Yalnızlığın tarhında saklı düş
iklimleri düş bozgunları…
Yanılmışlığın küfesinde saklı ve de…
İçimin işgalinde seken hücrelerim
Sağduyum ve sol yanım
Aşkın ambarı, meskeni meali de
Hükmedene tapındığım kadarım
Günbegün de büyüyen bir öfke zalime
beslediğim
Tokatladığım iç sesimin yanaklarına
konan benek benek
Sözcüklerde saklı nice kelebek
Aşkın, şah damarına hücumu
Yerle yeksan olmuş üç beş dize
Dizlerimi dövdüğüm aşkın durakları
H/içliğimin isyanıdır mevsim
İç çekişlerin ömrü neye yeter ki?
Dilemması mı yoksa yarım
kalmışlığımın
Ve işte özet geçiyorum anda saklı
mevcudiyetimin
Pimini çekiyorum ansızın
Anlık bir sezgiden dönüştüğüm diğer,
kayıp, sol yarım
Yâd edilesi dün
Yareni külünden doğan şarkıların
Hizaladığı yörüngem,
Çekincelerim saklı sırlarımda
Semanın enginliğine sevdalı
Endamlı bir ölüm dilimi
Kum saatinin son çırpınışları.
Yetmedi, yetmedi…
Kumdan kalem
Kumar borcum hayallerime
Kuma getirdiğim üstüne şiirlerimin
Beti benzi de attı mı bir anda
Sil baştan oynadığım çökertme
Sahnenin tozunu mu yuttum yoksa?
Ve işte sahnede bir sandalye
Hali hazırda öğretiler
Dünde saklı nazlı direktifler
Yongam ve açmadan solan yoncam
Yokluğum varlığım bir kiminin gözüne
Kaçan o kum zerresi
Hiçliğimin de manzumesi
Bir esinti alaveresi cihanın
Nota kafa nota mermer
İlla ki başımı duvara tosladığım
Bir hengâme arsızca rüştünü
ispatlayan
Bir arbede ölümü muştulayan
Ne seviyesiz ne de yerli yersiz
Yerli duygularım
Yerli malı yerli haftası
Havsalamdan taşan söz öbekleri
Ne inkâr ve isyan
İhalesi hüznün yine mi bana kaldı?
O halde, baylar bayanlar:
Haydi, sıra sizde:
Yok mu arttıran yokluğumu…
Yoktan var edene taptığımı huzurla
Taşıdığım ruhumu
Şiirlerden serili bir kilim misali
Günümün unuttuğum yorgunluğu
Tabanları yanarken kalemimin,
Mimlendiğim şu evrende saklı tutamadığım
tek servetim
Nedir sizce?
Evet, söz de sizde, baylar bayanlar:
Yok mu arttıran ölü ruhumu giyindiğim
bedenimden firar
Ettiğim kadar fedaisiyim ben ruhumun…