Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…
Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret
dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız.
O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse
hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir
ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve
Rasûlü’dür…
Bundan sonra:
Hac: Hususi
bir takım ameller için, hususi bir şekil üzere muayyen bir vakitte Allah’ın evi
Kâbe’yi ziyaret etmektir.
1) Müslüman olmak.
2) Akıllı olmak.
3) Buluğ çağına ermek.
4) Hür olmak.
5) Güç yetirebilmek.
Yani:
Mal, binek ve emniyet açısından.
6) Kadın için mahremle
beraber olmak.
1) İhrama girmek. (Buhari 1464)
2) Arafat’ta vakfe
yapmak. (Buhari
4214)
3) İfada tavafı
yapmak. (Müslim
1308/335)
4) Safa ile Merve arasını
sa’y etmek. (Buhari
1568)
Haccın
rükünlerinden biri düştüğü vakit hac batıl olmuştur.
1) Mîkatta ihrama
girmek. (Buhari
1452)
2) Güneş batana kadar
Arafat’ta kalmak. (Müslim
1218/147)
3) Gece yarısına kadar
Müzdelife’de gecelemek. (Müslim 1218/147)
4) Teşrik günlerinde Mina’da
gecelemek. (Buhari
1560)
5) Cemreleri taşlamak. (Buhari 1654)
6) Başı tıraş etmek yahut
kısaltmak. (Buhari
4101)
7) Mekke’de kalmayan
kimseler için veda tavafı, Mekke’de kalan kimseler için veda tavafı
yoktur. (Müslim1327/375)
Bu
vaciplerden biri düştüğü vakit, haccı kefaretle düzeltmek mümkündür.
Hususi bir
takım ameller için, hususi bir şekil üzere her hangi bir vakitte Allah’ın evi
Kâbe’yi ziyaret etmektir.
1) İhram. (Buhari 5836)
2) Tavaf. (Buhari 1540)
3) Sa’y. (Buhari 1568)
1) Mîkatta ihrama
girmek. (Buhari
1444)
2) Saçı tıraş etmek veya
kısaltmak. (Buhari
4101)
Kim haccın
veya umrenin rükünlerinden birini terk ederse, haccı ve umresi tam değildir.
Kim de vacibi terk ederse fidye gerekir. Fidye, koyun ve benzeri bir hayvanı
kurban etmektir.
(1) Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Biz bir gün,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in yanında bulunuyor iken birden yanımıza elbisesi bembeyaz,
saçı simsiyah, üzerinde yolculuk eseri olmayan ve bizden kendisini kimsenin
tanımadığı bir adam çıkageldi. Nihayet Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına oturdu. İki dizini onun dizine
dayadı, iki elini dizlerinin üzerine koydu ve:
−Ya Muhammed!
Bana İslam’ı haber ver dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“İslam, Allah’tan başka
ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı
kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna gücün yeterse Beyti hac
etmendir.”
O adam:
−Doğru
söyledin dedi. Ömer (Radiyallahu
Anh) dedi ki:
−Biz buna hayret ettik, hem soruyor hem de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i tasdik ediyordu...” (Müslim 8/1)
(2) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
‘İslam beş esas üzere
kurulmuştur;
1) Allah’tan başka ilah
olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmek,
2) Namaz kılmak,
3) Zekât vermek,
4) Ramazan orucunu
tutmak ve
5) Hac etmektir.”
(Müslim
16/22, Buhari 165, Nesei 8/108, Tirmizi 2609, İbni Huzeyme 308, 309, İbni
Hibban 158, 1446, İbni Mende İman 40, Humeydi 703, Tabarani Mucemu’l-Kebir
13203, Begavi 6, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/143, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici
Ehadisi Menari’s-Sebil 781)
(3) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hutbe irad
etti ve şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Allah size
haccı farz kıldı hac ediniz!”
Bir adam:
−Ya
Rasulallah! Her sene mi? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sustu, cevap vermedi. O adam bu sözü
üç kere tekrarladı. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Eğer ben evet
deseydim, her sene hac etmeniz size vacip olurdu ve siz de şüphesiz ona güç
yetiremezdiniz! Ben size bir şey emretmeyip kendi halinize bıraktığım müddetçe
siz de beni kendi halime bırakınız! Muhakkak ki, sizden önceki milletler çok
soru sormaları ve Nebilerine karşı ihtilaf etmeleri sebebiyle helak
olmuşlardır! Dolayısıyla ben size bir şey emrettiğim zaman siz bunu gücünüz
yettiğince yerine getirin, bir şeyi de yasakladığım zaman artık onu terk
ediniz!”
