiyoruz ama Ağabey’in
evindeki lezzetli gidiyor.
Arnavutköy civarlarındaki eve varıncaya kadar
başka bir şey konuşmadılar. Bahçe içindeki villa girişinde korumalara arabayı
teslim eden Engin Altay arabanın bagajında içi para dolu çantayı alıp Timurhan
Yürekli’nin ardından eve girdi. Kendisini karşılayan Kâhya’ya çantayı verdi. İkinci kata çıktı. Geniş salonda Ağabey,
İstihbarattan Karabulut ve Timurhan Yürekli klasik koltuklara oturmuşlardı.
Salona sağ ayağıyla giren Engin Altay selam vermeyi unutmadı.
-Selamün Aleyküm ağabey.
Karabulut
ve Timurhan Yürekli selamı sessiz alırken Ağabey sesli aldı. Eliyle yer
gösterdi.
-Ve Aleyküm Selam Kardeşim Hoş geldiniz. Buyurun.
Koltuğa
oturan Engin Altay diğerlerine başıyla selam verdi. Ağabey kapıda bekleyen
adama seslendi.
-Çocuklar misafirlerimize şurup getirin.
60 yaşlarında gösteren Ağabey ikram edilen
şuruptan bir yudum içti. Koltuğunun yanındaki sehpaya koydu.
-Öncelikle üzerimdeki selamı ileteyim. Vebal
olmasın. 5 gün önce Muhterem Büyüğümüzün yanına gitmek kısmet oldu.
Elhamdülillah sohbetleriyle müşerref olduk. Muhterem Büyüğümüz hepinize bol bol
selam söyledi. Hepimizden memnun olduğunu ve dualarına bizi mutlaka dâhil
ettiğini bilmemizi istedi.
Engin
Altay böylesi durumlarda dayanamazdı. İçten konuştu.
-Elhamdülillah. Allah razı olsun.
İstihbarat
ağabeyi badem bıyıklı Karabulut devam etti.
-Allah razı olsun ağabey. Elimizden ne gelirse.
Büyüklerimizin teveccühü. Muhterem Büyüğümüzün başka emirleri varsa.
-Tam olarak emir değil Karabulut. Muhterem
Büyüğümüz sohbetlerinde dedi ki; Hizmetimiz de önderimiz, örneğimiz Peygamber
Efendimizdir. Biz de Lütfu ilahi ile tıpkı Peygamberimiz gibi bir kaç adanmış
kardeşimizle başladığımız hizmetimiz İnayeti İlahi ile büyüdü, inşallah
fedakar, diğergam arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin himmetleriyle daha da
büyüyecek. Hizmetimizde hedefimiz dünyanın tamamıdır. Acizane şahsımın uzak
olması kardeşlerimizi ümitsizliğe gark etmesin. Hicret’te olsam da kalbim
sizlerle birliktedir. Tüm dualarımda sizler varsınız. İnşallah kardeşlerim de
şahsımı dualarına dahil etsinler. Muhterem büyüğümüzün ellerini sizler içinde
öptük dualarını aldık. Sizde kabul edin.
-Ve Aleyküm selam ağabey. Getiren. Gönderen sağ
olsun.
-Ve Aleyküm selam ağabey. Getiren. Gönderen sağ
olsun.
-Ve Aleyküm selam ağabey. Getiren. Gönderen sağ
olsun.
-Sohbet nihayete erince Muhterem büyüğümüzün Mahremlerinden
ağabeyimizle bir toplantı yaptık. Kardeş bildiğimiz bazılarının mızırdanmaları
oralara kadar ulaşmış muhteremler. Bağış mevzusu. Mahrem ağabeyimizin kesin
talimatıdır. Bağış mevzusunda kimseyi konuşturmayın, konuşmaya devam edenleri
cezalandırın, affetmeyin dedi. Muhteremler Büyüğümüz camiamızın temellerini
attığında hedefi belliydi. Hepimizin malumudur ki Âlimler Peygamberlerin
varisidir. Bu düstur gereğince Muhterem Büyüğümüz de Peygamber Efendimizin
varisi olarak faaliyet gösterdi. Geldiğimiz durumda yönetime talibiz.
Hedefimize ulaşmak için cansiperane çalışmak ve yolumuza taş koymaya çalışanları
da bertaraf etmek zorundayız. Kim olursa olsun. Dağdan kopan bir damla kar
aşağıya çığ olarak iner. Hizmetin içinde olduğunu iddia edip te çenelerinin
ayarı kaçmış bazı kişilerin ileri geri konuşmaları hizmetimize ve
arkadaşlarımıza çok büyük zarar veriyor. Eğittiğimiz, meslek sahibi yaptığımız
bir takım kişileri konuşturmayacağız. Acırsak acınacak hale düşeriz unutmayın.
