Yarım saat sonra Ali ve Serhat 10 katlı Çaylı Holding binasının önündeydiler. Binanın ilk iki katı idari bina olarak kullanılırken diğer katlar süit oda olarak satılmıştı.  Suit oteli Çaylı Holding çalıştırıyordu. Recep arabanın yanında kaldı. Ali ve Serhat binaya girdiler. Caner Çaylı lobide kendilerini bekliyordu.

-Merhabalar Caner Bey. Ali Yıldırım. Karaşahin güvenlik Genel Müdürü.

-Aleyküm Selam Ali Bey. Buyurun. Güvenliği değiştirmeye karar verdim. Kameralar ve dış güvenlik işini sizin yapmanızı istiyorum.

            Serhat elindeki dosyayı uzattı.

-Standart sözleşmemiz Caner Bey. İstediğiniz ilave maddeleri ekleriz.

            Caner Çaylı ilerde kendilerini takip eden garsona işaret etti.

-Evladım beylere ikramda bulunalım. Sözleşmeyi Hatice’ye götürün hemen incelesin. Size güvenlik odasını göstereyim. Hatice, kızım teknik konuları onunla halledersiniz. Tüm sistemin yenilenmesini istiyorum. Monitörler, bilgisayarlar, kameralar, tamamının. Dış güvenliği bu gün güvenlik odasını en kısa zamanda devralın.

            Bu sırada ikinci kat tan inen genç bir kadın yaklaştı. Gelen Holding Genel Müdür yardımcısı Hatice Çaylı’ydı. Binada olan her şeyden anında Hatice’nin haberi olurdu.

Baba neler oluyor? Beyler kim?

            Caner Çaylı sakinliğini bozmadan kızına cevap verdi.

-Bir şey yok kızım. Güvenlik işimizi Karaşahin Güvenliğe vermeye karar verdim. Eski sözleşmeyi iptal edin. Bu bey Ali Yıldırım. Karaşahin Güvenlik Genel müdürü.

Hatice Çaylı bir an duyduklarına inanamadı.

-Ali Yıldırım mı? Babaa!

-Kararım bu kızım. Dediğimi yap. Eski sözleşmeyi iptal et. Yeni sözleşme yapın.

            Serhat ve Ali baba kız konuşurken hafifçe uzaklaşmışlardı. Telefonla konuşan Serhat’ın yüzü asıldı. Sinirle telefonu kapattı. Mahcup şekilde Ali’nin yanına geldi.

-Ali Bey. Bilgisayarcıları aradım. Buraya adam ve malzeme gönderemiyorlar ne yapalım?

-Buradan ayrılmadan gelmezlerse başka bilgisayarcı bulun.

-Ama efendim, yıllardır aynı bilgisayar ve güvenlik firmasıyla çalışıyoruz.

-Olabilir Serhat Bey. Bu gün işimizi yapmayacaklarsa bir daha çalışmayız. Bizim adamlar geliyorlar mı?

-İnsan kaynaklarıyla görüştüm. Hemen servis çıkarıyorlar.

            Ali ve Serhat adam ayarlamaya çalışırlarken Caner Çaylı ve kızı arasındaki tartışma devam ediyordu.

-Baba ne yapıyorsun? Ali Yıldırım’ı, Burağın katilini nasıl işe alırsın?

-Birincisi kızım Ali Yıldırım’ı işe almadım. Şirketine iş verdim. İkincisi katil olduğu konusunda şüphelerim var.

-Ne şüphesi baba. Fotoğrafı sen de gördün. Ne şüphesi?

            Caner Çaylı da her baba ve patron gibi kararlarının tartışılmasını sevmezdi.

-Ben iki fotoğraf gördüm kızım. Birinci fotoğrafta Burak ve arkadaşları sarhoş yatıyorlardı. Yanlarında da yarı çıplak bir kadın vardı. İkinci fotoğrafta ise ve yüzü açık üç adam vardı.  Sıradan hırsızlar bile yüzlerine maske takarken üç kişinin yüzü açık cinayet işlemesi beni şüphelendiriyor Hatice. İnsanlar yüzleri açık cinayet işlemezler öyle değil mi? Adamlar üstelik eve bizim holdingden çaldıkları bir arabayla gitmişler. Hedef saptırmak için önlem alan adamlar niçin yüzlerini açsınlar? Merak ettiğim başka bir şey de; Burağın öldürüldüğü evde niçin kamera vardı? Bize gösterilen fotoğraf bence montaj. Ali’nin oğlumu öldürdüğüne inanırsam elimin altında olur, istediğim zaman intikam alırım. Öldürmemişse mesele yok. Araştırdığım kadarıyla Ali kalifiye biri. Sözleşmeyi istedikleri şartlarda yapın.

            Hatice dosya elinde ayrılmadan göçlerini babasına dikti. Tedirginliği sesinden belliydi.

-Bu durumu anneme nasıl açıklamayı düşünüyorsun baba? Mutlaka haberi olur. Eski güvenlik şirketi camianın şirketi.  Sözleşmeyi fesih sebebini sormayacaklar mı? Sorarlarsa ne diyeceğiz?

-Benim kararım olduğunu söylersin kızım. Annen oğlunun günahlarını niçin benden sakladığını söylediğinde konuşacağım. Alkolik, hırsızlarla birlikte çalışan oğlumun günahlarını, dolabındaki şişeleri annenden duymak istiyorum. İsteyen istediğini sorsun. Milyonlarca lira bağış yaparken kimse bana bir şey sormadığına göre bu saatten sonra kimse bir şey soramaz.

-Burağın ölümü için annemi suçlamayacaksın değil mi baba?

-Annen beni suçluyor ama kızım. Burağa serseri ol, içki iç, el alemin kızına sarkıntılık yap, arabasını soydurt mu dedim? Ben oğlumu dindar yetiştirmek için elimden geleni yaptım. Yediği haltlardan haberim bile olmadı. Annen, sen, herkes benden sakladınız. Su testisi suyolunda kırıldı. İstemeden bir vakit namazımı kaçırdığım zaman annen başımın etini yedi. Haklıydı. Şımarttığı oğlu Cuma vaktinde batak hanelerde sürtüyordu öyle değil mi?

            Hatice’nin gözleri sulandı, sesi titredi. Ağlamak üzereydi.

-Üzgünüm baba özür dilerim. Bana çok mu kızgınsın?

-Kimseye kızgın değilim kızım, başta kendim olmak üzere herkese kırgınım. Sana, annene, istemediğim halde suçlarına ortak olduğum adamlara, oğlumu dindar yetiştirsinler diye gönderdiğim okullara,  oğlumla ilgili gerçekleri benden saklayan herkese kırgınım. Şimdi beni daha fazla üzme, dediklerimi yap.

-Peki baba. Tekrar özür dilerim.

            Hatice parmaklarıyla gözlerini silip asansöre doğru uzaklaştı.

            Kızı uzaklaşan Caner Çaylı yeniden Ali’ye doğru yaklaştı

-Ali Bey, otelime uygun adamları yerleştirmenizi ve her gün kontrol etmenizi istiyorum.

-Şartları siz belirleyeceksiniz Caner Bey. Merak etmeyin ben her gün mutlaka uğrar kontrol ederim. Bilgisayarcılarımız ve diğer personelimiz de geldiler.  Bu gün güvenliği devralırız.

-İmza işlerini kızımla halledersiniz.

           

14 Ekim

Öğleden sonra camianın istihbarat temsilcisi Karabulut ve emniyetçi Timurhan Yürekli randevu almadan apar topar Arnavutköy yakınlarındaki ağabeyin evine geldiler. İlk haber aldıklarında bir anda kavramakta zorlanmışlardı. Caner Çaylı, ömrünü camiaya vakfetmiş Caner ağabey camiayı Çaylı Holding’den uzaklaştırıyordu. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Lüks villanın ikinci katındaki istişare odasına girdiklerinde ağabey kendilerini bekliyordu.