(Müslim
1337/412, Nesei 2618, İbni Hibban 3704, 3705, Darekutni 2/281, Beyhaki 4/326,
Ahmed bin Hanbel Müsned 2/508, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi
Menari’s-Sebil 979)
(4) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir şey sormaktan
yasaklanmıştık. Çöl ahalisinden akıllı bir kimsenin gelip Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir şeyler sorması
bizim de onu dinlememiz hoşumuza giderdi. Bir gün çöl ahalisinden bir adam
geldi ve dedi:
−Ey Muhammed!
Elçin bize geldi ve seni Allah’ın Rasul olarak gönderdiğini söylediğini bize
haber verdi! dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Doğru söylemiştir.”
Adam:
−Semayı kim
yarattı? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Allah.”
Adam:
−Yeri kim
yarattı? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Allah.”
Adam:
−Yeryüzündeki
bu dağları kim dikti? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Allah.”
Adam:
−Yeryüzündeki
faydalı şeyleri kim yarattı? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Allah.”
Adam:
−Semavat ve
arzı yaratan, orada dağları yükseltip faydalı şeyler meydana getiren Allah
hakkı için seni gerçekten Allah mı Rasul yaptı? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Evet.”
Adam:
−Bize gelen
elçin, her gün ve gecede üzerimize beş vakit namazın farz olduğunu söyledi!
dedi. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Doğru söylemiştir.”
Adam:
−Seni Rasul
olarak gönderen Zata yemin veriyorum, bunu sana gerçekten Allah mı emretti?
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Evet.”
Adam:
−Elçin, bizim
mallarımızdan zekâtın üzerimize farz olduğunu söyledi! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Doğru söylemiştir.”
Adam:
−Seni Rasul
olarak gönderen Zata yemin veriyorum, bunu sana gerçekten Allah mı emretti?
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Evet.”
Adam:
−Elçin, her
sene Ramazan ayında orucun üzerimize farz olduğunu söyledi! dedi.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Doğru söylemiştir.”
Adam:
−Seni Rasul
olak gönderen Zata yemin veriyorum, bunu sana gerçekten Allah mı emretti?
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Evet.”
Adam:
−Elçin,
yoluna gücü yetene Kâbe’yi hac etmenin üzerimize farz olduğunu söyledi!
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Doğru söylemiştir.”
Adam:
−Seni Rasul
olarak gönderen Zata yemin veriyorum, bunu sana gerçekten Allah mı emretti?
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Evet.”
Adam:
−Seni hak ile
gönderen Zata yemin ederim ki, bunlara bir şey eklemeyeceğim; bunlardan hiçbir
şeyi de eksiltmeyeceğim! dedi. Arkasını dönüp gidince, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Eğer doğru söylüyorsa
elbette cennete girer.”
(Nesei
2090, Müslim 12/10, İbni Ebi Şeybe İman 4, 5, Tirmizi 619, Ahmed bin Hanbel
Müsned 130109)
(5) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Herkim bu Beyti hac
eder refes ve fısk etmezse, o kimse annesinin kendisini doğurduğu gibi tertemiz
evine döner!”
Refes: Çirkin fahiş söz etmek ve
kadınla cinsi münasebette bulunmaktır.
(Buhari
1711, Müslim 1350/438, Nesei 2626, Tirmizi 811, Darimi 2/31, İbni Mace 2889,
İbni 2514, İbni Hibban 3694, Begavi 1841, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/484)
(6) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Umre, diğer umreye
kadar ikisi arasındaki işlenen günahlara kefarettir! Mebrur hac ise, onun
karşılığı ancak cennettir!”
(Buhari
1672, Müslim 1349/437, Malik 1/346, Nesei 2628, İbni Mace 2888, İbni Huzeyme
2513, İbni Hibban 3696, Abdurrezzak 8799, Beyhaki 5/261, Begavi 1843)
(7) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
Ben:
−Ya
Rasulallah! Biz kadınlar sizinle beraber savaş ve cihad edemez miyiz? dedim.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Siz kadınlar için
cihadın en iyisi ve en güzeli hac etmektir! Makbul olan hacdır!”
