Ali Abdullah, Süleyman Yasin, Orhan Metin, Hızma Karaşahin, Soner Çakal ve Ali Yıldırım 20 dakika sonra Çaylı Holding idare katındaki toplantı salonundaki toplantı masasında yeniden buluştular. Hatice Çaylı toplantı odasına çay setini, masaya da çay servisi ve pasta tabaklarını hazırlatmış, kendi odasına geçmişti. Orhan Metin ağabeyinin huyunu biliyordu ama teyid etmek istedi.
-Bu ortaklık fikri dünden bu güne karar verdiğin
bir şey değil öyle değil mi ağabey?
-Haklısın Orhan beni en iyi sen tanırsın. İş
konusunda uzun süre düşünmeden karar vermem. Biraz önce dediğim gibi sen
cezaevindeyken ortaklık dedikodusu çıkınca bir an düşündüm. Caner Çaylı, Ali ve
camiayı bir arada düşününce böyle bir ortaklık kafama yattı. İş dünyasını benim
kadar biliyorsun. Kör Haydar Ağa yıllar önce babama ardından bize destek
olmasaydı bu gün bu durumda olamazdık. İlhan, Nuri, Helin ve Hızma tam farkında
olmalar da senin varlığın bizi bu günlere getirdi. Demek ki sıra bize geldi.
Elbette ki niyetim Çaylı Holdinge çökmek falan değil. 15 gündür el altından
araştırma yapıyorum. Çaylı Holdingin karlılığı çok iyi, gelen bilgilere göre
önümüzdeki sezon tüm rezervasyonları satılmış. Bana göre ortak olmak için iyi
bir partner. Yeni yılda İlhan, Nuri ve Hızma vakıf konusundaki tavırlarını
değiştirmezlerse hisselerimi satıp Çaylı Holdinge ortak olacağım. Veya kişisel
hesabımdan hisse satın alacağım. Umduğum gibi olursa bundan her iki tarafta
kazançlı çıkacak. Sen cezaevinde bir karar verdiğinden bahsettin. Ne kararı?
Orhan
Metin lafı uzatmadı.
-İşi bırakmaya karar verdim ağabey.
İstanbul’dan ayrılacağım.
İstisnasız
masadaki herkes duyduklarıyla şaşkınlığa düştü. Masadakilerin şaşkınlığı Orhan
Metin’i gülümsetti.
-Kararımı açıklamadan önce Ali sana bir sorum
olacak?
-Buyurun Orhan Bey.
-Hedefin ve amacın konusunda beni ikna etmeni
istiyorum.
-Anlamadım Orhan Bey.
-Tanıştığımız günden itibaren senin hakkında
kafam da oluşan şüpheler sen açıklayana kadar baki kalacak. Bu bir. Ne demek
istediğimi gayet güzel anladın ama ben yine de açıklayayım. Seninle üç aydır
tanışıyor ve çalışıyoruz. Çalışmandan memnun muyum? Kendi adıma gayet memnunum.
Soner’in benim için hayatını tehlikeye atmasını anlarım. Nereden bakarsan bak
yirmi yıllık bir hukukumuz var. Beni tanır ve sever. Soner hala gelenekmiş
raconmuş gibi safsataların peşinde gezer. Sen olmasaydın Beşir Soner’e elini
öptürür, dükkanlarıma çökerdi. Sana gelirsem sevecek kadar beni tanımayan biri
olarak hayatını neden tehlikeye attın? Ben cezaevine girince Beşir’in
dükkanlarıma çökmesine izin vermediğin gibi öldürmek için Beşir’in evine
gitmişsin. Bu para kazanmak için çalışan biri adına göze alınamayacak kadar
büyük bir risk değil mi?
Ali
her zaman ki vurdumduymaz sakinliğiyle soruyu cevapladı.
-Her insan geleceği için kendini riske atar
Orhan Bey. Dükkanlarınızı sessiz sedasız teslim etseydik bu gün karşınızda
olmazdık öyle değil mi?
Orhan
Metin güldü.
-Bu konuda haklısın Ali. Dükkanlarımı mücadele
etmeden Beşir’e teslim etseydiniz bu gün karşımda olmazdınız. Neyse, kafamdaki
tilkiler durdukları yerde dursunlar peşlerinden gitmeye gerek yok. Cezaevinde
bazı kararlar verdiğimi söylemiştim. Kör Haydar Ağa’yla istişare etme fırsatı
bulduk. Gazino da ki ortaklığımı sonlandırmaya karar verdim. Gece hayatından
tamamen uzaklaşacağım. Cezaevindeyken yaptıklarına karşılı olarak Soner ve
Ali’ye 400 bin dolar ikramiye vermeye…
-Benim hakkımı Soner’e verin Orhan Bey.
