TEŞEKKÜRLER MUHTEŞEM YÜZYIL
Kara Murat, Battal Gazi, Malkoçoğlu, Tarkan, Karaoğlan gibi filmleri bir kenara bırakırsak (Ki bırakalım. Özellikle de kadın peruğu takıp saçlarını toka ile tutturan merserize donlu Tarkan'ı ve bildiğin basit sokak köpeği olan Kurt'unu bir tarafa bırakalım. ) ciddi Tarihi filmler yapılmıyor muydu peki?
Yapılıyordu elbette. Mesela '' Bir Millet Uyanıyor.'' Bu film ilk kez Atatürk döneminde yapılmış, hatta Atatürk bizzat kendi sesiyle filmde yer almış. Biz ise 1966 Yılı yapımı olan ve baş rolünde Kartal Tibet'in oynadığı versiyonunu seyrettik. Oldukça etkili bir filmdi.
Mesela 1969 Yılı yapımı olan ve başrolünde Cüneyt Arkın ile Fatma Girik'in oynadığı ''Vatan ve Namık Kemal '' filmi de oldukça güzel bir tarihi filmdi. ( Vatan Yahut Silistre piyesinin sinema filmi haline getirilmiş şekliydi. )
Bu ikisi dışında bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızın etkili filmlerinden biri de baş rolünde Türkan Şoray ve Kadir İnanır'ın oynadığı ''Gazi Kadın'' filmiydi. Film Erzurum- Aziziye tabyaları kahramanı Nene Hatun ile ilgiliydi ve en önemli sahneleri Erzurum'da çekilecekti. Ama filmde Nene Hatun ile kocasının gerdek sahnesi vardı ve bu sahnenin fotoğrafları film daha vizyona girmeden Pazar adlı bir dergide yayınlanınca İstanbul'da okuyan Erzurumlu üniversite öğrencileri ayaklandılar. Yapımcılar da hem o sahneyi filmden çıkardılar, hem filmi Erzurum yerine Gerede'de çektiler, hem de Filmin adı '' Nene Hatun'' olacakken ''Gazi Kadın '' oldu. Evet, güzel bir filmdi hatırımda kaldığı kadarıyla.
Ha, bir de ''Haremde Dört Kadın '' vardı 1965 yılı yapımı... Osmanlı hareminde cariyeler arasında lezbiyen ilişki olduğunu (!) daha doğrusu kadın kadına sevişme diye bir şeyin de var olduğunu ilk kez o film sayesinde öğrenmiş oldum.
Sonrası malum. Televizyonun hayatımıza girmesi ile birlikte sinema sektörü öldü. Artık tek ilgimiz Dr. Kimbıl yakalanacak mı yoksa kaçmaya devam mı edecek? (Kaçak Dizisi ) Hemen ardından Ceyar bakalım bu hafta yine ne gibi kötülükler yapacak? ( Dallas Dizisi ) Köle İsaura bakalım bu hafta ne gibi sıkıntılar yaşayacak? Küçük Ev hep öyle küçücük ama mutlu olarak mı devam edecek? Ama Allah için '' Kökler'' adlı yabancı dizi tek kelimeyle muhteşemdi.
Evet yoktu maalesef. Dünyanın en köklü tarihine sahip bir milletin doğru düzgün ne bir tarihi filmi vardı ne de dizisi.
İşte bu eksikliği farkeden TRT nihayet uyandı ve Tarihi dizi yapmaya karar verdi.
1978 Yılında '' Yorgun Savaşçı '' Dizisi çekildi ancak dizinin filmlerinin 1983 yılında askeri yönetim tarafından yaktırıldığı duyuruldu. Dizi daha sonra 1993 yılında gösterime girdi Yani tüm kopyalar yakılmamıştı demek ki. Ancak çok da rağbet görmedi.
Tv Tarihinin en ses getiren Tarihi dizisi 1984 Yılı Yapımı olan Küçük Ağa dizisiydi. Kendi adıma söyleyim: Zevkle izlediğim bir diziydi. Yer yer katılmadığım bir senaryosu olsa da.
Tarihi dizilerin ilklerinden olan 1988 Yılı yapımı Kuruluş- Osmancık adlı Tarihi dizi ise o güne kadarki tv dizilerimiz içinde en masraflı olanıydı. Osmanlı Devletinin kuruluşu ile ilgili olan bu dizi de güzeldi lakin hiç bir dizi ilk tv dizimiz olan ve baş rolünde Müjde Ar ile Salih Güney'in oynadığı Aşk-ı Memnu kadar ilgi toplamadı.