-Emredersiniz ağabey. Haddini aşanlara hadlerini
bildiririz. Merak etmeyin.
-Sağol Engin. Sizlerin samimiyetinizden şüphemiz
yok. Senin de bazı endişelerin olduğu kulağıma geldi. Seni dinlemek isteriz.
-Hatırlarsanız üç sene önce dinleme faaliyetleri
için Karaşahin Transport ile bazı parçalar getirdik. Tırların içinde makine
parçası adıyla başka malzemeler vardı. Yük sahibinin İngiliz İstihbaratı
olduğunu biliyoruz. Ama yük içeriğinden haberdar olamadık. Her ne planlanmışsa
Amerikalıların haberi yok. İstanbul’a gelen tırlar garajda boşalttıkları
yükler, ham madde olarak dağıtıldı. Kimlere dağıtıldığını maalesef tespit
edemedik. 6 ay sonra Bereli’lere eylemler yapıldı 6 Bereli karakollarda
katledildiler. Benim endişem şu ağabey kiraladığımız tırlarla gelen malzemeler
Bereli’lere yapılan eylemlerde ve sonrasındaki eylemlerde kullanılmış olabilir
mi?
-Endişenin sebebini anlamadım Engin. Kirasını veren
istediği malı getirir, bize ne?
-Sıkıntım o zaten Ağabey. Tırlara kira ödemedik.
Kirayı Batılı dostlarımız karşıladıkları için diğer kolilerdeki malların
içeriğini soramadık.
-Tırlarda silah parçaları olduğunu mu düşünüyorsun
Engin.
-Büyük ihtimalle ağabey. Kamyonlardan bazılarının
kaçak silah üreten döküm hanelere gittiğini tespit edebildik. Kaçak tesislerin
Güneydoğuya silah gönderdiklerini biliyoruz.
-Karaşahin’ler müttefikimiz mi Engin?
-Arkadaşlarımızın ortaklık tekliflerini ısrarla
reddediyorlar ağabey. Emniyet’in kargolarını taşıyorlar ama arkadaşlarımızın
kargolarını dolaylı yollardan taşımayı tercih ediyorlar. Kamu bankasının yol
vermesiyle Rıza’nın yaptığı altın ticaretinde ki kendi kargolarını taşıdılar.
Arkadaşlarımızın kargolarını ambarlar vasıtasıyla taşıdılar. Biz de Yasa dışı
faaliyetleri gözükmediği için takip etmiyoruz. Alber’in ağzı çok sıkı.
-Alber kim?
-Alber Dikici Holding’in dış ilişkiler sorumlusu.
Genel Müdür Yardımcısı. İstihbaratçı.
-Bahsettiğin konuları araştıracağım Engin. Batılı
dostlarımızın camiamızdan habersiz bir şeyler yapmış olmaları aklıma yatmadı. Ağabeylerle
istişare edelim. Kendi askerimize, polisimize zarar verecek bir operasyon
ortaklık hukukuna sığmaz. Sen neler söyleyeceksin Karabulut?
-Ben Engin’den biraz daha ayrıntılı anlatmak
durumundayım Ağabey. Laf uzarsa kusuruma bakmayın. O yüzden biraz geriden
başlamak istiyorum müsaadenizle. Elimizdeki bilgilere göre 2009 yılında
Londra’da bir konsorsiyum kuruldu. Konsorsiyumun başkanlığına Karaşahin Holding
yönetim kurulu başkanı Ali Abdullah Karaşahin getirildi. Konsorsiyum hakkında
hiç bir bilgiye sahip değiliz maalesef. İngiliz dostlarımız Konsorsiyumdan
haberdar olduğumuz günden bu yana yani 3,5 yıldır bize bilgi vermemekte ısrar
ediyorlar. Amerikalıların da konu hakkında bilgileri yok. Konsorsiyum, üyeleri,
planları hakkında bilgimiz yok dediğim gibi. Ancak Ali Abdullah Karaşahin’in yıldızının
2009’dan sonra parladığını biliyoruz. Bu tarihten sonra Karaşahin Holdingin
işleri inanılmaz derecede arttı. 30 yıldır piyasada güvenilir nakliyeci olarak
tanınan Karaşahinler nakliye işinde inanılmaz para kazanmaya başladılar. 2010
yılında Rıza Sarraf ile altın işine girdiler. Engin’in de belirttiği gibi 2009
sonu, 2010 yılı başında dinleme faaliyetlerimiz için Karaşahin Transport ile
anlaşıldı. Biz anlaşmadık. İngiliz dostlarımız anlaştılar, gelen tırlarda başka
malzemeler de vardı. Malzemelerin içeriğini bilmiyoruz. Kaçak silah
üreticilerine indirildiğini tespit ettik. 2010 yılında Bordo Bereli’lere
saldırılar yapıldı. 6 Bereli operasyon dönüşü bekledikleri karakollarda ağır
silahlarla saldırıya uğradılar. Kaldıkları karakollar kundaklanıp yakıldı.
