Aslında bu sorunun cevabını her şekilde bulmak çok kolaydır. Ama bu cevabı bulduğumuzda karşımıza okumamız gereken sayfalar dolusu yazı çıkar. O kadar uzun yazıyı okumak yerine bir resim ve altında yazan üç dört cümlelik bir yazıyı okumak daha kolayımıza geldiği için de o resme bakıp, altındaki yazıyı okuyarak sorumuzun cevabını almış oluruz(!)
Filistinliler 1918 Yılında 15.000 Türk askerinin gözlerini kör edip öldürdü mü?
Cevap: Evet(!) 15.000 askerimizi kör edip öldürdüler(!) Bu konuda elimizde kapı gibi bir belge var (!) Yani yukarıda gördüğünüz 1. No’lu sosyal medya paylaşımı...
Bir başka araştırmaya, sayfalar dolusu yazı okumaya gerek yok (!) Birileri sağolsun, var olsun bulmuş belgeyi(!) ve yayınlamış.
Başkaca bir araştırmaya, uzun uzun yazılar okumaya gerek yok (!) Zaten vaktimiz ve zamanımız da yok öyle uzun uzun yazıları okumaya çünkü olabildiğince yoğunuz(!) ilgilenmemiz gereken bir sürü sorun varken(!) bu meseleye daha fazla zaman harcayamayız.
O halde bu yazının devamını okumaya da gerek yok(!)
Ama bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda da olsa gerçeği, yalnızca gerçeği öğrenmek isteyenler okumaya devam edebilirler. Zira onlar 1 No’lu resimdekinden çok farklı bir şey okuyacaklar.
******
Evet... Şimdi okurken özellikle tarihlere, rakamlara ve anılarda anlatılanlara dikkatinizi çekerim. Sayın bakalım ‘’Filistin’’ veya ‘’Filistinliler’’ kelimesi kaç kez geçecek?
I. Dünya Savaşının sonları...
Osmanlı Devleti tüm cephelerde çökmüş vaziyette. Pek çok Osmanlı askeri İNGİLİZLERE esir düşmüş ve İNGİLİZLERİN muhtelif yerlerde kurdukları esir kamplarında yaşıyorlar. Bu kaplardan biri de MISIR’da İskenderiye şehrindeki ‘’Seydibeşir Kuveysna Osmanlı Useray-ı Harbiye Kampı’’ Kısaca ‘’Seydibeşir Esir Kampı’’ diyoruz ve her ne olmuşsa işte bu esir kampında olmuş.
İNGİLİZLER bu kampa 16. Tümenimizin 48. Alayı’na bağlı Osmanlı askerlerini yerleştirmişler.
Bir alayda en az 1300, en fazla 3000 asker olduğuna göre biz en fazladan yola çıksak ve tüm 48. Alayın esir edildiğini kabul etsek bile her şeyden önce kamptaki esir askerimizin sayısı 15.000 değil.
Esir Türk askerleri 12 Haziran 1920’ye kadar iki yıla yakın bu kampta tutuluyorlar, daha sonra salıveriliyorlar.
Ancak serbest bırakılan askerlerimizde yurda döndüklerinde yaygın bir rahatsızlık görülüyor: Gözleri ya hiç görmüyor ya da çok fazla görme kaybı var bu insanlarda.
Mesela ilk gelen kafilede gözlerini kaybetmiş olanların sayısının 48, ikinci kafilede 53, üçüncü kafilede 59’dur. Ancak bir husus daha vardır: Geri dönen kafilede yaygın bir şekilde Trahom ve Oftalmi Prulent gibi göz hastalıkları mevcuttur. ( Ben gibi 70’ine merdiven dayayanlar bilirler: 1960’lı yıllarda bile çok yaygındı trahom ve her sene okullarda tüm öğrenciler muayeneden geçerdi.)
Yani şu ana kadar bahsetmediğimiz kısma geliyoruz.
İddialara göre, bu esirler, ( Ki iddiaya göre sayıları 15.000’dir. ) içi krizol denen dezenfektanla dolu bir havuza sokuluyorlar ve kafalarını suya daldırmaya zorlanıyorlar. Tüm vücutlarını suya sokmak istemeyen askerlerin kafalarına İNGİLİZ askerleri dipçikle vurup zorla suya sokturuyorlar. Bu krizol denen madde haddinden fazla kullanılırsa körlüğe sebebiyet verebiliyor. Serbest bırakılan askerlerimizde görülen körkük vak’alarının sebebi de gördükleri bu kötü muamele.
Peki bu doğru mu? Yani askerlerimiz böyle bir muameleye tâbi tutuluyor mu gerçekten de?
Kamptan serbest bırakılanların anlatımlarına bakalım o zaman.
* Yurda dönen esirlerden biri olan Sincanlı 1312 doğumlu Osman oğlu Hüseyin anlatıyor:
“..Efendim, esir düştüğüm zaman gözlerim sağlam idi. İskenderiye civarında Tel-el Kebir’de 5 numrolu tele koydular. Biz 300 kişi idik. Bir gün bizi havuz banyosuna soktular. Meğer havuzun içerisine bir takım ilaçlar koymuşlar. Havuzdan çıktıktan sonra gözlerimiz şişti, bozuldu. Sonra 7 numrolu hastahaneye yatırdılar. Bizimle esir düşmüş İslam doktorları orada esir bulunuyordu. Onlardan bizim gözlerimizin neden böyle olduğunu sual ettiğimizde ‘’Yıkandığınız havuza asit-i fenik gibi bazı şeyler koymuşlar. Dediler. Civarımızda bulunan diğer 13.000 kişinin de bizim gibi gözlerinin bozulduğunu gördük ve anladık. Mezkûr 7 numrolu hastahanede 5 gün kaldık sonra İNGİLİZ doktorları bizi ‘’Ameliyat yapacağız.’’ diyerek bayıltarak gözlerimizin bebeklerini çıkartarak bu veçhile bizi gözden halel bıraktılar,..”
*Eyüp Sabri Akgöl, hatıratında İNGİLİZLERİN Türk esirlerin gözlerini kasten kör etmeleriyle ilgili olarak şu satırları aktarmıştı (1978. Esaret Hatıraları / Eyüp Sabri: Bir Esirin Hatıraları / Mutbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi. Hazırlayan: Nejat Sefercioğlu. İstanbul.):
“… Biraz da MISIR’da gördüğümüz ERMENİ tabiplerinden bahsedeceğim VE onlara şu tabiri kullanmaktan kendimi men edemeyeceğim: GÖZ OYUCULARI.
Abbasiye hastanesinde MISIR’da Türk esirlerine yapılan cinayet ve hıyanetlere misal olunamaz. Zannederim bu alçakça işleri yapanlar gerçi sırf EMENİ doktorları olmuştur. Lakin bunlara son derece yüz ve yetki verilmiş olduğundan dolayı mel’unlar hareketlerinde serbest kalmışlar ve arzuları veçhile, biçare ve masum evlatlarımızın, yani esaret altında bulunan bu günahsız askerlerimizin bağırta bağırta gözlerini oymuşlardır…
*Karamanlı yedek subay Ahmet Altınay’ ın günlüğünü su yüzüne çıkaran Ahmet Duru’nun, İmge yayınlarından çıkan “Katran Kazanında Sterilize” adlı kitabından…
........Seydibeşir Kuveysna Osmanlı Useray-ı Harbiye Kampında, 1918’de FİLİSTİN CEPHESİNDE ESİR DÜŞEN 16. Tümen’in 48. Alayı’na bağlı Osmanlı askerleri tutuluyordu. 12 Haziran 1920’ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar. Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise ERMENİLER idi…
*Kamptaki, Türkçe bilen ERMENİ tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İNGİLİZ komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi.
‘’Savaş bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İNGİLİZLERİN işine gelmiyordu. Çünkü olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, ERMENİLER tarafından, İNGİLİZLERİN beyinlerine işlenmişti.
Çözüm toplu katliamdı…......’’
*28 Haziran 1921 tarihinde TBMM’ye “Malta’da tutuklu bulunanlar ile Mısır’da 15 000 esiri kasten sakat bırakan İngiliz doktor ve subaylarına dair TBMM’ye verilen önerge hakkında yapılacak işlem.” konulu bir soru önergesi sunulmuştu.
Bu önergede söz alan Edirne Milletvekilleri Şeref ve Faik Bey’in 28. Haziran 1921’de TBMM’de yaptıkları konuşmalardan küçük bir kesitle devam edelim.
‘’.......... Mısır’da bililtizam İNGİLİZ’in tathiratı fenniye bahanesiyle miktarı muayyeninden fazla (Krizol) banyosuna sokarak gözlerini kör ettikleri on beş bin evlâdının üzerinde irtikâb edilen bu cinayetin müteammit failleri olan İNGİLİZ tabipleriyle garnizon kumandan ve zabitlerinin tecrim edilmesini de ilâve eyleriz.’’
‘’......... resmî vesaikle( Belgelerle) ispat ederim ki; İstanbul’a mütarekeden sonra gelmiş olan ve Anadolu’nun ve Rumeli’nin, bu vatanın namusunu müdafaa eden ve bu vatan için çarpışan çocukları İNGİLİZ eline esir düştükleri zaman doğrudan doğruya Mısır’a sevk edilmişlerdi. Bunları mahsus ihzar edilmiş bir formüle, muzadı taaffün maddeler içlerine, boyunlarına kadar sokuyorlardı… Fakat Türk çocuğu oraya girince bir İNGİLİZ neferi başına dikiliyor ve süngüsünü uzatınca zavallı yavrucak başını içeri çekiyor ve iki gözü kör oluyordu. İNGİLİZLER böylece on beş bin Türk’ün gözünü çıkarmışlardır.
Bu uzun yazıda Filistin veya Filistinliler kelimesi kaç kez geçiyor dikkat ettiniz mi? Sadece bir yerde... O da Seydibeşir Esir Kampındaki Türk askerlerinin Filistin Cephesinde esir edilen askerler olduğu ifade edilirken geçiyor. Başka var mı? Yok.
O halde şimdi kararı size bırakıyorum:
1918 – 1920 yılları arasında 15.000 ( veya çok daha az ) Türk askerinin gözünü kör eden ve hatta öldürenler Filistinliler midir yoksa Ermenilerin de tahrikleriyle İngilizler midir?
Cevabı verirken elinizi vicdanınıza koymanız yeterlidir.
3. Resimde de görüldüğü gibi Seydibeşir Kampının aslında o zamanki esir kamplarından en iyisi olduğu, buradaki esirlerin gazete bile çıkardığı, ( On beş günde bir yayınlanan Türk Varlığı Mecmuası ) futbol kulübü kurarak futbol maçları yaptığı masa tenisi ve voleybol oynadıklarını iddia edenler de vardır. Nitekim 1912’de kurulup araya savaşların girmesi sebebiyle uzun süre faaliyetlerine ara veren İzmir Karşıyaka Futbol Kulübünün kurucularından Kadızade Zühtü Işıl da bu kampta bir süre esir kalmış ve kampta da ‘’Hilal’’ ve ‘’Terakki’’ adlı iki futbol takımı kurmuştu. (3 No lu fotoğraf )
Neticede İngilizler bile ‘’ Evet bu kampta 1918-1920 Yılları arasında bazı Türk askerleri kör oldu hatta öldü ama bu herhangi bir kastımız olmaksızın gerçekleşen, yanlış tedavi ve beslenme sebebiyle oldu. Ayrıca o yıllarda Trahom hastalığı tüm doğu ülkelerini kasıp kavuruyordu. Körlükler bu sebeple de olabilir’’ derken bazı yarasaların ‘’ Filistinliler 1918’de 15.000 Türk’ü katlettiler.’’ Demesi hatta bir de -hiç bir yerde bugüne kadar duymadığımız- bir türkü uydurmaları ya ahmaklıklarındandır ya da ya da hainliklerinden. İNGİLİZLER ve EMRENİLER Kelimelerini kaldırıp yerine ‘’ Filistinliler.’’ Kelimelerini koyanlar olsa olsa dün ‘’ Hepimiz Ermeniyiz.’’ Bugün de ‘’ Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal silah kullanıyor.’’ İddialarının sahibi soysuzlardır. Buna başka bir isim veremiyorum.
NOT Bu yazının hazırlanmasında aşağıdaki linkteki yazıdan çok geniş ölçüde yararlanılmıştır:
(
Filistinliler 15.000 Türk Askerinin Gözünü Kör Edip Öldürdü Mü? başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
22.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.