10 Ekim 2013 Diyarbakır Class Otel
Helin Karaşahin yolun kalanını uyuyarak
geçirdi. Araba tuttuğu için ilaç almıştı. Molalarda sadece lavaboya gitti. Ali
arabayı stop edince dışarıdan gelen seslerle uyandı.
-Geldik mi Ali?
-Geldik Helin Hanım otelin önündeyiz.
-Abartacak kadar değilmiş.
-Dediğiniz gibi Helin Hanım.
Ali bataryasını taktığı telefonu uzattı.
-Telefonunuz. Ben valizleri alırım siz geçin.
Abdullah Bey ve Orhan Bey’i aramam gerekiyor.
Helin
karşılamaya gelen komiyle otala yürürken Ali Abdullah’ı aradı.
-Alo Abdullah Bey. Geldik. Otelin önündeyiz. Tamam
ben tekrar ararım. Alo. Orhan Bey. Geldik Orhan Bey. Otelin önündeyiz. Sıkıntı
olmadı. Tamam.
11 Ekim 2013 Diyarbakır Class Hotel
Ali
sabah saat 8 de otelin kahvaltı salonuna indiğinde Feyzullah Ağa onu
bekliyordu. Feyzullah Ağa 60 yaşlarında kısa saçlı sakallı bir adamdı. Masaya
yaklaşın Ali’ye elini uzattı. Tokalaştılar.
-Hoş geldiniz delikanlı. Helin gelmiyor mu?
-Odasında kahvaltı yapacakmış.
-Yolculuğunuz nasıl geçti Ali. Bir sıkıntı olmadı
değil mi?
-Olmadı Feyzullah ağa. İstanbul’da kısa bir takip
oldu, hallettim. İlk petrolde plakayı değiştirince sıkıntısız geldik. -Diğerleri
gelmediler galiba.
Feyzullah
Ağa hırıltılı güldü.
-Ooo. Adamlar kalkacak. Keyf yapacaklar. Gelmeleri
öğleyi bulur. Gece Orhan arayınca ben erken geldim. Konuşalım diye.
-Durum nedir ağa? Endişelenmem gerekiyor mu?
Feyzullah
Ağa tecrübeliydi. Ve tedirgindi.
-Gerekmeli Ali. İngilizler otelin güvenlik odasını
ele almışlar diye haber aldım. Burhan ve İdris sürekli ağalara gaz veriyorlar. Karaşahinler
paramıza çöktüler, paramızı vermiyorlar lafı ağızlarından düşmüyor. Kalabalık
gelirlerse endişelenmek gerekir. Hazırlıklı mısın sen?
Ali
her zaman sakin, her zaman hazırlıklıydı.
-Her zaman hazırlıklıyım ağa merak etme. Senden
isteyeceklerim var. Mümkün olursa.
Feyzullah
Ağa ev sahibi olarak misafirlerinin güvenliğini sağlamayı kendine görev ve
itibar konusu bilirdi.
-Misafirlerimizin güvenliği bizim için hem itibar
hem görevdir Ali. Söyle bakalım.
-Toplantının gidişine göre akşam Helin Hanımı senin
odaya transfer etmemiz gerekebilir. Helin Hanımın güvenliğinden endişe etmezsem
daha rahat hareket ederim. Gerekirse transfer öncesi 10 dakika kameralar devre
dışına çıkmalı ki senin güvenliğin de tehlikeye girmesin. Halledebilir misiniz?
-Müdürle görüşüp güvenlik odasında kaç kişi var
öğrenelim. Hallederiz.
-Güvenlik odasını halledemezseniz enerji odasını
ele geçirmek lazım. Susturucu kullanmak lazım. Asker, polis ne kadar kalabalık
olursa o kadar sıkıntı olur. Gerisini ben hallederim. Saldırı olursa, ben
bekliyorum. Burhan ve İdris dışında hangi ağalar katılır tahminin var mı?
-Bir tahminde bulunmak zor Ali. Konsolos muavini
emir verirse ben hariç hepsi katılabilir. İnisiyatife kalırsa Burhan, İdris
belki Emrullah.
-Bunların kalacakları otellerin etrafına adam
ayarlayabilir misiniz? Öldürüleceklerinden korkarlarsa emir ortada kalır. Olası
bir durumda şüphelendiğimiz herkesi ortadan kaldıracağız. Saldırı Konsolos muavini
otelden ayrılınca yapılacaktır büyük ihtimalle. Adamların bu duruma hazırlıklı
olsunlar.
Feyzullah
Ağa memnun kalmıştı. Karşısındaki adam profesyoneldi. Kahvaltı masasının
yanında bekleyen adamına seslendi.
-Tamam Ali. Duydun mu Beşir?
-Duydum ağam. Emrin olur.
Ali
son yudum çayı içip iç cebinden sigara paketini çıkardı. Ayağa kalktı.
-Kahvaltı için teşekkür ederim Feyzullah ağa.
İzniniz olursa dışarı çıkacağım.
-Müsaade senin Ali. Buyur.
Ali başıyla selam verip salondan çıktı.
Lobideki lavaboya yürüdü. Lavaboda elini yüzünü yıkarken içeri bir garson
girdi. Yaklaştı.
-Ali Bey, Küçük Ağa’nın selamı var. İhtiyaç halinde
biz buradayız.
-Güvenlik odasını takip edin. Kameraları devre
dışına çıkarmak gerekebilir. Toplantıdan sonra bu lavaboya gelirsem ihtiyaç
vardır.
Elini yüzünü yıkayan Ali elinde paketle kapı
önüne çıktı. Telefonla Orhan Metin’i aradı.
-Alo Orhan Bey. Adamlarınızla görüştünüz mü?
-Görüştüm Ali. Binanın arkasında olmalılar. Sorun
var mı?
-Feyzullah ağaya göre sorun olabilir Orhan Bey. Halledeceğiz.
Sizi ararım.
Ali sigara yakıp binanın arkasına doğru
ilerledi. Binanın arkasında sigara içenler vardı. Sigara içenlerden biri yaklaştı.
-Ali Bey.
-Benim. Orhan Bey’le görüştünüz mü?
-Görüştük Ali Bey.
-Toplantıya girecek misiniz?
-Bilmiyoruz Ali Bey.
Ali telefonunun rehberinden kendi numarasına
bulup adama kaydettirdi. Gelen aramayı telefonuna kaydetti.
-Problem olursa toplantı çıkışı sana çağrı atarım.
Burhan ve İdris’in yanından ayrılmayın. İnfaz önceliğimiz Burhan ve İdris.
Feyzullah
Ağa’nın dediği gibi ağalar öğleye doğru ancak otele geldiler. Bu sırada
Konsolos Muavini de otele gelmişti. Ağalar Konsolos Muaviniyle kısa bir
toplantının ardından toplantı salonuna geçtiler. Ağalar ve Helin toplantı
masasına korumalar da duvar kenarındaki sandalyelere oturdular. Silahlar kapı
girişinde İngiliz korumalar tarafından alınmıştı. Salona son koruma olarak Ali
girdi. Koltuğunda bir bulmaca gazetesi vardı. Ali Helin’in kızgın bakışlarına
aldırmadan gazete elinde duvar kenarındaki sandalyelerden birine oturdu. Ceketinin
iç cebinden çıkardığı kalemle bulmaca çözmeye başladı.
Helin
kızgınlıkla Ali’yi takip ediyordu, ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı.
Sarışın
çiçek bozuğu yüzlü 40 yaşlarında gösteren Konsolos Muavini salona girdiğinde
ağalar ayağa kalktılar. Helin kalkmadı. Konsolos Muavini tam karşısında oturan
Helin’le göz göze gelmemeye çalışarak konuşmaya başladı.
-Min silavên
Serkonsolosê meyê hêja anî birêz Konsolosê Giştî dixwaze ku hûn zanibin ku
hevkariya ku sê sal berê hatî kirin berdewam e û ku hukûmeta me li pişt sozên
xwe ye. Ez li vir im ku pirsgirêkên ku we ji me re raber bikin nîqaş dikim. Li
vir ez li we guhdarî dikim.(Sayın Başkonsolosumuzun selamlarını getirdim.Sayın
Başkonsolos üç yıl önce yapılan ortaklığın devam ettiğini ve hükümetimizin
taahhütlerinin arkasında olduğunu bilmenizi istiyor. Bize ilettiğiniz sorunları
görüşmek için buradayım. Buyurun sizi dinliyorum.)
Helen hemen müdahale etti.
-Baylar, baylar lütfen. Ben ne konuştuğunuzu
anlamıyorum. Ya İngilizce ya Türkçe lütfen.
-Dedim ki Helin Hanım. Amirlerim üç sene önce kurulan
ortaklığımızdan son derece memnunlar. Her ortaklıkta olduğu gibi ortaklığımızda
da bazı sorunlar oldu. Bu sorunlar elbette ki çözülemeyecek sorunlar değil. Bir
yıldır bize bazı sorunlar iletilmekte bu toplantıyı bu sorunları çözüme
kavuşturmak için düzenledik. Buyurun sizi dinliyorum.
Konsolos
Muavininin sağında oturan Burhan Ağa sinirliydi.
-Sayın konsolos bizler üç sene önceki ortaklığımıza
sadık kaldık. Taahhütlerimizi yerine getirdik. Bir buçuk iki yıldır devlet bizi
infaz ediyor. En son Haşim Ağa ve Mösyö Alber infaz edildi. Ortaklık paylarımız
dağıtılmadı. Biz bu ortaklığa Abdülkadir ağanın hatırına girdik. Abdullah ve
Orhan ortaklıktan memnun değiller galiba.
Helin katıldığı toplantılarda itham edilmeyi
asla anlayışla karşılamazdı. Bakışları Burhan Ağa’nın üstünde biraz sert lafa
girdi.
-Burhan ağa, yine lafının nereye gittiğini
düşünmeden konuşuyorsun. Birincisi: Ortaklık teklif ederken araya hatır falan
koymadık. Herkesin menfaatine olan ortaklığı sizlere duyurduk. Kabul ettiniz. İtibarımızı
ortaya koyan gerekli lojistiği sağlayan biziz, unutma. Sizlerin yapması
gerekenleri bile biz yaptık.
-Mösyö Alber...
-Mösyö Alber Dikici. Holdingimiz adına farklı
sözler veremez. Alber Dikici ortaklık için Londra’da girişimleri başlattı.
Aldığımız kredinin onaylanması için hükümet nezdinde çok çaba harcadı. Ama bu
kadar. Bu ortaklığın resmi muhatabı ben, Ali ağabeyim ve Orhan ağabeyimdir. Alber
Dikici’nin katıldığı bütün toplantılara bende katıldım. Bu sebeple söylüyorum:
Alber Dikici veya başka biri kimseye söz veremez. Vermişse bu söz kendisini
bağlar. Holding olarak ne Alber Dikici ne de başka birinin sözü bizi bağlamaz.
Taahhüt diyorsunuz, biz taahhütlerimizi yerine getirdik. Karaşahin İnşaat’ın
şantiyeleri çalışıyor. Taahhüt ettiğimiz evlerin %70 i yapıldı. Altyapı
inşaatları durmaksızın devam ediyor. Yaptığımız AVM ve inşaatlara ilave olarak
hepinize 3’er milyon dolar nakit para verdik. Dolaylı yollardan size
aktardığımız para toplamda 5 milyon doları buldu. Paranın geri kalanını iş
bitiminde size aktarmak için emanete koyduk.
Paranın
kendilerinde değil de emanette olması İdris Ağa için büyük problemdi.
-Emanete mi Helin Hanım bankaya faize mi?
-O kadar parayı evime mi koyacağım İdris ağa?
Elbette bankaya koyacağım. Hiç birinizin parasına çöktüğümüz falan yok. İş
tamamlanmadı. Tamamlanınca vereceğiz.
-Ya infazlar?
-İnfazlarla bizim ilgimiz alakamız yok Burhan Ağa.
Kim yaptı bilmiyoruz. Asker, polis ve istihbarat bir sonuca ulaşamadı. Sizlerin
bilgisi varsa…
-Bizde bir bilgiye ulaşamadık Helin Hanım. Ama bir
yıldır ailelerimizden sürekli infazlar yapılıyor. Biri sorumluluğu almalı değil
mi?
