Evrensel oluşmanın dinamizmi ve yasaları şu veya bu durumla
şu veya bu görünümle her şeyin temelindeydiler. Ve her şey her bir farklı
tekrarlarıyla enerjinin akış yönünde gerçekleşiyordu.
Evrensel bir oluşma içinde süreklilik (biteviyelik-
yeknesaklık-tekdüzelik) yoktu. Kesikli süreklilikler vardı. Bu nedenle birçok
farklı olgu ve olayların kesikliğiyle birçok farklı olgu ve olayların süreklisi
vardı.
Sürekli ölüm olmadığı gibi sürekli doğum da yoktu. Doğum ve
ölümlerde kesikli sürekli olmalıydı. Her doğuma karşılık bir ölüm vardır demek
yanlışsa da, doğumlar ölüme, ölümler de doğuma dönüşür.
Bir olayda ve bir yerdeki, ölüm ve doğumların biri daha çokken
ve biri daha azken; son çözümleme de ve genelde bunlar ortalamaya yakın bir
eksen çevriminin biraz altında ve biraz da üstünde durumları ile dengeye ulaşır
gibi davranırlar.
Bir olguyu destekleyen çevre koşulları varsa; örneğin, ölümü
ya da doğumu (yaşamı) destekleyen çevre koşulu varsa çevrenin desteklediği olgu
daha fazla olacaktır
Zamana bağlı denge
koşulları değiştiği gibi ölüm ve yaşam koşullarının baskınlığı ve akış yönü de
değişecektir. Azalan sürece karşı artan, artan sürece karşı azalan süreçler,
her zaman akışta olacaktır.
Ölümler üzerinde doğumlar, doğumlar üzerinde ölümler
kaçınılmazdır. Biri olmadan diğeri olanaksızdır. Her biri diğerinin boşluk ve
doluluk alanıdır.
Birlikte olanla birlikte gidendirler. Ölümün boşluğu
doğanlarla doluyor. Doğumlar doluluğu (yaşamın doluluğu) da ölümlerle
boşalıyordu.
Çevre koşulu aksine bir durumu desteklemedikçe, ya da
evrensel işleyiş sürdükçe, süreç; ne tümden bitene kadar ölüme doğru gider. Ne
de tümden ölümü bitirene kadar, yaşama doğru gider. Yani biteviyelik yoktur.
Yani evrensel işleyiş bu iki olam durumla ölüm ve hayat mı?
Ya da bir yanı ortalamaya yakın diğer yanı da ortalamanın biraz üzerinde
aksedişle evren tümden ölüm ya da tümden hayat mıydı? Hayır!
Çevre koşullarının sürdüğü noktalarda, biriken durumla yeni
ve başka bir kuvvetler de devreye girer. Bu durumda örneğin, yaşam; sıçrama
yapar. Yeni bir durum oluşur. Örneğin, toplumlar oluşur.
Bu kez de toplumların kendi doğan ölen süreçleri,
toplumların içinde çıktığı doğum ölüm süreçlerine katılır. İnsana göre yeni
olan toplum eskiyi, yani insanı, insanın doğum ve ölümlerini içerir.
Artık kişiyle yola çıkan kişinin doğum ve ölümleri, toplum
içi olaylar içinde devede kulak kalırlar. Artık her şey kişinin ölüm ve
doğumuyla değil, toplumların doğum ve ölümüyle ölçülürler.
Şimdi dediğimiz zaman, az önceki zamanın ölümünü yaşar. Bu
şuna benzer: zamana dek sali saniyelerin ölümü olan anlar, yaşayan saniyelere
dönüşür. Saniyelerin ölümü dakikayla ölçülür.
Ya da sali saniye; saniye, dakika vs. ölçülür. Ölçmeler tanı
veya tanılama olurlar. Her olgu ve olay bir zamandır. Ve her olgu ve olay
zamana bağlı bir tanı ve tanılanmadırlar.
Sali saniye durumlu belirişler içinde ayrılan saliseler ve
ayrılma sonrası biriken saliselerdeki her bir sali saniyeler artık
saniyedirler. Saniyeler, dakika; dakikalar saat gibi olgu ve oluşturlar.
Her bir zaman birimlerinin her biri diğerinin ölümünü yaşar.
Yani dakika saniyelerin; saat dakikaların ölümünü yaşar. Tıpkı ölümün yaşamı, yaşamın ölümü kovalaması
gibi birbirine sarmal, birbirinin içindedirler.
Her kovalamacanın doğum ve ölümü, birbirinin boşluk, doluluk
(ölüm-doğum) devim alanını ortaya çıkarırlar. Boşluk doluluğun ölümünü yaşar,
onu boşaltırken; doluluk boşluğa hayat veren bir boşluk enerjisidir. Siz varken
ölüm (boşluk) yoktur. Ölüm varken siz yoksunuz.
Hayat var oluşsa; ölüm boşluk ve yok oluş olup; varlık ve yokluk en küçük zaman birimi olan Planck zamanıyla başlar, Planck zamanı sıçraması yüz yıla, ışık yılına dek uzar.