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle
dedi:
−Ben bu sözü
işittikten sonra hac etmeyi hiç terk etmedim! dedi.
(Buhari
1744, Beyhaki 4/326, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/79, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 5796)
(8) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Arefe günü olduğu kadar Allah’ın kendisinde ateşten çok kul azat ettiği hiçbir gün yoktur! O gün Allah Arafat’ta vakfe yapanlara yakınlaşır da sonra onlarla, meleklere karşı iftihar ederek; ‘Bunlar ne istiyor ki, buralara kadar geldiler ve burada toplandılar’ buyurur.” (Müslim 1348/436)
(9) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Medine ahalisi
Zulhuleyfeden, Şam ahalisi Cuheyfeden, Necd ahalisi Karn mevkiinden, itibaren
ihrama girer telbiye getirir.”
Diğer
rivayette Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Yemen ahalisi de
Yelemlem mevkiinden itibaren ihrama girer telbiye getirir.”
(Buhari
1452, Müslim 1182/13, Malik 1/330, 331, Ebu Davud 1737, Nesei 2651, 2654,
Tirmizi 831, İbni Mace 2914, İbni Hibban 3761, Beyhaki 5/26, Begavi 1858)
(10) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine ahalisi
için, Zulhuleyfeyi, Şam ahalisi için, Karnulmenazili, Yemen ahalisi için,
Yelemlemi mîkat yerleri olarak tayın etti. Bu yerler o memleket ahalileri ve
başka memleketten olup da hac ve umre yapmak isteyip yolları Bu mîkatlara
uğrayan kimseler için mîkattır. Bu mîkatların berisinde, Mekke tarafındaki
yerlerde bulunan kimselere de bulundukları mekânlar mîkattır. Mekke ahalisi
Mekke’de ihrama girer.”
(Buhari
1452, Müslim 1181/11, Ebu Davud 1738, Nesei 2656, 2653, Darimi 2/30, İbni Mace
2915, İbni Huzeyme 25909, İbnu’l-Carud 413, Beyhaki 5/29, Begavi 1859, Ahmed
bin Hanbel Müsned 1/238, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil
996)
(11) Ebu’z-Zubeyr şöyle dedi:
Cabir (Radiyallahu Anh)’a ihrama girme yeri
sorulmuştu. Bunun üzerine Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Medine ahalisinin ihrama girme yeri, Zulhuleyfedir. Diğer yoldan Cuhfedir. Irak ahalisinin ihrama girme yeri, Zatıırktır. Necd ahalisinin ihrama girme yeri, Karndır. Yemen ahalisinin ihrama girme yeri, Yelemlemdir.” (Müslim 1183/1)
(12) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Bir kimse:
−Ya
Rasulallah! İhrama giren kişi elbiselerden neler giyebilir? dedi.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Gömlekler, sarıklar,
şalvarlar, bornuslar ve mestler giyemez! Fakat iki terlik bulamayan kimse
mestlerini topuklarından aşağıya kadar kessin ve öyle giysin! Bir de ihramda
olduğunuz müddetçe zağferan ve versle boyanmış bir şey de giymeyiniz!”
(Buhari
1464, Müslim 1177, Malik 1/324, Ebu Davud 1824, Nesei 2669, Tirmizi 833, Darimi
2/31, İbni Mace 2929, İbnu’l-Carud 461, İbni Huzeyme 2599, İbni Hibban 3784,
Ahmed bin Hanbel Müsned 2/29, 32)
(13) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Bir kimse
ayağa kalktı ve:
−Ya
Rasulallah! Bize ihramda hangi elbiseleri giymemizi emredersin, dedi.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Gömlekler, şalvarlar, sarıklar, bornuslar giyemez! Ancak iki terlik bulamayan kimse mestlerini topuklarından aşağıya kadar kessin ve öyle giysin! Bir de ihramda olduğunuz müddetçe zağferan ve versle boyanmış bir şey de giymeyiniz! İhramlı kadın yüzüne peçe takmasın, ellerine eldiven geçirmesin!” (Buhari 1730, Ebu Davud 1825, Nesei 2672)
(14) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den işittim Arafat’ta
hutbe irad ederken şöyle buyurdu:
“İki terlik bulamayan
iki mest giysin, izar bulamayan da şalvar giysin!”
(Buhari
1740, Müslim 1178/4, Ebu Davud 1829, Nesei 2670, Tirmizi 8834, İbni Mace 2931,
İbni Hibban 3781, Tabarani Mucemu’l-Kebir 12810)
(15) Safvan bin Yâ’lâ (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Keşke ben
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’i kendisine vahy indiğinde görseydim der dururdu. Nihayet
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Ci’râne mevkiinde bulunduğu sırada, üzerinde bir kumaş
kendini gölgelendirmiş ve yanında ashabından bir grup insanlar var iken, güzel
koku sürünmüş bir kişi yanına geldi de:
−Ya Rasulallah!
Güzel koku süründükten sonra bir cübbe içinde umre için ihrama giren kimse
hakkında ne buyurursunuz? dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir müddet baktı.
Müteakiben kendisine vahy geldi. Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu Anh), Ya’lâ (Radiyallahu Anh)’a gel diye işaret etti.
Ya’lâ (Radiyallahu Anh) geldi başını
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’i örtmekte olan örtünün altına soktu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yüzü kızarmış,
hırıltılı bir ses çıkartıyordu. Bu şekilde bir saat kadar kaldı. Sonra o hal
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’den sıyrıldı ve şöyle buyurdu:
−“Biraz önce bana umreyi
soran kimse nerede?”
Soruyu soran
kimse arandı ve bulunup, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına getirildi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Üzerindeki kokuyu üç
kere yıka ve üzerindeki cübbeyi de çıkar ve haccında yaptığın amellerini
umrende de yap!”
(Buhari
5079, Müslim 1180/6, Malik 1/328, Ebu Davud 1819, Nesei 2667, Tirmizi 836,
İbnu’l-Carud 447, 449, İbni Hibban 3779, Humeydi 790, 791, Darekutni 2/231,
Beyhaki 5/56, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/222)
(16) Abdullah bin
el-Huneyn (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
“Abdullah
ibni Abbas ve Misver bin Mahreme (Radiyallahu Anhum) Mekke’ye yakın Ebvâ mevkiinde ihramlının
başını yıkama hususunda ihtilaf ettiler. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma):
−İhramlı
kimse başını yıkayabilir, dedi. Misver (Radiyallahu Anh) ise:
−Yıkayamaz!
dedi. Ravi Abdullah bin Huneyn (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki:
Bu ihtilaf
üzerine Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) beni, Ebu Eyyub el-Ensari (Radiyallahu Anh)’a gönderdi. Ben Ebu
Eyyub (Radiyallahu Anh)’ı bir kuyunun iki direği
arasında bir bezle kendini perdelemiş olarak yıkanırken buldum. Kendisine selam
verdim. Bu kimdir dedi. Ben:
−Abdullah bin
Huneyn’im. Beni Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) sana gönderdi, senden Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ihramlı iken başını
nasıl yıkıyor idi diye soruyorum dedim. Ebu Eyyub (Radiyallahu Anh) elini kendini
perdeleyen bezin üzerine koydu ve bezi indirdi. Başı bana iyice gözüktü. Sonra
kendisine su döken insana su dök dedi. O kimse de başına su döktü. Ebu
Eyyub (Radiyallahu Anh) iki elini ileri
geri götürerek başını ovdu ve:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i işte böyle yaparken
gördüm dedi.”
(Buhari
1732, Müslim 1205/91, Ebu Davud 1840, Nesei 2664, Darimi 2/30, İbni Mace 2934,
İbnu’l-Carud 441, İbni Huzeyme 2650, İbni Hibban 3948, Begavi 1983, Ahmed bin
Hanbel Müsned 5/418, 421)
(17) Nubeyh bin Vehb (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Biz, Eban
bin Osman ile beraber yola çıktık. Melel mevkiine geldiğimizde Ömer bin
Ubeydullah (Radiyallahu
Anh) gözlerinden rahatsız oldu. Revha’ya geldiğimizde ağrısı
şiddetlendi. Eban bin Osman’a haber göndererek ne yapacağını sordu. Eban da
ona:
−Gözlerine
sabirli bir sargı bağla diye haber gönderdi. Zira Osman (Radiyallahu Anh) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ihramlı iken
gözleri ağrıyan kimsenin gözlerini sabirli bezle bağladı diye kendisine tahdis
etmiştir.”
