Düş telkinleri…
Mağdur kılınmış düşler tekkesi
Hazanla iştigal şairin kaleminden
sızan ışık
Peçesi uçuşan
Soluksuz kaldığından öte
Hazin olsa bile hazan
Kapıda teftişte yürek
Eylül’ün gölgesi şimdiden düştü
üzerine
Meleklerin buğulu sesi
Büyüyen hasreti
En çok da yüreği
Lime lime eden gaipten gelense
esareti
Şairin ve nazı kıyıldıkça içi
Aralar Eylül’ün perdesini.
Manidardır yankısı yalnızlığın
Sözcüklerin yardığı
Yağmalanmış yerkürenin mağdur ahvali
El pençe divan şiir
El ayak çekilmeden yüzünü göstermez
şair
Meylettiği
Bir yangın ki
Mantalitesi kayıp bir kıta
Akıl melekelerinin uçuştuğu sevda
Melekler içtimada
Hasret dorukta
Tıpası kayıp gözlerin
Yaşaran
Yeşeren her düş gibi
Beklemeye almışken de şair iç sesini
Sarmalında mevsimin
Bir serenat adeta şairin hükmettiği
İç âlemin alametifarikası
Dış sesin baskın münazarası
Oysaki bir monolog mahiyetinde
Dışlansa da iç âlem
Aşk da İlahi Ateş de Rabbin indinde
Ve işte perde açıldı
Başrolde hazan
Basmakalıp sevdalardan arda kalan
O haşmetli özlem
Öznesi yüklü özverisi hükümlü
Ölçüt bildiği kalemin şairin işveli
imgesi
Kaybolmaya müsait olsa da ateşi
Tek kıvılcım dahi yeter yaşartmaya iç
âlemi
Eylül ve bitmeyen hikâyesi
Şair ve güncesi
Bir ferman
Bir tefrika
Bir ozan
Kalem iş başında
Oylumunda göğün
Beşi bir yerde duyguların kanayan
eklemlerinden
Doğan şiirlerin tekil hanesi
Şairin değil mi ki duyulmaz nidası
Şiire meyleden şair ve Rabbinden
dilediği…