Ali işleri sebebiyle Hatice’yi yalnız bıraktı. Akşam saat 17’ye kadar günlük rutin işlerini takip etti. Orhan Metin’in sahibi olduğu işyerlerini gezdi. İş yeri sorumlularıyla bizzat konuştu. Çalışanların tedirginliğini gidermeye çalıştı. Orhan Bey’in en fazla 15 gün içinde cezaevinden çıkacağını söyledi. Söylediğinden kendisi de tam emin değildi. Ama içinden bir ses Küçük Ağa’nın Tuğrul Ercan’ı sakladığı yerden çıkarıp ifadeye getireceğini söylüyordu. Tuğrul Ercan’ın sağ olduğu ispatlanamazsa Orhan Metin uzun süre cezaevinden çıkamazdı. Artık top Küçük Ağa’daydı.

            Akşam saat 17’de Karaşahin Sarrafiyenin önüne geldiğinde kararını vermişti. Evine gidip Beşir Ağa’yla pazarlık yapacak olmadı ortadan kaldıracaktı. Kaybedecek bir şeyi yoktu. Soner dükkanın önünde volta atıyordu.

-Selamün Aleyküm Soner. Hayırdır kapı önündesin?

-Bunalıyorum Ali. Her şey üst üste gelmeye başladı. Orhan ağabey içeride, Beşir dükkanlara çökmeyi gözüne almış.

-Beşir’in evini biliyor musun Soner?

-Biliyorum Ali? Niye sordun?

-Akşam bu adamın evine gitsek konuşabilir miyiz?

-Konuşmaya konuşuruz da ne konuşacağız? Adam niyetini bozmuş, açıkça savaş istiyor.

-İstiyorsa savaşırız Soner. Biraz zaman kazanmak lazım. 15 gün içinde Orhan Bey’in cezaevinden çıkacağını eğer çıkmazsa istediğini yapmasını söyleyip pazarlık yapacağım.

            Soner alnını kırıştırdı.

-Beşir’in eskiden beri Orhan ağabeye husumeti var Ali. Fırsat eline geçmişken kabul etmez.

-Kabul etmezse öldürürüm Soner.

            Soner itiraz etmedi. Ali’yi zaman zaman Orhan ağabeyine benzetiyordu. Kararlı, aşırı özgüvenli aynı zamanda maharetli.  Biraz uzaklaşıp Beşir Ağa’nın kahyasını aradı. Akşam için randevu aldı. Ali’ye doğru yaklaştı.

-Tamam Ali. Beşir Ağa’nın kahyasıyla konuştum. Akşam sekiz buçuktan sonra bekliyor. Planını anlatmayacak mısın?

-Herhangi bir planım yok Soner. Gidip konuşacağız. Abdullah Bey’in söyledikleri aklında mı? Beşir’in birilerinden Orhan Bey’in uzun süre cezaevinde kalacağına dair haber almış olmasa buraya gelmeyeceğini söyledi. Kafasına bir şüphe tohumu atarsak zaman kazanabiliriz.

-Orhan Bey’in çıkacağına emin misin?

-Hiçbir şeyden emin değilim Soner. Tuğrul öldüyse yapacak bir şey yok. Orhan Bey yatacak. Ölmediyse çıkar. Tuğrul istihbaratın elindeyse Orhan Bey’i kurtarmak için ifadeye götürürler.

-Devlet Orhan Bey’i neden korumak istesin ki Ali? Mantıksız değil mi?

-Devletin bir iş adamını koruması mantıksız Soner ama Karaşahin Holdingi korumak istemesi son derece mantıklı. Orhan Bey’in cezaevinde kalması Karaşahin Holdingin camianın kontrolüne geçmesine sebep olabilir. Bildiğim kadarıyla Karaşahin Holding devlet yanlısı bilinen bir gurup değil mi?

-Orası öyle Ali. Karaşahin ailesi devlet yanlısıdır, daha doğrusu devletin karşısında değildir.

-Herkes, devletin içinde her zaman milliyetçi-ulusalcı bir klik olduğunu düşünüyor. Gerçekten böyle bir klik varsa Abdullah Bey’i savunmasız bırakmamak için Orhan Bey’i cezaevinden çıkaracaktır. Yok Orhan Bey cezaevinden çıkamazsa savaşa hazırlanmak için zamana ihtiyacımız var. Bize emanet edilene sahip çıkmazsak sonrasında bir geleceğimiz ve onurumuz olmaz.  Bir savaş durumunda biz avantajlıyız. Canımızdan başka kaybedecek bir şeyimiz yok. Öyle değil mi?

            Soner Ali’nin sözlerini kafasında tarttı. Ali haklıydı. Orhan Bey’in mekanlarını savaşmadan teslim ederlerse asla bir gelecekleri olmazdı.

-Beşir’in evine silahla giremeyiz girsek bile oradan sağ çıkamayız Ali. Adamın evi kale gibi.

-Tabancaya ihtiyacım yok Soner. Uygun fırsat bulunursa her şey silah olabilir. Ben acıktım. Sen acıkmadın mı?

            Soner kendini dinledi. Bu gün hiçbir şey yememişti. Dükkana doğru yürüdü.

-Hiçbir şey yemedim. İçeri gel. Karnımızı doyuralım. Öleceksek te aç ölmeyelim.

 

            Soner’in kullandığı arabayla Beşir Ağa’nın malikanesinin önüne geldiklerinde 20,45 ti. Beşir Ağa’nın evi gerçekten kale gibiydi. Dönümlerce arazinin çevresi en az iki metrelik duvarla çevriliydi. Duvarın arkasından gelen seslere bakılırsa vahşi köpekler geziyordu. Girişte biri klübe de iki koruma bekliyordu. Koruma arabanın altını dedektörle kontrol ettikten sonra kapı açıldı. Parke döşeli yoldan malikaneye ilerlerken Ali:

-Beni takip et Soner dedi. Beşir teklifimi kabul etmez se odada yanımızdaki adama saldır, Beşir’i ben hallederim.

            Malikane girişinde silahlarını teslim ettiler.  Korumanın biri elini Ali’nin ceketindeki ay yıldızlı rozete uzatmıştı ki Ali’nin sesiyle elini geri çekti.

-Rozete dokunursan parmaklarını kırarım.

            Kapıya gelen kahyayla içeri girdiler. Beşir Ağa altın piyasasının bir numarası olduğunu evine gelen herkesin gözüne sokmak istiyordu. Malikanenin bahçe giriş kapısı altın sarısıydı, giriş ve malikane arasındaki ince şeritler halinde altın sarısıydı. Yol kenarındaki aydınlatma aparatları altın sarısıydı. Malikanenin çelik kapası altın sarısıydı.

Malikanenin içi de dışarıdan farksızdı. Görünen kapılar, merdiven trabzanları altın sarısı rengindeydi. Kahyanın peşinden ikinci kattaki Beşir Ağa’nın çalışma odasına girdiler. Bu odadaki bütün eşyalar da altın sarısıydı. Beşir Ağa devasa masanın arkasında üzerinde ipek robdöşambrı elinde viski bardağı onları bekliyordu. Ali Beşir Ağa’nın sandalye de oturma pozisyonunu görünce ve robdöşambrın altındaki şişkinliği fark edince birden rahatladığını hissetti. Beşir Ağa ya ciddi bel ağrıları çekiyordu veya bel fıtığı vardı. Bu hareket kabiliyetinin kısıtlı olması demekti. Sol ayağını bağdaş yapmıştı. Beşir Ağa’dan ses çıkmayınca ayakta beklediler. Kahya arkalarındaydı.

Beşir Ağa bardaktaki viskiden bir yudum içti. Homurdandı.

-Sabah yaptığınız terbiyesizlik için özür dilemeye mi geldiniz?

            Ali eski vurdumduymaz sakinliğinde cevapladı soruyu;

-Sabah terbiyesizlik yapmadık Beşir Ağa. Yapmamız gerekeni yaptık.

-Sen ne saçmalıyorsun delikanlı? Orhan’a yol veren benim.

-Doğrudur Beşir Ağa. Dükkanları sana teslim etseydik 15 gün sonra Orhan Bey’e hesap veremezdik. Orhan Bey’in emanetine sahip çıktık. Sizi bilmem ama biz savaş istemiyoruz.

            Beşir Ağa’nın gözleri kısıldı. Sesi sert çıktı.

-Sen kimsin ki beni tehdit ediyorsun?

-Kimseyi tehdit etmiyorum Beşir Ağa. Burada ölmezsek 15 gün sonra Orhan Bey bizi öldürecek. Mücadele etmeden canımı vermem. Anlaşalım. 15 gün müsaade et. Orhan Bey cezaevinden çıkmazsa istediğini yap.

            Beşir Ağa birkaç saniye düşündü. Arkalarında bekleyen Kahya’ya seslendi.

-Kahya bize kahve getir. Oturun.

            Kahya konuşmadan dışarı çıkınca Soner ve Ali masanın önündeki misafir koltuklarına oturdular. Beşir Ağa’nın bakışları Ali’nin üstündeydi.

-Buraya beni öldürmeye geldiğinize göre cesaretinizi takdir ettim ama Orhan’ın cezaevinden çıkacağına emin olmana şaşırdım.

-Orhan Bey en geç 15 gün içinde çıkacak Beşir Ağa. Çıkmazsa elini öper dükkanları teslim ederiz.

            Beşir Ağa bardaktaki viskiyi bir dikişte içti.

-Öz güveni yüksek insanları severim delikanlı. Bilmen gereken aşırı öz güven insanı canından eder. Evimden çıkmadan sizi öldürtürüm.

-Gücünüzün farkındayım Beşir Ağa. Maksadımız seni tehdit etmek veya terbiyesizlik yapmak değil, sadece müsaade istemeye geldik.

            Ali son derece kararlı konuşuyordu. Kâhya’nın getirdiği kahveleri içene kadar konuşmadılar.

-Pekala delikanlı size 15 gün müsaade ediyorum. 15 gün sonra gelir dükkanları teslim alırım. Orhan uzun süre cezaevinde kalacak. Boşuna ümitlenmeyin. Beni yalnız bırakın. Kahya!

            Konuşmanın sona erdiğini anlayan Ali ve Soner Kahya’nın açtığı kapıdan çıktılar. Silahlarını korumalardan alıp arabaya bindiler. Soner arabayı çalıştırırken derin bir nefes aldı.

-Ohh be dünya varmış. Beşir Ağa bir an ölüm emrimizi verecek sandım. Son anda çark etti.

-Çark etmedi Soner. Abdullah Bey’in dediği gibi adam sağlam yerden haber aldığı belli. Orhan Bey 15 gün sonra çıkacak diye kesin konuşunca kafasına bir şüphe girdi. Beşir hesabını Orhan Bey’in uzun süre cezaevinde kalması üzerine yapmış. Hayır dese savaş çıkacağını biliyor. Bizi boş ver. Orhan Bey’le savaşmayı göze alamadığı için büyüklük yapmış gibi müsaade etti. Yarın Orhan Bey’e haber gönder. Durumu kendisine ilet. Nasıl derse öyle hazırlık yapalım.

-Sabah Süleyman Bey’le konuşurum ben.

            Ali torpido gözünden çıkardığı paketten iki sigara yaktı. Birini Soner’e uzattı.

-Bildiğin bir çorbacı varsa çorba içelim Soner, ben acıktım.

-Bende onu söyleyecektim Ali, lafı ağzımdan aldın. Stres adamın karnını acıktırıyor. Bir şey soracağım Ali. Peki Beşir hayır deseydi.      

-Öldürecektim Soner, tahminime göre çok kolay olacaktı.

            Soner şaşkınlıkla Ali’ye baktı.

-Sen gerçekten delisin Ali? Bunu nasıl yapmayı planladın?

-Beşir Ağa korse kullanıyor Soner. Sandalyede oturma pozisyonuna bakılırsa ya ciddi bel ağrısı çekiyor veya bel fıtığı var. Her iki halde de ağrı kesici ve kas gevşetici kullanıyordur. Yani hareket kabiliyeti biraz kısıtlı. Sandalyeden sıçrayıp boğazını kesmem zor olmazdı buna gerek kalmadığı iyi oldu.

            Ali ceketinin yakasını çevirdi. Rozeti gösterdi. Gözünü kırptı.

-Gerçekten delisin sen!

 

( Bereli 70 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 31.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu