17 Eylül
Karaşahin Holding, Ali Abdullah
Karaşahin’in odası.
Ali
Abdullah Karaşahin’in beklediği telefon öğleye doğru geldi.
-Alo.
-Efendim Çaylı Holding’ten arıyorlar
-Bağla kızım.
-Ali Abdullah Karaşahin ile mi görüşüyorum?
-Benim siz kimsiniz?
-Çaylı Holding basın bürosu. Ben Levent
-Size nasıl yardımcı olabilirim Levent Bey?
-Ali Abdullah Bey. Rahatsız ediyorum. Holding
CEO’muz Caner Çaylı beyefendi. Uygun bir zamanınızda sizinle görüşmek ister.
-İş yerimde mi iş yerinizde mi?
-Sizin için neresi uygunsa efendim.
-Adresi Sekretere verin akşam iş çıkışı uğrarım
ben.
-Teşekkür ederim efendim. İyi günler.
-İyi günler.
Suphi
Tekin gerçekten sıkıntılıydı. Burak Çaylı öldürülmüştü. Üstelik kendi evinde.
Burak önemsizdi ama Caner camianın önemli kişilerindendi. Suçüstüne kalırsa
kötü. 3 yıllık rahatlık bir anda
sıfırlanır. Al başına bela. Ne yapmalı, ne yapmalı? Masanın çekmecesinden
çıkardığı kartta Aydın Bey’in numarası vardı. Aradı.
-Alo. Aydın Bey. Suphi Tekin ben. Beyefendiyle
görüşmek istiyorum. Hayır Beyefendiyle görüşmek istiyorum. Önemli, Acil.
Lütfen.
Suphi
telefonun muhatabına verilmesini bekledi.
-Alo.
-Efendim rahatsızlık verdiğim için özür dilerim.
Dün gece olanlardan haberiniz var mı efendim? Burak Çaylı’nın başına gelenler
hakkında.
-Henüz teferruatlı bilgiye sahip değilim Suphi Bey.
Önemli demişsiniz. Kısa ve öz olsun. Sizi dinliyorum.
-Efendim bilmeniz gereken önemli bilgilere
sahibim. Burak, Caner Bey’in oğlu, Karaşahin Holding’ten birini kaçırttı. Alkol
bağımlısı olduğunu biliyorum. Benim kopuklara bilgim dışında araba adres ve
plakalarını verip soydurtuyordu. Helin Karaşahin’in arabasını da Burak soydurtmuş.
Ölü bulunduğu ev şahsıma ait efendim. İki hafta önce de Caner Bey bağışlarımızı
nakletme işini bıraktı. Haberiniz olması gerektiğini düşündüm efendim.
Bağışlarımızın sıkıntıya girmesini istemiyorum. Rahatsız ettiğim için tekrar
özür dilerim. İyi günler.
Cep
telefonunu masanın üstüne atan Suphi muzaffer bir edayla ayakta bekleyen adamı
Piç Rıza’ya baktı.
-Bunu niye yaptın ağabey?
-Kendimizi korumak için oğlum. Kafan basmıyor değil
mi? Şimdi bunlar olayları farklı aksettirirler, zannederler ki Burak aklı
başında dindar. Biz oğlanı bozduk. Caner zaten su koy verdi. Derdimizi
birilerine anlatamazsak işimiz biter. Bedrettin’i biliyor musun lan?
-Bedrettin kim ağabey?
-Örgüt partisinin yeni gençlik kolları
başkanımıymış ne. Çetenin lideri.
-Bilmiyorum ağabey. Sana lazımsa bulurum.
-Haber gönder hatta sen git. Görüşmek istediğimi
söyle, davet et. Sebebini sorarsa, ortaklık teklifi dersin. Bu alem de tek
kalmamak lazım. Yalnız kalmak kötü lan Rıza. Zamanında köprü altlarında çok
yalnız kaldım.
Ali
Abdullah saat 17,30 gibi Çaylı Holding merkez binasına giriş yaptı. Kapı önünde
bekleyen korumaların refakatında ikinci kattaki büyük büroya girdi.
-Selamün Aleyküm Caner Bey.
Tokalaşmak
için elini uzattı.
-Aleyküm Selam Abdullah Bey. Buyurun lütfen. Ne
ikram edeyim size?
-Teşekkür ederim Caner Bey. Bir şey içmeyeceğim.
Benimle görüşmek istemişsiniz.
-Dün öğleden sonra Harun Bey dernekten arkadaşlarla
eve geldiler. Taziye için. Kayın biraderiniz Harun Saraylı. Malumunuz başımıza istemediğimiz
olaylar geldi. Duymuşsunuzdur.
-Başınız sağ olsun Caner Bey. Olanlara üzüldüm.
-Teşekkür ederim Abdullah Bey. Siz sağ olun. Harun
eski tanışımdır. Bir şeyler söylemeye çalıştı ama ya anlatamadı veya ben
anlamadım. Oğlumun ölümü hakkında...
-Anlatamamış anladığım Caner Bey. Harun sabah beni
aradı. Size taziyeye geleceklerini benimde gelmek isteyip istemediğimi sordu.
Ben kabul etmedim. Kusura bakmayın ölülerin ardından konuşmak uygun değildir
ama oğlunuz ve yanındakiler öldürüldükleri gece kız kardeşim Helin’in asistanını
kaçırdılar. Eğlenmek için ölü bulundukları eve götürmüşler. Söylediklerimi
kabul etmeniz zor biliyorum. Sabah telefonuma bu fotoğraf geldi. Buyurun bakın.
Ali
Abdullah telefonunu Caner Çaylı’ya uzattı. Telefondaki fotoğrafı gören Caner
Çaylı’nın yüzü asıldı. Fotoğrafı büyütüp inceledi. Telefonu geri uzattı.
-Şişeleri görüyorsunuz değil mi? Bu bakımdan kusura
bakmayın oğlunuzun öldürülmesine üzülmedim Caner Bey. Kız kardeşimin asistanı
darp edilmiş. Tecavüze yeltenilmiş. Bunun için evinize taziyeye gelmeyi kabul
etmedim. Merak ediyorsanız oğlunuz ve yanındakilerin ölüm emrini ben vermedim.
Harun’a dediğim kendilerine bu işi görev addeden birileri varsa yakında ya sizden
veya benden ücret isteyeceklerini söyledim. Bu işlerin böyle yürüdüğünü biliyor
olmalısınız. Mafya gücünüz yoksa birileri işlerini yapar, daha sonra
ücretlerini isterler. Harun’a kendimi anlatmakta bazen zorlanıyorum. Sözlerimi
size yanlış aksettirmiş.
-Mafya gücü diyorsunuz da Abdullah Bey. Orhan Metin’den
başka güce ihtiyacınız var mı?
-Orhan bu işleri bıraktı Caner Bey. Yasa dışı
işlerden uzak duruyor. Kayıt atında ve yasal mecrada faaliyet gösteriyor.
Oğlunuzun ölümüyle alakası yok.
-Bahsettiğiniz kaçırma olayı hakkında bilgim yok
Abdullah Bey. Oğlumun kız kardeşinizin asistanını kaçırmak için bir sebebi yok
ki.
-Varmış Caner Bey. Oğlunuz kız kardeşimin
peşindeymiş. Takip etmiş. Korumasına saldırmış. Arabasını soydurtmuş. En son
asistanını kaçırtmış.
-Bunlar ciddi suçlamalar Abdullah Bey. İspatlamakla
mükellef olduğunuza dikkatinizi çekerim.
-Hepsini ispatlayabilirim Caner Bey. Bir saniye.
Ali
Abdullah telefonla Ali’yi aradı.
-Ali Suphi’nin tamirhanesiyle ilgili görüntü var mı
elinde? O görüntüyü hemen bana gönder. Bekliyorum.
Birkaç
saniye içinde mesaj geldi. Gelen fotoğrafı inceleyen Ali Abdullah telefoni
yeniden Caner Çaylı’ya uzattı.
-Buyurun Caner Bey. Suphi’nin adamlarına gelen
mesaj.
....
Caner
Çaylı’nın üç yıldır unutmak istediği ama bir türlü unutamadığı şeyler önüne
gelmişti. Mesajı okurken yüzü asıldı. Morali bozuldu.
-Piç Rıza... Tanımıyorum.
-Piç Rıza Hırsızlık çetesi lideri Suphi Tekin’in
adamıdır Caner Bey. Suphi Tekin’i tanıyorsunuz değil mi?
-Maalesef Abdullah Bey. Maalesef tanıyorum.
Teşekkür ederim Abdullah Bey.
17 Eylül
“Piç”
Rıza Sayar ağabeyinin talimatı üzerine Bedrettin Koç’a ulaştı. Rıza böyle
tiplerle konuşmayı, görüşmeyi sevmezdi. Belindeki silaha güvenen insanlardan
tedirgin olurdu. Rıza kendisi gibi yetenekli insanlarla takılmayı severdi.
Beklediği gibi de oldu. Bedrettin Koç aşırı kasıntı biriydi. Piç Rıza’nın
sözlerini ilgisiz dinledi. Lütfen cevap verdi. ” Tamam bakarız. Sen adresi
ver.”
Bedrettin
Koç öğle vaktinde Suphi Tekin’in altı tamirhane üstü ofis binası mekânına
geldi. Bulunduğu her mekânda kendisinin korkuyla takip edilmesine alışkın olan
Bedrettin Koç tamirhane çalışanlarının ilgisiz tavrından morali bozulsa da ses
etmeden asma kat büroya çıktı. Rıza odanın kapısını açmış bekliyordu.
-Selam.
-Selam Bedrettin. Karnın aç mı bir şeyler söylesin
çocuklar.
-Aç değilim Suphi. Her sofraya oturmam.
-İyi ne yapalım çay içer misin? Bedri ağaya çay
getir Rıza.
Bedrettin
Koç dağdan indiğini her fırsatta belli ediyordu.
-Bana ağa deme Suphi. Biz her türlü feodal gelenek
ve ünvana karşıyız.
-Tamam tamam otur Bedri. İyi ki bir laf dedik. Beni,
ne iş yaptığımı biliyor musun Bedri?
-Kompradorları ve komprador uşaklarını tanımam
Suphi. Davet sebebini çözemedim.
-Komprador? Komprador uşağı? Beni sinirlendirme
Bedri! Bedri! Komprador bir iş adamının evinde oturuyor başka bir komprador iş
adamının arabasını kullanıyorsun. Konuşturma beni.
-Ev de araba da proleter savaşın zafere ulaşması
için hibe edildi. Beni niye davet ettin?
-Benzerliğimiz var seninle Bedri. Bende
kompradorları sevmem. Ama bazılarını görmezden gelirim. Örnek evini arabasını
sana hibe edenler gibilerini bazen görmezden gelirim. Sen benim kopukları
bilmezsin Bedri. Uyurken altından yatağını alırlar.
Bedrettin
Koç sükûnetle konuşulacak biri değildi.
-Beni kimse tehdit edemez Suphi. Aklını başına al.
Adamın ortaklık teklif edeceğini söyledi. Ne söyleyeceksen söyle beni meşgul
etme.
Suphi
böylelerini bilirdi. Dağla şehiri birbirine karıştıran tipler.
-Beni zamanında karakollarda çok ıslattılar Bedri.
Bir kere konuşurum. Tehdit etmem. Doğru anlamışsın. Sana karlı bir iş teklif
edeceğim. Teklifim şu Bedri. Karaşahinleri biliyor musun?
Bedrettin
Koç duyduğu isimle yüzünü buruşturdu.
-Tanıştık Suphi. Feodalist kompradorlar.
-Tam dediğin gibi Bedri. Karaşahinlerin alınacak
çok parası var. Birlikte söğüşleyebiliriz. İster misin?
-Karaşahin denilen halkını unutmuş kompradorlardan
istediğimi alırım Suphi. Niye seninle ortaklık yapayım.
“Bijon”
Suphi koltuğunda geriye yaslanıp gülümsedi.
-Alamazsın Bedri. Karaşahin’lerden istediğini alamazsın.
Orhan Metin’e bulaşana İstanbul dar gelir. Orhan’ı bilmezmiş gibi konuşuyorsun.
-Orhan kim Suphi tanımıyorum.
-Orhan Metin görüp görebileceğin en psikopat
adamdır Bedri.
Bedrettin
sadece kendine güvenerek bu günlere geldiğini düşünürdü.
-Ha. Orhan’dan korkuyor musun Suphi?
-La havle. Korkmak değil Bedri. Hatırlı dostlarım Karaşahinlere
bulaşmamı istemiyor. Rica ettiler. O yüzden benim sana senin de bana ihtiyacın
var.
-Benim kimseye ihtiyacım yok Suphi. Önderlik emir
versin yeter. Kimseden korkmam.
-Madem korkmuyorsun dene Bedri.
Bedrettin
Koç cevap vermedi. Orhan Metin’in ününü elbette ki duymuştu.
...
-Mecburiyetler insanları ortak bir noktada
buluşturur Bedri. Ben sana Karaşahinlerin adreslerini veririm. Sen halledersin.
İstediğim adamların parasını al, kırışırız. Ortadan kaldırdıklarının parasını
veririm. Kimse bilmez. Sen ve ben.
-Ben yaparım suç sana kalmaz. Sen yaparsın suç bana
kalmaz diyorsun.
-Aynen öyle diyorum Bedri. Benden haber bekle.
İçki?
Bedrettin
Koç belli etmek istemese de yapılan tekliften son derece memnun kalmıştı.
Memnuniyetini muhatabı tarafından bilinmesini istemedi. Ayağa kalktı.
-Bu saatte içmem Suphi. Gerekli çözümlemeleri yapıp
teklifini kabul edip etmediğimi sana bildiririm.
Piç
Rıza Bedrettin Koç’un ardından hemen çıkmadı.
-Ağabey niye böyle bir şey yaptın? Tehlikeli değil
mi?
-Ben vermeden kimse benden bir şey alamaz Rıza.
Orhan’ın altınlarını, İlhan’ın arabalarını halletsek yeter. Madem bana izin
vermiyorlar başkası halledecek. Tamirhanemi, ekmek teknemi bastılar Rıza.
Sessiz kalırsam biterim. Herkes cezasını çekecek. Beyefendi beni himayesine
aldı diye her şeyi sineye çekemem