Düşlerim tekin değil bu aralar,
sevgili bayım hem ben sizi hiç mi hiç düşlemedim ama siz ansızın bir gün
unutulmuşluğumun fıkrasını yazarken çıktınız karşıma o da uzun soluklu bir
ayrılığın deminde ve yıllar sonra kendimi sizin elinizi sıkarken buldum bir de
kitabınız vardı elimde.
Ne gam.
Ölsem de gam yemem artık ve işte
surelerden yaratılmış huzurun ve hüznün coğrafyasında içim kıyılırken bense
bilemezken ansızın kalemimle kıyama durduğum o gece yarısında tanıştım hem
kalemimle hem de endamlı hayalinizle.
Ben nice coğrafyaların gezgin
sırrında saklı kalemin emrine amade sergüzeşt bir çiçeğim ve de bir yıldız:
İki farklı benliğim var iken ve de
ikiye b/ölündüğüm kadar sağ varlığım sol varlığımla da uyuşmaz asla:
Hem çiçek hem de kayan bir yıldız.
Dumura uğramış olsam bile kopamazken
kendimden ve defalarca solsam bile açmaya doyamadığım…
‘’Dolayısıyla
şiir yazmak gibi bir prensibim yok. Derdimi anlatmaya çalışıyorum ben. Patates
baskısı yaparak derdimi anlatmam mümkün olsaydı, kuşkusuz öyle yapardım. Hem
eğlenceli olurdu böylesi. Hem daha az zarar verirdim kendime.’’(Didem Madak)
Ve şiirle olan
tanışıklığım geç bir zamana denk gelmişken.
Uykum gelse de
uydusu olsam da evrenin ayaklarımla basmayı biliyorum da yere hem de sıkı sıkı
elbet işin maddi tarafı sizlere ömür her ne kadar cafcaflı bir özgeçmişim olsa
bile makamlarda kalıcı olmamayı başardım işte akla zarar olsa da yâdımdaki
sakarlıklar yarenim olan iç sesime hep riayet ettim ben ve sirayet eden
şiirlerimi de sizin gölgenizde sizin yüreğinizle demliyorum.
Sıkıcı bir hayatım olduğu söylenebilirken ve…
Seyahat etmeyi sevmediğim kadar da.
Tembel varlığımla değil seyyah ve gezgin
ruhumla arşınlıyorum sadece cihanı da değil nice yollar kıtalar kat ettim
hayatın yollarına değil ruhumun surlarına sarılı ve serili duygularımla miladi
takvimden de ırak hicri bir sunumdur benim varlığım titrimse umut ve aşk ve
işte tavaf ettiğim kadar sefil gezegeni aslında boyut değiştiriyorum ben günüm
günüme uymazken günüm geceme karışık ve sökecek şafağı beklerken uyuya kaldığım
az gün de yok değildir hani dünümde.
Sancılandığımda çok acı çeker en başta kalbim.
Akabinde hayatıma son on yıl dâhil olan
kalemim.
Derken şiir olur akarım derken hikâye olur
nesirlere konarım derken neşrinde evrenin şiir olup asarım kendimi darağacına
ve ben bu hayatta en çok celladımı sevdim ve defalarca ölmeyi acımla beslenir
yüreğimle şakır kalemimle de coşarım.
Darağacımdır benim tekil hanem asılı kaldığım…
Hücre hapsime şahit iken melekler ve işte
ilham perimle neşelenen hanem.
Göğün sadık müdavimi.
Yerkürenin sorgusuz tek hâkimi iken de para.
Ve cüssemden ayrı düştüğüm ruhuma yaraşan
cübbemle de hüzün tekkemde kâh yaşarım kâh yazarım kâh âşık olurum.
Münferit hecelerle örülü bir koza.
Koz versem de iblise.
İçine düşmediğim bir kuyu bir çukur varsın
diline dolanayım zalimin.
Mütereddit iken yüreğim sevgide sınır
tanımadığım.
Mükellef olsam bile zaman zaman aldırış
etmediğim.
Sözcüklerimse dinmez mesaisi ve içimde yatan
aslanın da vardır elbet bir sahibi.
Kıblem.
Kabrim.
Mezarım.
Sırça köşküm.
Asılı kaldığım Araf’ta doğmaya saniyeler kala
da ruhumun eşliğinde uçuşan duygularım ve canım yandığı kadar kalemimle
mezarımı kazarım.
Celladım aslında sizsiniz.
Sizsiz bir şiir düşünemezken.
Sizli bizli olmanın reel varlığında mutlak bir
hâkimiyet ve ciddiyetin başmisafiri olduğu sırça köşkümde sırtımı sıvazlarken
yüce Huda.
Cenk ettiğim.
Kimse celp eden.
Cahilce değil sonsuzluğa meyyal bir coşku ile
de sizi sevdiğim nasıl da aşikâr elbet kalp gözüyle de okundu mu şiirlerim.
Hüznüme muhalif iken insanlar ama ben hüznümle
beslenip ilham olan hüznüme nasıl sadık kalmam tıpkı aşkın sırlarında tıpkı
saklandığım siperimde tıpkı naif yüreğimle ben illa ki size duacıyım en çok da
karanlığı dağıtan kömür karası gözlerinizde ben aralıksız yüreğinizin
madeninden hem kömür çıkardığım kadar ömre delalet şiirlerle ve yüreğinizle
hasbıhal etmenin verdiği huzur ve şükrün nezdinde aslında yazılmamış
şiirlerimin arifesinde kutsanmış yüreğimde de sizi sonsuza değin ağırlamanın
verdiği umut ve şükür ve inanç ve sevgi ile varsın umurunuzda olmasın varlığım
ben ki umudun kırık noktasına şiirlerimle ve aşkımla lehim yapmanın tadını
çıkardığım kadar varsın adı çıksın hüznümün elbet ilk kaidem iken aşkı şiar
edindiğim şu âlemde en kutsanmış donanımlı acı ile de hemhal içimde büyüttüğüm
kadar sevgimi ve umudumu ve inancımı yeter ki taş değmesin ayağınıza...