DA VİNCİ'NİN  ŞERİFESİ---2. BÖLÜM---


Memalik-i Âl-i Osman’da Padişah II. Bayezıd ile Şeyhülislam Efdalzade Hamidettin Efendi, Leonardo da Vinci’yi Müslüman yapmanın hesaplarını yaparken uzak diyarlarda Papa Aleksandr Sextus öfke ile söyleniyordu karşısında hımbıl hımbıl duran kardinal Pius’a.

-Söyle Pius. Benim tertemiz adıma bu kara lekeyi süren kim? Kim yayıyor bu dedikoduları?

Pius sinsi bir gülümsemeyle cevap verdi.

-Vallahi, billahi,ekmek musaf çarpsın ki bilmiyorum muhterem Papa.

Papa Aleksandr’ın gözleri fal taşı gibi açıldı.

-Vallahi,billahi mi? Musaf mı? Oğlum neler saçmalıyorsun sen? Koskoca kardinalsin. İnsan böyle mi yemin eder?

Kardinal Pius:

-Özür dilerim aziz peder. Türkler Korfu, Kefalonya, Ayamavra kalelerini alıp gözü direkt bizim Vatikan’a diktiklerinden beri mâbâdımda hasıl olan korku nedeniyle sık sık saçmalıyorum böyle.

Papa, sakalsız olan çenesinde parmaklarını gezindirdikten sonra cevap verdi.

-Pek de haksız sayılmazsın aslında. Bunlar Otranto’nun intikamını almaya kalkarlarsa diye benim de uykularım kaçıyor. Hatta korkumdan sünnet-i seniyyeye uygun sakal bırakmayı bile düşünüyorum.

Bu sefer de şaşırma sırası Pius’a gelmişti.

-Sünnet mi? Ucundan azcık aldıracaksınız yani ama olayın sakalla ilgisini anlayamadım.

‘’Ucundan azcık’’ İfadesi Papayı uyandırdı adeta. Çünkü o an için ana mevzu benzer bir konuydu. Derhal ana mevzuya döndü.

-Ulan Pius. De bana hele. Ben papa olurken testis kontrolünden geçmedim mi?

-Geçtiniz aziz peder.

-Peki bu testten geçtiğimde testi yapan rahibin ‘’ ’ TESTİCULOS HABET ET BENE’’ ve ‘’HABE OVA NOSTER PAPA’’ diye bağırdığını hepiniz duymadınız mı? ( Yani testisleri var ve iyi. Papamız erkek )

-Duyduk aziz peder.

-Peki şimdi kim çıkarıyor ‘’Papanın testisleri yok’’ Lafını? Haydi o neyse güya ben acayip şekilde seks budalasıymışım da o yüzden adım Sextus imiş. Bu millet bilmiyor mu Sextusun altıncı anlamına geldiğini?

-Bilmez olurlar mı aziz peder? Ama namussuzluk parayla mı?

Papa yine kara kara düşünmeye başladı.

-Garanti Türklerin işidir bu da.

Kardinal Pius kıs kıs gülerek içinden ‘’ Yahu bu adam öldürecek beni. Burnunun ucundaki düşmanı göremeyecek kadar kör. Ulan angut, Türkler seninle niçin uğraşsın ki? Ben ayağını kaydırıp yerine geçmek istiyorum. Allah’ın hanzosu ‘’ Diye geçirdi.

Papa düşünceli düşünceli emretti.

-Pius ! Sen benim testislere bir el at bakalım. Pardon...Bu meseleye bir el at diyecektim. Bakalım altından ne çıkacak?

Pius içinden ‘’ Kesinlikle ben çıkmayacağım’’ Derken dışından ‘’ Başüstüne muhterem peder. Yalnız eminim sizin de veciz bir şekilde ifade ettiğiniz gibi Türkler çıkacaktır’’ Dedi.

Pius,Papa’nın huzurundan çıkmak üzereydi ki papa aniden durdurdu onu.

-Dur Pius. Leonardo neler yapıyor?

Pius durdu ve dönerek saygıyla cevap verdi.

-Vallahül azim bir haltlar eyliyor ama ne yaptığını ben de bilmiyorum.

Papa ‘’ Fe sübhanallah...Yahu. Vallahül azim de ne?’’ Dedikten sonra kendi kendine yüksek sesle mırıldandı ‘’ Peki fesübhanallah ne?’’

