‘’Zamanı derin bir acıyla hissediyorum. Bir şeyleri bırakıp gitmek beni inanılmaz sarsıyor.’’(Alıntı)

İçi kof yüreği küflü ve o nemli ıslak zemin ayaklarımın altından kayan yerküre bense semanın müdavimi bense şehrin sevdalısı zemheride saklı kutsal bir izim, gizinde ömrün sesinde ölümün sedası hoş yalnızlığı boş yere irdelenmişken zamandan ve mekândan bağımsız münferit tekil hanesinde yaşayan tek heceli bir yeminim…

Bana ‘’aşk’’ diyor şarlatan insanoğlu.

Zamana şerh düşüyorlar sessizliğim iken zamansız bir ölüme meyleden ve zemin çürüyor ruhum çürüyor ne de olsa bir ayrık otu olarak yarattı beni yüce Tanrı.

Dağlar aşıyorum yetmiyor.

Bentlerden taşıyorum gölgeler pis pis sırıtıyor.

Pisipisine öldüğüm zamanlardan geliyorum belki de bir piste yayılmış yakıt gibiyim için için yağan için için yağmalanan yerin göğün efendisi neferi aşkın hükümranlığında Mevla’nın gölgemi çoktan kovduğum; nefsimi ta çocukken öldürdüğüm münferit bir acıyım içi kıyıldıkça yüreği kıyama duran serkeş sözcüklerin atası yalnızlığın tanrısı bir dua gibi üstüme yıkılan duvarlardan kaçamadığım kadar yırtılmış duvağımda oynaşan gölgelerin müptelasıyım.

Sancılı döngü.

Sanrılar gezegeni.

Ölü bir dürtü.

Ve işte ve işte:

Aşkın bekası s/onsuzluğun g/izinde saklı sadece bir detaydan çıkıp da yola resmin geneline zikrettiğim yandaş fikrimle ben modern çağın Don Kişot’u; ben yalnızlığın neferi aslında ben isyankâr tohumların sitemlerinde konuşlu batıl ve atıl bir gücüm.

Hazan âşık.

Bense aşkım.

Hüzün sağdıcı iken aşkın özlemle sevişen bir Küheylan…

Kaf dağında uçuşan egolardan münferit sayacından evrenin mustarip.

Sözcüklerin yatıya kaldığı akşam yıldızıyım ya da Zühre ve dokunaklı varlığıma eşlik eden nice ukde.

Beynamaz rüzgâr nasıl da sevdalı bana.

Aşk iken aşka âşık olan.

Tutku iken aşkı tutuşturan.

Bedensel diyetler bedensel arzular değil varsa yoksa ruhun hulasası ve engebeleri aşan dağları deviren yamacında iken yüce Mevla’nın yüreğin kınında hayatın kirinde yalnızlığın ferinde solan bir gök taşı misal.

Edimlerim var sıra dışı.

Sözcüklerim var kalburüstü.

Yeminlerim var Rabbe sırdaş.

Yasaklarım var asla da değilken yeknesak.

Açlıkla terbiye ettim ben bedenimi ve ruhumu ve çizmeyi aşan kâfirlerden olmadım asla.

Sadece Rabbime taptığım sadece Rabbime koştuğum sadece de Rabbime sadık bir Mümin.

Göğün feneri.

Yerin ışıldağı.

Sözcüklerinse kodamanı.

Dağ tepe tanımadan uçurumlara düşsem de sağ salim yüzeye tırmanın ve aşkın hulasası dengimse özleme konuşlu bir isyan değil bir ikaz hiç değil belki bir ibare ibraz ettiğim sonsuz aşkın külfeti hiç değil kof sözcüklerden üremediğim küflü sandığımda saklı iken naftalin kokulu anılarım ve işte ben aşkın müdavimi ve sırdaşım iken yüce Rabbim yüreğimde saklı sonsuzluğun saltanatı.

Her yanım yara bere içinde.

Yâdımsa dünüm.

Yarenim gönlüm.

Yakut gözleri aşkın yandığım kadar aşkı da kalemi de yaktığım.

Adaklar adadığım endamlı bir duyguyum ben.

Bağrıma saplanan hançere dahi sevdalandığım.

Bazen Leyla bazen Ferhat bazen Âdem bazen Mecnun.

Tonlarca ağırlığı yok sayabildiğim.

Teamülü sevginin tacizi olsa bile döngünün aşkı teyit ettiğim ve tebessümler ekip umut biçtiğim.

Yaldızlı yolum.

Yakutum ben bazense tohuma kaçan bir tutku.

Tek arzum Rabbe kavuşmak ve göçmek bu âlemden ve işte göç vaktime ilerlerken kendimden kurtulmak adına şah damarımdan yakın olana sevdam ve tek ihtiyacım kurtulmak bu bedenden ve İlahi Aşkı tek servetim bilmek.

Hep sevdim ben.

Hep âşık oldum en çok da aşka.

Aşikâr olana aşina.

Aştığım yollar ve işte tek aş’ ım iken aşk…

İhbar ettiğim soylu duygular var ve her ne hikmetse rahmetin aralıksız yağdığı nurunda inancın nezdinde hayallerin ve işte umudun yolcusu bir semazen.

Hem insanım hem değilim.

Hem beşerim hem de şaşmamaya gayret ettiğim.

Engelli bir koşucu iken yüreğim ve sevgi engelli dünyanın çoktan dibi tutmuşken ben yaktıklarımdan kendime bir âlem bir cennet inşa ettim.

Dün doğdum.

Yarın öleceğim belki de.

Ama ölmeden tozu da dumana katacağım.

Müridi duyguların müptelası hüznün ve evet, ben acıyla besleniyorum ve en dik başlı acıyım en dik açıyım aşkın emaresi özleminse kırık tokası ve gamlı notası…

Ve hep de dediğim gibi:

Benli anlı şanlı bir sol anahtarıyım her kapıyı açan ve sağdıcım iken aşkın mayalandığı zemherilerde ve sonsuzlukta ve uzay boşluğunda tek bir zerreye tekabül etsem de severek çoğaldığım s/onsuzluğun gizinde saklı bir izim mademki yolum Hakkın Yolu…

 

 


( Aşk... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 4.11.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu