16 Eylül 2013 Saat 03

            Helin hastane odasında yapılan yatıştırıcıyla uyuyan Funda’nın başında bekliyordu. Doktor geldi. Kısa bir muayene yaptı.   

-Funda’nın durumu nedir doktor?

-Ciddi bir şeyi yok Helin Hanım. Darbedilmiş. Tecavüz bulgusu yok. Akşam taburcu ederiz. Yaşadığı travma yüzünden psikolojik desteği ihtiyacı var sadece.

-Psikolojik desteği ben hallederim doktor. Teşekkür ederim.

Helin doktorun ardından koridora çıktı. Ali kapıda bekliyordu.

-Geceden beri buradasın Ali. Sen gidebilirsin.

-Sorun değil Helin Hanım. Beklerim. Orhan Bey’e haber verdiniz mi?

-Şimdi arayacağım. Alo Ağabey. Günaydın. Hastanedeyiz. Ciddi bir şey yok. Şükür. Akşam taburcu olacak. Ben yanındayım. Bana götüreceğim. Tamam ağabey. Ali ağabeyim bir kaç adam gönderecek güvenlik için.

Helin telefonunu çantasına koyarken mesaj geldi. Mesajı okuyunca morali bozuldu. Ali’ye çıkıştı.

-Kahretsin! Gece fotoğraf mı çektiniz siz?

-Evet Helin Hanım Abdullah Bey istedi.

-Ali ağabeyimin nasıl haberi oldu.

-Abdullah Bey beklenmedik her şeyden haberim olacak dedi. Ben aradım.

-Fotoğraf yayılırsa sıkıntı olur bize. Sen fotoğrafı sildin mi telefonundan?

-Sildim merak etmeyin.

-Ali sen beni eve bırak. Üstümü değiştirip geri geleceğim.

Peki Helin Hanım.

 

16 Eylül 08,30 Karaşahin sitesi önü.

 

            Ali Abdullah gece geç yatmasına rağmen her zamanki saatinde evinin önüne inmişti Siteden çıkmak üzereyken Orhan Metin’i gördü. Arabadan indi.

-Günaydın Orhan hayırdır sabah sabah?

Günaydın ağabey hayır mı şer mi bilemedim. Dün Helin’in asistanı kaçırıldı.

-Haberim var Orhan. Ali ve Soner kızı kurtarmadılar mı?

 ?

-Ali’ye emir vermiştim Orhan. Olağan dışı her şeyden haberim olacak diye. Fotoğrafı sana ben gönderdim.

-Diğer yaptığından haberin var mı peki ağabey?

-Para dolu çantadan mı evet haberim var.

-Bu çocuk kendi kafasına göre iş yapıyor ağabey. Öldürürüm ben bunu.

-Bekle Orhan sadece bekle, paranın sahipleri ortaya çıksınlar hele.

-Bize sıkıntı olacak ağabey.

-Parayı Ali aldı. Eylemi Soner’le birlikte yaptılar. Bize ne Orhan? Sorumluluk onlarda.

-Güzel diyorsun ağabey de bizi bulacaklar.

-Bizi bulurlarsa parayı iade ederiz Orhan.  Paranın sahibi Soner’le Ali’yi bulacak. Para Suphi’ye ait olamaz değil mi?

-Suphi kasasından başka yerde para saklamaz ağabey. Amacın ne?

-Senden habersiz yapılan ilk icraat değil Orhan. Funda’yı Suphi’nin adamları kaçırdı. Haşim Ağa Suphi’nin batakhanesine takılıyor. Caner’in oğlu ve arkadaşları evde sızmış olarak bulundular. Ev Suphi’ye ait. Suphi üç yıldır bilinmeyen birilerinin himayesinde. Caner ve arkadaşları bana ortaklık teklif ettiler. Sana gelen olursa Ali ve Soner kendi başlarına icraat yaptılar, evdeki parayı aldılar. Bize ortaklık teklif edenlerin kimliğini merak ediyorum. Anladın mı?