Aşk-ı Memnu öylesine bir diziydi ki yıllar sonra Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ'un başrolünde olduğu aynı dizi, eskisinden çok daha fazla seyirciyi ekrana kilitledi. Yetmedi, daha yeni Bihter adlı bir dizi daha yapıldı.
Yani efendim hiç kimse haybeye laga luga yapmasın. Biz millet olarak böyle yasak ve çarpık ilişkilere tarihimizden çok daha fazla ilgi gösteriyorduk geçmişte de şimdi de..
Geçti böyle hayli zaman / Bir koyun göründü uzaktan..
Pardon, Orhan Seyfi Orhon'un Kurt Masalı Şiirine gitti kafam. Kaldığımız yerden devam edelim.
Tarihi dizilerin bir Aşk-ı Memnu kadar ilgi görmemesi üzerine gerek devlet televizyonu gerekse özel televizyonlar oldukça uzun bir ara verdiler Tarihi dizilere.
Nihayet 5 Ocak 2011'de bir özel tv kanalında Muhteşem Yüzyıl adıyla bir dizi girdi hayatımıza.
Dizi Muhteşem Süleyman yani Kanuni Sultan Süleyman Dönemini anlatıyor (!)
Anlatmasına anlatıyor da en cahil insanın da en Osmanlı karşıtı insanın da itiraz edeceği durumlar var dizide. Öyle ki kırk altı yıllık saltanatında sadece Avusturya üzerine on üç sefer yapan ve her seferin bizzat başında olan Kanuni Sultan Süleyman, diziye göre haremden dışarı adım atmıyor adeta.
Harem desen ne giren belli ne çıkan. Padişah neyse de Vezir-i âzâm orada, defterdar orada, subaşı orada, kaptan-ı derya orada, velhasılıkelam bütün Divan-ı Hümâyun hareme girip çıkıyor. Hatta utanmasalar simitçi, kahveci, gazozcu, ne varsa hareme sokacaklar.
Hürrem denen cariye koskoca Kanunî'ye '' Sülüman '' Diyor, Kanunî '' Kim bu densiz. Alın kellesini. '' Diyeceğine '' Üf anammm, yavrummm... Karıya bak lan, ilik gibi maşallah.'' Nazarlarıyla bakıyor ve hayatında hiç karı- kız görmemiş gibi ağzı açık ayran delisi misali kızı gözleriyle yiyor.
Hele bir Şeyhülislam Ebussuut Efendi var ki evlere şenlik. Herif, Şeytana papucunu ters giydirecek türden tam bir üçkağıtçı.
Kanuni, Ebussuud Efendi'ye '' Ha bu İbraam olacak gavatı öldüreceğim ama söz verdim. ''Ben hayatta olduğum müddetçe senin hayatın emniyette olacak.'' Diye. Şimdi sen bir fetva ayarla da tepeliyeyim şu şerefsizi.'' der demez Ebussud Efendi '' Emrin olur Hünkarım. Fetva ne demek? Senin köpeğin olsun. Sen şimdi git yat uyu. İnsan uykudayken ölü sayılır. Sen uyurken biz İbraam'ı tepeleriz. Böylece sen de verdiğin sözü yememiş olursun.'' Diyor. Kanunî de ''Âlâ'' deyip sakallarını sıvıyor ve tabii ki söylemeye hacet yok, olan zavallı İbraaam Paşa'ya oluyor. Bir de tabii ki Kanunî'nin kız kardeşi Hatice'ye... Zavallım dul kalıyor.
Muhteşem Yüzyıl dizisi için bayağı masraf edilmişti. Oldukça pahalı bir prodüksiyon olduğu besbelliydi lakin aşağı yukarı herkes için bu dizide pek çok anormallikler vardı.
Mesela saray kadınlarının kıyafetleri... Hürrem Sultan'dan Mihrimah'a, Mihrimah'tan Mahidevran'a, Hatice Sultan'a herkes göğüs dekolteli kıyafetler giyiyor ve bu kıyafetlerle sarayın her yerinde arz-ı endam edebiliyordu. Tesettür denen bir olay söz konusu değildi Öyle ki Kanuni'nin anası Hafsa Sultan bile ( Nebahat Çehre ) kıçının kıllarının ağardığına bakmadan göğüs dekolteli kıyafet giyiyordu.
