Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 8/31/2023
Okunma Sayısı : 311
Yorum Sayısı : 3
Arapça Olmasa  Konuşamaz Mıyız?---1. Bölüm---

1990 yılında MEB, Biz Tarih Öğretmenlerini Antalya- Aksu Öğretmen Okulunda Hizmet içi Eğitime davet etti.
Neyse efendim gittik bu eğitim için. Derslerimize anlı şanlı profesörler geliyor ki her biri alanında Türkiye'nin en iyileri. İşte bu profesörlerden biri de Türk Dil Kurumu Başkanı Hasan Eren.
Hasan hoca bir gün '' Çocuklar biliyor musunuz, bugün elinize bir Türkçe sözlük alıp M Harfiyle başlayan kelimelere baktığınızda içinde bir tane bile Türkçe kelime görmeniz mümkün değildir.'' Deyince işin doğrusu çok şaşırmış ve hemen aklımdan M harfi ile başlayan kelimeleri sıralamıştım. Yahu gerçekten de hangi kelime aklıma gelirse gelsin kökeni Arapça olan kelimelerdi.
Hoca devam etti: '' Sadece Malak kelimesi vardır öz Türkçe olan. Manda yavrusu anlamına gelir. O bile aslında Balak kelimesinin değiştirilmişidir. Bu çok enteresan değil mi?''
Evet, gerçekten de enteresandı ama hoca daha sonra çok daha enteresan bir şey söyledi:
-Enteresan... Maalesef bu kelime yerine koyacak öz Türkçe bir kelimemiz yok. İlginç diyoruz ama Enteresan kelimesinin tam karşılığı değil ilginç.
Evet, dilimizde başka dillerden pek çok kelime vardı ki bu başka diller arasında en büyük yer tutanı Arapça idi.
Peki neden? Neden kendi öz dilimiz varken ve kendi ana dilimiz olan Türkçe de bayağı bayağı zengin bir dil iken bilhassa Arapçadan oldukça fazla kelime dilimize girmişti? Üstelik de Türk Milleti olarak bizler Arapların değil Araplar bizlerin hakimiyetinde asırlarca yaşamış olmasına rağmen.
Bu durumun en makul açıklaması şu olsa gerek:
Türkler Müslüman olduktan sonra Kur'an-ı Kerim'de Yusuf Suresinin 2. Ayetinde geçen ifade sebebiyle Arapçayı kutsal bir dil olarak kabul ettiler.
Ne diyordu Yusuf Suresinin 2. Ayeti: ''İnnâ enzelnâhu kur-ânen ‘arabiyyen le’allekum ta’kilûn'' Yani : Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.''
Sanırım ''Kur'an Arapça olarak indirildiğine göre demek ki Arapça kutsal bir dildir.'' Kanaatine varıldı ve yavaş yavaş ana dil terk edilerek yerine Arapça ve İslamiyeti öğrendiğimiz Farsların yani İranlıların diline geçiş yaptık. Daha doğrusu pek çok kelimeler aldık bu dillerden. Öyle ki kendi ana dilimiz neredeyse kayboldu.
Peki bu durumdan rahatsız olduk mu?
Şöyle tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda Karamanoğlu Mehmet Bey'in zannedilen 1277 Tarihli o meşhur '' Bundan böyle çarşıda, pazarda, dergahta, bargahta Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.'' Fermanına kadar bir rahatsızlığın olmadığını görüyoruz. ( Not: Bu Ferman da aslında Karamanoğlu Mehmet Bey'e değil, Anadolu Selçuklu tahtında sadece 57 gün saltanat sürebilen Gıyaseddin Siyavuş'a aittir ve sanıldığı gibi bu ferman öyle çok uzun ömürlü olmamış, sadece 57 gün sürmüştür fermanın uygulanışı.)
Anadilde konuşma ve yazma yani anadile sahip çıkma Fransız İhtilaline kadar ne Türklerde ne de başka milletlerde bir sorun teşkil etmezken Fransız İhtilali ile birlikte başlayan Milliyetçilik akımı neticesinde her millet kendi ana diline sahip çıkma uğraşı içine girmiş, tabii olarak Türk aydınları da artık '' Öz Türkçe'' Demeye başlamışladır.
Bu arada yanlış anlaşılmasın, Anadolu'da özellikle konar-göçer yaşayan insanlar arasında ( Mesela Yörükler, Abdallar, Tahtacılar vb.) konuşulan dilde Arapça ve Farsça kelimeler neredeyse hiç yoktur. Örneğin Yunus Emre'nin şiirleri bugün de rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Veya Pir Sultan Abdal'ın, Hacı Bektaş-ı Veli'nin.
20. Yüzyıl başlarında Osmanlı Devletinde dil ile ilgili iki akım görmekteyiz: 1- Bol miktarda Monşer'li, Mersi'li, Bonsuar'lı, Madam'lı, Matmazel'li yarı Türkçe yarı Fransızca bir dili medeniyetin vaz geçilmezi sanan salakların kullandıkları bir dil 2- Ziya Gökalp'in başını çektiği ve ''Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,/ Köylü anlar manasını namazdaki duânın./ Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'ân okunur./ Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ'nın.'' Diyerek bırakın günlük konuşma ve yazmayı Ezanın ve Kur'anın bile Türkçe okunmasını isteyen bir Türkçülük söz konusudur, her ne kadar bu dörtlükte geçen '' Cami, ezan, mana, dua, mekteb, Hüda'' gibi kelimeler öz Türkçe olmasa da.
Evet... Görüldüğü gibi Türkçe ezan ve Türkçe Kur'an isteğinde bile kullanılan kelimelerin çoğu Arapçadır.
Peki yahu gerçekten de bizler Arapça olmadan konuşamaz mıyız? Ya da Araplar ve Arapça ile tanışmadan önce konuşamıyor muyduk? İşaretlerle mi anlaşıyorduk? N'apıyorduk?
Araplarla ve İslamiyetle tanışmadan önce de konuşuyorduk elbette. Hem de kendi ana dilimizle, kendi ana dilimizin kelimeleriyle konuşuyorduk.
Eeee o zaman kendi ana dilimize dönelim.
İyi dönelim madem. Dönmesine dönelim de kim ne anlayacak bu ana dilden? Evet, mesele ana dilde konuşmak ve yazmak meselesi değil ki, bir de konuşulanı ya da yazılanı anlamak durumu var ki asıl önemli olan da o.
Mesela anadilimizle yazılı şöyle bir metin çıktı karşımıza, bundan ne anlayacağız?
'' Üze Kagan olurtum olurtukuma ölteçiçe sakınıgma Türük begler bodun ögirip sebinip tontamış gözi yügeri körti bödke özüm olurup bunça agır törük tört bolundaki itdim.Üze kök Tenri asra yagız yer kılındukta ikin ara kişi oglı kılınmış.''
Evet... Bilge Kağan asırlar önce bize öz be öz Türkçe ile bir şeyle söylüyor.
Söylemesine söylüyor ama hiç bir şey anlamıyoruz. Dahası çok komik bir ifadeyle diyoruz ki: '' Bu yazıtın Türkçesinde Bilge Kağan diyor ki...''
Çüş yani... Bilge Kağan öz Türkçe bir şeyle söylüyor, biz bugün onun söylediklerini Türkçeye(!) çeviriyoruz anlamak için. Öz Türkçeyi Türkçeye çevirmek.. Bundan daha komik bir şey olabilir mi?
İyi de yahu dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmayalım mı?
Kurtaralım elbette.
Gelin 2. Bölümde de anadilimizi yabancı dillerin esaretinden kurtaralım.
( Arapça Olmasa Konuşamaz Mıyız?---1. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 8/31/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.