Döşümde yangın

Düşümde isyan

Renklerden en mahzunu olan beyaz yalnızlığın kabrinde saklı:

Kâh bir duayım kâh bir v/eda

Aşkın nüansı iken şiirlerden derlediğim

Bir cennetin yolcusu

Dünyada yaşadığım cehennemin tortusu

Ve bakaya kalan hüznün bekçisi

Kâh zirvesi

Kâh kirvesi

Sözcüklerin yaldızlı yolunda seken bir Yıldız’ım

Mahlası unutulmuş bir şairim

Öksüz kimliğimde

Yetim yitikliğimde

Hazanın sarmalında

Hüznünse zamlı tarifesinde

Kâh töhmet altında kaldığım

Kâh uçuşa geçtiğim

Kâh kıblemde saklı bir mimoza

Kâh ruhumla tavaf ettiğim Kâbe’nin

Verdiği huzurla

Huzuruna çıktığım Rabbimin

Varlığında bulduğum güç sayesinde

Korumaktayım da saf tuttuğum varlığımı

Korunduğum kadar kutsal kitabın izinde

İçimde saklı nice gizin nezdinde

Yağan yağmura karışan

Yaşımın yasında

Acının yaraladığı kalbimin yamasında

Saklı tutulası bir umut gibi

Annemin duasında

Serildiğim kadar kabrime

Sarardığım kadar güneşin seyrinde

Çıktığım seyrüseferin

Bazense atıl yüreklerin güftesi

Kâinatın bestesi bildiğim

Sessizliğin de nazında niyazında

Saklandığım kadar surelerin her birinde

Suretimde saklı

Asil dokunuşun

Asi duruşumun yâdında

Esen yelin kuvvetinde

Asmalı Mescidin gölgesinde

Aş erdiğim huzura

Aşk bildiğim Rabbime yolcu

İki kapılı hanın arka kapısında

Seken bir kuş gibi

Ruhumun yorgun kaldırımlarında

Ser verdiğim sırlarına serildiğim

Kırık aynanın ta kendisiyim

Kırıldığım kadar defalarca

Kınandığım kadar iblisin şerrinde

Bense her şerde bir hayır bulduğum kadar

Allah yolunda bir seyyah

Dünyanın gözünde bir meczup…

 

 

‘’Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama… Değil mi yoksa?

Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. ‘’(Alıntı)

 

Düşlerimi maviden bir sema bekledim aş erdiğim yeni günün öğretisinde saklı bir yemindim mademki…

Kıblemde içtimada.

Kabrimde ise nöbette.

Boşluğun sarmalında hümayunu göğün.

Hoşluğun da enstantanesi esrikli bir mevsimin koşulsuz hüznüydüm ben…

Miadı dolmuş mısralarda saf tuttum.

Saf addedildim vurdumduymazların nidasında bir ileri bir geri savruldum…

Ara ki bulasın…

Bulamadım lakin.

Buyrukla komutla geçti ömür.

Sayfiyesi ömrün ettiğim sadakat yemini.

Gürleyen iç sesim.

Gümbürtüsü arşı alaya çıkan yürek çırpıntıları.

Sözcüklerdi tenimde saklı imgelerin çığlığına gölge düşüren aslında gölgemi ilk gün kovmuşken…

Ve işte miladi takvimin ve uğurlamaya hazırlandığımız senenin son haftası:

Geri sayım başladı.

Bir başak tanesi gibiyim:

Dolu ve dolgun bir o kadar esen delişmen rüzgâra nazire ediyorum ve boyumu aşan dalgalarda saklı bir damlanın ertesi yakut gözlü sevdalarda ömür tüketiyorum tünediğim kadar en tepede ve türeyen sözcüklerin manivelasında saydam yüreğimin de tuttuğum defteri kebirinde dünü ve eski seneyi defnediyorum.

Maviden gök.

Beyazsa sürdüğüm saltanatı hem saflığımın hem masumiyetimin ve bocaladığım kadar hayatta boca ediyorum duygularımı kalemse mahremim kalem, yazmadığımda matemim ve içinde yaşadığım sırça köşküm sırlı aynanın kırık ve kırgın sesinde saklı bir nazım ben aşkın hümayunu sözcüklerin kamburu yalnızlığında duayeni.

Açım dik.

Acım da dik başlı.

Her açmazda yolum Tanrıya düşüyor.

Her gün yeniden b/ölüyorum düşlerimi ve örüyorum ruhumu kederin dalgalı saçlarında şiirlerim hüznün röflesi içime batan kıymık kıymet görmediğim kadar da değer veriyorum ah, tüm insanlara bazen bir fısıltı bazen bir nida ve işte ve işte şiirlerimin eklem yerleri acıyor yetmiyor ama…

Yatıya kalan ilhamın doruğunda…

Yalnızlığın da yırtık duvağından tavaf ediyorum evreni.

Kaskatı bedenim ölüme hazır ve nazır.

Kuş tüyü vicdanım saltanatını sürüyorum insanlığımın mahrum kılındığım kadar mazlum yüreğim mahzun gülüşüm ve saf tuttuğum asaletin ibaresi…

Bazen bir ışıldak.

Bazen dibe dökülen tortu.

Yadsıyamadığım kadar bunca acıyı.

Yansıtmakla iştigal varsa yoksa yürek duyguların neferi ve işte nöbete kaldığım şiirlerin nabzını tuttuğum kadar da alsaydım, ah, keşke insanlığın nabzını.

Tükenen bir zaman dilimi.

Rayici olmayan dünde kalan o kırık sayaç.

Tünediğim göğün kubbesi asaleti neferi olduğum sevginin ve yalnızlığın ve işte göğün kodaman kanatlarında esiyorum gürlüyorum iç sesimin yankısında sudan sebeplerle kendimi cezalandırdığım ömrün yasını tutuyorum ve kaç yaş alırsam alayım biliyorum da farkımı diğer insanlardan.

Tembel bir Anka kuşuyum hali hazırda küllerimde saklı.

Uçuşan tülün arkasına saklanan bir sığırcık kuşu misal…

Ya da pencerenin pervazına konan yavru bir serçe…

Zaman yitiyor.

Yıl bitiyor.

Bitimsiz acılarla insan nesli nice soykırımı yaşıyor ve yaşatıyor birbirine ve ölen bunca mazlum ve masum insanın ve çocuğun ardından insanlar bir de yılbaşı hazırlığı yapıyor:

Ölümün sonlanmayan güftesi.

Dinmez iken hasreti insanların sese o müşfik sese ve işte kâinatın bestesi tüm hızıyla tüm coşkusuyla çalıyor ve yaşıyor ve yaşatıyor da insanlara sessizlik iken de evrenin en büyük gürültüsü.

Zemheride üşüyen nazlı çiçek.

Toprağa karışmış nice beden nice yürek.

Azımsanan varlığı masum ve mazlum insanların da dile gelmez iken isyanı…

Allah rızası için yaşamanın ve sevmenin de güftesi iken şiirler arşı alaya çıkan bir fısıltının da tek tanığı iken Sağır Sultan ve dünya ağırdan alırken insanlığı ve adaleti…

Ve silinen siluetler.

Silik bedenler…

Yeni yıl kapıda ama arkasında da dev bir kamburu var ve ne yazık ki Noel Babanın torbasında cihan ölü çocuk bedenleri taşıyor ruhlarında da dinmez bir acı ile yok yere ebediyete intikal etmiş olarak addedilseler de onlar artık sonsuza kadar yaşayacak birer melek cennetin sırlı yollarına düşmüş ve acılarını da bilfiil taşıdığımız ve sonsuza değin de taşıyacağımız…

 

 


( Yeni Yıl Kapıda... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12/27/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu