Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 15.01.2023
Okunma Sayısı : 439
Yorum Sayısı : 7
Aynanın  Öteki  Yüzündeki Arabasitan’ın  Lavrens’i Albert Abraham  Antebi
AYNANIN ÖTEKİ YÜZÜNDEKİ ARABASİTAN’IN LAVRENS’İ ALBERT ABRAHAM ANTEBİ
Beş gün üst üste Selanik Yahudilerinden bahsettim. Bugün de Ortadoğuya uzanalım ve Şam doğumlu bir Yahudi olan Albert Abraham Antebi’den bahsedelim.
Albert-Abraham Antébi 1873 Yılında Şam’da doğdu. Ailesi hahamlarıyla ünlü bir aileydi. Büyükbabası haham Jakob’un bilemediğimiz bir sebepten Şam’dan sürülmesi üzerine Kudüs’e gelip burada yerleştiler.
Albert Abraham daha sonra Rotschildlerin açtığı Alliance İsrailite Universelle okulunda okumak üzere Paris’e gönderildi ve bu okulda öncelikli olarak demircilik zenaatını öğrendi. Daha sonra kazandığı bursla Angers'ta mühendislik okudu ve 1896 yılında mezun olup Filistin’e döndü. Filistin’e bir eş ile dönmüştü
Filistin’e döndükten sonra Alliance israélite Universelle'in Kudüs Ticaret Meslek Okulu'na önce öğretmen sonra müdür olarak atandı. Bu arada yerel bir gazete olan Ha- Herut Yahudi gazetesinde de yazılar yazıyordu.
Su gibi İbranice, Arapça, İngilizce ve Fransızca bildiği için Baron Rotschild adına Filistin’den toprak satın alma işlerini Abraham Antebi yürütüyordu. Öylesine ikna edici bir dile ve üsluba sahipti ki Hüseyni, Halidi ve Nashashibi gibi Arap ileri gelenleri ona büyük saygı ve sevgi duyuyorlar, topraklarını seve, seve güle oynaya satıyorlardı.
Albert Antebi ilk etapta Siyonizm’e karşı koymuştur. Ona göre Yahudiler hem ekonomik hem politik anlamda Osmanlı’da hâkim olmalıydı ve Osmanlı Bayrağı altında kalınmalıydı.
Ancak Allaince okullarının açılması için kesenin ağzını açmış olan Baron Hirsch ve Edmond Rotschild ile yakından temas kurmaya başlayınca siyasi görüşleri değişmişti.
Dört dil bilmesi sebebiyle herkesle oldukça iyi geçinen Albert Antebi’bin geçinemediği tek kişi ise Kudüs baş Hahamı idi. Baş Haham, laik ve modern bir İsrail Devleti kurmayı düşünen ve bunun için çalışan Albert Antebi’yi ve onun müdürü olduğu laik Alyans okullarını sevmiyordu. Ayrıca dini inançlarına göre hiç bir Yahudi Kudüs topraklarında ziraat yapamazdı. Oysa Abraham Albert Antebi’nin Kudüs’e taşıdığı Yahudiler ziraatla uğraşmaya teşvik ediliyorlardı. Antebi ise yobaz olarak gördüğü hahamı hiç sevmiyor, onu geleceğin İsrail’i için büyük bir engel olarak görüyordu. Ancak bu ufak (!) problem’in halli kolaydı. 1908’de Meşrutiyet ikinci kez ilan edildiğinde İstanbul’da yıldızı parlamaya başlayan Haim Naum daha sonraları Osmanlı Devleti’nin baş hahamı olunca Kudüs hahamını değiştirerek Albert Antebi’yi bu sıkıntısından kurtardı. [ Haim Naum bilindiği gibi Lozan Antlaşması görüşmelerinde Türkiye’deki azınlık hakları ile ilgili olarak Türk delege heyeti içinde yer almıştı. ]
Evet... Albert Antebi konuşmalarına baktığınızda Osmanlı Devletine sadıktı. O sebeple de 1911 Yılında Selanik’e gitti Türkçesini ilerletmek için. 1912’de İstanbul’da ileride kurulacak olan İsrail Devleti’nin kaderinde önemli rol oynayacak olan İzak ben Zvi ( İsrail’in ikici cumhurbaşkanı ) ve Ben Gurion ile ( İsrail’in ilk başbakanı ) birlikte uzun süre bir otelde yaşadılar ( İzak Ben Zvi ve Ben Gurion, İstanbul’da Hukuk eğitimi görmekteydiler ) Ayrıca İbranice’yi Yahudilerin kullanacağı dil yapabilmek için uğraş veren ve Mustafa Kemal’e de ileride yapacağı harf devrimi konusunda ilham kaynağı olan Elizer ben Yehuda ve oğlu gazeteci Itamar Ben Levi ile de iyi ilişkileri vardı.
Güya Osmanlı Devletinin sadık bir hizmetkarı (!) olan Albert Antebi, aslında koyu bir Fransız hayranıydı ve bu hayranlığını “Fransa, Suriye’de Osmanlı’nın doğuştan mirasçısıdır” cümlesi ile dile getiriyordu
Her fırsatta ‘’ Osmanlı’yı karşımıza almak aptallıktır. ‘’ Hatta ‘’ ‘’Ben bir Osmanlı parlamenteri olmak istiyorum’’ gibi cümleler sarfeden Albert Abraham Antebi, Bir taraftan ‘’Osmanlı Kardeşler’’başlıklı kitap yazıyor, Hilal-i Ahmer ( Kızılay) adına para toplayarak fakir fukara Kudüslülerin yardımına koşuyor, diğer taraftan Birinci Dünya Savaşı’nda Kudüs’te Yahudi tüccarlar ile birlikte bir ipotek bankası yürüterek, satın aldığı buğday stoğunu ordudan kaçırmak için büyük çaba sarfediyordu.
Ayrıca I. Dünya Savaşında Osmanlı'nın Almanya tarafında savaşa girmesi, Rus vatandaşı olan Yahudilerin Filistin'e sürülmesine yol açacaktı. Bunu önlemek için Osmanlılaştırma Komitesi kuruldu. Antebi, Ben-Zvi ve Ben-Gurion bu komiteye katıldı. Yafa'daki Siyonist büro üyeleri ve heyet, farklı milletlerden Yahudilere Türk vatandaşlığı sağlamak için hemen çalışmalara başladı. Antebi, ha-Herut gazetesinde Türk vatandaşlığı için çağrıda bulundu. Ancak sadece 8.000 Yahudi Türk vatandaşlığını aldı. Yani umulan başarıyı yakalayamamıştı
Albert Antebi’nin yakın olduğu Osmanlı paşaları da vardı. Mesela Cemal Paşa, Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa bunların başlıcalarıydı.
1916 yılının Ocak ayında Cemal Paşa’nın yanında bölgeyi tanıması ve gerekli bütün dillere hâkim olması sebebiyle danışmanlık vazifesine çağrılan Antebi, Yahudilerin temsilciliğini üstlenebilme şartıyla bu teklifi kabul etti. Ancak Cemal Paşa’ın onu yanına alırken kafasında bir düşünce vardı. Nitekim bir buluşmada ona ‘’Bize savaşmak için para lazım ama paramız yok. Sizin arkadaşlarda ise bol iktarda var.’’ Deyince Paşanın maksadını anlayan Antebi’: “Moskova’ya da New York’a da ulaşmak zor.” diyerek Cemal Paşa’nın lafını kesmeye çalıştıysa da. Cemal Paşa: “Neyi satacağımızı onlara söylersen eminim ki bize ulaşırlar.” sözleriyle Antebi’nin dikkatini celbetti.
Cemal Paşa neyi satmayı vaad ediyordu peki?
Evet... Şaşıracaksınız mutlaka ama Ağlama Duvarını satmayı vaad ediyordu. Gerçekten de satar mıydı satmaz mıydı orasını bilmek zor ama vaad edilen şey buydu.
Bir süre Cemal Paşa’nın yanında danışmanlık yapan Albert Antebi daha sonra Cemal Paşa’nın hışmına uğradı. Zira Paşa, Yahudilerin Kudüs’te İngiltere tarafını tutmalarına fena halde sinir oluyor o sebeple de Albert Antebi’den de casus diye kuşkulanıyordu. Onu hapse attırmak istediyse de Mustafa Kemal Paşa’nın ‘’ Ben ona kefilim ‘’ demesiyle cezadan yırttı ve 1916 yılı sonlarında Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde Kafkas Cephesinde bulundu. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa Suriye Cephesine tayin olduğunda onunla Suriye Cephesine geldi ama 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla I. Dünya Savaşı sona erdiğinde İstanbul’a gitti ve Fransız Konsolosluğunda tercüman olarak çalışmaya başladı.
Bir yıl kadar İstanbul’da Fransız konsolosluğunda tercüman olarak çalıştı.
Yakın arkadaşı Ben Gurion’un ‘’Aynanın öteki yüzündeki Arabistan’ın Lavrens’i’’ diye tanıttığı Abraham Albert Antebi 1919 Yılında Filistin’e yapılacak büyük bir göç organizasyonu hazırlıkları içindeyken yakalandığı tifüs hastalığı sebebiyle öldü.
***************
Şimdi bazı arkadaşlar ‘’ Hocam ! bunun bir imparatorluğu olmadı mı? ‘’ Diye sorabilirler.
İşin doğrusu Abraham Albert Antebi’nin bir imparatorluğu var mıydı bilemiyorum ama magazin haberlerine meraklı olanların tanıyacağı bir Antebi olarak İzzet Antebi, bugün Türkiye’nin en büyük tekstil ve tekstil boyama-kimya sanayiinin patronu olarak benim bildiğim kadarıyla İzmir Diyarbakır ve Batman’da faaliyette olan Üniteks tekstil fabrikalarının patronudur. Ayrıca İstanbul’un sosyetik semtleri olan Beşiktaş, 4. Levent ve Etiler gibi semtlerdeki Venge adlı restoranlar da Abraham Albert Antebi’nin torunlarından İzzet Antebi’ye aittir. Kendisi olmasa da torununun bir imparatorluk kurup kurmadığına artık siz karar verin.
( Aynanın Öteki Yüzündeki Arabasitan’ın Lavrens’i Albert Abraham Antebi başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.