Açtığım açacağım her paranteze
yığabilirim kırgın gönlümü payidar olmasını dilediğim kadar sevginin
dilemmasında yanan bir ateşim ben belki de ateş semazenlerini vurguladığı üzere
üstat Nurullah Gencin…
İzafi bir santralmış meğer yaşamak
hani hani…
Zıt kutupların birbirini çektiği.
İvedilikle dile gelmesi gereken de
bir kelammış hani verdiğim selamın yitip gittiği ve geri dönmediği.
Metazori bir iklimdir eşlik eden
sevginin bütçesindeki o kara delik.
Meali ölüm olan bir yorgandır belki
de üstümüze örtülesi.
Manen yılgın ve yanık mı?
Mizacı bitik mi?
Asla ve asla yolumdan dönmeyeceğimin
ibaresidir kalemimle tutunduğum hayatın ve insanların gerçek yüzü bir yanıp bir
sönenmiş de hani fıtratı dünyevi ilişkilerin ve doyumsuz nefislerin alt kümesi.
İnsanız.
İnsan olmaya meyyal.
İdamesi kaderin sözünde saklı iken
hemhal olduğumuz şu devasa cihan ve yaşanası nice karabasan.
Bir müsvedde ise gün, gecenin zikri
ve zifiri ile alt etmek adına zalimi ve kalantor gölgelerden kalan geride
aslında günbegün büyüyen iman gücüm.
Soyut bir rahledir serildiğim.
Somut bir dünyadır da kalemimle dile
getirdiğim.
Bir soykırım ise yaşamak ve
soyağacımda saklı tuttuğum dileklerim ve bağladığım çaputlarım.
Bir düş ya da gözüm açık gördüğüm.
Bir karabasan mı yoksa gerçeklerin
tekbir verdiği ve temkinle yaşamanın da getirisi her üstü örtülü insanın da
gerçek yüzünü tek bilen iken yüce Huda.
Günü kovuşturdum.
Geceye sımsıkı sarıldım.
Zikrime denk iken fikrim…
Ben sevdiğim kadar avundum ve avuttum
içimdeki mahzun çocuğu.
Bir dil yarası.
Bir yürek yarası.
Şiirlerimse dilaltı.
Bir hezeyan ise tetiklenen.
Bir heyecan iken dinmeyen.
Ve kıblemde yanıp tutuştuğum kadar da
elzem içimden geçeni sunduğum evren.
Kat izi gönlün kararan göğün
tümsekleri bense hali hazırda umutla sektiğim hayat yolculuğunda gün sayıyorum
aslında hayatı öğütüyorum aslında kâinat öğütlüyor bana ne yapmam gerektiğini.
Kulum şaşarım.
Kulum af dilerim.
Yanlışa düşmekten korktuğum kadar yan
çizen yalancılardan ve yalanlardan uzak dururum ama nereye kadar nereye?
Elbet boyumu aşan sözler etmem ve
haizi olduğum o tek zerre ile koşarım Hakkın Yolunda varmak adına Rabbin Dergâhına.
Bir hüzün seli ki neşreden.
Bir duygu sağanağı ki neşrettiğim.
Nesli tükenmiş iyi insanların peşinde
gide gele aslında tavaf etmişken evreni tekabül eden her yeni gün her sıkıntı
ile bilediğim kadar da yüreğimi ve bükemediğim bileği öpmeye gönülden razı.
Kat çıktığım basamaklar ve üstüm
başım kat izi.
Ütülenmiş duyguların tutukluk yaptığı
ve doğaçlama sevdiğim doğaçlama yazdığım hak hukuk tanımayan kimse yanlış yola
sapmaktan korkarım.
Köhne bir lahit.
Kırık bir pencere.
Kırgın yüreğim.
Kırılmaz iken direncim ve dirayetim
ve sınandığım kadar da razıyım kaderime yeter ki günümü aratmasın yüce Tanrı.
Bir kaos belki de hayatın sunumu ve
de karmaşa.
Katıksız bir zulüm mazlum olmanın
bedelini ödesem de şikayet etmeye hakkım yok işte ne de olsa Hakkın yolunda
yanlışa sapmadan yaşamakla sevmekle iştigalim.
Önümü göremediğim mi?
Ya, arkamda kalanlar?
Ya, sırtımdaki hançerden damlayan
kanlara ne demeli?
Bir iksir ise gün ışığı.
Bir denklem ise yaşamak.
Dengimin olup olmadığından ziyade ben
tüm insanları eşit gördüğüm kadar da reşittir duygularım.
Yaradan’dan dolayı yaratılanı
sevdiğim ve işte benim hikâyem böyle başladı.
Ne izbelerde geçti ömür ne de kurada
bana çıktı büyük ikramiye ve yüreğimle sevk ettiğim duygular sehven yalnız
olsam da Rabbin verdiği güç ile tecelli olan her ışıkta her umutta teselli
bulmaz mı insan?
Bir ırmaksa akan.
Bazense kuruyan dere yatağı.
Nemli gönlün surelere sığındığı ve
yalancı suretlerde rast geldiğim ihaneti ve zulmü de pekiştiren iken hayatın
çetrefilli yollarında tavaf ettiğim kadar duygu minvalinde göğsüm nasıl da
kabarır sevginin ve umudun dolduruşu ile.
İsyanı elbet bastırdım.
İzahı var ya da yok varsın yarı yolda
bırakılayım.
Rencide edilse yürek ne ki?
Ben iklimlerden güzü sevdikten sonra.
Gücüme güç katanın.
Gücümden dökülen günahlarımın.
Gönlümü geniş tuttuğum kadar da firar
ettim edeceğim kendimden.
Kendimden kendime yaptığım yolculuğu
dahi geride bırakan şu hüzün resitalinde nedir sahi insanların yok yere
öykündüğü ve bir türlü üstesinden gelemedikleri açlıkları?
Sunumu kaderin.
Sürmenaj da olmuş iken insan iklimi.
Feryat figan değil fitne fücur hiç
değil feleğinden çemberinden geçenlere aldırış etmeden ben hala masum da iyi
kalmanın mücadelesini verirken asla da haz etmem hani kalpleri ve gözleri
perdeli insanlardan ve işte uçuşan yalanlar ve zümrede saklı isyan bense idrak
ettiğim kadar da ibraz ediyorum yüreğimi inkârı ne mümkün ve de itiraf ettiğim
kadar kendime olan biteni saf tuttuğum iyiliğin ve evlat olmanın da haddinden
fazla verdiği huzur ve umutla ve coşkuyla sarılıyorum hem hayata hem içimdeki
çocuğa.
Manen infilak etmiş nice insan.
Firar etmiş nice duygu ve de…
Firakı dünün finali günün ve pekişen
huzurun asaletinde ar bildiğim kadar da yaşadığım hayat kimse kıyısından
köşesinden çekiştiren ve de düşmez iken yakamdan isyan dolu gölgelerin de
uzağına kaçıyorum ve de…
Son söz henüz söylenmemişken mümkün
mü geri durmam mümkün mü bayrağımı ve asamı elimden bırakmam?
Yüzü suyuna hürmeten kaderin ve
inhisarında iken kederin Allah rızası için yaşamanın da bedellerini ödüyorum ve
işte anbean daha da büyüyor maneviyatım ve itikadım.
Aşkın haresi.
Yalnızlığın hilal kaşı.
Bazense derdest edilmiş yürek
iklimimde saklı ne var ne yok sunumda ve işte Rabbimin kudretinden asla şüphe
etmezken ne kadar aciz olduğumu bir kere daha ispatladı bana evren.
Söküklerim.
Salkım saçak sözcüklerim.
İtibar ettiğim kadar da itibar görmek
adına…
Veryansın dahi etmeden feveran eden
zalime dönüp bakmazken ben sadece insanlığın semasında bazen bir bulut oluyorum
bazen ufka konup d/ağlanan kalbimle berat ediyorum ve hamt ediyorum şükürsüz de
geçmez iken günüm ve anım ve işte geceyi dahi aydınlık kılan O Işığa nasıl da
müteşekkirim.
Ne kibirli ne kindar ne yalancı.
Aslolana sığındığım kadar da
inhisarında kaderin bir nemden değil bir nedenden hiç değil tahakkuk eden neyse
ve yaşadığım ve yaşayacağım elbet başım gözüm üstüne yüce Rabbim.
Sana sığındığım.
Sana sokulduğum.
Günahlarımı da af etmen adına…
Kul olmanın ve evlat olmanın bilinci
ile savuruyorum duygularımı bazen savunduğum bazen avunduğum ama sevgiyle
inançla teselli bulduğum kadar tecelli eden her tevafuk elbet kâinatın ön
gördüğü üzeredir ve ben sadece Rabbimden istiyorum.