Düş ehli bir gülüş adeta pekişen iç
sesin yarattığı tahribat ötesi:
Yetmedi zılgıt yiyen habis umutlar ve
zemheride saklı kâh çaresizliği kâh alt edilmişliği…
İyelik eklerinde yaşayan gizil bir
özneyim:
G/izli s/andığım: ölçüsüz kelamın
sisinde ve zikrinde saklı o kör o kor teselli.
Mubah olan mademki duygular elbet
mübalağa etmeden sevdiğimden de öte ve her nasılsa ruhumda biriken insanlar ve
kirleri ve kinleri ve evet, ben alçak ve sıra dışı bir dağım; ağ bildiğim insan
ilişkilerinde en çok da sevgide sınır tanımadan sevdiğim…
Bir es vermek zorundayım burada çünkü
cengim ve zevkim ve çivisi çıkmış dünyevi öfkelerin uğruna artık her kim ise
yediği halt ile zirveye çıkan…
Ya, ben?
Hamt ettiğim kadar sabrı katık
yaptığım şükrümle yaşadığım yaşattığım nazımı niyazımı…
Ve işte ruhumun şeceresi:
İman gücüm ve küçülen bedenim yok
olmaya hazır bir varlık ve şanlı bir sol alfabesi:
Hep mi solunda yaşar insan ve yaşatır
da sevgiyi?
Sol anahtarı elimde yetmedi dilimde
en çok da yürek yaramda ve iki yakamın bir araya gelmediği şu cihanda yaşadığım
can pazarında kudretim ve kuvvetim ne ki yetmedim elbet insan nesline.
Çaresiz bir imgeyi damıtırken.
Çelimsiz kalemi yerin dibine de
batırırlarken.
Muhtevası hayatın ve münazara ettiğim
edebiyatın coşkulu dünyası:
Ya, ben?
Çıtkırıldım hayatımda çıt çıkarmadan
yaşadığım yetmezmiş gibi çıt çıkarmadan sevdiğimle iştigal sevecen yürek
iklimimle hemhal artık her kim ise acıya hüzne mahal veren ve defolu yüreklerin
küfünde seken bir eksen.
Haşmetli evrenin hizaya getirdiğine
dair bir kanıt olmasa da elimde ve işte yalan dünyanın yalancı neşesi yalancı
dostları sırtımı sıvazlayacakken hançeri saplayan.
Bir mikado çöpü gibi dağınık.
Salkım saçak ruhumda saklı.
Seyyah imgelerin nazarında sefasını
sürmediğim hayatın güftesinde ve işte sessizlik iken kâinatın bestesi mimlenmiş
bir imgeye sığınıp da kaç bin şiir daha yazmalıyım, sorarım işinin ehli
yüreklere şairlere.
Dünyanın ne malı ne mülkü varsın
dolsun da miadı.
Ruhumun gayesi ve güftesi ve
terbiyesi ve bir eziyet babında olsa da dünya ahalisi.
Renklerin en haşmetlisi ve kutsalı ve
masumiyetin simgesi:
Karalar b/ağladığımdan da öte akça
pakça teninde tininde yaşamın ve işte kolum kanadım kırık olsa bile kırmadığım
kalplerin ettiği veryansını kim sonlandırabilir ki?
Bir tek katre.
Hizaladığım yüreğim.
Hazzın eşiğinde hası sevginin haiz
olmadığım ne ise belki de yaşadığım kadar diken üstündeyim.
Zemheride saklı o fırtına fıtratıma
en yakışansa belki de konuvermek en tepeye ve gözden kaybolmak her ne kadar
gözden ırak olan gönle çok ırak olmasa da ve işte kıtalar aştığım ve işte
sürüldüğüm nice coğrafya ve kıraç toprakların yağmura hasreti kadar da ihtiyaç
hissediyorum ansızın kırılıp da orta yerimden ve işte yaşlara boğulduğum hayat
güncem.
Sessiz ve sıradan değil hem de:
Hem sıra dışı hem de en güçlü ses
iken tepkisizliğimle mahal verdiğim insan iklimleri varsın taş olsun yürekleri
varsın taş taşısınlar yorulsun kolları varsın kol kanat germesinler ne
çocuklara ne mazluma ne de yaralı yürekleri ile yaşama gayreti içerisinde nice insana
yüz vermesinler de aslında sayısız yüzleri ile ve de tanışıklıkları yalanla ve
zulümle…
Seyyah gezegenin aslında çok uzağında
kayan bir yıldızım belki de göz kırpan.
Seyyah gezegeni cennet bellediğim fi
tarihinde saklandığım kadar mutluluğu kendime amaç yaptığım kadar severek mutlu
olmayı başarmış bir faniyim belki de izafi sevgi gösterilerine kanacak kadar
saf ve aşırı duyarlı en çok da izahı olmayan hayal kırıklıkları ile örülü
hayatımın son güzergâhı iken ismimden de ümidi kesip gülmek yerine içime akıttığım
gözyaşlarım ile bulduğum teselli nasıl ki tecelli etti ve işte frapan ruhlar
yokuşunda yarı yolda bırakılmış kısmetsizliğimle keyfe keder yaşamadığım kadar
muğlak bir haritadır göç mevsimime en yaraşan aslında cihandan ve yalan
düzenden firar etmektir.
Bir göçmen kuş ki.
Asla da geçici bir heves değilken
sevginin ve umudun her zerresi ile huzur bulduğum kadar alaşağı edildiğim
yorgun atlaslarda bertaraf edildiğim hayatın nice dar koridorunda sefasını
süremediğim kadar hayatın cefa yüklü heybemin de ağırlığında ezildiğim kadar
ezik olmasam bile hayatın eğri ve yokuşlu yollarında ve işte cenk ettiğim
kaderin kederle yer değiştirdiği o münferit coğrafya ki sözcükler iken en
tesirli silahım ve kalemimle kaderimi tayin edip baş koyduğum bu yoldan ve de
menzilimden dönüşüm yok iken…
Mademki yoktan var edene taptığım ve
koştuğum kadar ruhum da incecik kanatları ile kelebek ömürlü şiirlerimden
aldığım hazzın da diğer yakası…
Yaklaşamadığım o liman ve de:
Bense tüm ama tüm gemileri
nihayetinde yakmışken cesaret bulup da söyleyemediğim kadar nice insana onları
ta yüreğimde taşıdığımı…