HAC VE UMRE YAPMAK

(DEVAMI) 1

Mukaddime: 

 

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…

 

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…

 

Bundan sonra:   

(16) İhram

(33) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yüksek sesle telbiye okuması, Zulhuleyfe’den devesi onu Beyda mevkiinde dümdüz doğrulttuğu zamandır.” (Buhari 1444)

(34) Salim babası Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’yı şöyle derken işitmiştir:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescidin yanından başka bir yerde telbiye etmedi, yani ancak Zulhuleyfe mescidinde telbiye etti.” (Buhari 1463, Müslim 1186)

(17) Telbiye Getirmek

(35) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den saçlarını zamklı bir madde ile toplayıp yapıştırmış olduğu halde ihramda yüksek sesle telbiye ederken işittim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu sözleri söylüyordu:

“Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke La Şerike Leke Lebbeyk, İnne‘l-Hamde Ve’n-Ni’mete Lek, ve’l-Mülke Lâ Şerike Lek.”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bu kelimeler üzerine ziyade yapmıyordu.

(Buhari 5936, Müslim 1184/19, Ebu Davud 1812, Nesei 2747, Tirmizi 825, Darimi 2/34, İbni Mace 2918, İbni Huzeyme 2261, İbni Hibban 3799, Darekutni 2/225, Beyhaki 5/44, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/3)

(36) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nasıl telbiye söylediğini elbette iyi bilirim. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) telbiyesinde:

“Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke La Şerike Leke Lebbeyk, İnne‘l-Hamde Ve’n-Ni’mete Lek.” (Buhari 1470)

(18) Telbiye Getirirken Sesi Yükseltmek!

(37) Hallad bin es-Saib el-Ensari babasından rivayet ederek şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Bana Cebrail Aleyhisselam geldi, ashabıma ve beraberimde bulunanlara tahlil veya telbiye ikisinden birini kastediyor getirirken seslerini yükseltmelerini kendilerine emretmemi bana emretti!” (Ebu Davud 1814, Nesei 5/162, Tirmizi 820, İbni Mace 2922, Malik 1/334, Darekutni 2/238, Begavi 1867)

(19) Hac İçin İhram Vaciptir

(38) Musa bin Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

Bir defasında temettu hacısı olarak umre niyetiyle Mekke’ye geldim. Tevriyeden üç gün önce Mekke’ye girdik. Mekke halkından bazı kimseler bana:

–Senin haccın Mekkelilerin haccına dönmektedir! dediler. Ben de Ata bin Ebi Rebah (Radiyallahu Anh)’ın yanına gittim ve kendisinden fetva istedim. Ata şöyle dedi:

−Bana Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle rivayet etti:

−Kendisi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Mekke’ye kurbanlık develer gönderdiği hac günü, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber hac etmiştir. Sahabeler o gün, İfrad hac niyetiyle ihrama girip telbiye etmişlerdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara şöyle buyurdu:

−“Haccınızı umreye çevirin! Beyti tavaf, Safa ile Merve arasını sa’y etmek ve saçlarınızı kısaltmak suretiyle ihramlarınızdan çıkınız! Sonra ihramsız olarak Mekke’de ikamet ediniz! Terviye günü olduğu vakit hacca niyetle ihrama girip telbiye getiriniz! Önceki İfrad haccınızı bu şekilde haccı temettu yapınız!”

Sahabeler:

−Ya Rasulallah! Biz ilk ihrama girişimizde hac diye isimlendirdiğimiz halde, o haccımızı nasıl temettu yaparız? dediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Sizler benim emrettiğim şeyleri yapınız! Eğer ben de kurban sevk etmemiş olsaydım, şüphesiz ki, size emrettiğim gibi yapardım! Fakat kurbanım varacağı yere ulaşıncaya yani Mina’da kesilinceye kadar ihramlıya haram olan şeylerden hiç birisi bana helal olmaz!”

Bunun üzerine sahabeler Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in emrettiği gibi yaptılar.

