Ali çayının içip kalkmaya
niyetlenirken telefonu titremeye başladı. Helin arıyordu. Şaşırdı.
-Buyurun Helin Hanım.
Helin’in sesi neşeli
geliyordu.
-Müsait misin Ali?
-Her zaman Helin Hanım. Buyurun nasıl yardımcı
olabilirim?
-Teşekkür ederim Ali. Yardıma ihtiyacım yok.
İşin yoksa akşam sana yemek ısmarlamak istiyorum.
Ali
cevap veremedi. Helin kendisini yemeğe çağırıyor. Allah Allah!
-Alo Ali orada mısın?
-Buradayım Helin Hanım. Bir an teklifinizi
algılayamadım. Kusura bakmayın. Güvenlikle ilgiliyse hemen gelebilirim.
-Hayır Ali. Güvenlikle ilgili değil. Seninle
konuşmam lazım. Özel.
-Tamam konuşalım. Nereye gelmemi istersiniz?
-Ben sana konum atarım. Görüşürüz.
-Görüşürüz.
Telefonu
kapatan Ali’nin morali bozuldu. Helin kendisiyle ne konuşmak isteyebilirdi?
Üstelik özel demişti. Gerçek kimliğini öğrenmiş olması mümkün değildi. Küçük
Ağa özlük dosyasını ortadan kaldırdığını kesin bir dille söylediğine göre
geriye sadece Alber Dikici kalıyordu. Helin Alber Dikici’yi öldürdüğünü
öğrenmiş olabilir miydi? Olabilirdi. Konsolos Muaviniyle ve Selenay Baybora’yla
buluştuğunu biliyordu. İngiliz istihbaratı devreye girdiyse istemediği bilgiler
ortaya çıkmış olabilirdi.
Ali
istek dışı gülümsedi. İçinde bir mutluluk hissetti. Garsona çay getirmesini
işaret etti. Helin beni deşifre ettiyse öldürmek için çağırmıştır. Bu güzel,
diye mırıldandı. İki yıldır psikolojisinin git gide bozulduğunun farkındaydı.
İstanbul’a geldiğinden bu yana iki bazen üç yatıştırıcı kullanıyordu.
Yatıştırıcı kullanmadan uyuyamaz hale gelmişti. Öldürmesi gereken insanları
korumak sinirlerini iyice yıpratmıştı. Kontrolünü kaybetmekten korkuyordu.
Hayatta en sevdiği üniformasını çıkartmak zorunda kalmak, intikam duygusuyla
bir tetikçiye dönüşmek, gözünü kırpmadan öldüreceği insanları, Karaşahin ve
Çaylı ailesini korumak. Bazı geceler panik atak geçiriyor, içinde yükselen
öfkeye hakim olmak için bulunduğu ortamdan uzaklaşıyordu. Çırpındıkça battığını
hissediyordu.
Doktora
gitse hiçbir şey anlatamazdı. Aklına sık sık intihar etme fikri geliyor sonra
vaz geçiyordu. İntihar etmek acizlerin, çaresizlerin başvuracağı son şeydi. Son
üç aydır takıntı halinde aklına gelen tek düşünce kendini öldürtmekti. Kendisini
öldürtebilirse çifte kazanç sağlamış olacaktı. Hem sorumluluklarından kaçmamış
hem de sıkıntılarından kurtulmuş olacaktı. Bu akşam tam fırsatıydı.
İstek
dışı gülümsemesini bozmadan rutin işlerini yaptı. Karaşahin ve Çaylı Holding
işyerlerini gezip güvenlikçileri kontrol etti. Karnını doyurdu. Silahını
arabanın torpido gözüne koydu. Akşam ihtiyacı olmayacaktı her nasılsa. Çaylı
oteldeki süit dairede banyo yaptı. Yatağa uzanıp yatıştırıcı içmeden uyudu.
Saat iki gibi Helin’in adresini gönderdiği lüks lokantanın otoparkına park
ettiğinde saat 18,00 olmuştu.
Rezervasyon
yapılan masada fazla beklemedi. Helin her zamanki şuhluğuyla masaya gelip
oturdu. Üzerinde şık bir gece elbisesi vardı. Yemek öncesi Helin kırmızı şarap
sipariş ederken Ali su istedi. Aval aval yüzüne bakan garsona siparişini tekrar
etti.
-Su istiyorum. Sadece su.
Helin
kıkırdadı.
-Garson ilk defa su sipariş eden biriyle
karşılaşıyor galiba Ali.
Ali
kibarlık adına gülümsedi. Şarap ve suyu getiren garson yeteri kadar uzaklaşınca
Helin bakışlarını Ali’ye dikti.
-Ağabeylerimle aranız son derece iyi galiba
Ali. Sizi kıskanmalı mıyım?
-İnsanlar çalışanlarını kıskanmazlar Helin.
İşimi iyi yapmaya çalıştığım için güven sağlamış olabilirim. O kadar.
-Sorumun cevabı bu değil Ali. Aradığım aile
sıcaklığını buldum demen gerekmiyor muydu?
-Bir aile sıcaklığına ihtiyaç hissetmedim
Helin. Ailem dediğim insanlar öldürüldü. Dediğim gibi sadece işimi yapıyorum.
-Orhan Metin bir çalışanına şirketlerini
emanet edecek kadar güvenir mi sence?
-Orhan Bey’in neden böyle bir şey yaptığını
bilmiyorum, bu yüzden bir şey söyleyemem. Bir bildiği vardır diyebilirim.
-Benim var Ali. Orhan Metin kendi servetini
korumak için hayatını tehlikeye atacak birilerini arıyordu. Seni ve Soner’i
buldu. Bu kadar.
-Doğrudur Helin. Benim işim bu. Gerektiğinde
hayatımı tehlikeye atmak.
Helin
sürahi gibi kadehten bir yudum şarap içti.
-Korumak için mi Hatice’nin yanındasın?
Konuşma
Ali’nin beklediği yola girmişti.
-Hem evet hem hayır Helin. Babası öldürmek
için işe aldı. Korumak zorundayım çünkü Hatice benim nişanlım.
Helin
şuh bur kahkaha attı. Lokantadakiler kısa süreliğine başlarını çevirip baktılar
sonra önlerine döndüler.
-Yapma Ali! Ülkenin en itibarlı ve güçlü
holdinglerinden birinin veliahtıyla gerçekten duygusal sebeplerle
nişanlandığıma inanmamı bekleme benden.
-Aklına geleni tahmin edebiliyorum Helin.
Servet avcısı değilim. Caner Çaylı’nın ateşe sokacak bir maşaya ihtiyacı vardı.
Nişan başlangıçta bir oyunun parçasıydı. Artık öyle değil. Her insan gelecek
planlarını mantığıyla yapar. Öyle değil mi?
Garsonlar
küçük kaselerde çorba servisini yaparken konuşmadılar. Helin küçük kaşıkla
çorbasından bir yudum içti.
-Senden bir konuda özür dilemeliyim sanırım
Ali. İlk işe başladığında sıradan biri gibi başladın.
Ali
Helin’in söylemek istediğini anlamıştı.
-Anlıyorum Helin. Aramızda bir şeyler olma
ihtimali yok. Haklısın. Sen ve ben biz olamayız. Romantik ve ya duygusal
değilim. Aklın yolu birdir. Sıradan bir güvenlikçiden Genel müdürlüğe yükselmem
fikrini mi değiştirdi?
-Doğrusunu söylemem gerekirse evet Ali. Her
türlü ilişki planımda sosyal statümü düşünmek zorundayım. Seninle ilgili merak
ettiğim iki şey var. Birincisi ağabeylerimle olan yakınlığın ikincisi Hatice
Çaylı’da ne bulduğun.
Garsonlar
ana yemek servisine başladıkları için yeniden sustular.
-Ağabeylerinle yakınlığım tamamen işimle
alakalı Helin. Obsesifim. Koruduğum kişilere bir zarar gelmemesi için akıl ve
mantık dışı hareketlerim olur. Bu yüzden kendimi yıpratacak kadar titizim.
Ağabeylerinin bana güvenmelerinin sebebi bu. En önemli sebebi biliyorsun. Senin
otorite karşıtlığın.
Helin
cevap vermedi. Ali haklıydı. Vakit kazanmak için bir yudum şarap içti.
-Hiç bu açıdan bakmamıştım. Beni tanımadığın
için kendi adına haklı sayılabilirsin. Eğitim için Londra’ya gittiğimde 14
yaşındaydım. Ergenlik ve genç kızlık çağım Londra’da geçti. Bu ülkede yanlış
anlaşılan otorite karşıtlığı Batı’da normal karşılanır. Hatta aileler
çocuklarını özgürlüklerine sahip çıkmaları için teşvik ederler.
-Yetiştiğin batı kültüründe başka birinin
nişanlısını ayartmak özgürlük mü sayılıyor?
-Batı kültürü haz kültürüdür Ali. Herkes
canının istediği gibi yaşar. Herkes elindekine sahip çıkmalı öyle değil mi?
-Ben başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde
özgürlüklerin bitmesi taraftarıyım. O zaman bende bir soru sorayım. İlgini
çekecek ne gibi bir özelliğim olduğunu merak etti şu anda.
Helin
dolgun dudaklarını yaladı.
-Gizem. Ali gizem. Gizemli erkek her kadın
için çekicidir. Bilerek mi yapıyorsun bilmiyorum ama sende ki gizem beni
çekiyor.
-Bende gizem falan yok Helin. Sadece
etrafımdaki insanların güvenliği için sırlarım var. Herkes gibi. Karaşahin
ailesi özgürlüklerin sınırsız yaşanacağı bir aile değil öyle değil mi?
-Bu Batı kültürüne tam olarak uyum
sağlayamadığımı gösteren bir durum Ali. Jetlag diyebilirim. Ne olduğunu
biliyorsun değil mi?
-Bilmiyorum Helin nedir?
-Uzun mesafe uçak yolculuğu yapanlarda
görülür. Vücut gidilen ülkeye uyum sağlamakta zorlanır. Kültürel olarak aynı
durumdayım. Yaklaşık üç yıl oldu ama hala tam olarak uyum sağladığımı
zannetmiyorum.
Ali
içinde kabaran öldürme isteğini bastırmaya çalıştı. Karşısında oturan sarışın
seksi kadını öldürmek istiyordu. Başına gelenlerin sorumlusu değildi belki ama
sorumlunun, Alber Dikici’nin sevgilisiydi. Konsorsiyum pazarlığını yapmış büyük
ihtimalle de kimlere zarar vereceğini düşünmemişti bile. Bardağa doldurduğu
suyu bir dikişte içti. Sesi buz gibiydi.
-Hiçbir kadın sırf özgürüm diye bir katille
hele de sevgilisinin katiliyle birlikte olamaz Helin. Sen olur musun?
Helin
duyduklarını ilk önce algılayamadı. Duymayı beklediği cümleler değildi.
-Ne demek istediğini anlamadım Ali?
-Alber Dikici’yi ben öldürdüm Helin, parası
için.
Helin’in
gözleri irileşti. Ali’nin ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştı. İki saniye
sonra gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Elini yan sandalyede duran çantasına
uzatıp silahını çıkardı. Düşünmeden ateş etti. Tabancanın şarjörü boşaldığında
kahkahalarla gülmeye başladı.
Aynı saatlerde Küçük Ağa
lüks bir lokanta da karnını doyuruyordu. Hesabı ödeyip çıktı. Artık ölmeye
hazırdı. 15 Kasım’dan sonra ortadan kaybolmuştu. O geceyi unutması mümkün
değildi. Yaşadığı mutluluk ve adrenalin patlaması geçmişte yaşadıklarının
hepsinden fazlaydı. Para dolu tırlarla Ankara’ya varana kadar bütün vücudu
titremişti. Parayı Müsteşara teslim ettikten sonra tırları bir kamyon garajına
bıraktıktan sonra bir minibüsle İstanbul’a dönmüşler ve ekibiyle birlikte
ortadan kaybolmuşlardı. Küçük Ağa sadece istediği evlerini deşifre ettirmişti.
Evlerinin hepsini gizli kamerayla takip ettiğini Karabulut bilmiyordu. Hey
yavrum hey! Küçük Ağa kimseye kolay lokma olmayacak kadar tecrübeliydi.
Bu sabah artık ölme
zamanının geldiğine karar vermiş ve saklandığı evden çıkmıştı. Camiayı aşırı
derecede kızdırdığının ve kaleminin kırıldığının farkındaydı. Yıllardır geldim,
geliyorum diyen savaş başlamıştı. Saklandığı süre içinde muhbirlerinden bilgi
almaya devam eden Küçük Ağa camianın büyük bir operasyona hazırlandığı haberini
almış ve gereken her yere haber vermişti, ama nafile. Camia 17 Aralık sabah
saat 05 te yapacağını yapmıştı. Emniyet ve Adliye yapılanması eş zamanlı olarak
89 kişiyi gözaltına alarak gündemi allak bullak etmişti. Gözaltına alınan
kişilerin kimliğine bakınca söylenebilecek tek cümle Artık hiçbir şey eskisi
gibi olmayacak olabilirdi.
Arabasıyla trafikte sakin
sakin ilerlerken takip edildiğinin farkındaydı. Takipçilerini atlatmayı
düşünmedi. Arabasını dış mahallelere doğru sürdü. Önünde park ettiği ev
yıllardır kullandığı ve bilerek deşifre ettiği evlerden biriydi. 750 metre
kadar geriye park eden arabaya aldırmadan kilidi açıp eve girdi. Arkadaki siyah
araba ağır ağır Küçük Ağa’nın girdiği evin önüne yaklaştı. Evin önünde iyice
yavaşlayan arabanın şoför koltuğundaki ada telefonla birini aradı. Araba 50
metre ancak uzaklaşmıştı ki lambaları yanan ev büyük bir gürültüyle infilak
etti.