“Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi
olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Annemdir.”
Her
kadın anne adayı olarak dünyaya gelir. Sosyal çevre, eğitim ve kalıtım bu
kavramı estetikleştirerek, “nadide ve
eşsiz” hale getirir. Daha bir
doyumsuz olur anne duygusu.
Anne
olabilmenin “olmazsa olmazları”
vardır. Bu duygu ve davranışlar sadece onlara özgüdür: “Merhamet, paylaşma, yaşama
sevinci, olumlu
davranışları kazandırma azmi ve isteği, sınırsız ve koşulsuz sevgi, koruma kollama
duygusu, şefkat, sahiplenme, inanılmaz bir bağlılık ve özveri, empati, değer
verme, samimiyet, halden anlama, yardımlaşma, özenme, gıpta etme, gurur duyma,
özlem, sorun çözme, rehabilite etme becerisi, vb.”
Aklımıza
gelebilen en anlamlı ve değerli vasıfları sıralasak da, “anne” sözcüğünün içerdiği ve taşıdığı önemi anlatmamız yetersizdir.
Çünkü
bir anne, bunlardan çok daha fazla güzelliklere, bulunmaz eşsiz hazinelere
maliktir. Annelik bunlardan da öte, erişilmesi, anlaşılması ve anlatılması çok
zor, fakat en zevkli, nadide bir sanattır.
Anne,
yüreğinde biriktirdiği bu güzelim hasletleri yaşatabilmek için, yaşamın kendisine
ördüğü engelleri de aşmak zorundadır. Özellikle de ülkemizde kalıplaşmış
yöresel kurallar, annenin işini ve yaşamını daha da güçleştirmektedir.
Evi
çekip çevirme, geçim sıkıntısı, eşiyle uyumlu ve sağlıklı bir yuva kurabilmenin
mücadelesi, çocuklarını koruyup kollama rolünün ağırlığı, hayata hazırlama
telaşı, kaynana, görümce çekişmeleri, komşuluk ilişkileri vb. sorunlar da
annenin yüreğindeki onulmaz yaralardır.
Hani
derle ya “yuvayı düşü kuş yapar”. Anneler için bu söylem de az gelir. Aslında
bir erkeği saygılı, itibarlı, ayaklarının üzerinde durabilen ve işinde başarılı
kılan annedir.
Çoğu
anne, eşinin Pazar harçlığı diye zoraki verdiği cüzi paradan gıdım gıdım biriktirerek,
eşinin zor anında, paraya zorlandığında getirerek eline sıkıştırır.
Bir
erkek başarısını kendinde sanarak sakın övünmesin. Bu başarının mimarı inanın
ki hanımıdır.
Çoğu
zaman babaların yapması gereken işler de anneye havale edilmektedir. Çocukların
eğitimi, veli toplantıları, oyun oynamaları, ödevlerine, proje hazırlamalarına
yardım, gözlem, kitap okuma vb. bunlara örnek verilebilir.
Babadan
yeterince yardım alamayan anneler ise yalnız ve çaresizidir bu sorunlarla baş
etmede. Yine de O, çocuğunu itinayla besler, üstünü başını giyeceklerini,
yiyeceklerini eşyalarını özenle seçer yıkar ütüler. Zaman ayırarak ninniler
söyler, masallar anlatır, kitap okur. Çocuğunun odasını toplar, temizler, gezdirir,
isteklerini karşılar. Okula hazırlar, öpücüklerle uğurlarken de harçlığından
mutfağından kestiği bir miktar parayı evladının cebine koymadan edemez.
Sorunlarını
dinler, moral verir, teselli eder. Üzüntülerine, acılarına, can sıkıntılarına,
tebessümle, tatlı söylemlerle, okşamalarla merhem olur, mutlu olmasını sağlar.
Çocuğunun
arkadaşlarına kapısını, yüreğini açar, misafirperverlik yapar, değer verir,
ikramlarla, jestlerle evladının mutlu olmasını, gurur duymasını sağlar. Kendisi ile
arkadaşları ile çevresi ile barışık içinde yaşamasına katkıda bulunur.
Bazı
babaların vurdumduymazlığı karşısında, çocuğunun baba özlemini ve sevgisini telafi
etmeye çalışır. Babaların hatalarına kırılan biricik evlatları, yine anneler
teselli eder. Babaya karşı menfi duygular beslemesine mani olucu, yapıcı
nasihatlerde bulunur.
“Baban
aslında seni çok seviyor, fakat işi ağır, zaman bulamıyor.” “Sen babanın
aldırmazlığına bakma, seni çok seviyor fakat belli etmiyor. “Hadi yakışıksız
söylem ve tavırlarından ötürü babandan özür dile. Bu günlerde işi yoğun biraz,
o yüzden sinirli.” Baban seni elbette ki anlıyor, zamanı olunca seninle bolca
ilgilenecektir.”
Türden konuşmaların mimarı yine annedir.
Annelerin bu yapıcı birleştirici ve sevilen tavırları
olmasa, çoğu evde baba-evlat kavgalarının ve kırgınlıklarının sonu
gelmeyecektir.
Belli
yaşlarda babaya açılmayan konular, yine anneye iletilir. Bir gruba katılma, bir
istek, karşı cinsle kurulan arkadaşlıklar. Hatta evlilikler önce anneye açılır.
Babanın hoşuna gitmeyen taraflar, anne tarafından yumuşatılarak ikna sebepleri
hazırlanır ve babaya götürülür. Evlat haksız da olsa annesi yanındadır.
Savunur, ortamı yumuşatır, tarafları ikna eder.
Gurbete
düşen evlatların ilk aradığı annedir. Özlenen, aranan, yüreğe kederi, özlemi
düşen annedir. Yemekleri, gülümsemesi, ilgi ve iltifatı, “ooh…” çektiren bal tatlısı söylemleri evladın can simididir. İster
ki konuşmalar hiç bitmesin. Bilinen fakat duyulması mutlu eden anılar tekrar
tekrar paylaşılır. Zihinlere depolanır, gözlerde sevinç taneciklerine,
gönüllerde huzur çiçeklerine dönüşür.
Çocuklar
her yaşta, annenin gözünde çocukturlar. Üstünün örtülmesi, üşütmemesi, ihmal
etmemesi gerekenler bir çırpıda anne tarafından sıralanır. Kaç yaşında olması
hiç önemli değildir evladın. Hala minicik, narin, bazen yaramaz, ihtimam
isteyen korunması gereken bir çocuktur o.
Onun
için annelerin dudaklarından sessizce süzülen yumuşacık ve tatlı duaların
huzuru özlenir. Kendi açtığı üstünün, annesi tarafından ihtimamla, özenle,
şefkatle örtülmesini ister. Azıcık üşütmüş olduğu halde, durumunu abartarak annenin
telaşlanması hali özlenir. Gülümsemesi, okşaması, sarılması, ninnileri özlenir.
Kötü
ve çirkin anne yoktur. Bütün anneler evlatların gözünde nadide çiçek, miskler
kokan manolya, pırlantaların aciz kaldığı en değerli hazinedirler. Onlar
biricik, vazgeçilemez, uzak kalınamaz, müstesna kahramanlar, her sıkıntı ve
gamı bir tebessümle bertaraf eden en seçkin psikologlardır.
Sevgili,
vefakâr, fedakâr, biricik annelerimiz. Sizler tarlada ırgat, evde bakıcı
temizlikçi ve aşçı, ihtiyaçların temininde ve eve taşınmasında tedarikçi, evin
geçiminde, ekonomist, ailenin mutluluğunda terapist, kavgaların,
huzursuzlukların çıkmamasında barış güvercini, babanın, evlatların işlerinde
danışman, çocukların büyütülmesinde öğretmen, sosyal hayatın düzenlenmesinde
profesyonel organizasyoncu, komşuların akrabaların kaynaşmasında arabulucusunuz… Onun için başların tacı,
gönüllerin ilacısınız. Kısacası hayata ve mutluluğa açılan kapının altın
anahtarısınız…
Bu
söylemler abartılı laflardan öte, gerçekleri anlatmakta yetersiz bile… Sizlere
minnettarız… Hakkınız ödenemez, değerinize paha biçilemez…
Bütün
bunlara rağmen, bazılarımız zaman zaman
sizleri üzmekte, hırpalamakta, nazik bedeninizi ve kıymetli duygularınızı
incitmekte…
Bu
yakışıksız davranışlardan medeni bir erkek olarak nefret etmekte ve utanç
duymaktayız… Böylelerinin yerine sizlerden binlerce kez özür diliyorum. Hak
ettiğiniz değerin verilmesini, eşsiz kıymetinizin takdir edilmesini yürekten
temenni ediyorum…
Biricik, vefakâr, merhamet timsali, sevgi
okyanusu, yüreklerimizde açan nadide çiçeklerimiz. Hayatımızın anlamları,
ömrümüzün huzuru, hanelerimizin direği, baş taçlarımız.
Her
gününüz huzurlu, sağlıklı ve mutlu geçsin… İyi ki varsınız… Bizler ne yapardık
sizler olmasaydınız…
Sevgiyle
kalın…
Seyfettin Karamızrak