Torun torba sahibi akça pakça
bulutlar: nazı da dinmezken rüzgârın…
Salkım saçak umutlar
Efkârın bam teli
Şiir ise sevdalı bir ayraç misali
Şahit olduğu kadar aşka
Bir yitim bir bitim kısık bir ritim
Şair ve bir b/ölü aşk
Hicranın nefesinde
Ölü nefsine ağıtlar yakarken kalem
Kelamı ve geri dönmeyen selamı
İlla ki kabul eyler ve kucaklar Tanrı
Endamı dünün
Günyüzü görmüştür epeyce şair
Akça pakça teni yalnızlığın
Bin yaşına eren bir çocuğun meali
Ve eseri
Ve esiri sevdanın
Yazdığı nice şiirin nice nesrin
Var mıdır bir ederi?
Ve içinde yüzen akışkan hüznün
Debdebeli bir o kadar narin elleri
Kapaklandığında yere
Tek kaldırandır yüce Rabbi
O kesif sessizlik hüküm süren
Şairse bir kâşif gibi b/ellediği her
duygunun
Ta köküne inen
İki ismiyle müsemma
Hem çiçek hem yıldız yazarken
künyesinde
Binlerce dua kitap da saklı iken
külliyesinde
Külliyen yalandır hem şairin ölümlü
olduğu
Kul hakkına girmeden vakıf olduğu o
İlahi Esinti
Yeter ki kabul görsün Rabbin Dergâhında
Bir gün bir gece de yetmez yazmaya
Bir hicret bir de hicvi ömrün
Ön sözü olmaya aday iken duygular
şiirin
Noktayı koymaktan da haz etmez
kalemin neşri
Üçlediği üç nokta
Aşkın süregelen her hadisi ve her
sure
Sözcüklerdir meali
İmgelerin yandığı
Yüreğin külünden doğan nice gül nice
rüya nice yıldız
Ne de olsa
İki ismiyle müsemmadır şair ve şiir
Gözlerinde çakan Yıldızlarla
Yaşadığı cennet bahçesinde
Açmaya da solmaya da doyamazken şair
ve umudu
Ne de olsa yediverendir şairin Gül
mizaçlı ruhu