Muhtevası mı günün yoksa yaralarımla
yamadığım salkım saçak göğün devre arası hüznünde yerleşik acıların is kokan
şehrin de adeta bir yansıması iken gönül…
Muhatabım lal notalar
Sözcük canavarı içimde saklı kardığım
kadar
Kâh kördüğüm kâh ölgün günün muradı
Dibi boyladığım ıssızlık ise adeta
Alametifarikası kırık fayın
Kâh taşlandığım
Kâh taçlandığım
Açık ara farkla önündeyim mehtabın
Işıyan gözlerim denk düşerken yıldıza
Saldığım kokum nasıl ki bir gül ise
mahal veren
Bu coşkuya nutuklar attığım
Bu hüzün bulutunda uçuşan
Kanatlarım kadar da ağırdan aldığım
Hayatın isi
Sessizliğin izi
Muhtevası ölüm iken yalnızlığın gizi
Ah, Mihriban’ım
Sen ki içimde saklı çetele
Ah, hazan bulutlarına konan çocuk
varlığım
Anbean annesinin dizinde
Hamt ettiğim kadar günüme
İsyankâr bir münafıktan daha
Uzaklara kaçtığım
Yüreğimin yıkık harabesinde
Hemhal olduğum kadar yasın
İştigal olduğum yaşın
İbrazı umut bazen tutulan nutuk
Endamlı şaşalı bir yalnızlığın mimarı
İçimde saklı devasa oluk
Sancımla sanrılarıma eşlik eden ufuk
Baş koyduğumsa varsa yoksa hayat
Ve umut
Delişmendir mizacım
Tanrısı putların inancın daim kıldığı
O sevgi denizinde
İnkâr etmediğim kadar sevdiğim
Yalnızlığın kör dehlizinde
Frapan bir rüzgâr üşüten varlığıma
Kıydığı kadar zalim
Kıyamda yaşadığım dünüm ve ikbalim
Elbet saklı tutulası niyetim ve
nasibim
Allah yolunda yaptığım
Yolculuğun mimarı
Gaipten gelen coşkuma
Ektiğim dizeler
Bitimsiz hüznüme verip veriştirdiğim
kadar
O devasa lahza ki üstüne aralıksız
yağan kar
Bir edimse eğer ki var
Olduğum
Bir yitim ise hiçliğim saklı doğamda
Bazense doğaüstü güçlerin nezdinde
Tırmandığım hidayet dağı kadar acıdır
Ruhumu parça pinçik eden
Hazzıdır sözcüklerin serili olduğum
nice şiir
Akan dizeler nasıl ki damarda durmaz
Damardan sevdiğim cihanı elbet
kaçınılmaz
Bir nazın bir niyazın dibinde
Devirdiğim putlar
Bazen kırdığım potlar
Hazanın silik yüzü
Annesinin biricik kızı
Varlığın hicabı yokluğa eşlik eden o
sızı
Dinmediği kadar efkârı
Alt etmenin tek yolu
Elbet sevgiden
Elbet şiirlerden geçer
Hazzın doruğu
Tutuklu yüreğime yağan nuru
Evrenin asılı kaldığım kadar ucunda
Kancanın
Kancık misali acıma üşüşen zalim
ruhların
Ziyadesiyle farkındayım
Sığındığım Mevla’nın da gözetiminde
Şiar edindiğim iman gücünün estiği
Gürlediği
Aşkın bazen şarladığı
Bir yitimse eğer ki ömür
Yatıya kalsa ne ki hüzün ve şair?
İdamesi ışıldar
İdare lambasında geçen yıllar
Kimine göre kor
Bir hece
Aksini söyleyemeyeceğim kadar
Tekabül ettiğim rüzgâr
Varsın beni benden etsin bunca kin
nice isyankâr
Deştiğim toprak yakın durduğum mezar
Tüttüğüm kadar vapurun bacasından
Asla da vazgeçmeyeceğim yaşamaktan
Ne de olsa elim tutan biri var
Ve diğer elimde yaralı bir kuş gibi
matemin izinde
Boca ettiğim sözcükler
Kanadığı kadar
Kalemden ayrı düşmediğim
Bir ömür bir cefa
İçimde saklı nice ukde nice hutbe
Hiçliğime binaen sığındığım yüce
Mevla.