Bereliler şehit oldu. Bir ay sonra iki Bereli İstanbul’da tinerci bir gurubun
saldırına uğradı, öldürüldü. Eylemleri kimse üstlenmedi. İki Bereli ortadan
kayboldu. Bordo Berelilerin dosyaları istihbarat tarafından saklanır. Merkez
binadaki dosyalar çalındı. Merkez binaya dosyaları almaya giden bizden olmayan
istihbaratçı infaz edildi. Eylemlerin sebebinin sağır odalarda tartışılan
Kandil operasyonu olduğunu düşünüyoruz. Eylemlerin ardından Bereliler kısmen
sahadan çekildi. Bir sene önce ülkenin çeşitli yerlerinde infazlar başladı.
Bazı aşiret üyeleri infaz edildi. En son infaz edilen Yeşiltepeli’yle birlikte
70 kişi. İnfazlar hakkında tatmin edici bilgiye ulaşamadık.
Ağabey
bakışlarını Karabulut’a çevirdi.
-Senin düşüncen nedir Karabulut? Bereli’lere
yapılan eylemler ve sonraki infazlarda Karaşahinlerin parmağı olabilir mi?
Karabulut soruyu bekliyordu ve hazırlıklıydı.
-Elimizdeki bilgilerle
kesin bir kanaat belirtemem Ağabey. Karaşahinler devlet yanlısı bir aile olarak
bilinirler. Yıllardır Özel devlet kargolarını bunlar taşıyorlar. Babaları
Abdülkadir 60’larda nakliyeciliğe başladığında istihbaratın izniyle ufak tefek
kaçakçılık yapmış. Anlatılanlara göre o yıllarda bölgedeki tüm memurların
evlerini düşük ücretle taşımış. Arkadaşlık ilişkileri sayesinde 70-80 ve 80
sonrasını hasarsız atlatmış. Oğulları Ali Abdullah ve Orhan Metin’in örgütlerle
bağlantıları var. Bu bağlantılar sayesinde güvenlik sorunu yaşamamışlar. Devlet
yanlısı oldukları için de Emniyet ve İstihbarat tarafından el altından
korunmuşlar. Doğrudan her hangi bir parti bağlantıları yok. Ali Abdullah ve
Mimar İbrahim Hakkı merkez sağ, Orhan Metin ve İlhan Murat sol partilere yakın
biliniyorlar. Holding olarak tüm partilere eşit seviyedeler. Üç yıldır ilginç
bir şekilde kayıt altına girmeye, yasa dışı işlerden uzak durmaya çalışıyorlar.
Arkadaşlarımızın ortaklık tekliflerini ısrarla reddediyorlar Engin’in dediği gibi.
Benim asıl tedirginliğim farklı Ağabey.
-Seni tedirgin eden nedir
Karabulut?
-Ayhan Taştekin ağabey.
Teşkilatın eskilerinden. Bir türlü pozitif iletişime geçemediğimiz biri. Üç
yıldır Müsteşar onayıyla kurduğu ekiple bir şeyler yapıyor. Karaşahinler’i, Emniyetteki,
istihbarattaki ve iş dünyasındaki arkadaşlarımızı takip ediyor. Dinleme yapıyor
olabilir. Bölge Başkanına bile bilgi vermeyi reddediyor. Pasifize edemiyoruz.
Saha deneyiminden dolayı takip edemiyoruz. İnfazlar Bereli eylemleri
kaynaklıysa arkasında olabilir. Hakkında dosya hazırlıyoruz ama dediğim gibi
Müsteşar arkasında durduğu için sonuçsuz kalabilir. Başbakan’dan dolayı
Müsteşar’ın camiamıza bakışı malum.
-Anladım arkadaşlar.
Bereli eylemleri. İnfazlar ve Ayhan hakkında daha ayrıntılı bilgilere ulaşıp
Mahrem Ağabey’lerle istişare yapmam lazım. Size haber edeceğim. Haydi buyurun
maklubeye.