Devam etti:

-Duyduğuma göre cesetleri parçalıyormuş. Millete ciğer, dalak diye sakatat niyetine insan uzvu mu yediriyor bu herif? Derdi nedir? İlle kıçından çengele mi astıralım yani? Bunu mu istiyor?

Pius cevap verdi:

-Efendim! Vücudumuzun nasıl hareket ettiğini keşfedecekmiş güya. Ona göre mesela kanımız vücutta dolaşıyormuş.

Papa öfkeyle parladı.

-Saçmalık...Bu herif de yoksa Türkistanlı İbn-i Nefis Ali bin Ebü’l-Hazm gibi mi düşünüyor? 1210-1290 yılları arasında yaşayan bu herif de aynı şeyleri söylemiş. Yahu o değil de herifi geberteceğim ille velakin öyle güzel resimler çiziyor ki, kıyamıyorum. Hele de ‘’Son Akşam Yemeği...’’

Kardinal Pius itiraz etti.

-Ama Aziz Peder. Nesi güzel o resmin anlamıyorum. Resim güya son akşam yemeği ama ne ekmek var, ne şarap ne de kutsal kase. Ayrıca on iki havari arasında bir karının ne işi var?

6. Sextus ‘’ Doğru, o da var ama yine de güzel resim’’ Dedi. Pius’un karı dediğinin Magdalalı Meryem ya da Yuhanna olabileceği üzerine bir şeyler demek istediyse de vazgeçti. Sadece ‘’ Bu konuya da bir el at. Herif cesetleri mezardan çıkarıp duruyormuş. Biz bu duruma el atmazsak adımız nebbaşa çıkar vallahi ‘’ Dedi.

Pius ‘’ Vallahi’yi anladım da Nebbaş ne?’’ Diye sorunca da ‘’ Ah bu Türkler ahhh. Dilimizi de bozdular. Nebbaş onların dilinde ölü soyucu demektir diye açıkladı.

*****
Leonardo da Vinci karanlık ve rutubetli bir bodrum katında az önce vücudundan ayırdığı bir kafayı yukarı kaldırmış ‘’ To be or not to be. That is the question’’ Yani ‘’ Olmak ya da olmamak, sorun bu’’ Diye mırıldanıyordu. Daha sonra kendi kendine ‘’ Saçmalama oğlum Leanordo. Shakespare’in Hamlet’ini oynamıyorsun. Burada ciddi bir deney yapıyorsun. Ciddi ol’’ Diye telkin etti kendine. Ama her nedense o gün tüm muzipliği üstündeydi. Türk korsanlarından öğrendiği bir türküyü mırıldanmaya başladı: ‘’ Ha bakayım kelle kelle, altını üstünü yelle.’’

Şimdi tabii ki okurlar merak ediyorlardır Leonardo ustanın tam olarak ne aradığını?

Efendim, Leonardo da Vinci aslında tam olarak rebap olmuş bir tambura ile kebap olmuş bir ciğer arasındaki ilişkiyi arıyordu. Yani’ Tamburam rebap oldu, ciğerim kebap oldu’’ dizelerinin sırrına vakıf olmaya çalışıyordu.

Diyeceksiniz ki madem öyle kafayı niçin kesti? E manyaklık parayla mı? ‘’Elim değmişken kelleyi de vücuttan ayırayım bari’’ diye düşündü zahir.

Tambura da rebap da yaylı bir çalgı olması hasebiyle tamburanın rebap olması o kadar saçma değildi ama tambura rebap oldu diye ciğer nasıl kebap olabiliyordu. Türklere ait olan bu sırrı mutlaka çözmeliydi. İlle velakin uzun süredir papadan tehditler geliyordu.Papa ‘’ Oğlum bırak bu işleri. Çok depresyondaysan bulalım sana şöyle temiz süt emmiş bir hatun, baş göz edelim’’ Diye korku verip duruyordu.

Bu da araştırılmaya değer bir konuydu. Yani bir insanın temiz bir süt emdiği nasıl bilinebilirdi. Ama daha önemlisi baş, nasıl göz edilirdi. Tabii ki papa olacak dümbük tüm bu bilgileri kimden ya da kimlerden alıyordu? Asıl soru buydu.

Kısacası İslam dünyasında da Hıristiyan dünyasında da bilim ve din iç içeydi ve bazen birbirlerine destek, bazen de köstek yaşayıp gidiyorlardı. Daha doğrusu bilim ve din değil de din adamları...

Leonardo da Vinci elindeki kelleyi masaya bırakıp direkt vücut üzerinde çalışmaya başladı. Aletleri( Kadavranın aletleri değil, kendi kullandığı aletlerden bahsediyorum) oldukça ilkeldi. Hatta bazen kadavralardan parçalar almak için iyice sivri ve keskin hale getirdiği tırnaklarını kullanıyordu. Şimdi de bir Osmanlı’dan satın aldığı enli yatağan ile göğüs kafesini ve karnını yardığı cesetten tırnakları vasıtasıyla ciğeri söktü.

Ciğeri söktükten sonra bir parşömen kağıdına ilk bulgularını yazdı:

Anne bedduası almış bir Urfalı ciğeri...Belli ki annesini çok kızdırmış, annesi de o kızgınlıkla ‘’ Cigeriy ağzıya gele’’ Diye o meşhur Urfa beddualarından birini yapmıştı.Çünkü ciğerin önemli bir bölümü müteveffanın ağzından çıkmıştı.

Daha sonra makat kısmında incelemeler yaptığında müteveffanın Urfalı olduğu kanaatlerı kesinlik kazandı. Çünkü müteveffanın kalın bağırsaklarında urgan bulmuştu. Bu da gösteriyordu ki rahmetli ( Bir kenara not aldı yine: ‘’Rahmetli kelimesinin etimolojosi üzerinde çalışılacak.’’) annesinin ‘’ Ogıl, oğıllll. Kıl yuta da urgan sıçasan’’ şeklindeki bedduasını almıştı.

Midesini yardığında zaten kesin olarak emin oldu bu cesedin bir Urfalıya ait olduğuna. Çünkü bol miktarda çiğ köfteye rastlamıştı. Rahmetlinin tırnaklarında da bulgur,et ve isot tanecikleri vardı.

Aynı zamanda çok iyi bir müzisyen olan Leanorda da Vinci eline lirini alarak başladı çalmaya.

Nemrud’un kızı yandırdı bizi
Çarptı sillesini felek misali
Sil yazımızı kurtar bizi
Çarptı sillesini felek misali
Mevlam gör bizi
********
Leonardo türkü söylerken ve de Padişahla Şeyhülislam aralarında konuşurlarken Âsitane-i Saadet’in ( Yani İstanbul’un) Yoros ( Beykoz) Çayırında gelincik toplayan Padişahın baş ibrikçibaşısı Halil Ağanın kızı güzeller güzeli Şerife’nin kulakları çınladı.

-Hayırdır inşallah iki kez kulaklarım çınladı. Acaba kimler beni anıyor ki?

’Nemrudun Kızı’ derlerdi Şerife’ye, babası da anası da Nemrut gibi insanlar oldukları için. Türküyü yarı Türk yarı İtalyan bir şarkıcı olan Guiseppe Ferdi bestelemişti onun için.

Guiseppe Ferdi bir görüşte aşık olduğu Şerife’yi önce ana-babasından istemiş lakin anası Deli Muhibe ‘’ Ulan adın Ferdi, herkes siye Verdi diy. Lakin biye bir mok verdigin yohtur. Kızıma ne tahacahsan dügünde?’’ Deyince ‘’ Ben fakir bir çalgıcıyım. Ne takabilirim ki’’ Cevabını alan Deli Muhibe ’ Siye gız mız yoh. De sittir’ Diye kovmuştu Ferdi’yi. Bunun üzerine Şerife’yi saraydan kaçırmaya kalkmıştı Ferdi.,lakin Nemrut Halil herifin ensesine Osmanlı tokadını çakınca feleğini şaşırmıştı.

Bu başarısız kız kaçırma olayından sonra ‘’Saraydan kız kaçırma’’ Diye bir opera ve bir de işte bu türküyü bestelemişti.

Ocağım söndü nasıl beladır
Bırakıp getti bu ne devrandır
Dünya gözümde Kerbeladır
Allah’tan bulasın.

Şerife’nin kulakları çın çın çınlıyordu...

Devam edecek.

RESİMLER.
1- Papa 6.Sextus
2- Papa 3.Pius
3- Guiseppe Verdi.
4- Leonardo da Vinci’nin Yaptığı sayısız tıbbi çizimlerden sadece bir tanesi.
&autoplay=1"" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Da Vincinin Şerifesi---2. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 17.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.