(Müslim
1204/89, Ebu Davud 1838, Nesei 2710, Tirmizi 952, İbnu’l-Carud 443, İbni
Huzeyme 2654, İbni Hibban 3954, Tayalisi 85, Humeydi 34, Ahmed bin Hanbel
Müsned 1/65)
(18) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) amcası Zübeyr bin
Abdulmuttalib’in kızı Dubâa’nın yanına girdi ve:
“Herhalde hacca gitmek
istiyorsun?”
Dubâa:
−Vallahi
kendimi hasta hissediyorum! dedi. Rasulullah ona (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Ey Dubâa? Sen hac et
hacca niyet ederken ey Allah’ım! Beni hac amellerinden alıkoyduğun yerde
ihramdan çıkacağım şeklinde şart yap.”
(Buhari
5182, Müslim 1207/104, Nesei 2767, İbnu’l-Carud 420, İbni Hibban 3773, 3774,
Tabarani Mucemu’l-Kebir 24/833, Beyhaki 5/221, Begavi 2000)
(19) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Zübeyr bin
Abdulmuttalib’in kızı Dubâa Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
−Ben ağır bir
kadınım, hac da etmek istiyorum! Bana ne emredersin dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hac niyetiyle ihrama
gir ve beni hac amellerinden alıkoyduğun yerde ihramdan çıkacağım şeklinde şart
yap.”
(Müslim
1208/106, Ebu Davud 1776, Nesei 2765, 2766, Tirmizi 1941, Darimi 2/34, 35, İbni
Mace 2938, İbnu’l-Carud 415, İbni Hibban 3775, Tabarani Mucemu’l-Kebir 12023,
Darekutni 2/34, 35, Beyhaki 5/221, 222)
(20) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hayız ve nifaslı olan
kadınlar, mikata geldikleri vakit, yıkanırlar, ihrama girerler ve Kâbe’yi tavaf
etmenin dışında hac menseklerinin hepsini yerine getirirler.”
(Ebu
Davud 1744, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/364, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha
1818)
(21) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Esma bin Umeys, Ebu Bekir’in oğlu Muhammed’i Zulhuleyfe’deki Şecere mevkiinde dünyaya getirdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir’e Esma’nın gusül abdesti almasını ve telbiye getirmesini emretti.” (Müslim 1209/109, Ebu Davud 1743, İbni Mace 1911)
(22) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Ben,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’i ihrama girerken, ihramı için, bir de ihramdan çıkışı için
Kâbe’yi tavaf etmeden önce güzel koku ile kokulandırırdım.”
(Buhari
1462, Müslim 1191/46, Ebu Davud 1745, Nesei 2683, 2684, Darimi 2/33, İbni Mace
2926, İbnu’l-Carud 414, İbni Hibban 3766, Begavi 1863, Ahmed bin Hanbel Müsned
6/39, 181, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1047)
(23) Saîd bin Cubeyr (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Abdullah
ibni Ömer (Radiyallahu
Anhuma) ihrama girdiğinde zeytinyağı ile Ya’lanırdı. Mansur (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki:
−Ben Abdullah
ibni Ömer (Radiyallahu
Anhuma)’yı ihrama girerken koku sürünmekten çekindiğini İbrahim
en-Nehaî’ye söyledim. O bana söyle dedi:
−Sen onun sözünü ne yapacaksın? Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in fiili uygulaması ona muhalif olarak sabit olmuştur. Bana el-Esved, Aişe (Radiyallahu Anha)’dan tahdis etti o, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i ihramlı iken, başının ayrım yerlerindeki kokunun parlaması hala gözümün önündedir! dedi.” (Buhari 1462, Nesei 2693, 2695)
(24) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ihramlı iken
kendisine hacamat yaptırdı.”
(Buhari
1728, Müslim 1202, Ebu Davud 1835, Nesei 2845, 2846, Tirmizi 839, Darimi 2/37,
İbni Mace 3081, İbnu’l-Carud 442, İbni Hibban 3951, Begavi 1984, Ahmed bin
Hanbel Müsned 1/221)
(25) İbni Buheyne (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ihramlı
iken Mekke yolunda Lahyu Cemel mevkiinde başının ortasına hacamat yaptırdı.”
(Buhari
5734, Müslim 1203/88, Nesei 2850, Darimi 2/37, İbni Mace 3481, İbni Hibban
3953, Beyhaki 5/65, Begavi 1985)
(26) Ka’b bin Ucre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Hudeybiye’de
bitler yüzüme saçılır halde ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına taşındım. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Ben meşakkatin sende
bu dereceye ulaştığını bilmiyordum! Sen bir koyun bulabilir misin?”