(Buhari 1488)

(39) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Bizler, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber İfrad hac ile telbiye ederek geldik. Aişe (Radiyallahu Anha)’da umre ile ihrama girerek geldi. Serif mevkiine geldiğimiz zaman Aişe (Radiyallahu Anha) hayız oldu. Nihayet Mekke’ye geldiğimizde Kâbe’yi tavaf ve Safa ile Merveyi de sa’y ettik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizden yanında kurbanlık bulunmayan kimselere ihramdan çıkmalarını emretti. Biz hangi şeyle helal oluyor dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“İhramlıya haram olan şeylerin hepsi size helâldir!”

Bunun üzerine biz kadınlarla münasebet yaptık, kokular süründük ve elbiselerimizi giyindik. Arafe ile aramızda dört gün kalmıştı. Sonra terviye Zilhicce ayının sekizinci günü yüksek sesle telbiye getirdik. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Aişe (Radiyallahu Anha)’nın yanına girdi ve onu ağlar halde buldu şöyle buyurdu:

−“Neyin var?”

Aişe (Radiyallahu Anha):

−Benim halim şudur ki, ben hayız oldum! İnsanlar ihramdan çıktıkları halde ben ne ihramdan çıkabildim ve ne de Beyti tavaf edebildim. Şimdi ise insanlar hacca gidiyorlar dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Şüphesiz ki, bu Allah’ın, Adem’in kızları üzerine yazmış olduğu bir şeydir. Dolayısıyla yıkan ve sonra hac niyetiyle ihrama gir!”

Aişe (Radiyallahu Anha)’da böyle yaptı ve mevkıflar da bulundu. Nihayet temizlenince Kâbe’yi tavaf ve Safa ile Merve arasında sa’y etti. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Sen hac ve umrenden birlikte çıktın!”

Aişe (Radiyallahu Anha):

−Ya Rasulallah! Ben gönlümde Beyti tavaf etmediğimi bilip dururken nasıl hac etmiş olurum? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Ey Abdurrahman! Bunu götür ve Tenimden umre yaptır!”

Bu, Minadan Muhassab mevkiine indikleri gece olmuştu.

(Müslim 1213/136)

(40) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) Yahya’nın rivayetinde şöyle dedi:

“Biz, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber İfrad hacca niyet ederek ihrama girip telbiye getirdik. Bu hadis İbnu Avn (Radiyallahu Anh)’ın rivayetinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İfrad hacca niyet ederek ihrama girip telbiye getirdi şeklindedir.”

(Müslim 1231/184)

(41) Esma (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

İhramlılar olarak yola çıktık. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kimin yanında kurbanlık varsa o, ihramlı hali üzere sabit kalsın! Kimin de yanında kurbanlık yoksa o, ihramdan çıksın!”

Benim yanımda kurbanlık yoktu, bu yüzden ben ihramdan çıktım. Kocam Zübeyr’in yanında kurbanlık vardı, bu nedenle o, ihramdan çıkamadı. Ben elbisemi giyinip çıktım ve Zübeyr’in yanına oturdum. Zübeyr bana:

−Yanımdan kalk dedi. Ben de ona:

−Üzerine atlamamdan mı korkuyorsun? dedim.

(Müslim 1236/191)

(42) Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in umre ile hacca birlikte niyet ederek:

“Lebbeyke Umreten ve Haccen.” diyerek yüksek sesle telbiye getirdiğini işittim.

(Müslim 1251/214, Ebu Davud 1795, Nesei 2728, Tirmizi 821, İbni Mace 2968, İbnu’l-Carud 430, İbni Hibban 3930, İbni Ebi Şeybe 4/542, Tayalisi 2121, Begavi 1881, 1882, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/282)

Haccı Kıran

(43) Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma), Haccac’ın ibni Zübeyr ile savaşmak için Mekke’ye geldiği yıl hac yapmak istedi. Kendisine:

−İnsanlar arasında bir harp var, biz onların seni hacdan men edeceklerinden korkuyoruz! denildi. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ

 كَث۪يراًۜ

İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.”  (Ahzâb: 33/21)

Eğer Beyti ziyaretten men edilirsem ben de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yaparım. Ben sizleri Şahid yapıyorum ki, ben umre yapmayı kendime vacip kıldım dedi. Sonra yola çıktı. Nihayet Zulhuleyfenin önündeki Beydâ mevkiine ulaştığı zaman:

−Hac ile umrenin hali engel sebebiyle ihramdan çıkışın mubahlığında farksız bir şeydir. Dolayısıyla, ben sizleri Şahid kılıyorum ki, ben umremle beraber haccı kendime vacib kıldım! dedi. Yolda Cuhfe yakınındaki Kudeyd mevkiinden satın aldığı kurbanı hediye kurbanı olarak sevk etti.

Bu tek kurban üzerine ziyade yapmadı. İhramın haram kıldığı suçlardan hiç birini işlemediği için başka kurban kesmedi. Arada ihramdan çıkmadı, ihramdan dolayı haram olan fiillerin hiç biri kendisine helal olmadı, tıraş olmadı, saçını kısaltmadı. Nahr günü olunca kurbanını kesti, tıraş oldu ve ifâda tavafını yaptı. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) nahr günü yaptığı bu ilk tavafla hac ve umre tavafını eda ettiği görüşünde bulunuyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in da böyle yaptığını söylerdi.”

(Buhari 1639, Müslim 1230/182, Nesei 2745)

Haccı Temettu

(44) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) temettu haccı hakkında sorulduğunda şöyle dedi:

Veda haccında Muhacirler, Ensar ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşleri ihrama girip telbiye getirdiler. Biz de ihrama girip telbiye getirdik. Mekke’ye geldiğimiz zaman Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Hediye kurbanını taklit edip beraberinde getirmiş olan kimseler müstesna, hac niyetiyle yaptığınız ihram ve telbiyelerinizi umreye çeviriniz!”

Bizler Beyti tavaf, Safa ile Merve arasını sa’y edip ihramdan çıktık, kadınlara geldik ve elbiselerimizi giydik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Kurbanlığını taklit eden kimselere, kurban varacağı yere ulaşıncaya yani Mina’da kesilene kadar ihramın haram kıldığı şeylerden hiç biri helal olmaz!”

Sonra bize terviye günü öğleden sonra hac için ihrama girmemizi emretti. Biz Arafat’ta vakfe, Müzdelife’de geceleme, bayram günü Mina’da cemre atma ve tıraş gibi hac ibadetlerini bitirip akabinde Mekke’ye geldiğimiz, Beyti tavaf, Safa ile Merve arasını sa’y ettiğimiz zaman, artık bizim haccımız tamam olmuş ve üzerimize kurban vacib olmuştur.

Nitekim Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا

 رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ   فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضاً اَوْ بِه۪ٓ  اَذًى مِنْ

 رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠  فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى

 الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ

 اِذَا رَجَعْتُمْۜ  تِلْكَ عَشَرَةٌ   كَامِلَةٌۜ  ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ

 الْحَرَامِۜ  وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟

Haccı ve umreyi Allah için eksiksiz yerine getirin; engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, mahalline ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Fakat içinizden biri hasta ise veya başından bir rahatsızlığı varsa (tıraşını olup) oruç veya sadaka yahut kurban olarak bir fidye ödesin. Güvenlikte olduğunuzda hacdan önce umre yapan kişi, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin. Bulamayan ise hac sırasında üç gün, döndükten sonra da yedi gün yani tam on gün oruç tutmalıdır. Bu, ailesi Mescid-i Harâm civarında oturmayanlar içindir. Allah’ın buyruğuna saygılı olun ve bilin ki Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.” (Bakara: 2/196)

Ayetteki: döndükten sonra tabiri, memleketinize döndüğünüz zaman demektir. Kurban olarak bir davar yeterlidir. Böyle yapanlar bir yılda iki büyük ibadeti, hac ile umre arasını birleştirmişlerdir. Çünkü Allah'u Teâlâ Kitabında hac ile umreyi cem etmeyi indirmiştir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bunu şeriat ve kanun yapmış ve temettu haccını Mekke halkından gayrı insanlar için meşru kılmıştır...

(Buhari 1492)

(45) Mutarrif bin Abdullah (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“İmran bin Husayn ölümü ile neticelenen hastalığında bana haber gönderip şöyle dedi:

Ben sana bazı hadisler söyleyeceğim olur ki, Allah benden sonra, bu hadislerle sana fayda verir. Eğer yaşarsam bu hadisleri kimseye anlatma! Eğer ölürsem ve sen de dilersen onları başkalarına söyle. Şüphesiz ki bana selam verilmiştir. İyi bil ki, Allah’ın Nebisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hac ile umrenin arasını cem etti. Sonra umreyi neshedici Allah’ın Kitabında ayet inmedi ve Allah’ın Nebisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bunu yasaklamadı! Bir adam kendi reyi ile dilediği şeyi söylemiştir.”

