Malum olduğu üzere, sevgili Muallim
ben ki muğlak acılardan yokuşlu yollardan geçerken rastladım size yoksa
neylerdim kime derdim derdimi?
Yollar uzun bazen kısa.
Geceler kor dolu en çok da ömrün kör
noktası iken:
O, bakıp da göremeyenler yok mu?
Ve işte İlahi Esinti yoksa nasıl ama
nasıl tutunurdum hayata?
Göğsüm kıvanç dolu ve başım dik
yüreğim azıcık nemli lakin çok büyük.
Yetmez ama…
Misal mi?
Sevginin g/izini süren bir neferim
ben; edimlerimde saklı hidayet ve aşk ve alın teri.
Nakşeden güne b/aktım da sonra sizi
aradı gözlerim özlem giderdiğim kalemim bakınız nasıl da kaleminize değdi.
Lakin incitmekten çok korkarım latif
ve nazenin yüreğinizi ve sarmalında duaların hiç eksik eder miyim sizi?
Ben ki: kimine göre eksik etekli…
Ben ki rotasından sapmayan bir
Yıldız…
Ben ki:
Ah, nasıl derim nasıl lakin
söylemeliyim mademki baba parası yiyen bir gafilim gelin görün ki alnımın
akıyla yaşadım ve okudum ve sevdim ve direncimi saklı tuttum hep de sevdim
seveli insanları hele ki babasının biricik Gül’ü hak etmediğim hiçbir şey de
geçmedi kursağımdan şükür başım dik alnım açık sevip de gizlice sizi ve
birilerini uzağından…
Sevdim malum.
Serildim:
Ne gam, sevgili Muallim…
Sevecen yürek iklimimde dem tuttum
derdimi Rabbe sundum ve hidayetin basamaklarını tırmanırken size rast geldim…
Ben kordan bir heceyim ve açmayı
erteleyen bir gül.
Ben közümde saklı özümde saklı ne
varsa içimi alabildiğine önüme serdiğim bir latif heceyim ki:
Kimine göre Aşk.
Kimine göre Gam.
En çok da gücümü aldığım Sol yanımda
yatan duygulardan baş veren ergen bir sevgiyle cemali nur dolu şükrüyle Rabbine
koşan bir Kul’um işte sadece Rabbime kulluk ettiğim kölesi sevginin en çok
hatta sadece kendime eziyet ettiğim bir de meziyet bilmedim mi kendime yaptığım
haksızlığı…
Sergüzeşt sözcüklerdir başımda
uçuşan: hani, hani, o kavak yeli ve divane sevgim ayaklarımı yerden kesen
elemin de şerh düştüğü bir minvalde aşk ile ihya ettiğim yüreğim en çok da
Allah rızası için çok ama çok sevdiğim zati aliniz ile öykündüğüm bir
yolculuktur bu kimine göre hayal kimine göre destur edindiğim bir minval ki
yüreğim nasıl da sökün eder yerinden ansızın.
O devasa sızı içerlediğim.
O anlık mutluluk ömre yaydığım.
Bir anı mektebi iken hayatım ve her
an’ ı her anı’ mı kayıt altına almanın coşkusu ile serildiğim şu boşluk aslında
bir kehanet iken A4 sevgimle iştigal nemlendirirken gözlerimi.
Bıçkın rüzgâr üşütürken ruhumu.
Aşkın sarmalında açtığım devasa bir
parantez tutuklu nutkumu…
Elbet dillenen yürek kalemin medarı
iftarı aşkın huzmesinde çağlayan gönül çeşmemden akan kâh yaşın kâh yasın kâh
umudun izinde.
Mütereddit ruhumla yazarken önceleri…
Müstakbel kalemimle hecelerken
evreni.
Mağdur yüreğim.
Mazlum sevdam.
Bakaya kalan şiirlerim.
Bekası mı yoksa gelecek günlerin?
Anım anıma uymaz ki lakin içimde
yoktur en ufak art ve de kötü niyet.
Ben ki bir anı okulunda yaşayan
Külkedisi.
Balkabağım elbet kalemin dönüştüğü
bir saray bir cennet ve gece 12 oldu mu çalan çanların uzaktan gelen sirenlerin
sesi…
Amadesiyim günün.
Azık bildiğim hüznün.
Azadesi ömrün.
Bir ardıç kuşu kimine göre başımda
uçuşan alıcı kuşlar gel gör ki adı aşk bunun yoksa nasıl yazardım yoksa nasıl
delice severdim bunca zaman?
Sevgili Muallim…
Muaf tutulduğum bir hayattır benimki
ve de mutluluk lakin kimselere benzemem uçan kuşta görürüm ben Rabbimi düşen yaprağa
dahi basamam çünkü inanırım her nesnenin bir canı var.
Hırkam bile konuşur benimle: hani,
annemin aldığı…
Kopan düğmeye nazik davranırım çünkü
bilirim ki bu benim imtihanım.
Sözü özü bir.
Közünde saklı köz.
Közünden doğan yeni gün ve güneş.
Külümle meftun.
Külliyemde mutlu.
Kümülatif duygulardan ördüğüm bir
utku ve ufku mademki bahşetti bana yüce Rabbim…
Nasıl da kulp takarlar hem de nasıl.
Lakin ben kaderime razı iken kime ne
nasıl yaşadığımdan?
Kimine göre hücre hapsi gel gör ki
tavaf ederim ben koca evreni kalp gözüme sadık sevgimle hemhal Allah’tan
korktuğum kadar korunduğum nasıl da aşikâr şükürler olsun ki…
Günü uyuttum da geldim.
Geceye teşrifim mi?
Elbet Allah bilir.
Yansız sevgimle yâdım.
Yandan çarklı vapurlarsa yoktur
lügatimde aslında pek çok sözcüğü pek çok asiyi pek çok kâfiri çoktan kopardım
hayatımdan.
Hoppa imgeler suskunsa.
Haşin rüzgâr ise uykuda.
Bense sabah ezanına sadık başladığım
kadar güne erken bir zamanda…
Uydum.
Uyruğum.
Ulağım.
Ulemasıyım işte tüm duyguların ve kat
izinde yaşarım kalemin kat izinde severim ben insanları ve katlandığım kadar
kat ederim yolları ara ara ket vurulsa da ara ara bam telime basılsa da
azadesiyim ben renklerin bazen beyaz bazen gök kuşağı hurafelerden uzak bir
rivayet addedilse bile mutluluk elbet vardır onun da bir vakti zamanı.
İzbelerde söner ateş.
Secdede saklıdır İlahi Ateş.
Aşktır nemalandığım hazandır mekânım
ve esintisi sevginin en çok da yalnızlıkla sınandığım ve debdebeli duygularla
çoğalırım ben kimine göre tek hane addedilen.
Hazzıdır hüznün kimi şiir.
Hüzzam makamında kimi şarkı.
Şüheda mazim sapmadığım rotam ve
içimde saklı gizin de yoktur dur durağı.
Telaşla koştum ve vardım yanınıza
uzaktan verdiğim selamı mademki Allah rızası için verdiğim ve işte kayıtsız
koşulsuz için için sevdiğim…
Gaipten gelen coşkumla tutulan
nutkuma da eşlik ederken kalemim…
İki cihanda da aziz olunuz, sevgili
Muallim ve dünde kalan ne varsa başım gözüm üstüne kaderim mademki yüce Rabbim
böyle istedi…