26 Eylül Karaşahin Sarrafiye

 

Orhan Metin karşısında oturan Ali’ye kararsız baktı. Yeni tanıdığı genç adama güvenip güvenmemekte kararsız kalmıştı.

-Ne kadar maaş alıyorsun? diye sordu konuya girmek için;

-Henüz maaş almadım Orhan Bey. Bilmiyorum.

-3000-4000 desek yıllık 36- 40 bin arası eder. Yıllık maaşından çok daha fazlasını bir günde kazanmak ister misin?

                  Beklenenin aksine Ali sevinmedi.

-Karşılığında yapacağım işe bağlı Orhan Bey.

-Tuğrul’u kurtarmakta gösterdiğin profesyonelliği gösterirsen bir günde milyoner olacaksın Ali.

                  Ali yemlendiğinin farkındaydı.

-Tuğrul’u kurtardığımı düşünüyorsanız beni öldürmek yerine niçin zengin etmeye çalıştığınızı öğrenmem mümkün mü?

-Tuğrul’un sadakatinden emin olsaydım dediğini çoktan yapardım Ali. Parçaların çöp konteynerlerinden toplanırdı.

-Benim sadakatimden emin misiniz?

                  Orhan Metin için bu sorunun cevabı çok basitti.

-Hiçbir şeyden ve kimseden emin değilim ve emin olmak zorunda değilim Ali. Para kazanma hırsının sadakatini pekiştireceğini düşündüm.

-Teklif ettiğiniz paranın miktarına göre değişir Orhan Bey tahminime göre bayağı büyük bir miktar.

-Şu an ki kazancınla ömür boyu kazanamayacağın bir miktar. Sana vereceğim görevi istediğim gibi yapar ve çenene sahip olursan hayatının kalan kısmını garanti edersin. Tuğrul’un işi senin olur. Becerikliysen.

                  Ali’nin aklına tek bir düşünce geldi.

“Birini öldürtecek”

                  Düşüncesini açıkça sordu.

-Kimi öldüreceğim Orhan Bey?

                  Orhan Metin’in kare yüzü memnuniyetten hafifçe yamuldu. Zeki, becerikli. Böylelerini severdi.

-Anladın demek.

-Anlamadığım niçin doğrudan emir vermiyorsunuz, sizin için çalışıyorum Orhan Bey. Emretmeniz yeterli.

-Öldürmeni istediğim kişi için sadece emir yeterli olmaz Ali. İsim verdiğim anda vazgeçemezsin. Sana bir şans vermek istedim. İş profesyonel olarak yapılmalı. Öldürdüğün adamın kasasından çıkanlar senin olacak. En az iki milyon… Dolar.

                  Ali hala sevinmemişti.

-Kimin ölmesini istediğinizi söyleyecek misiniz Orhan Bey?

-Alber Dikici Ali. Ortadan kaldırmanı istediğim kişi Alber Dikici.

                  Ali böyle bir teklifi bekliyordu.

-Görevi kabul etmeme gibi bir alternatifim kalmadığına göre can güvenliğim için teminat vereceksiniz sanırım öyle değil mi Orhan Bey?

-Kendinden çok eminsin sonrasını mı merak ediyorsun Ali? Sana bu görevi veren senin can güvenliğini düşünmüştür orasını merak etme.

-Ben her zaman kendime güvenirim Orhan Bey. İş bitince ülkede kalmama izin vermeyeceğinize göre yeni kimlik ve pasaport verecek misiniz?

                  Orhan Metin bir an Tuğrul’un gerçekten şüphelerinde haklı olup olmadığını düşündü. Bu düşünceyle tedirgin oldu.

-Tuğrul senden şüphelenmekte haklı mıydı Ali?

-Tuğrul komutanın şüphelenme sebebini bilmediğim için yorum yapamam Orhan Bey.

-Ayı Metin’i indirdiğin gece senin Uzman Çavuş eskisi olamayacağını söyledi bana. Dediğine göre hakkında hiçbir bilgiye ulaşamamış. Bizim ülkede geçmişi tamamen karartılmış birilerini bulmak zordur Ali. Yanılıyor muyum?

-Bunun sebebini size açıklamıştım Orhan Bey. Katıldığım operasyonlardan sonra sivil hayattaki can güvenliğim için Altay Binbaşıyla birlikte dosyamı yaktık. Binbaşı Genel Kurmay’daki dosyamı yok edeceğini söylemişti, Altay Binbaşı güvenilir biridir.

-İş dünyasında başarılı olma sebeplerinden biri de düşmanlarımla birlikte çalışmamdır Ali, hakkındaki her şeyi öğrenene kadar gözümün önünde olacaksın işi bitirdiğin gün Tuğrul’un yerine Holding güvenlik müdürü sensin. Seninle ilgili bilmem gereken her şeyi öğrendiğim gün pasaportunu alır istediğin yere gidersin. Hayatının bundan sonrası için memnun olman gerekiyordu.

                  Ali hala memnun değildi. Yüzü gülmemişti.

-Deliksiz uyku uyumayacağım bir gelecek Orhan Bey. Memnun olmak için yeterli değil. Görevin ne zaman yapılması gerekiyor?

-En kısa sürede hallet.

-Alber’in yanında birileri olursa?

-Şahit ve delil senin başına bela olur. İzinlisin gidebilirsin.

 

29 Eylül

 

 

Ali Abdullah aradığında Helin ajansa girmek üzereydi. Orhan Metin bürosunda hesapları kontrol ediyordu.

-Orhan hemen Holding’e gel.

-Ne oldu ağabey?

-Alber ve Haşim Ağa… Öldürülmüşler.

-Hemen geliyorum ağabey.

 -Helin neredesin?

-Ajanstayım ağabey. Hayırdır?

 -İşini bırak hemen Holding’e gel. Acele et.

-Ne oldu ağabey?

 -Alber ve Haşim Ağa… Öldürülmüş Helin.

-Nee! Hemen geliyorum ağabey.

            Helin ağlayarak arabasına bindi.

Orhan Metin ve Helin telaşla odaya girdiklerinde Ali Abdullah emniyetteki adamıyla konuşuyordu. Eliyle oturmalarını işaret etti.

-Kim öldürmüş ağabey?

-Bilmiyorum Helin. Haşim Ağa Alber’in evindeymiş. İkisi de öldürülmüş. Korumalar yaralı hastanedeler. Evdeki kasa boşaltılmış. Polis olay yerinde. Haber bekliyorum. Anladığım cinayet profesyonellerin işi. Aklıma Yeşiltepe ’linin infazı geldi.

Haberi duyunca ağlama krizine giren Helin sakinleşmişti.

-Haşim neyse de Alber’in ölümü başımıza iş açabilir.

            Orhan Metin her türlü ölümü her zaman normal karşılardı.

-Ne işi açacak Helin? Evine hırsız girmiş. Adamı öldürmüş. Basit bir suç.

Ali Abdullah kardeşiyle aynı fikirde değildi.

-Basit bir suç değil Orhan. Eve giren veya girenler korumaları öldürmemişler. Hırsızlığa gelen herkesi öldürmez mi? Hırsızlık süsü verilmiş bir cinayete benziyor.

-Mantık olarak haklısın ağabey. Haşim’ de Alber ’de önemli değiller bana göre. Herkes öldürmüş olabilir.

-Öyle düşünme ağabey. Alber İngilizlerin yanında itibarı yüksek biri. Bağlantıyı Alber sağlıyordu. İngilizler bizim öldürttüğümüzü düşünecekler. Kasıt olduğunu düşünürlerse hesap sorarlar.

-Hesabı katile sorsunlar Helin.

            Ali Abdullah’ta Helin gibi düşünüyordu.  

-Bu cinayet başımıza dert açabilir Orhan. İngilizlerle görüşüp durumu anlatmak lazım. Ağalar zaten tedirginler. İyice düşünüp mantıklı hareket etmeliyiz. Ortaklık tehlikeye girebilir.

            Bakışlarını Helin’e çevirdi.

-Helin sen İngilizlerle temasa geç, ne düşündüklerini öğrenmeye çalış.

-Tamam ağabey. Başka bir şey yoksa ajansa gitmem lazım.

-Tamam Helin sen işine bak. Kolay gelsin.

            Helin odadan ayrılınca Ali Abdullah koltuğundan kalktı.

-İşin var mı Orhan? Holding’in önünde biraz konuşalım.

                  Birlikte aşağıya indiler. Bahçede yürümeye başladılar.

-Alber’i sen mi öldürttün Orhan?

Orhan Metin cevap vermedi. Ama şaşırmadı da.

-Sebebini söyleyecek misin Orhan?

-Beklenmedik şekilde hayatımıza giren sürprizleri sevmiyorum ağabey. Alber’in ilişkilerini biliyorsun. Çoktan hak etmişti.

-Sürpriz derken kastettiğin ne Orhan?

            Orhan Metin kısa bir an düşündü.

-Dört sene önce üç günlüğüne Londra’ya gittin, geri geldiğinde Para Baronlarıyla ortak olduğumuzu söyledin. Bir ay sonra Alber geldi. Ondan bir ay sonra Helin kucağında bir bebekle geldi. Neymiş bebeği sokakta bulmuş evlat edinmiş. Bence bunlar normal tesadüfler değil ağabey? Sence?

            Ali Abdullah ikna olmamıştı. Kardeşinin gözlerinin içine baktı.

-Daha ikna edici bir açıklama bekliyorum Orhan.

-Benim düşünceme göre Alber Helin’e özellikle yaklaştı. Kandırdı. Adam istihbaratçı. Beklerim. Amacı bizi ortaklığa ikna etmekti. Daha kötüsü ne biliyor musun ağabey?

-Bilmiyorum Orhan ne?

-Evlat edindim dediği çocuk Helin’in kendi çocuğu.

            Ali Abdullah şaşırmış gibi yaptı.

-Bu kanıya nasıl vardın?

 -DNA testi yaptırttım. Sonuç pozitif. Çocuğun babası Alber. Bunu tahmin edebilir miydin?

-Şüphelenmiştim ama. Alber’i öldürme sebebin bu mu?

-Başka sebebe gerek var mı sence ağabey? Ortada nikâhsız gayri meşru bir çocuk var yetmez mi?

-Senin de nikâhsız çocukların var Orhan. Babam 69 yaşında 5 kadından 10 çocuk yapmış nüfusta hala bekâr görünüyor. Teknik olarak hepimiz nikâhsız ve gayri meşruyuz.

-Bunları aynı kefeye mi koyuyorsun ağabey. Sana inanamıyorum.

-Hiç bir şeyi aynı kefeye koymuyorum Orhan. Alber benim için önemli değil. Helin bir hata yapmış. Ne yapayım öldüreyim mi? Helin’i lisede yurt dışına göndermekle bu tür bir hayat tarzına biz yönlendirdik Orhan.  Benim bildiğim babası belli olmayan çocuğa gayri meşru denir. Nikâh dediğin nedir ki: karşılıklı verilen sözler. Altı üstü bir cüzdan değil mi? Hata yapan kardeşimiz Orhan. Hepimiz hatalar yapmıyor muyuz? Olaya dini açıdan bakıyorsan eğer babam ve halalar hariç aile olarak dini yaşayış ve düşünceye sahip değiliz.

            Orhan Metin güldü.

-Alber’i ortadan kaldırttığım için bana kızmana gerek yok o zaman.

-Alber bir süre daha yaşasa iyi olurdu Orhan. Ölümü İngilizler’i üstümüze çekecek. Zarar görebiliriz.

-Kimsenin bize zarar vermesine izin vermem ağabey merak etme.

-Süreç istediğimiz gibi gelişirse izin vermezsin Orhan. İngilizlerin tek ortağı biz değiliz. Adamın karışık ilişkileri vardı biliyorsun. Beklemekten başka çaremiz yok artık. Bekleyip göreceğiz. Her zaman söylüyorum Orhan. Önce düşün bana danış sonra harekete geç diye.  Neyse olan oldu. Tuğrul’dan haber var mı?

-Yok ağabey. Yerini kime verelim.

-En uygun aday Ali değil mi?

-Ali hakkında şüphelerim hala var ağabey.

-Şüpheleniyorsan yakınında olması daha iyi. Güvenliğe genel müdür yap. Göz önünde olur.

( Bereli 35 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 2/16/2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu