Kanuni Sultan Süleyman döneminde bir İtalyan gemisi Türkler tarafından ele geçirilir ve haliyle içindeki insanlar da esir edilir.
Esirlere tek tek meslekleri sorulur. Bunlar içinde birisi mesleğinin doktorluk olduğunu söyler.
Adamla biraz konuşulunca bu kişinin diğer esirlerden farklı, bilgili, entellektüel bir kişi olduğu görülür ve böyle bir kişinin yerinin Kaptan-ı Derya'nın konağı olduğu düşünülerek Kaptan-ı Derya Sinan Paşa'ya hediye edilir.
Kaptan-ı Derya Sinan Paşa kimdir peki?
Kanuni'nin kaptan-ı deryası tabii ki ama aynı zamanda da Kanuni'nin damadı ve sadrazamı olan Rüstem Paşa'nın kardeşi.
Sinan Paşa bu adamı sever ve ona esir muamelesi yapmaz. İşte bu geniş hoşgörü sayesinde de bu kişi İstanbul'da gördüğü her şeyi ( Günlük yaşamdan saray hayatına kadar her şeyi ) oldukça objektif bir şekilde yazar ve yazdığı esere de ''Viaje de Turchia( Türkiye'de Seyahat )'' adını verir.
Evet, Sinan Paşa'nın esiri ama aynı zamanda da aile doktoru olan bu kişi aslında kimdir bilmiyoruz.
'' Adamın eseri Türkiye'de Pedro'nun Zorunlu Seyahati'' Diye bilindiğine göre demek ki adamın adı Pedro imiş '' Denilebilir ama değil. Adam kitapta yazdığı olayları Pedro de Urdelamas adında birinin ağzından aktarıyor bizlere ama kendi asıl adı bu değil. '' Bu değilse ne peki?'' Bilinmiyor ama en kuvvetli ihtimal bir İtalyan gezgin ve yazarı olan Christopher de Villalon olduğu düşünülüyor.
Her neyse, eminim bu kişinin Mihrimah Sultan'ı nasıl tedavi ettiğini merek ediyorsunuzdur. Onu anlatayım. Daha doğrusu direkt kendi anlatsın.
Mihrimah Sultan'ın vücudunda sebebi anlaşılamayan yaralar çıkar. Sarayın hekimleri de dahil hiç bir hekim, şifacı bu yaralara çare bulamaz.
Mihrimah Sultan'ın bu rahatsızlığı Kaptan-ı Derya Sinan Raşa'nın kulağına kadar gidince abisi Rüstem Paşa'ya bir de bizim Pedro baksın, belki o bir çare bulur.'' Der.
Rüstem Paşa, Pedro'nun oldukça yakışıklı bir insan olduğunu görünce ( Bu İtalyan puştları da nedense hep böyle yakışıklı oluyorlar. ) kıskançlık damarları kabarır ve '' Tamam ama Mihrimah'ı görmeden tedavi etsin. '' Der.
Bundan sonrasını Pedro'dan dinleyelim:
''Hastanın Kocası Rüstem Paşa, hekimlerin tedavisinden memnun kalmadığı için dört aydır görmediğim kardeşi Sinan Paşa vasıtasıyla beni çağırttı. Yanına vardığımda adeta bir kral gibi oturan paşa '' Şu şu rahatsızlıkları olan bir kadının tedavisi için seni çağırdık.'' Dedi. '' Bir kere görelim, gereğini yaparız.'' Diye cevap verdim.
Paşa '' Görmek olmaz'' Deyince idrar ve nabız yoklaması yapmadan hiç bir şey yapamayacağımı kesin olarak bildirdim.
Odada hazır bulunanlar beni destekler mahiyette başlarını sallayınca Rüstem Paşa kendisinin ve kardeşinin varlıklarının bu hastaya bağlı olduğunu, o ölürse mahvolacaklarını söyledikten sonra eğer hastayı iyileştirirsem azad edileceğimi vaat etti. Daha sonra bazı sorular sorarak benim tıp bilgimi ölçtü ve yine hastayı görmeden muayene etmemin mümkün olup olmadığını sordu. Ben olmaz diye diretince Sultan'a haber salarak [ Bu noktada iyileştireceği kişinin Mihrimah Sultan olduğunu anlamış.] kardeşinin kölesi tarafından muayene olmayı kabul edip etmeyeceği soruldu.
Sultandan '' Olur '' Cevabı gelince odasına girdim. Genişçe bir yatakta yatıyordu ama bir eli dışında vücudunun tamamı sırma işlemeli bir çarşafla örtülmüştü.
Elini aldım, nabzına baktım ama bir taraftan da sultanın yüzünü görmeyi çok istiyordum.
'' Öteki elini de uzatır mısın Sultanım?'' Dediğim anda Rüstem Paşa gürledi '' Yeter artık. Tek el bile yeterli. ''
Hem muayenenin icabı, hem merak sebebiyle Türkçe olarak '' Dilini çıkar Sultanım. '' Dedim.
Rüstem Paşa tam beni dışarı kovacaktı ki Mihrimah Sultan öfkeyle yüzündeki çarşafı aşağı çekti ve Rüstem Paşa'ya '' Ne çıkar ! Kafir değil mi?'' Dedi.
Padişah kızı olan karısının kesin tutumu karşısında Rüstem Paşa artık itiraz edemez olmuştu.''
Evet, İstanbul'un zorunlu zorunlu seyyahı Pedro, Mihrimah Sultan'ı on iki gün içinde eski sağlığına kavuşturmuştu.
Devamını da yine Pedro'dan dinleyelim:
''Sultan on iki gün geçmeden iyileşti. Son ziyaretimde daha döşeğine yaklaşmadan, parmağını havaya doğru kaldırarak '' Aferin Hekimbaşı.'' dedi.
O anda bir harem ağası içeri girdi ve içi samur kaplı, yüzü pek ince dokunmuş mor renkte bir kürkü omuzlarıma yerleştirdi. Nabzını yoklayıp ateşinin düştüğünü görünce gözlerimi göğe doğru çevirerek Tanrıya dua ettim.
Sultan, dileyebileceğim herhangi bir şeyi yerine getirmekten geri kalmayacağını, hediye ettiği kürkü giydikçe kendisini hatırlamamı, en büyük arzumun azad edilmek olduğunu bildiğinden bunu da bunu da çok geçmeden yerine getireceğini söyledi. Daha sonra Sinan Paşa'ya beni Müslüman edip evlendirmesini, şayet kabul etmezsem sadece azad edilmemi emretti.
Evet, Pedro Müslüman olsaydı zaten şer'i hükümler gereği azad edilmiş olacaktı ama o Müslüman olmayı değil sadece azad edilmeyi ve ülkesine geri dönmeyi talep etti ve Sinan Paşa, Haziran Ayında donanmayla açıldığında ülkesine gönderildi.
(
Pedro'nun Zorunlu İstanbul Seyahati- Mihrimah Sultan'ın Tedavisi başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
1.02.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.