-Selamün Aleyküm Ağabey. Nasılsınız?

-Ve Aleyküm Selam kardeşim. Elhamdülillah iyiyiz. Siz nasılsınız?

-Elhamdülillah ağabey.

            Karabulut ağabeyin karşısındaki koltuğa oturunca Timurhan Yürekli selam verdi.

-Selamün Aleyküm Ağabey.

-Ve aleyküm Selam kardeşim. Buyurun sizi dinliyorum. Bu telaşınızın sebebini öğrenebilir miyim lütfen.

-Kusura bakma ağabey. Rahatsızlık verdik ama bazı konular var da.

-Estağfirullah kardeşim rahatsızlık ne demek? Buyurun.

-Toplantılarımızda her şeyi konuşamıyoruz ağabey. Umulmadık zamanlarda Engin’in milliyetçilik damarları kabarıyor bazen biliyorsunuz.

-Biliyorum Karabulut. Konu nedir?

-Caner Çaylı ve Ali Yıldırım ağabey.

-Bu Ali Yıldırım’ın adını sık duymaya başladık Karabulut. Kim bu?

-Kesin olmamakla birlikte Ali Yıldırım’ın Burak Çaylı’nın katillerinden biri olduğunu düşünüyoruz ağabey. Hakkında fazla bilgi yok elimizde.

-Caner ne alaka?

-Caner ağabeyin geçmişini biliyoruz. Eşi Müşerref ablayla birlikte ömürlerini camiamıza vakfetmiş bir ağabeyimiz, kardeşimiz. Oğlunun öldürülmesinden sonra değişti biraz. Maklubeleri, gazete istişarelerini bıraktı. Oğlunun öldürülmesinden bizi sorumlu tutar gibi bir hali var. Malumunuz oğlu Burak sağlam ayakkabı değildi. Eğitim hayatı camia içinde geçti ama uyum sağlayamadı. Çocukta her şey vardı. Alkol, kadın. Ot. Her şey. Caner ağabey de bağış nakletme işinden uzaklaşmak için aşırı ısrarcı oldu. Oğlunu öldürenleri halledeceğiz dememize rağmen ısrarla karışmayın dedi. Camiaya sırt dönerse başımıza sıkıntı açar. Hakkımızda çok fazla bilgiye sahip. Bizi tedirgin eden konu ise Caner ağabeyin holding güvenliğini bu gün bizden alarak Ali Yıldırım’ın başında olduğu Karaşahin Güvenliğe vermesi.

-Caner’e biraz vakit vermek lazım Karabulut. Kolay değil yaşadıkları. İlk gençliğinden itibaren camiamızın içinde, samimiyetini fedakârlığıyla ispatlamış bir kardeşimiz. Suphi Tekin’le bir nevi ortak durumuna düşmek psikolojisine biraz zarar verdi. Suphi Tekin’le aralarındaki bağış ilişkisinin oğluna zarar verdiğini düşünmüş olabilir. Duruma göre bakar, değerlendiririz. Ali kim bahsettiğin?

-Kim olduğunu çözemedik ağabey. 1 Eylül’den itibaren koruma olarak Karaşahin Holding’te çalışıyor. Ağustos ayında Kör Haydar lakaplı Haydar Özayhan’ın yeğeni Bekir Özayhan’a ait çay bahçesinde kaldığını tespit ettik. Holding’deki ilk icraatı Burak Çaylı’ya silah göstererek kovmak olmuş. Burak Çaylı’nın Helin Karaşahin’i takip ettiği iddiası bana mantıklı geldi. Burak Suphi Tekin’in adamlarına Helin Karaşahin’in arabasını soydurtmuş. Soygun akşamı Suphi’nin tamirhanesi basılıp kasa boşaltılmış ve adamları polise ihbar edilmiş.

            60 yaşlarında gösteren Ağabey bir an hafızasını yokladı.

-Hatırlıyorum o hadiseyi. Suphi’ye tazminat olarak o haftaki bağışı iade ettik ki Karaşahinlere bulaşmasın.

-Doğrudur Ağabey. Geçenlerde Diyarbakır’da bir toplantı yapıldı. Ortaklıktaki ağalar, Konsolos Muavini ve Helin Karaşahin toplantıya katıldı. Helin’i Ali Yıldırım toplantıya götürmüş. Toplantı sonunda Burhan ve İdris ağalar infaz edildi. Basına açıklama yapılmadı ama otelde çok sayıda adam öldürüldü. Diyarbakır dönüşü Ali Yıldırım Karaşahin Güvenlik Genel Müdürü oldu.  Küçük Ağa için çalıştığını düşünüyorum. Hakkında gerçek bilgilere ulaşamıyoruz. Aynı isim ve benzer bilgilerle üç farklı dosyası var. Geçmişini karartmak için ayrıntılı çalışılmış. Müsaadenizle bir şey sorabilir miyim Ağabey?

-Elbette kardeşim buyurun.

-Estağfurullah Ağabey. Karaşahinler hakkındaki planlardan bize bahsedebilirseniz eğer ona göre tedbir alabiliriz. Bildiğimiz kadarıyla Karaşahinlerin camiamızla müspet manada yakınlıkları yok. Bu güne kadar ortaklık tekliflerimizi sürekle olarak reddettiler. Çok yönlü bir operasyonla holdingi ele geçirme taleplerimiz büyüklerimiz tarafından reddedildi. Karaşahinlerin özelliğini bizde tam olarak kavrayabilmiş değiliz.

-Karaşahinlerin hiç bir özelliği yok Karabulut. Beklentimiz holdingin camiamıza tam olarak entegre olması. Prestijli bir isimleri var. Bu prestiji kullanmak istiyoruz. Biraz zaman alacak ama umuyoruz ki Karaşahinler ortaklık için kendileri bize gelecekler.

-İnşallah Ağabey. Duyduğum kadarıyla Ali Abdullah Karaşahin Londra’daki ortaklık toplantısında bile camiayla ortaklık için ısrar etmeyin demiş.

-İlk başta bize karşı olup sonrasında Muhterem Büyüğümüzün himmet ve tasarrufuyla camiamıza katılan o kadar farklı insan var ki Karabulut. İlahi himmet inşallah yakın zamanda tecelli edecektir.

-İnşallah Ağabey.

-Bunu da istişare konularına yazalım Karabulut.

            Ağabey bakışlarını kendilerini sessizce dinleyen Timurhan Yürekli’ye çevirdi.

-Sen ne düşünüyorsun ağabey?

-Ben bu konularda her zaman netim Ağabey. Diğer guruplar gibi camiamızdaki gençlere iş bulma derdinde değiliz camia olarak 50 yıldır yönetime talibiz. Gayemize ulaşmaya bir adım kaldı. Yıllardır devletin kilit noktalarına camiamıza tam bağlı kadroları yetiştirmeye ve yerleştirmeye uğraşıyoruz. Başardık. Hükümetler üzerindeki üniformalı vesayetini kaldırdık. Kendi vesayetimizi oluşturduk. Geldiğimiz noktada sinir merkezlerinde biz varız. Her alana hâkimiz. Yönetime talipseniz muktedir olmak için istemeseniz de farklı insanlarla çalışmak zorundasınız. Bundan taviz veremeyiz. İçimizdeki iyi niyetli arkadaşlarımızın duygularına gereğinden fazla anlayış gösterirsek zaafa uğrarız. Büyüklerimizin yaptığı planlara uymazsak hedefimize ulaşamayız. Karabulut’un bahsettiği kişilerin yolumuza taş koymalarına izin veremeyiz. Vermemeliyiz. Yönetimi ele alana kadar bazı tavizleri vermek engel olanları pasifize etmek zorundayız.  Meşhur sözü biliyoruz; Bi taraf olan bertaraf olur. Tarafımız belli olduğuna göre birilerini bertaraf etmek gerekiyorsa edeceğiz. Acırsak acınacak hale düşeriz.

( Bereli 47 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 2/23/2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.