Ben:
−Hayır,
dedim. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Üç gün oruç tut yahut
her bir fakire yarım sa’ olmak üzere altı fakire yiyecek ver ve başını tıraş
et!”
Ka’b bin
Ucre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Bakara Suresi 196. ayet hususi olarak benim hakkımda geldi, fakat o umumi olarak size de şamildir.
Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا
رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضاً اَوْ بِه۪ٓ اَذًى مِنْ
رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ
اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ
وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْۜ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌۜ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي
الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟
“Haccı ve umreyi Allah için eksiksiz yerine getirin; engellenirseniz
kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, mahalline ulaşıncaya kadar
başlarınızı tıraş etmeyin. Fakat içinizden biri hasta ise veya başından bir
rahatsızlığı varsa (tıraşını olup) oruç veya sadaka yahut kurban olarak bir
fidye ödesin. Güvenlikte olduğunuzda hacdan önce umre yapan kişi, gücünün
elverdiği türden bir kurban kessin. Bulamayan ise hac sırasında üç gün,
döndükten sonra da yedi gün yani tam on gün oruç tutmalıdır. Bu, ailesi Mescid-i
Harâm civarında oturmayanlar içindir. Allah’ın buyruğuna saygılı olun ve bilin
ki Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.”
Bir Sa’: Dört Müd veya 1.120
dirhemlik bir ölçü birimidir. Yani:
(Buhari
4212, Müslim 1201/85, Tirmizi 2973, İbni Mace 3089, Tayalisi 1062, Tabarani
Mucemu’l-Kebir 19/300, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/242)
(27) Ka’b bin Ucre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye’de yanı
başımda durdu. O vakit başımdan bitler saçılıyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Başındaki haşereler
sana eza veriyor mu?”
Ben:
−Evet dedim.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“O halde başını tıraş
et!”
Ka’b bin
Ucre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Bakara Suresi 196. ayet benim hakkımda indi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:
−“Üç gün oruç tut yahut
altı fakire bir ferak sadaka ver veya kolayına gelen bir hayvanı kurban et!”
Ferak: Medine’de bilinen bir
ölçü ismidir. Üç Sa’ hububat alır. Yani:
(28) Ebu Katade (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hac görevini yapmak
için Medine’den yola çıktı. Onunla beraber sahabeler de yola çıktılar. Ravha’ya
ulaştıklarında düşmanların kendilerine saldıracaklarını Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e haber verdiler. Bunun
üzerine Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) içlerinde Ebu Katade (Radiyallahu Anh)’ın da bulunduğu
sahabelerden bir grubu gönderdi ve şöyle buyurdu:
“Sizler deniz sahili
yolunu tutunuz, nihayetinde buluşuruz!”
Onlar deniz
sahili yolunu tuttular. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den ayrıldıktan sonra Ebu Katade (Radiyallahu Anh) hariç hepsi ihrama
girdiler, yalnız o ihrama girmedi! Onlar giderlerken bir ara yaban eşeği sürüsü
gördüler. Ebu Katade (Radiyallahu
Anh) yaban eşeklerinin üzerine hücum etti ve onlardan bir dişi
eşek vurdu. Onların hepsi binitlerinden indiler ve onun etinden yediler.
Birbirlerine:
−Bizler
ihramlı olduğumuz halde av eti yiyebilir miyiz? dediler. Yaban eşeğinin etinden
arta kalanı yanlarımızda taşıdık. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldikleri vakit
dediler ki:
−Ya
Rasulallah! Biz ihrama girmiştik, Ebu Katade ise ihrama girmemiş haldeydi. Bir
sürü yaban eşeği gördük. Ebu Katade onların üzerine hücum etti ve onlardan bir
tanesini öldürdü. Bizler binitlerimizden inip onun etinden yedik. Sonra
birbirimize:
−Bizler
ihramlı olduğumuz halde av etini yiyebilir miyiz? dedik. Onun etinden arta
kalanı yanımızda taşıyıp buraya getirdik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Sizden hiç kimse Ebu
Katade’ye o yaban eşeğine hücum etmesini emir yahut işaret etti mi?”
Sahabeler:
−Hayır!
dediler. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“O halde bu av etinden
artanı yiyiniz.”
