İpin ucu kaçtı mı sahiden yoksa ipe
götüren miydi yalnızlığımın teminatı ve tek şartı karar meclisinin…
İpotekli ruhuma g/örücüler geldi ve
ihanetin bahçesinde uçuşan bir kuş misali yatıya kalan dileklerimi suladım gözyaşlarımla
ve kurumasını beklemeden kundaklandı ruhumun şelalesi.
Mevsimlerden beyanat.
Mevsimlerden bakir tonlamalar.
Mevsimlerden sağdıcım bildiğim
solumun tek anahtarı ve solunumu duran renklerin boş yere tükettiği nefesi.
Arz ettim.
Hamt ettim.
Ar bildim bileli sevgiyi ve
masumiyeti ve yâd edilesi yâd ellerde kaybolan çocukluğumun peşindeyim bir de
annemin ve elimde dikiş ipliği mütemadiyen dikiyorum hüzünlü yüreğimin
söküklerini.
Sözcükler rutin bildiğim.
İmgelerse ruhumu sağalttığım.
Meali yitik bir günce mızrabı kırık
bir saz ve acılardan nemalandığım kadar açtığım içimi altın tepside buyur
ettiğim insanların nezdinde kâh büyüdüğüm kâh küçüldüğüm gel gör ki en mert
olan da benim bir başıma kız başıma savaştığım bunca cephede tek cephaneliğim
iken eksik etmediğim umudum ve inancım.
Rölantiye almıştım sözcüklerimi
epeydir.
Rövanşında döngünün refüze edildiğim
kadar da sürüldüğüm bir coğrafya ki yalnızlığın ibaresinde ve ibrazında kayıtlı
olduğum nüfus kütüğünde kaç haneye denk düşüyorsa artık kimliğim ve asaletim.
Sayaç kırıldı.
Sözcükler yuhalandı.
Sonsuzluk iken ufkum onsuzlukla
cezalandırıldığım.
Kaderin izinde saklı bir giz olsam ne
ki ne meylettiğim sabrın peşinde sözcüklerse vurgun yediğim ve işte sürümü
yalnızlığın lakin ben dimdik ayaktayım bir başıma olsam da kanatmaktayım
yaralarımı yamalı kalemimle yarıladığım yolun bitiminde ne bekliyorsa beni men
ettiğim beni kim bekliyorsa meylettiğim.
Günden arda kalan birkaç saatin daha
hesabını tutuyorum ve geceye ramak kala idame ettiğim hüznün de dibini
görmüşken ve işte yanan ışığı odamın ve işte tüten burnumda eski günlerim ve
ıskaladığım kadar mutluluğu hüzünle kalbimle Allah yolundayım kimseyi
inandırmak zorunda olmadığımı bilsem bile ağlama duvarlarında çakılı bir
çiviyim mademki çividir çiviyi söken mademki en yüksek rakımdır Rabbin Dergâhı.
Çarpık düzenin mafyası.
Hayatınsa mayası çözülürken.
İhanet etmediğim kadar doğrulara dağ
duvar yıkılırken.
İhya edilesi yüreğimde uçuşan
kelebekler misali döngünün belini kırdığım ve kelebek ömürlü şiirlerim ve
yazılarım nasıl da benden birer parça.
Bir renksem.
Ya da bir amblem.
Çöreklenen hüzünden sökün eden ilham
ve de…
İtibar etmediğim kadar karanlığa ve
kinayeye ve işte yakamdan düşmezken hayal dolu dünyamı sonlandıran bir ihanetin
izinde aslında kendime vardığımın da ispatıdır sözcüklerle ettiğim kadar
hasbıhal kök söktüren zalime de isyanımdır ve itirazım ve ettiğim ahım.
Çözülen kördüğüm.
Çözümsüzlüğe itiraz ettiğim.
Bir yenilgi isem içimde seken.
Bir yanılgı ise inandığım güvendiğim
her insandan yediğim darbe ve peşini topladığım.
Başımı yasladığım tek omuz.
Ve omzuma yaslanacak tek baş:
Aş bildiğim sevginin ve annemin
uğruna çıktığım yolda da bir başıma dimdik yürüdüğüm ve pes etmediğim kadar da
umudumu saklı tutuyorum Allah yolunda.
Kalender yüreğim.
Karambole giden dünüm ve hayallerim.
Bir metafor mudur yoksa sevginin
düzleminde teğet geçtiğim ölümün ihanetinde ve ibrazı huzurun Allah katında
kabul görmenin duasında duayeni olduğum hüzünlü kalbime ferahlık veren bana güç
veren de Rabbimdir.
Bir cereyanda kalıp da üşüdüğüm.
Bir rutinde kapaklandığım yere.
Bir de rencide edilmenin ertesi ve
işte hayatın ve sevginin alfabesinde açtığım kapıdır elimde sol anahtarı bir
ömür soluma yatırım yapıp sağıma yattığım…
Hani olur da olur da…
Olur, hem de öyle olur ki…
Beklemedeyim tüm inancımla ve
umudumla…