Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 15.10.2022
Okunma Sayısı : 447
Yorum Sayısı : 1
HIRİSTİYANLIĞIN AMENTÜSÜ VE ÇOK TANIDIK AMA BİLİNMEDİK BİR KİLİSE.---7. BÖLÜM-
451 Yılının 8 Ekim günü bir önceki bölümde yerini ayrıntılı olarak yazdığım Kadıköy’deki Aya Efemia Kilisesinde 520 rahip/ psikoposun katılımıyla o güne kadar yapılan konsillerin en çok katılımlısı gerçekleşti.
1 Kasım 451’de sona eren bu konsilde alınan kararlar tabii ki sürpriz değil beklenen kararlardı.
Nelerdi diye soracak olursanız söyleyelim:
1-İsa'da hem insani hem de tanrısal özellikler bulunmaktadır, bu özellikler Meryem İsa'yı doğurmadan önce de bulunmaktaydı.
2- İsa tanrı olarak Baba ile aynı özden, insan olarak da günahlar hariç insanlarla aynı özdendir.
Bu farklı doğalar birleşmeden sonra hiçbir şekilde değişime uğramayıp kendi özelliklerini muhafaza etmişlerdir.
3-Çarmıhta acı çeken İsa'nın sadece insani doğasıdır, bu acı tanrısal doğaya dokunmamıştır.
Evet... Hiç de beklenmeyen kararlar değildi. I. İznik Konsilinde alınan kararlara nasıl ‘’ Hırıstiyanlığın Amentüsü’’ gözüyle bakılmışsa aynı şekilde Kalhedon ( Kadıköy ) Konsilinde alınan kararlar da ‘’ Kadıköy Amentüsü ‘’ olarak kabul edildi.
Ancak Hıristiyan inancında birlik ve bütünlüğü sağlamak amacına yönelik olarak yapılan bu konsil tam tersi bir sonuç doğurmuştur. Mesela daha önce de bahsettiğimiz Ermeni, Süryani, Nasturi kiliseleri yanında Mısır Kıpti kilisesi ve hatta Kuzey Afrika kiliseleri, Roma Kilisesini de İstanbul Kilisesini de sallamayarak kendi kiliselerini kurmuşlar ve bu kiliseler zamanla özerklik kazanmıştır.
Ancak böyle bir sonuçtan çok daha önemli bir sonuç ortaya çıkarmıştır 1.Kadıköy Konsili.
Evet...Roma’nın papası I.Leon, Kadıköy Konsiline gönderdiği bir bildiri ile Roma papalarının Hz. İsa’nın ve onun en büyük havarisi Petrus’un varisleri olduğunu, Hz. İsa nasıl ki günahsız ise papaların da günahtan azade olduklarını, bütün Hıristiyan kiliselerinin Roma’nın papasına itaat etmeleri gerektiğini söylüyor ve hatta Kiliselerde sadece papaların oturacağı başka da hiç kimsenin oturamayacağı bir taht bulundurulması gerektiğini söylüyordu.
Ancak Papa I. Leon oldukça yanlış bir zamanlama yapmıştı. Zira 451 Yılında büyük Türk Hükümdarı Attila, Roma kapılarına dayandığında bu papa iki dizi üzerine çökerek Attila’dan aman dilemiş, hem kendisini hem Roma’yı kurtarmıştı ama aynı zamanda bu davranışıyla Hıristiyanlığın da Roma’nın da şerefini ayaklar altına almıştı. Hıristiyan dünyası şimdi niçin böyle bir sümsüğe itaat etsindi ki? İstanbul Patriklerinin başı kel miydi? Roma’nın papası, Hz. İsa’nın vekili oluyordu da İstanbul’un patriği neden olmasındı? Hem İstanbul Roma’dan çok daha kutsal bir şehirdi. ( İleride İmparator Jüstinyen’in Ayasofyayı yaptırması, İstanbul’u Hıristiyanlığın merkezi yapma amacına yönelikti. Bu öylesine bir amaçtı ki eğer gerçekleşebilseydi İstanbul Kudüs’ün de önüne geçecekti.)
Evet...Gördüğünüz gibi dini rekabet, artık siyasi rekabete de dönüşmüştü. Yani anlayacağınız bundan böyle İstanbul Kilisesi, ( Daha sonra Patrikhanesi ) Roma’nın papasını sallamayacaktı. Aralarında müthiş bir sidik yarışı başlamıştı ve bu durum dinîden daha çok siyasî idi. Daha da açık söyleyecek olursak Hırıstiyanlık dini, Katolik ve Ortodoks olarak kesin bir şekilde ikiye ayrılıyordu ( Aslında ikisinden farklı kiliseler de vardı ama onlar devede kulak mesabesindeydi Hıristiyan alemi için )
Gözümüzün önünde olduğu halde farkında olmadığımız o kilisede gerçekleşti tüm bunlar. Hıristiyanlık dünyası o kilisede yapılan 451 tarihli konsilden sonra bölük bölük bölündü.
Burada hemen bir noktayı açıklayalım: Bugünkü Aya Efemia Kilisesi ile 451 Yılında I. Kalhedon Konsilinin yapıldığı Aya Efemia Kilisesi birebir aynı kiliseler değildir. ( Diğer pek çok kiliseler mesela Aya İrini gibi.) Birebir birbirlerinin aynı olması da beklenemez zaten. Çünkü İstanbul 532 yılında Nika İsyanı ve 1204’deki Latin istilası gibi çok büyük yıkımlar yanında 451 yılından bugüne kadar bir çok depremler ve yangınlar yaşamıştır. Ayrıca İstanbul’u feth eden Türkler de – bazı kiliselere dokunmasalar da- pek çok kiliseyi camiye çevirdikleri gibi mesela ilk silah müzesi olarak kullandıkları yapı Aya İrini Kilisesi olmuştur.
Peki O zaman Aya Efemia( Azize Efemia) kimdir? Bugünkü Aya Efemia Kilisesini kim yaptırmıştır?
200 lü yılların sonları-300’lü yılların başında Kadıköy’de Filofronos adında bir Roma senatorü ve ailesi yaşardı. Filofronos’un kızı Efemia genç yaşta Hz. İsa’ya iman etmişti. 307 senesinde Kadıköy’ün valisi Priskus, bölgenin bütün sakinlerine pagan ilah Ares’e kurban sunmalarını emretti. Efemia ve diğer imanlı arkadaşları evlerde gizlice toplanıp Hıristiyan olarak ibadet ederken yakalandılar. Vali’nin emirlerini uygulamayıp kurban sunmayı reddetikleri için işkencelere maruz kaldılar. Efemia yakalananların en genciydi ve ailesin’in rütbesinden dolayı en korkunç işkencelere maruz kaldı. Daha sonra İmparator Diokletyanus tarafından arenaya vahşi hayvanlara bir yem olarak atılan bu genç kız bir ayının pençeleri altında hayata gözlerini yumdu.
Hrıstiyanlık din olarak kabul edildikten sonra Kadıköy’de Efemia adına bir kilise yapıldı. Bu arada nasıl bulundu bilinmez, yıllar sonra Efemia’nın cesedi bulundu ve bu kiliseye gömüldü. I. Kalhedon Konsili de 451’de burada yapıldı ancak bu kilise 617 yılında Kadıköy’ü işgal eden Sasaniler tarafından yerle bir edildi.
Neyse ki imanlı Hıristiyanlar Efemia’nın naaşını ve ona ait bir takım emanetleri gömüldüğü yerden ( Kiliseden ) alarak bugünkü Sultanahmet meydanının eski adliye binası otoparkında bir yere taşıyarak defnettiler.
Daha sonra Azize Efemia’nın naaşı bir kez daha taşındı. Bu sefer taşındığı yer Fener Rum Ortodoks Patrikhanesiydi. Bugün Patrikhaneye gidecek olursanız içeride sağ tarafata naaşın bulunduğu gümüşten tabutu görebilirsiniz.
*****
Peki Kadıköy’deki Aya Efemia Kilisesini kim yaptırdı?
Kadıköy’deki Aya Efemia kilisesi I. Kadıköy Konsilinin yapıldığı yerde yani bugünkü yerinde 1694 Yılında yeniden inşa edildi.
1830 Yılında Kadıköy Metropoliti Zaharias tarafından büyütüldü. Zaman içinde bakımsız kalan kilise Metropolit ( Daha sonra Patrik ) III. İokim tarafından yenilendi. 1 Nisan 1993’de düzenlenen bir ayinle de sadece tarihi bir eser olmaktan kurtularak ibadete açıldı. Bu kilisenin içinde aynı zamanda bir ayazma olduğunu sanırım önünden geçen insanların binde biri bile bilmez. [ Ayazma: Kutsal kabul edilen su kaynağı- kuyu. Bazı kiliselerde vardır böyle ayazmalar. Mesela ben Balat- Aya Meryem Kilisesinde gördüm böyle bir ayazmayı. ]
Peki 451 Yılında yapılan Kadıköy Konsili Hıristiyan dünyasındaki son konsil miydi?
Ne gezer efendim. Ondan sonra da bir sürü konsil yapıldı.
Ekümenikdi, değildi tartışmaları içinde yapılan 21. Konsil 1962-1965 Yılları arasında yapılan II. Vatikan Konsiliydi. Sonrası var mı? Biliyorum.
Not:
Ekümenik: Çok karışık bir kavramdır aslında. En basit açıklaması ise tüm Hıristiyanların kabul ettiği ve benimsediğidir. Ancak görüldüğü gibi uygulamada bu birlik ve beraberlik hiç bir zaman söz konusu olmamıştır. Mesela Katoliklerin papası, Ortodoksların ekümenik papası değildir. Aynı şekilde Ortodoksların patriği, Katoliklerin ekümenik patriği değildir. Hatta Fener’in Patriği Moskova’nın ekümenik patriği değildir. Kısaca Ekümenik Papalık veya Ekümenik Partiklik diye bir şey yoktur ama hem papa hem de patrik kendilerinin ekümenik olduğunu söyler dururlar asırlardır. O ötekini sallamaz, öteki berikini sallamaz ama sorsan bizim Barthelemeos ( Günümüzün Fener Rum Patriği ) bile kendisini ekümenik patrik ilan eder.
-SON-
( Hıristiyanlığın Amentüsü Ve Çok Tanıdık Ama Bilinmedik Bir Kilise.---7. B başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.