İşin kötü tarafı ise vatandaşın, izlediği bu diziyi tarihi bir belgesel zannetmesiydi ve o günlerde '' Vay be.. Biz de Kanuni'yi seferden sefere koşan bir padişah zannederdik. Herif meğer sarayda cariyelere binmekten başka bir iş yapmıyormuş.'' Diyenler hiç de az değildi ama bir o kadar da '' Böyle Kanunî de olmaz Muhteşem Yüz Yıl da..'' diyenler de bir o kadar vardı.
Evet, dizi aslında tam anlamıyla bir felaketti.
''Eee o zaman ne halt etmeye '' Teşekkürler Muhteşem Yüzyıl'' Diye başlık attın bre bunamış hoca?'' Diye soruyorsunuzdur mutlaka.
Evet, dizi bir felaketti ama işte bu diziden sonra bizim millette '' Ulan arkadaş, böyle olmamalı. Bir araştıralım bakalım.'' Merakı uyanmaya başladı. Yani?
Yani efendim Muhteşem Yüzyıl Dizisine kadar tarihe ilgi göstermeyen bizim millet, bu diziden sonra tarihimizle ilgilenmeye, yeterli seviyede olmasa da araştırmaya, okumaya başladı veeee.
Evet, bu ilgi devletin de dikkatini çekti ve '' Ulan bizim başımız kel mi? El alem bir Muhteşem Yüzyıl dizisi yaptı cukkayı cebe indirdi. Biz daha alasını, hem de daha gerçeğini yapalım şu tarihi dizilerin.'' dedi ve kolları sıvadı.
Bu kolları sıvayışın sonucunda ortaya nur topu gibi bir ''Diriliş Ertuğrul '' Çıktı ve 10 Aralık 2014'de Vizyona girdi.
Diriliş Ertuğrul, o güne kadar yapılmış tüm tarihi filmleri de dizileri sildi süpürdü. Öyle ki Cumhurbaşkanımız bile bu dizinin setine gidip oyuncuları ziyaret etti. Diziyi elinde kılıçla seyredenler bile oldu. Velhasılıkelam Milli Ruh tavan yaptı bu diziyle.
Sonra tarihi diziler artık peş peşe gelmeye başladı.
Muhteşem Yüzyıl'ın Kösem'li olanı yapıldı. Mehmetçik Kut el Amare yapıldı, Uyanış Büyük Selçuklu, Alpaslan Büyük Selçuklu, Barbaroslar Akdeniz'in Kılıcı gibi özel tv kanallarının yaptığı tarihi diziler yanında TRT'nin yaptırdığı '' Payitaht Abdülhamit '' Dizisiyle tarih bombardımanına tutulduk.
Muhteşem Yüzyıl ile başlayan tarihe merak iyi mi oldu kötü mü oldu tereddütteyim.
Milletin tarihe merak sarması açısından elbette iyi oldu. Lakin bu işte ekmek olduğunu gören açıkgözlerin bir sürü absürtlüğü tarihi diziler sayesinde sokuşturması açısından kötü oldu. Daha kötüsü ise ne biliyor musunuz?
Bir tarihi dizi çekiliyor. Senaryoya göre Türkler bir kaleyi feth ediyorlar ve Türk bayrağını kalenin burçlarına asıp elde kılıç ''Allahuekber '' Diye bağırıyorlar.
İşte bu sahnenin çekileceği an, günlerden Cuma.
Dizi oyuncularından ( figüranlardan daha doğrusu ) bir ikisi yönetmen ve yapımcılardan Cuma Namazı için izin istiyor ama alamıyorlar böyle bir izni.
Evet, adamlar ''Allahuekber''den para kazanıyorlar ama oyuncularının camiye gidip ''Allahuekber'' demelerine izin vermiyorlar. Çok can yakıcı değil mi?
Tarihi dizilerden birinde oynadıktan sonra ikinci sezonda oynamak istemeyen bir oyuncuya soruyorlar: '' Neden ikinci sezonda oynamak istemiyorsun?'' Cevap aynen şu: '' Çünkü beni dizideki o şahsiyetle özdeşleştiriyorlar. oysa ben o değilim.''
Tarihimizin kahramanlarından biri.
Aktör '' Ben o değilim.'' Diyor.
Kim olduğunu katıldığı ve canla başla desteklediği bir LGBTİ etkinliğinde öğreniyoruz.
Sanırım bu daha da acı oldu değil mi?
Biz tarih olarak ne öğrendik? Gelecek Bölümde..
(
Allahu Ekber'den Para Kazanıp Allahu Ekber'e İzin Vermemek... başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
4.12.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.