(Müslim 1226/168, Nesei 2726, Darimi 2/35, Tabarani Mucemu’l-Kebir 18/348, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/228)

(46) Said bin Müseyyeb (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Ali (Radiyallahu Anh) ile Osman (Radiyallahu Anh) Usfan mevkiinde bir araya geldiler. Osman temettu haccından veya hac zamanı umreden insanları yasaklıyordu! Bunun üzerine Ali (Radiyallahu Anh):

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yapmış olduğu işten ne istiyorsun ki, onu insanlara yasaklıyorsun? dedi. Osman (Radiyallahu Anh):

−Sen bizi bırak dedi. Ali (Radiyallahu Anh):

−Ben seni bırakmam! dedi. Ali (Radiyallahu Anh) Osman (Radiyallahu Anh)’ın bu tutumunu görünce ikisini cem edip umre ile hacca niyet ederek ihrama girdi.”

(Müslim 1223/159, Nesei 1569)

(22) Temettu Yapan Kişi Kurban Keser!

(47) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) temettu haccı hakkında sorulduğunda şöyle dedi:

Veda haccında Muhacirler, Ensar ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşleri ihrama girip telbiye getirdiler. Biz de ihrama girip telbiye getirdik. Mekke’ye geldiğimiz zaman Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Hediye kurbanını taklit edip beraberinde getirmiş olan kimseler müstesna, hac niyetiyle yaptığınız ihram ve telbiyelerinizi umreye çeviriniz!”

Bizler Beyti tavaf, Safa ile Merve arasını sa’y edip ihramdan çıktık, kadınlara geldik ve elbiselerimizi giydik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Kurbanlığını taklit eden kimselere, kurban varacağı yere ulaşıncaya yani Mina’da kesilene kadar ihramın haram kıldığı şeylerden hiç biri helal olmaz!”

Sonra bize terviye günü öğleden sonra hac için ihrama girmemizi emretti. Biz Arafat’ta vakfe, Müzdelife’de geceleme, bayram günü Mina’da cemre atma ve tıraş gibi hac ibadetlerini bitirip akabinde Mekke’ye geldiğimiz, Beyti tavaf, Safa ile Merve arasını sa’y ettiğimiz zaman, artık bizim haccımız tamam olmuş ve üzerimize kurban vacib olmuştur. 

Nitekim Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Hacca kadar umre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurbanı bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman, (toplamı) tam on gün oruç tutar. Bu ailesi Mescidi Haramda oturmayanlar içindir” (Bakara Suresi 196)

Ayetteki: “...döndüğünüz zaman...” tabiri, memleketinize döndüğünüz zaman demektir. Kurban olarak bir davar yeterlidir. Böyle yapanlar bir yılda iki büyük ibadeti, hac ile umre arasını birleştirmişlerdir. Çünkü Allahu Teâlâ Kitabında hac ile umreyi cem etmeyi indirmiştir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bunu şeriat ve kanun yapmış ve temettu haccını Mekke halkından gayrı insanlar için meşru kılmıştır...

(Buhari 1492)

(48) Ebu Cemre (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Ben, Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’ya temettu haccını sordum. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) bana temettu haccı yapmamı emretti. Ben yine kendisine hediye kurbanını sordum. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma):

−Temettu haccında, deve yahut sığır yahut davar kurban etmek veya deve ve sığır kurbanında ortak olmak vardır dedi. Ebu Cemre dedi ki:

−Bazı insanlar temettu haccını hoş görmezlerdi. Ben uyudum ve rüyamda şöyle gördüm. Bir insan:

−Temettu mebrur bir hacdır ve kabul edilmiş bir umredir diye nida ediyordu. Ben uyanınca Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’ya geldim ve rüyamı anlattım. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma):

−Allah'u Ekber temettu haccı Ebu’l-Kasım (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetidir! dedi...”