-Değil İdris ağa. Yapmadığımız infazların
sorumluğunu niye alalım? Devletteki bağlantılarımızla devamlı temas halindeyiz.
Her ihtimale karşı güvenliğiniz için yanınıza adam gönderdik. Silah gönderdik.
Örgütle ve bizim bilgimiz haricinde Alber Dikici’yle iyi ilişkileri olan
sizlersiniz. Siz bir sonuca ulaşabildiniz mi?
-Maalesef Helin Hanım. Hiçbir sonuca ulaşamadık.
Helin
Konsolos Muavinine baktı.
-Sayın Konsolos Muavini sizin elinizde bilgi var
mı?
-Maalesef Helin Hanım. Bildiğiniz gibi Alber Dikici
Birleşik Krallık vatandaşı. Resmi kanallardan bütün bilgilere ulaştık ama
tatmin edici bir sonuç yok. Faili meçhul. Alber Dikici’nin öldürülmesi
olayındaki gizem cinayetin devletle alakası olmadığını gösteriyor. Ama kimin
yaptığı hakkında elimizde bilgi yok.
Helin
önündeki tabletten fotoğrafları açtı.
-Bendeki bilgilere göre Alber Dikici maaşını bizden
almasına rağmen istemediğimiz herkesle farklı ilişkiler içindeydi. Örgüt, KDP,
Örgüt partisi, Camia. Bu kadar karışık ilişkiler yumağından siz bizi nasıl
buldunuz anlamadım. Ayrıca ortağımız Haşim Ağa’yı Alber Dikici’nin evine biz
göndermedik.
-Helin Hanım bu masadaki kimse sizi suçlamıyor.
-Yanılıyorsunuz sayın Konsolos Muavini. Feyzullah Ağa
hariç bu masadaki herkes bizi suçluyor. Karaşahin inşaat güvencesiyle evleri,
ahırları, spor sahalarını, camileri, AVM’leri, hastaneleri, su kanallarını, alt
yapıyı yaptık. Büyük bölümünü teslim ettik. İnşaatlarda bölge halkı çalıştı.
Maaşlarını zamanında ve fazlasıyla aldılar. Ağalar istiyor ki kendilerine nakit
para verelim. Bu mümkün değil sayın Konsolos Muavini sizde biliyorsunuz. Buna
rağmen ağalara nakit para da verdik. Bizim dışımızda verilen sözlerin
sorumluluğunu asla almayız. Anlıyorum çoğunuzun akrabaları öldürüldü. Alakamız
olmadığı halde özel olarak tüm infazları araştırdık. Ama bir sonuca ulaşamadık.
İdris Ağa üç yıldır ortaklıktaki tüm
sorumluğun Karaşahin’ler de olduğu iddiasından vaz geçmemişti,
-Biz onu bunu bilmeyiz Helin Hanım. Verilen sözler
tutulmalı aksi halde?
Helin
tehdide aynı sertlikte karşılık verdi.
-Aksi halde ne İdris Ağa. Beni mi infaz
edeceksiniz?
Konsolos
Muavini gerginleşmeye başlayan ortamı yumuşatmak için lafa karıştı.
-Helin Hanım lütfen sakin olun. İdris ağa sende
sakin ol. İngiliz hükümeti olarak kimseyi suçlamıyoruz. Suçlasaydık gereğini
yapardık. Benim sizlere tavsiyem orta yolda buluşun. Birbirinizi suçlamayla bir
yere varamazsınız. Ez ji paqijiya otêlê ne razî bûm. Ez ê ji ber sedemên
paqijiyê saet di 23an de biçim. Adviceîreta min ji axayên ku dê li otêlê
bimînin paqijkirine. Tenduristiya we ji bo me girînge. (Otelin temizliğinden
memnun kalmadım. Hijyen sebebiyle akşam 23 de ayrılacağım. Otelde kalacak
ağalara tavsiyem temizlik yaptırın. Sağlığınız bizim için önemli. Sizlere iyi
günler dilerim.