(Buhari
1719, Müslim 1196/56, Malik 1/350/76, Ebu Davud 1852, Nesei 2815, 2824, Tirmizi
847, İbni Mace 3093, İbnu’l-Carud 435, Begavi 1988)
(29) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle namazını
Zulhuleyfede kıldırdı. Sonra kurbanlık dişi devesinin getirilmesini emretti.
Deve getirilince onun hörgücünün sağ yüzeyinde çizik attı ve kanını biraz
çıkarıp üzerine nişan yaptı. Boynuna da iki nal parçasından gerdanlık taktı.
Sonra binek devesine bindi. Binek devesi kendisini Beyda mevkiine yükselttiği
zaman hacca niyet ederek telbiye getirdi.”
Telbiye: “Lebbeyk Allahumme
Lebbeyk, Lebbeyk La Şerike Leke Lebbeyk, İnne’l-Hamde Ve’n-Ni’mete Lek,
ve’l-Mulke Lâ Şerike Lek.”
(Müslim
1243/205, Ebu Davud 1752, Nesei 2781, 2790, Tirmizi 906, Darimi 2/65, 66, İbni
Mace 3097, İbni Hibban 4000, Tayalisi 2696, Tabarani Mucemu’l-Kebir 12902,
Begavi 1893, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/344)
(30) Musa bin Seleme el-Huzeli
şöyle tahdis etti:
Ben ve Sinan
bin Seleme umre yapmak niyetiyle yola çıktık. Sinan yanında kurbanlık bir deve
götürüyordu. Yolda giderken kurbanlık deve yorgun düşüp yürüyemez oldu. Deve
yürümekten kesilince Sinan bunun hükmünü bilemekten aciz kalıp ona nasıl
muamele yapacağını kestiremedi. Eğer şehre varırsam bunun hükmünü mutlaka
soracağım diye yemin etti. Bir kuşluk vakti Bathaya indiğimiz zaman, haydi
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu
Anhuma)’ya gidelim ve bu meseleyi ona anlatalım dedi. Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma)’ya kurbanlık devesinin halini anlattı. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−Tam bilene
düştün. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bir kimseyle on altı adet kurbanlık deve yolladı ve o
şahsı kurbanları hususunda emir yapıp onları Mekke’de kesmesi için gönderdi. O
Şahıs biraz gitti sonra döndü ve:
−Ya
Rasulallah! Develer yürümekten kesilip yolda kalanı olursa ne yapacağım? dedi.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Onu boğazla, sonra
devenin hediye kurbanı olduğunun alameti boynundaki gerdanlık nallarını kanına
bulaştır, sonra bu kanlı nallar ile devenin hörgücünün yanını damgala. Sen ve
kafile arkadaşlarından hiç kimse bunun etinden yemeyin!”
(Müslim
1325/377, Ebu Davud 1763, İbni Mace 3105, İbni Huzeyme 2578, İbni Hibban 4025)
(31) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurbanlık devesini
götüren bir kimse gördü ona şöyle buyurdu:
“Deveye bin!”
O şahıs:
−Bu
kurbanlıktır dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Ona bin!”
O şahıs:
−İkincisinde
veya üçüncüsünde bu kurbanlıktır deyince, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Yazıklar olsun sana, o
deveye bin!”
(Buhari
1607, Müslim 1322/371, Malik 1/377, Ebu Davud 1760, Nesei 2799, İbni Mace 3103,
İbnu’l-Carud 427, 428, İbni Hibban 4014, 4016, Tayalisi 2596, Humeydi 1003,
Begavi 1054, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/312)
(32) Ebu’z-Zubeyr (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki:
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma)’dan işittim kendisine kurbanlık deveye binmenin hükmü
sorulduğunda cevaben şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den işittim şöyle
buyurdu:
“Kendisine mecbur
kaldığın müddetçe başka bir binit bulana kadar ona maruf şekilde bin!”
(Müslim
1324/375, Ebu Davud 1761, Nesei 2801, İbni Hibban 4015, Begavi 1056, Ahmed bin
Hanbel Müsned 3/317)
NOT: DEVAMI VAR
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm
yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve
ashabının üzerine olsun.
Yardım ve başarı, izzet ve
şeref Allâh’tandır.
O her şeyin en iyisini bilendir,
Muvahhid Kullara Selâm Olsun.
Polat
Akyol.
KAYNAK :
TEVHİD DAVETİ
KUR’AN VE SAHİH SÜNNET