-Anladım ağabey. Transfer edeceğimiz para?

-Haber bekliyorum Orhan. Haberleşiriz. Holdinge gelecek misin?

-Geleyim mi?

-Öğleden sonra garaja gel. Yeni bir müşteri varmış, birlikte görüşelim.

            Ali Abdullah Holding’deki bürosunda çay içerken Harun Saraylı aradı.

-Alo Harun Hayırdır? Sabah sabah?

-Dernekten Caner Bey.

-Caner... Çaylı’mı? Turizmci olan

-Evet enişte. Oğlu dün gece öldürülmüş.

-Yaa? Haberim yok Harun. Nerede?

-Bilmiyorum enişte. Cesedi Adli Tıp’a kaldırılmış. Ayrıntılı bilgim yok. Arkadaşlar Caner Bey’e taziyeye gidelim dedik. Gelmek ister miydin?

-Su testisi suyolunda kırılmış Harun. Selamımı söyleyin ben gelmem.

            Harun Saraylı böyle bir cümleyi beklemiyordu. Şaşkınlığı sesine yansıdı.

-Su testisi derken? Bir şey anlamadım enişte. Senin haberin var mıydı?

-Haberim yoktu Harun. Sabah bilmediğim bir numaradan bir fotoğraf geldi. Dün Holding’te çalışan bir asistan kızı kaçırmış bunlar. Caner’in oğlu sağlam ayakkabı değilmiş. Asistanı hırpalamışlar. Tecavüze niyetlenmişler. Bu çocuk için taziyeye gelmem ben.

-Kimin azmettirdiği hakkında bilgin yok yani.

-Yok Harun. Bu işleri bilirsin. Birileri kendilerine görev verip işi bitirirler. Daha sonra ücreti isterler.

-Anladım enişte. Bahsettiğin fotoğrafı bana göndersene.

-Tamam Harun gönderiyorum. Görüşürüz.

 

16 Eylül Caner Çaylı’nın evi.

         Hatice Çaylı büyük ve lüks villanın ikinci katına çıkarken tam bir karasızlık içindeydi. Hatice neler olduğunu tam olarak kavrayabilmiş değildi henüz. Sabah saat 07 gibi babası evi ayağa kaldırmış, kapıdaki adamlarla evden çıkmıştı. Az bir zaman sonra meşum haberi almışlardı. Kardeşi Burak bir alkol partisinde arkadaşlarıyla öldürülmüştü Kardeşinin ölüm haberini aldıklarında ev yangın yerine dönmüştü adeta. Annesi sinir krizine giden ağlama nöbetine kapılmış eve gelen babası yaptığı telefon görüşmelerinin ardından odasına çekilmişti. Annesinin ağlama nöbetiyle ağlamaya başlayan Hatice biraz sakinleşince hem annesiyle hem gelenlerle ilgilenmek zorunda kalmıştı. Bu kadar insanın nasıl haberdar olduğunu anlamamıştı. Oğlunun haberini alan babası o saatten sonra odasından çıkmamıştı.

İki katlı lüks villanın salon ve misafir odaları doluydu. Burak Çaylı’nın öldüğünü duyanlar eve doluşmuştu. Çalışanlar salonda Kur’an okuyanlara servis yapıyorlardı.

            Caner Çaylı ısrarla odasından çıkmıyordu. Bir kaç kere odanın kapısına gelen Hatice içeriden babasının Kur’an okuduğunu duyunca içeri girmemişti. Hatice olayı duyar duymaz girdiği ağlama krizini atlatmıştı. Gözleri kıpkırmızıydı ama sakindi. Kapıyı tıklatıp içeri girdi.

-Taziyeye gelmek isteyenler var baba. Ne yapalım?

-Bilmiyorum kızım. Annen ne diyor?

-Anneme serum taktırdık baba. Yarı baygın durumda. Cenazeyi memlekete götürmek istiyor burada taziye istemiyor.

-Benim de yatıştırıcıya ihtiyacım var kızım. Annenin dediğini yapın. Taziyeye gelenlere ne diyeceğiz ki?

            Hatice babasını anlıyordu ama…

-Babaaa!   

-Yalan mı kızım? Taziyeye gelenlere ne diyeceğiz? Oğlumuz alkol partisinde öldürüldü. Allah rahmet eylesin mi diyeceğiz ha!

Hatice babasını anlıyordu. Hayatının neredeyse 50 yılını dindar biri olarak yaşayan biri için oğlunun kabullenilmesi çok zor bir durumdu. Hatice Çaylı odadan çıkmak üzereyken Caner Çaylı bir soru daha sordu.

-Telefonuma gelen fotoğraf doğruydu kızım. Sence ne yapmalıyım?

-...

-Kızım

-Özür dilerim baba.

-Özür dilemesi gereken sen değilsin kızım ama beni anlamaya çalış. Benim taziye falan kabul edecek halim yok kızım. Annen ne istiyorsa öyle yapın. Adli Tıp cenazeyi yarın ancak teslim eder zaten. Ben odamda olacağım. Kur’an okuyacağım. Rahatsız etmesinler.

            Ali Abdullah ve Orhan Metin öğleden sonra Karaşahin Transport merkez binasına geldiler. Büyük bahçesinde tır ve kamyonların park ettiği bina iki katlı ve çok uzundu.

            Binaya girerken hemen arkalarından lüks bir araç bahçeye girdi. Yeni müşteriyi ikinci kattaki lüks müdür odasında ayakta beklediler. Odaya giren 40 yaşlarında gösteren adamla tokalaşıp tanıştılar. İlk elini uzatan Ali Abdullah oldu.

-Hoş geldiniz Mesut Bey. Ali Abdullah. Memnun oldum. Kardeşim Orhan Metin

-Hoş bulduk Abdullah Bey. Mesut Özipek. Orhan Bey tanıştığımıza memnun oldum.

Orhan Metin başıyla selam verdi. Ali Abdullah koltuğa oturup yer gösterdi. Orhan Metin, müdür Rüstem ve Mesut Özipek koltuklara oturdular.

-Tekrar hoş geldiniz. Buyurun. Size ne ikram edelim?

-Bir çayınızı içerim Abdullah Bey.

Ali Abdullah telefonla çay söyledi.

-Bize dört çay getirin. Buyurun Mesut Bey sizi dinliyorum.

            Çok kibar ve eğitimli biri olduğu belli olan Mesut Özipek nazikçe söze başladı.

-Aksa Uluslararası İhracat-İthalat A.Ş’nin ortak temsilcisi olarak bulunuyorum Abdullah Bey. Aynı zamanda şirketimizin operasyon sorumlusuyum. İşimiz malum ithalat ve ihracat. Dünyanın her yerinden malzeme getirir, bunları yurt içinde dağıtırız. Aklınıza gelebilecek her şey. Yurt içinden topladıklarımızı da yurt dışına göndeririz. Bir kaç gün içinde yurt dışından hammadde gelecek. Çelik üretimi için. Başka gelecek mallarımız da var. Yurt içindeki nakliyeyi sizin yapmanızı istiyoruz.

-Şartlarınızı söylemediniz Mesut Bey. Bize geldiğinize göre şartlarımızı bildiğiniz düşünüyorum.

-Elbette ki hakkınızda kısa bir araştırma yaptık Abdullah Bey. Nakliye camiasında itibarlı bir isminiz var. Biraz pahalı taşıyorsunuz ama güvenli taşıyorsunuz. Araçlarınız sigortalı, şoförleriniz kalifiye. Piyasada yükü teslim etmemek için çatışan, yaralanan şoförlerinizden bahsediliyor. Prensip olarak güvenilir şirketlerle çalışırız. Bu yüzden sizi tercih ettik. Haddehanelere ham madde göndereceğiz.

-Tam da söylediğiniz gibi Mesut Bey. Camiada itibarlı bir isme sahibiz. Güvenilen bir şirketiz. Bu güven 53 yıllık bir çabanın doğal sonucu. Ödeme şartlarımızı biliyor musunuz?

-Rüstem Bey’in söylediğine göre ücreti hesabınıza havale ediyoruz. Provizyon yük tesliminden sonra yapılıyor. Eski arkadaşlarınız haricinde çek kabul etmiyorsunuz.

-Yük için ekstra güvenlik istiyor musunuz?

-İlk iş için ekstra güvenlik ortaklarıma biraz pahalı gelebilir. Biz diğer alternatifi denemek isteriz. Farklı güzergâh. Şimdilik en az bir tıra ihtiyacımız olacak. Ankara, Kayseri, Sivas, Erzurum. Gidiş dönüş. Yüklü. Süre veremiyoruz. Birinci tırın yükü boşaltmasından sonra ikinci tır yola çıkacak. Geri dönüşte tırlar Sapanca taraflarındaki depomuza yükü indirecekler.

-Tamam Mesut Bey. Anlaştık. Hayırlı olsun. Teferruatı müdürümle halleder sözleşmeyi imzalarsınız. Görüşürüz. Orhan çıkalım.

            Ali Abdullah ve Orhan bardaklarındaki çayı yudumlayıp odadan çıktılar. Bahçeye indiler. Alt kattaki odadan getirilen çayları alıp binanı sağ tarafına doğru uzaklaştılar. Binanın yan tarafında şoförler yıkama yapıyorlardı. Orhan Metin meşhur purosunu yaktı.

-Hızlı olmadı mı ağabey. Adamları araştırmadık bile.

-Harun’a yurt dışına dolar transferi onayı verir vermez bu gün iş geldi Orhan. Tırlar giderken hammadde götürecek, gelirken dolar getirecek. Tahminim karlı ve sorunsuz bir iş olacak.

-Dolarlara çökecek miyiz?

            Ali Abdullah göz ucuyla kardeşine baktı ciddi olup olmadığını anlamak için.

-Mafya ağzından bir türlü kurtulamadın Orhan. Yükün nereye boşaltılacağını öğreneceğiz.

-Ne yapmaya çalışıyorsun ağabey? Anlamadım.

-3 yıldır ısrarla bize ortaklık teklif edenleri çözmeye çalışıyorum Orhan. Kolları nerelere uzanıyor öğrenmek istiyorum. Duyduklarım doğruysa adamlar yıllardır yurt dışına dolar kaçırıyorlar. Yurt dışına dolar çıkarsa olacakları biliyorsun.

-Dolar dalgalanır, fiyatlar yükselir. Piyasa durgunluğa girer. Benim için iyi olur.

-Haklısın Orhan senin için iyi olsa da dolar krizi en çok bizi vurur. Fiyatlar yükselince talep azalır. Sektör krize girer. Bu krizlerden dolayı elimizdeki dolarları bir türlü sıfırlayamıyoruz. Adamları görüyor musun Orhan? Devlet yanlısı dini bir gurup olarak başladılar. Hükümetle araları çok iyiydi. Bozuştular. Yıllardır biliriz ki krizleri ya Amerikalılar veya İngilizler planlamıştır. Dolar krizi dışında başka krizleri de beklemeli miyiz bilmiyorum. Bu adamlar bir kriz tetiklerlerse bu kriz bir kaç aylık bir kriz olmaz. Anlamakta zorlanıyorum. Merak ediyorum. Bunlarla ortaklık kurup kurmamakta kararsızım. Tarafımızı iyi seçmek zorundayız. Başımızda başka dertlerimiz varken...

            Ali Abdullah müdür Rüstem ve Mesut Özipek arasında imzalanan sözleşmeyi son kez inceleyip Holding’e geri döndü. Harun veya Caner Çaylı tarafından aranmayı bekliyordu. Arayan olmadı.

( Bereli 30 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 2/14/2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.