(Buhari 1605)

(23) Kudum Tavafı ve İki Rekât Namaz Kılmak

(49) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabeleriyle Mekke’ye geldi. Müşrikler kendi kendilerine:

−Muhammed size doğru geliyor. Yesrib’in vebası onları iyice zayıflatmış bir haldeler, dediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine sahabelere tavafın ilk üç şavtında koşmalarını, Yemen tarafında ki, iki köşe arasında yürümelerini emretti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i tavafın bütün şavtlarında onlara koşmayı emretmekten men eden bir şey varsa o da ancak sahabelerine şefkati idi.”

(Buhari 1540, Müslim 1266/240, Ebu Davud 1886, Nesei 2945, Tirmizi 863, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/290)

(50) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hac ve umrede tavaf ettiği zaman, önce üç tavafı koşarak, dört tavafı da yürüyerek yapardı. Sonra iki rekât tavaf namazı kılar, sonra da Safa ile Merve arasını tavaf ederdi.”

(Buhari 1548, Müslim 1262/233, Ebu Davud 1893, Nesei 2941, Darimi 2/42, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/30)

(51) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Beyti ilk tavaf ettiği zaman, ilk üç tavafta koşar, diğer dört tavafta yürürdü. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Safa ile Merve arasında tavaf ettiği zaman da vadinin ortasında yine koşardı.”

(Buhari 1603, Müslim 1261/230, Nesei 2942)

(24) Haceru’l-Esvedi İstilam Edip Öpmek

(52) Zübeyr bin Arabi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Bir kimse, Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’yı Hacerü’l-Esved’in istilam edilmesinin hükmünü sordu. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma):

−Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Hacerü’l-Esved’i istilam ettiğini ve onu öptüğünü gördüm diye cevap verdi...”

(Buhari 1545)

Safa ve Merve Arasında Sa’y Etmek

(53) Urve (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Ben Aişe’ye “Safa ile Merve Allah’ın nişanlarındandır. Kim Beyti hac eder, ya da umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur!..” Bakara Suresi 158. ayeti hakkında ne dersin? Yemin ederim ki, Safa ile Merve arasında sa’y etmemek hiç kimseye günah olmaz dedim. Aişe (Radiyallahu Anha):

−Ey kız kardeşimin oğlu! Sen çirkin bir söz söyledin! Eğer bu ayetin manası senin tevil ettiğin gibi sa’y mubah olsaydı, ayet “Safa ile Merve arasında sa’y etmemekte günah yoktur!..” şeklinde olurdu. Fakat bu ayet Ensar hakkında indirildi! Ensar Müslüman olmadan önce, kendisine ibadet ettikleri, Müşellel mevkiinde bulunan tağut Menat putu için ihrama girip telbiye ederlerdi. Ensar’dan ihrama giren kimseler kendi putları karşısında bulunan Safa ile Merve putları arasında sa’y etmeyi günah sayarlardı. Ensar Müslüman oldukları zaman müşkül saydıkları bu vaziyeti Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e sorarak şöyle dediler:

−Ya Rasulallah! Bizler Safa ile Merve arasında tavaf etmeyi günah sayardık! Bunun üzerine Allah'u Teâlâ:

“Safa ile Merve Allah’ın nişanlarındandır...” ayetini indirdi. Aişe (Radiyallahu Anha):

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Safa ile Merve arasını tavaf edip sa’y etmeyi kendi fiili ile şeriat yapmıştır. Artık bu iki tepenin arasını tavaf etmeyi terk etmek, hiç kimse için caiz değildir demiştir...”

(Buhari 1568, Müslim 1277/259, Nesei 2967, Tirmizi 2965, İbni Huzeyme 2766, İbni Hibban 3840)

(54) Asım bin Süleyman (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Ben, Enes bin Malik (Radiyallahu Anh)’a, sizler Safa ile Merve arasında sa’y etmeyi çirkin görüyor muydunuz? dedim. Enes (Radiyallahu Anh):

−Evet, zira bu sa’y etmeler, Allah'u Teâlâ:

“Safa ile Merve Allah’ın nişanlarındandır. Kim Beyti hac eder, yada umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur...” ayetini indirene kadar cahiliye alametlerinden idi dedi.”

 (Buhari 1572, Müslim 1278/264)

(26) Sa’yın Tekrarlanmaması!

(55) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabeleri Safa ile Merve arasında bir sa’ydan gayrı sa’y etmediler!”

(Müslim 1279/265, Ebu Davud 1895, Nesei 2986, İbni Mace 2972, 2973)

(27) Terviye Günü

(56) Abdulaziz bin Rufey (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Ben, Enes bin Malik (Radiyallahu Anh)’a, sordum ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den hatırladığın bir şeyi yani Zilhiccenin sekizinci günü öğle ile ikindi namazlarını nerede kıldığını bana haber verir misin? dedim. Enes (Radiyallahu Anh):

−Mina’da kıldı dedi. Ben:

–Minadan dönüş günü ikindi namazını nerede kıldı? dedim. Enes (Radiyallahu Anh):

−Ebtah’da kıldı dedi. Bundan sonra Enes (Radiyallahu Anh) bana:

–Sen de emirlerinin yaptığı gibi yap, dedi.”

Ebtah: Mekke’de bir yerin isimdir, oraya Muhassab da denir.

(Buhari 1578, Müslim 1309/336, Ebu Davud 1912, Nesei 2997, Tirmizi 964)

(57) Muhammed bin Ebi Bekir es-Sakafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Arefe sabahı Enes bin Malik (Radiyallahu Anh)’a, bu gün edilecek telbiye hakkında ne dersin? dedim. Enes (Radiyallahu Anh):

−Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabeleri ile birlikte yine böyle Minadan Arafata çıktık. Kimimiz tekbir getirir, kimimiz yüksek sesle telbiye getirirdi. Hiçbirimiz de bundan dolayı arkadaşını yanlış yaptı diye ayıplamazdı, dedi.”

(Müslim 1285/275, Buhari 1582, Nesei 3000, 3001, İbni Mace 3008)

(58) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Arefe sabahında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bulunduk. Bizden kimimiz tekbir getiriyor kimimiz de telbiye getiriyordu. Bizler ise tekbir getiriyorduk.”

(Müslim 1284/273, Ebu Davud 1816, Nesei 2998, 2999)

Arafat İle İlgili Konular

(28) Arefe Günü Oruç Tutmak!

(59) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma), Ümmü Fadl’dan rivayet ederek şöyle dedi:

“Bazı insanlar arefe günü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in oruç tuttuğu hususunda Ümmü Fadl’ın yanında ihtilaf ettiler. Bazısı; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oruçludur dedi, bazısı da oruçlu değildir! dedi. Ümmü Fadl dedi ki:

−Bunun üzerine ben, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e Arafat’ta vakfe yaparken bir bardak süt gönderdim, o da bu sütü içti.”

(Buhari 1658, Müslim 1123/110, Ebu Davud 2441, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/340)

(29) Arafat’ta Vakfe

(60) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Kureyş ile Kureyş’in dininde olan müşrikler cahiliye devrinde Müzdelife’de vakfe yaparlardı. Bunlara Ahmes ismi verilirdi. Bunlardan başka olan Arap hacıları ise Arafat’ta vakfe yaparlardı. İslam gelince Allah, Nebisine Arafat’a gitmesini, sonra orada vakfe yapmasını, bundan sonra da oradan dönmesini emretti. İşte bu, Allah’ın:

“Sonra insanların döndüğü yerden siz de dönün...” Bakara Suresi 198. ayetteki kavlidir.”

(Buhari 4214, Müslim 1219/151, Ebu Davud 1910, Nesei 3012, Tirmizi 884)

(61) Urve (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“İnsanlar cahileye devrinde Kâbe’yi çıplak olarak tavaf ederlerdi, bundan ancak Ahmesler müstesna idiler. Ahmesler ise Kureyş ile onun doğurduğu diğer kabilelerden ibaretti. Bu Ahmesler diğer insanlara Allah’ın rızası için ödünç elbiseler verip sevap ümit ederlerdi. Erkek erkeğe elbise verir, bu ödünç elbiseyi alan kişi de aldığı bu elbise ile tavaf ederdi. Kadın kadına elbise verir, o da elbiseli olarak tavaf yapardı. Ahmes fertlerinden birinin elbise vermediği kişi ise Kâbe’yi çıplak olarak tavaf ederdi. Diğer insan toplulukları, Arafat’tan ifada yaparlardı; Ahmes ise Müzdelifeden ifada yaparlardı. Hişam dedi ki:

Bana babam Urve bin Zubeyr, Aişe (Radiyallahu Anha)’dan haber verdi. Şu:

“Sonra insanların döndüğü yerden siz de dönün...” Bakara 198. ayeti bu Ahmesler hakkında inmişti. Dedi ki:

–Onlar cemden yani Müzdelife’den ifada yapıyorlardı, bu ayetle Arafat’a götürüldüler oraya gitmekle emrolundular.”

(Buhari 1588, Müslim 1219/152)

(30) Arefe Günü Hutbe ve Namaz

(62) Salim (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Abdulmelik bin Mervan, Irak valisi Haccac’a onu hac emiri yaptığında hac amellerinde Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’ya muhalefet etme diye mektup yazdı. Salim dedi ki:

−Babam Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) ben onunla beraber olduğum halde Arefe günü güneş tam ortadan meylettiği zaman Arafat’a geldi ve Haccac’ın perdeli çadırının önünde yüksek sesle bağırdı. Haccac üzerinde sarı boyalı bir maşlah olduğu halde çadırdan çıktı ve:

−Ne var ya Eba Abdurrahman! dedi. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma):

−Eğer sünnete uymak istersen şimdi hutbe vaktidir yürüyün! dedi. Haccac:

−Bu saatte mi? dedi. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma):

−Evet, dedi. Haccac:

−Beni bekleyin başımı yıkayayım sonra çıkarım, dedi. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) devesinden indi ve Haccac çıkıncaya kadar bekledi. Haccac çıktı babamla benim aramda yürüdü. Ben Haccac’a:

−Eğer sünnete uymak istersen hutbeyi kısa tut vakfeyi çabuk yap! dedim. Bunun üzerine Haccac, Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’ya bakmaya başladı. Babam Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma), Haccac’ın mütereddit bakışlarını görünce Salim doğru söylüyor, dedi.”

(Buhari 1583, Malik 1/399, Begavi 1932)

(63) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müzdelifeden geçip Arafat’a geldi. Çadırını Nemirede kurulmuş halde buldu ve oraya indi. Güneş batıya meyledince Kasvanın getirilmesini emretti. Kendisi için Kasvanın üzerine semeri kondu. Sonra Arafat vadisinin ortasına geldi. Orada insanlara bir hutbe irad ederek şunları söyledi:

“Şüphesiz ki, kanlarınız ve mallarınız, bu beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün haramlığı gibi sizlere haramdır! Dikkat ediniz! Cahiliye işlerinden olan her şey ayaklarımın altındadır, lağv edilmiştir! Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır! Kan davalarımızdan ilk kaldırdığım kan davası ise Rebîa bin el-Haris’in kan davasıdır. O Sa’d oğullarında çocuğu için sütannesi aramakta iken Huzeyl onu öldürmüştü.

Cahiliye faizi de kaldırılmıştır! Faizlerimizden ilk kaldırdığım faiz Abdulmuttalib bin Abbas’ın faizidir! O tamamıyla geçersiz kılınmıştır! Kadınlar hakkında Allah’tan korkun! Muhakkak ki, sizler onları Allah’ın emanı ile aldınız ve ferclerini Allah’ın kelimesiyle helal kıldınız! Sizin onlar üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir!

Eğer bunu yaparlarsa onları hafifçe dövün! Onların sizin üzerinizdeki hakları da maruf yönüyle yedirilmeleri ve giyindirilmeleridir! Ben size öyle bir şey bıraktım ki, eğer ona sıkı tutunursanız ondan sonra asla dalalete düşmezsiniz! O, Allah’ın Kitabıdır. Sizler benden sorulacaksınız! O vakit ne diyeceksiniz?”

Sahabeler:

−Senin tebliğ edip vazifeyi ifa ettiğine ve nasihat eylediğine kesin şehadet ederiz! dediler. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şehadet parmağını semaya doğru kaldırıp insanlara göstererek üç defa şöyle buyurdu:

−“Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!..”

(Müslim 1218/147, Ebu Davud 1905, Nesei 2711, İbnu’l-Carud 465, İbni Mace 3074, İbni Hibban 3944, Ahmed bin Hanbel Müsned 14447, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1017)

(64) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Sonra ezan okuttu, sonra kamet ettirdi ve öğle namazını kıldırdı. Sonra yine kamet ettirdi ve ikindi namazını kıldırdı. Bu iki farz arasında başka namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesine bindi vakfe yerine geldi.”

(Müslim 1218/147, Ebu Davud 1905, Nesei 2711, İbnu’l-Carud 465, 469, İbni Mace 3074, İbni Hibban 3944, Beyhaki 8827, Ahmed bin Hanbel Müsned 14447, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1017, 1120)

(65) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dişi devesi Kasvanın karnına kaya parçaları değmeye başlayıncaya kadar tepenin eteğine yanaştı. Yayalar topluluğunu önüne aldı ve kıbleye döndü. Sonra güneş batıncaya kadar vakfe yapmaya devam etti. Sarılık biraz gidip kurs kaybolunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Usâme’yi terkisine bindirdi ve yavaş yavaş hareket etti...”

(Müslim 1218/147, Ebu Davud 1905, Nesei 2711, İbnu’l-Carud 465, İbni Mace 3074, İbni Hibban 3944, Ahmed bin Hanbel Müsned 14447)

(31) Arafat’tan Dönme ve Müzdelife’de Namazları Cem Etmek

(66) Usâme (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Arafat’tan geriye hareket etti. Dağ yoluna girince inip su döktü. Ondan sonra abdest aldı, abdesti hafifti. Ben:

–Namaz kılacak mısınız? Ya Rasulallah! dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Namaz önünde ileridedir.”

Yine bineğine bindi. Müzdelifeye varınca indi ve abdest aldı. Bu kez tam ve kâmil bir abdest aldı. Sonra namaza kamet getirildi ve akşam namazını kıldırdı. Ondan sonra her kes devesini kendi durağına çökertti. Sonra yatsı namazına kamet getirildi ve yatsı namazını kıldırdı. İki namaz arasında başka bir namaz kılmadı.

(Buhari 292, Müslim 1280/276, Malik 1/400, 401, Ebu Davud 1925, Darimi 2/58, İbni Hibban 1594, Tabarani Mucemu’l-Kebir 386, Beyhaki 5/122, Begavi 1937, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/208)

(67) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müzdelife’de akşam ile yatsı namazlarını birleştirdi. Bu iki namazdan her biri bir kametle kılındı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ne bu iki namaz arasında ve ne de bunların ardından sünnet namazı kılmadı.”

(Buhari 1593, Müslim 1288/287, Ebu Davud 1926, Nesei 3028)

(32) Müzdelifeden Sabah Namazından Sonra Ayrılmak

(68) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dişi devesi Kasvanın karnına kaya barçaları değmeye başlayıncaya kadar tepenin eteğine yanaştı. Yayalar topluluğunu önüne aldı ve kıbleye döndü. Sonra güneş batıncaya kadar vakfe yapmaya devam etti. Sarılık biraz gidip kurs kaybolunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Usâme’yi terkisine bindirdi ve yavaş yavaş hareket etti. Kasvanın dizginini hayvanın başı semerin ön tarafına değecek şekilde kısmış olduğu halde sağ eliyle işaret ederek şöyle buyurdu:

−“Ey insanlar! Sekînetle sekînetle.”

Kum tepeciklerinden her birine uğradıkça oraya çıkması için Kasvanın dizginini biraz gevşetirdi. Nihayet Müzdelifeye geldi. Orada akşam ile yatsıyı bir tek ezan ve iki kametle kıldırdı. Aralarında hiçbir sünnet namaz kılmadı. Sonra Rasulullah fecir vakti oluncaya kadar yattı. Sabah belli olunca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldırdı. Sonra Kasvaya bindi. Oradan Meşaru’l-Hareme kadar geldi...

(Müslim 1218/147, Ebu Davud 1905, Nesei 2711, İbnu’l-Carud 465, İbni Mace 3074, İbni Hibban 3944, Ahmed bin Hanbel Müsned 14447)

NOT: DEVAMI VAR

Hâtîme:

 

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

 

Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır. 

O her şeyin en iyisini bilendir, 

Muvahhid Kullara  Selâm Olsun.

 

Polat Akyol.

 

KAYNAK : 

 

TEVHİD DAVETİ

 KUR’AN VE SAHİH SÜNNET

 

 


( Hac Ve Umre Yapmak (Devamı) 1 başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 12.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu