En Çok Sevmeyi Sevdi Şair...




‘’ben sadece seni sevmeyi çok iyi bildim

uykumu sallandırırken darağacında ve

başrolde bir tüfenk

sekerek bir yenilgiden diğerine zafer zannedilen

üstelik uzaklarda yaşlanırken’’(Alıntı)

 

 

Ve miadı yeniden doldu şiirin: doğumu ertesi güneşin hırpani bir teslimiyet kalemin kaderine razı geldiği kadar isyan ettiği kederin imtiyazında soldu ve söndü heceler:

Uykuya dalan göğün esintisinde saklı sözcüklerin umresi ve bet sesi karganın gel gör ki kardığı kadar karanlığı yalnızlığın dünle sakit olan her cümlesi elbet dünde kaldı.

Sevgiyle iştigal yürek göğün suretinde saklı ihlas dolu sureler ve pekişen o hasret:

İmbat gecesi.

İsyanın af dileyen nüktesi.

Taşkın sevdaların bentler aştığı; ölümün hicabı imgelerin kurşunlandığı ne ki; kurşun ağırlığında yalnızlık kurşun döken cihanın cüret edebildiğinden öte cümlenin ayağına dolanan bir sır ve sevgiyle şerh düşen evrene nasıl ki şairin sönmez ışığı önce sevdiği sonra öldüğü ve yeniden şiirle doğduğu kaç katsa çıkacağı hidayet kaç asırsa sevgiye ihanet kaç satırsa özlem delişmen rüzgâra yönelttiği sitem.

Seni seviyorum…

Kaç bin senedir yüreğin ihlali kaç asır aşkın kehaneti?

Telvesinde saklı sevginin tevazu yüklü meleklerin şiire ve şaire ömür biçtiği.

Önce kundaklandı yerküre ama dinmedi zulüm…

Kusur aradı beşer her bir sevgiye verdi veriştirdi gel gör ki kalem susmadı.

Öğretilerdi aşkın alfabesinden sızan ve ön sözü aşkın şair ki yere göğe sığmayan hasretin uzamında önce sustu:

Sevdi sonra.

Dikilesi söküklerinde sekti notalar.

Nokta kadar cüzi; rotasında saklı iken coşkunun meali:

Bazense rölantiye alınan sırlar ve mutluluk.

Düş fakiri idi kimi beşer ve sevme özürlü:

Aksayan ayaklarında mevsimin ve akça pakça teninde gök kubbenin:

Semirdi tüm noktalar bazen tek düze bazense üç noktalı bir özleme meyleden yüreğin sevip seveceği daha kimler yoktu ki geride?

Sevdi şair ve kalem.

Boyu uzadı da uzadı şiirlerin.

Bıçkındı nidalar aşkla örülü ve hicvi özlemin hicretinde şafağın gün yüzü görmek adına önce biledi kalemini şair mademki sevdiği sırra kadem basmıştı; yetinmedi ve yatıya kalan hasreti sözcüklere döktü nasıl ki uçan kaçandı sözcükler sayfada yer bulmadı mı unutulan sevdalar elbet söz uçar yazı kalır.

Azadesi duyguların recim edildiği kadar ruhun nüktesi idare lambasında geçen yıllar sönen ışığın ferine özlem duyan pervane misali dönendi de dönendi şiir.

Düz duvara tırmandı tırmanacak iken sözcüklere vurdu kendini öfkesini söndürdü zalime duyduğu kızgınlığın külünden nice nidalar savruldu nice gül açıverdi birbiri ardına.

İşi gücü sevmekti mademki şairin…

Racon kesen hayaller üstün geldi ve yatıya kaldı şair ve gece.

Miladı mı şiirin yoksa miracı mı şairin?

Göğün tepe noktasını nasıl ki gözüne kestirmişti şair.

Ünlendi gün un ufak ediverdi hüzün külfetli bir yolculuktu aşk hele ki aşka da âşık oldu mu insan:

Dökümlü eteklerinden taşlar döküldü ve taşlandı boş beyaz sayfa ne zamanki kalem sussa ve taçlanmak adına taçlandırmak adına aşkı ve şair boykot ettiği kadar yalnızlığını bonkörce harcadı cebindeki imgeleri ve salınımında rüzgârın sözcükler yağdı nur misali:

En şaşalı duyguyu bahşedene duyduğu İlahi Aşkın Rüzgârında saklı ne çok metanet ve yığılası dirayet sığındığı kadar sözcüklere asalet idi şairin rugan yüreğinde açan çiçekler misali köselesi dünün köstekli saati rahmetlinin ve tek kozunu sundu evrene mademki kozasından firar edecekti şair:

Tayin edildiği en üst makam.

Tevazu yüklü ömrü biçtiği kadar sözcükler bir içimlik şiirlerden medet umdu şair ve her gün yazdı hikâyesini mademki şiir bellemişti hayatı ruhunun kurak topraklarında biriken yaşı yası nasıl ki yâd eller almıştı ve açtı ellerini Rabbine ruhunu sundu altın tepside ışıyan gözlerinden düşen rahmeti şiir bildi sevdiği kadar Rabbine duyduğu minneti büyüttü ve büyüyen hayal gücünde sundu bir bir ruhunun ışığını.

Işıldak imgeler.

İsyankâr noktalar.

İmlecin seyrüseferi.

Aşkın rotası.

Rölantiye aldığı mutluluk ve de…

İşi gücü sevmekti mademki şairin önce matemini d/okudu ve elyaf sevinçlerden kendine bir cennet inşa etti.

Acının reçinesi.

Sözcüklerin üst benliği ve alt belleği.

Haykırdığı kadar da haiz iken sonsuzluğun ufkunda seyyah yüreğini salıverdi evrene ve rotasını saklı tuttu nasıl ki başı dönüyordu coşkudan ve mutluluktan ve huzurun ayak sesinde önce imledi aşkı sonra mimlenen yüreğinden firar etti kanadı kırık melekler.

Damgalanmış gece.

Mührünü bastı sonra ve işte asılı kaldığı kancanın kopmasıyla kendini rüzgârın savurduğu o nidada o coşkuda buldu:

Aşkın künyesindeki sihir ile ihya olan yüreğinden dökülen her duygu mademki karşılık bulmuştu kalemin kanından da içtiği şerbeti mademki bahşetmişti yüce Mevla ve kozasından firar etti edeli en çok sevmeyi sevdi şair yaşın da yasın da inhisarında göğe erdi hidayete ve de: zikrine denk düşen fikrine eşlik eden gülüm/semenin ışığında ve duyguların ayracında soluduğu kadar aşkı solmamaya yemin etti hayal dünyasından göç edecek tüm kuşlara da selam etti bir göç vakti öcünü de aldı şair mademki nefrete zimmetli zalimin uzağındaydı ve asılı kaldığı kadar aşkın kanatlarında sonsuzluğa meyletti sadece bir zerre bir nokta olsa bile aşk mademki zimmetliydi sonsuzluğa rükû ettiği kadar ricasını kabul eyledi yüce Rabbi ve noktayı koydu kâinat:

Allah var gam yok…

 

 


( En Çok Sevmeyi Sevdi Şair... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.