-Sözümü kesme Ali. İstemiyorsan kendin
verirsin. Bundan sonra birlikte bolca vakit geçireceksiniz zaten.
Dükkanlarımdan birini Soner’e veriyorum. Bu güne kadar benim için yaptıklarına
karşılık olarak.
-Ağabey!
-Sözümün kesilmesinden nefret ettiğimi
bilmiyor musun Soner? Sus ve dinle. Kıbrıs’ta bir arkadaşım var. Onun oteline
ortak olacağım. Birkaç gün içinde tatil bahanesiyle İstanbul’dan ayrılıp
Kıbrıs’a gideceğim. Ben yokken Soner villamı kullanacak, çakallar benim işi
bıraktığımı düşünürlerse yeniden daha kuvvetli çökmeye gelirler. Yokluğumda
işleri Fevzi, Soner ve Ali idare edecekler. Her türlü hukuki mesele de Süleyman
mali konular da Hızma tam yetkili vekilimdir. Kararım böyle. Madem sektör
değiştirmeye karar verdik, Hızma Çaylı holding bünyesindeki otellere şube açmak
istiyorum. Konuş anlaş. Müdür Fevzi’yi dükkanlardan birine ortak yapacağım. Yılbaşından
sonra resmi işleri halletmek için bir ara uğrarım. Şimdilik kararlarım sözlü.
Daha sonra resmiyete dökeriz. Aklımdayken Hızma vakıf payımı iki katına
çıkardım. Gerekirse özel hesaptan aktarırsın.
-Tamam ağabey ben hallederim.
-Çocuklarını unutma Orhan.
-Onlar benimle bir arada olmak istemiyorlar ki
ağabey. Ne yapabilirim ki?
-Mesela Çaylı otelden iki süit daire alarak
jest yapabilirsin Orhan. Geç kalmış özür gibi.
-Bu dediğin olur ağabey. Hızma Hatice Çaylı’ya
iki daire almak istediğimi söyler halledersin.
-Tamam ağabey.
Konuşulacak
konular bittiği için kalktılar.
17 Aralık 2013 Salı
Ali bir hafta önce
kendisine ayrılan süit odaya taşınmıştı. Saat 8 de kahvaltı salonuna indi. Hatice
kahvaltı salonundaydı. Gülümseyerek masaya oturdu.
-İşe erken gelmeye başladın?
-Babam annemin ilaçlarıyla ilgilenmemi
istediği için bir süre geç geldim. Normalde her zaman sekizde odamda olurum. Ev
bildiğin gibi değil Ali. Annemle artık konuşmuyoruz. Gerginlik had safhada.
Evde durmak istemiyorum. Gereğinden çok sıkıntım var zaten bir de annemle
uğraşmak istemiyorum.
Ali
neredeyse cam inceliğindeki porselen fincandaki çaydan bir yudum içti.
-Bir şey sormak istiyorum Hatice. 10 gün
önceki toplantıdan sonra konuşamadık. Karaşahinlerle ortaklık konusunda
gerçekten kafan rahat mı? Değilse…
-Zaman geçtikçe rahatlıyorum Ali. İlk başta
ciddi şüphe ve ön yargılarım vardı. Doğrusunu söylemem gerekirse senden bile
şüphelendim. Bir takım mecburiyetlere dayanan bu tür ortaklıklar genellikle taraflardan
birinin tasfiyesiyle sonuçlanıyor. Hatta bazı iş adamlarının bazı şirketleri
ele geçirmek için suni krizler çıkartarak küçük balıkları yuttuklarını
biliyorum. Hızma ile uzun bir toplantı yaptık, hazırladığımız protokole
Abdullah ve Orhan Bey onay vermişler. Karaşahinlerin şirkete el koyma
düşüncelerinin olmadığını düşünüyorum. Hızma holding yönetimini ele geçirme
niyetlerinin olmadığını açıkça söyledi. Abdullah Bey ortaklığı vakıf üzerinden
yapacakmış. İstişare yapacağız ama yönetime karışmayacaklar. Orhan Bey’in
işlerini tasfiye edeceği doğru mu Ali?
-İşlerini tasfiye etmek isteyen biri sence
otellerinizde dükkan açmak ister mi Hatice?
-Ben istemem. Orhan Bey’in Kıbrıs’a
yerleşeceği söyleniyor.
-Yerleşip yerleşmeyeceğini bilmiyorum Hatice,
tahminime göre artık yılın tamamını İstanbul’da geçirmeyi düşünmüyor galiba. İş
ve tatili birlikte yürütmeyi düşünüyor olabilir. Eşi ve çocuğunu tehlikeden
uzak tutmak istiyor. Ortaklık görüşmeleri beklentilerini karşıladı mı peki?
-Son on gün beklentilerimin üstünde geçti Ali.
On gün önce hisselerini nakit olarak devretmek isteyenler biraz kaba olacak ama
resmen morardılar. Suit dairelerini devretmek isteyenler vardı. Orhan Bey’in
geri aldığımız iki daireyi peşin parayla alması, Abdullah Bey’in üç daire istemesi
iyi biliyorum bazılarını vaz geçirdiği gibi bizi de nakit olarak rahatlattı.
Hızma satmak isteyen olursa bir daire alabileceğini söyledi. Camiadan
uzaklaştıkça cazip ortaklık teklifleri geleceğini düşünmeye başladım.
-Benim teklifi yapma amacımın iki sebebi vardı
Hatice. Birincisi bugüne kadar camiayla öyle bir bağ kurmuşsunuz ki onların
desteği olmadan olmaz diye düşünmeye başlamışsınız. Farklı birileriyle ortaklık
görüşmesi bu düşünceyi kıracak. İkincisi piyasada itibarı yüksek insanlarla
ortak olmak baban geri dönene kadar holdingi çok rahatlatacağı gibi çözüm
üretmek için sana gerekli zamanı sağlayacak.
Hatice
fincandaki son yudum çayı içip ayağa kalktı.
-Ben odama çıkıyorum Ali. Yemekte görüşürüz.
-Görüşürüz Hatice, kolay gelsin.
-Hatice uzaklaşırken Ali garsona çay
getirmesini işaret etti. İç cebinden çıkardığı yatıştırıcıyı ağzına attı. Bir
yudum su içti. Öfke nöbeti yaşamamak ve uyuyabilmek için yatıştırıcı
kullanıyordu. Buna rağmen üç saatten fazla uyuyamıyordu. Üç aydır kafasından
çıkmayan intihar etme veya kendini öldürtme fikrini kontrol etmekte
zorlanıyordu. İntihar etmek aciz ve çaresizlerin işiydi. Kendisini öldürtmeyi
de becerememişti bir türlü. Burak, Suphi, Bedrettin, Diyarbakır’dakiler, Caner
Çaylı ve ona saldıranlar. Beşir. Hiç biri becerememişti. Gözünü karartıp
girdiği her olaya öldürülürüm diye giriyordu ama bir türlü olmuyordu.
Garson masaya çay
fincanını bırakınca kafasını biraz toparlayıp farklı şeyler düşünmeye çalıştı.
Ali Küçük Ağa’nın yaşadığına artık emindi. Küçük Ağa sadece kendisiyle
haberleşmek için kullandığı e posta adresinden ekinde liste olan bir mesaj göndermişti.
Büyük ihtimalle Caner Çaylı’nın verdiği isimlerden oluşan liste araştır notuyla
gönderilmişti. Ali bunu camia-devlet savaşının başladığının işareti olarak algıladı.
Küçük Ağa’nın camianın parasına el koyduğu 15 Kasımda camia en büyük finans
kaynağı olan dershanelerin kapatılmaması için medya yoluyla harekete geçmiş,
Başbakan dershanelerin kapatılma kararını meclise getireceğini söyleyerek rest
çekmişti. Bu gelişmelerin ardından gelen liste sadece kendisine gelmiş
olamazdı.
Ali askerlik hayatı
boyunca tüm ilgisini işine vermiş dolaylı olarak bile olsa başka şeylerle
ilgilenmemiş, merakını kontrol altında tutmayı başarmıştı. Alışkanlıklarını
değiştirmek niyetinde değildi. Hulki’nin araştırma yapmaya başlamasıyla kafası
karışmıştı. Helin’in durumunu anlamakta zorlanıyordu. Alber Dikici, Selenay
Baybora ve Konsolos Muaviniyle ilişkisi çok kafa karıştırıcıydı. İngilizler kendileri
için çalışan Helin’i neden infaz etmek istemiş olabilirdi? Helin basit bir
işbirlikçi olamazdı. Hiçbir istihbarat eğitimli bir elemanından kolay kolay vaz
geçmezdi. Geriye bir seçenek kalıyordu. Burhan ve İdris ağayı ortadan
kaldırarak diğer ağalara gözdağı verirken, Karaşahinlere isteseydik kardeşinizi
öldürürdük aklınızı başınıza alın mesajı vermek ve Karaşahinlerin arkasındaki
koruyucuyu yani Küçük Ağa’yı deşifre etmek. Tam İngiliz işi. Bir taşla üç kuş
vurmak.