Düşlerimi çimdikle ve tarihe geçecek bir aforizmayı kaydet az sonra kayacağım zeminde manen zenginliğimi tahayyül edemezken insanlar.

Zemheride uçuşan bir rüzgârın mentollü sesiyim.

Aşkın şah damarında saklı bir faniyim ölümü şiiri belgeleyen.

Günü öğütüp de övündüğüm mü yoksa geceye erdiğimde ıskartaya çıkmış mutluluğumun da geri dönümü iken yazdığım cümleler.

Büyülü ve haşmetli varlığı bilinmezin karanlığı delen gözlerinde ilhamımın.

Bana eşlik eden tok sesi gecenin ve Ramazanın son günlerini yaşarken içimde kayıtlı bir sevinç arzı endam etmişken günler evvel insan içine çıkmanın da yanılgısı beni bana düşman eden izbe gölgeler.

Mağduriyet ve de mazlum yüreğim ve işte rüzgâr ıslıklıyor peşim sıra yapraklar eşlik ediyor yanan tabanlarıma bense huzura dair bir kaçış ya da varış planlıyorum aklımın uzun koridorlarında yaptığım yolculuk hız kesmiyor ve kesiyorum hesabını gündüzün.

Ömrün tükendiği dört duvar aslında benim cennetim.

Uğruna emek harcadığım meşguliyetlerim ve hangarı sözcüklerin elbet aklımın kütüphanesinde kayıtlı binlerce kitap on binlerce cümle.

Hayattan ve de günden randıman almanın neticelendiği tek yerse gecenin yüreğine tünediğim ve sessizliğime mal ettiklerim.

Seslerin güruhu.

Sözcüklerin fısıltısı.

Geceyi delen şimşekler oysaki gök kubbe aydınlık ve lacivert tek bulut yok iken tozu dumana katan kâbuslar hâsıl oluyor gözlerim açık gördüğüm ve geceyi gündüze tercih ettiğim.

Bazen şehir eşkıyaları uğruyor semte geceyi aforoz eden ve attıkları naralar asla şehre ve zamana yakışmıyor iyi gelmiyor da.

İma yoluyla zikredilen nice şey.

İzdihamı yüreğin mevsimse beklemede.

Uydusu olmuş insanlar karanlığın ve gece beklemede az sonra çatırdayacak karşı bahçedeki ağacın o ince dalı ve canı yanacak ağacın ve ağacın iniltisini sadece ben duyacağım tıpkı yüreğimin hıçkırığına kulak kabartan da tabiat ve evren iken.

İz düşümü ömrün ve günün.

Meylettiğim hiçlik makamı ve tokalaştığım sessizlik ve yalnızlığım ki bunu bile çok görenler var bana ve donanımlı olduğum kadar acılarımda hala reşit kılınmamış bir hüzün iklimi saklı içimde ve işte göğün şadırvanı ve göğe kamp kurmuş kuşlar martılar çığlık çığlığa gece olmuş olsa bile henüz uykuya çekilmemişler ve günün ilk ışıklarında sokağı istila ediyor martı sürüsü.

Bazen ekmekle besliyorum onları bazen grisin ile en çok sevdikleri ise şekerli bisküvi.

Tünedikleri kaldırım ve işte sürüden ayrı düşen ayağı sakat olan martı.

Bir adım atıyor derken düşüveriyor ve kanadı ayak vazifesi görüp kâh kanat açıyor bir sonraki adımına kâh çığlık atıyor kulaklarımı deşen acısını yürekten hissediyorum ve o da beni duyumsamış olmalı ki göz göze geliyoruz ve minnettar bakışları ile attıklarımı yiyor ve işte Mevla’m her yerde hâsıl oluyor: o yaralı martının acı dolu bakışına eşlik eden merhamet elbet Rabbin sunumu ve her acı başka acılarla karşılık buluyor kısaca su akıp buluyor yolunu.

Çentik attığım göğün perdesi.

Usulca konuyor bulutlar ruhuma usulca topluyorum onları ve çevreme asıyorum.

Yüzümdeki o iki damla yaş derken peyda olan bir gülümseme ve işte sırtımı sıvazlıyor yüce Rabbim ve aşkımın devasa rahmetine tanıklık ediyor sözcüklerim.

Geceye alt yazı geçtiğim ve sabahın ilk ışıklarında kuş bakışı evreni tavaf ettiğim ve de ziyaret.

Sunumu evrenin.

Sarmalı duyguların.

İnancın güzelliği ve de.

Kanatlarında noktalar saklı martının benimse kanadığım ve kardığım.

Beylik değil üstelik martı ile buluşmam ve güne onunla başlayıp belki de bir önceki geceye veda ettiğim.

Yazmanın verdiği o dinginlik ve şerit değiştiren duygularım belki de önsezimde saklı ön yargısız yaşaması insanların ve hikmeti ile günün devriâlem yapıyorum aralıksız ve olduğum yerden koca kâinatı içiyorum içerlediğim dünya halinden çıkıp da sonsuzluğun sırtına binip âlemleri geziyorum ahvalin de ne dediğine bakmadan ben sadece önüme bakıyorum her halükarda insan kalmanın da mücadelesini verirken…

 


( Kainat İle Hasbıhal... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.