Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 27.10.2022
Okunma Sayısı : 465
Yorum Sayısı : 6
Bir 29  Ekim’den  Bir  Başka  29  Ekim’e ---2. Bölüm---


29  Ekim 1914’de  ne  olmuştu?

Aslında  pek  çoğumuz  biliriz  hikayeyi.  Şimdi  yazınca  da  hatırlayacağınızdan  eminim.

Tarih ders  kitaplarımızın anlattığına  göre  İngiliz  donanmasının  önünden  kaçan  Almanların  iki savaş  gemisi  Goben  ve  Breslav  Osmanlı  Devletine  sığınmıştı.  Osmanlı  Devleti  de  bu  gemileri  satın  aldığını  bildirip  birine  Yavuz  diğerine Midilli  adını  vermişti  ve  daha  sonra  bu  iki  gemi Karadeniz’e  açılıp 29 Ekim 1914’de  Rus  limanlarını  bombalayınca  Rusya  bize  savaş  açmıştı.  Böylece  biz  de  I. Dünya  Savaşına  katılmıştık.

Evet..Bu  kadarını  biliriz.

Pardon... Bir  de  I. Dünya  Savaşının  neden çıktığını  biliriz:  Avusturya- Macaristan İmparatorluğu  veliahtı  Frasuva Ferdinand, Sırbistan’da,  bir  Sırp milliyetçisi  tarafından  öldürülünce  Avusturya- Macaristan  İmparatorluğu,  Sırbistan’a  savaş  açtı. İşte  bunu  biliriz.

Sonra?  Sonra  o  ona  bu  buna  savaş  açtı  derken I.  Dünya  Savaşı  başladı.

Oysa  o  kadar  basit  değildir.  Bir iki  paragraflık  bir  anlatımla  anlatılabilecek  bir  hikaye  değildir  bu.

O  halde  en  baştan  başlayalım.

******

1908  Yılında  Sultan  II. Abdülhamit  mecburen-mecburiyetten  meşrutiyeti  ikinci  kez  ilan  ettiğinde Osmanlı  Devleti’ndeki  bu zayıflıktan  faydalanan Avusturya- Macaristan  İmparatorluğu,  Bosna-  Hersek’i  ilhak  ettiğini  açıkladı.  Yani  kendi  topraklarına  kattı.  Sultan  II. Abdülhamit  ise  sanırım  ‘’  Ha  Avusturya-  Macaristan’ın  elinde  ha  Sırbistan’ın,  bizim  için  fark etmiyor.’’  Diye  düşünmüş  olmalı ki  bu  ilhaka  ses çıkarmadı.

Evet... Osmanlı  Devleti, Bosna-  Hersek’in  Avusturya- Macaristan  tarafından  ilhakına  ses  çıkarmadı  ama  Büyük  Sırbistan  Krallığı  hülyalarıyla  yatıp  kalkan  Sırbistan  bu  işten  hiç  hoşlanmadı. ‘’ Bu  topraklar  ne  Osmanlı’nın  ne  de  Avusturya- Macaristan İmparatorluğu'nundur. Bu  topraklar  bizimdir.’’  Demeye  ve  Sırp  milliyetçiliğini  körüklemeye  başladı.

1914  Senesine  geldiğimizde Rusların  da  her  türlü  desteklediği  bu  Sırp  milliyetçiliği  zirvedeydi  artık ve  bu  Sırp milliyetçilerinin  yapacağı  bir  tek  şey  kalmıştı: Sansasyonel  bir  eylemle  dikkatleri  üzerlerine  çekip  adlarını  tarihe  yazdırmak...

Avusturya- Macaristan İmparatorluğu  veliahtı  Fransuva  Ferdinand  ve  eşi  Sophie  24  Haziran 1914’de  Viyana’dan  yola  çıktılar  ve Belgrat  da  dahil  Sırbistan ziyaretlerinin  ilk  üç  merhalesini  tamamladılar.  Son  durakları  Saraybosna idi.

28  Haziran 1914’de  Saraybosna’daydılar. Ancak  Kara  El de  oradaydı. 

Yok  yok  gizli  bir  elden  bahsetmiyorum.  Kara  El , Sırp  milliyetçilerinin  kurdukları  bir  örgüttü. Bir  nevi  Osmanlı  Devletindeki  Hınçak  Komitası  gibi  bir  şeydi  yani.

Kara El,  Fransuva  Ferdinand’ı  öldürecekti.  Bu  suikast  işini  üzerine  alanlar  ise  şunlardı:
 Gavrilo Princip ( Biz sadece  bu  ismi biliriz. Tabii  ki  tarihe  meraklı olanlar...)  Diğerleri:   Nedjelko Cabrinovic, Trifko Grabez, Muhamed Mehmedbasic, Vaso Cubriloviç , Cvijetko Popoviç... Görüldüğü  gibi  çetenin  içinde bir  Müslüman  bile  vardı.

28  Haziran  saat  10.00  gibi  Fransuva  Ferdinand  ve  eşi  Sophie  üstü  açık  bir  arabada  Appel  iskelesi  boyunca  hareket  halindeyken  suikastçılardan  Muhammed ‘’ Ben  geriyi  kollayayım’’  Diyerek  ayrıldı  ve  bir  daha  ortada  görülmedi.   Ferdinand’ın  arabasını  kurşun  yağmuruna  tutacak  olan  suikastçılar  da  korkup  görev  yerlerini  terk  ettiler.

Ferdinand’ın  konvoyu  Cumurja  Köprüsüne  geldiğinde  suikastçılardan  kala  kalasadece  Nedeljko Cabrinovic  kalmıştı  cesaretli  olan...  Ferdinand’ın  arabası  kendisine  iyice  yaklaştığında  el  yapımı  patlayıcıyı  fırlattı ve  o  anda  hiç  beklenmedik bir  şey  oldu.

Fransuva  Ferdinand,  üzerine  gelen  patlayıcıyı ( bir  nevi el  bombası- veya molotof kokteyli )  gördüğü  anda  ani  bir refleksle  ona şiddetli  bir  tokat  yapıştırp kendisinden uzağa  düşmesini  sağladı.

Patlayıcı  ne  kendisine  ne  eşine  bir  zarar  vermişti.

Bu  arada Nedeljko Cabrinoviç  olay yerinde  hemen  yakalandı.  Fırlattığı  patlayıcının da  çiviler ve kurşunlarla dolu büyük bir şişe ile yapıldığı, altına bir de balata eklendiği  tespit  edildi.

Velhasılıkelam  Fransuva  Ferdinand  hiç bir  yara almadan, eşi  Sophie  ise  ufak  tefek  yaralarla bu  suikasttan  sağ salim kurtulmuşlardı.

İyi de  yahu  bu  adam  ve  karısı  28  Haziran 1914’de  bir  suikast  sonucu  öldürülmedi  mi?  Bütün  tarih  kitapları  böyle  yazmıyor  muydu?

Tarih  kitapları  doğru  yazıyordu.  Fransuva  Ferdinand  ve  eşi  Sophie  28  Haziran  1914’de  bir  suikast  sonucu  öldürüldüler.

Kafalar  karıştı  sanırım. 

O  zaman  yarına  kadar  sabır.  Yarın  açıklayacağım  inşallah.
( Bir 29 Ekim’den Bir Başka 29 Ekim’e ---2. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 27.10.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.