Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen.
Serinin yirmi üçüncü babı
duvardan düşen bir taşla yaralanır insan
elinden tutanların avuçlarını kanatır bazen
terk edilmişler kucağına döker gözyaşlarını
bir yerlerde bir yetim sevinse
bir öksüz doyuverse
hüzünleri silinir
gözlerine pırıltı değer insanın
yüzüne kan doluşur
dudağına tebessüm dolanır
bin pıhtı atılır kalbe
yol kenarlarında, kuyu diplerinde
çıkmaz sokak başlarında
yalnız odalarda
yakasına sarılmaya hazır hüzünler
nöbet bekler
hep yakındır acılar
dağların taşıyamadığını taşır omuzlarında insan
gökleri çatlatacak o ağır sorumluluğu
kalbinin odacıklarında ağırlar
ben’ olma sancısını büyütür göğsünde
ben’ olmak fark etmektir
fark etmek, herkesi ben’ bilmektir
her acıya özne olmaktır
kaçamaz insan
başkalarına dokunan acılar ona dokunur
kaçınılmaz olur
gün doğmadan uyanır günün yorgunluğuna
efkar demli yüreğiyle insan
küçük kabuğunda yol alsın ister
bir zemheri sabahında kelimeler yağar
dudaklarında uç uca eklenen
sözler yürür öfke taşkınlığında
yıkılmış duvarların içinden geçer
toprağa düşmüş tomurcukların
aydınlık çiçeklerin
kendini arar insan
içi bir bedir sonrası
kanar durur
bir sonbahar yaprağı gibi insan
kopup gider hayattan
ezip geçer insanlar bedenini
unutamaz insan
göz bebekleri büyümüş ihtiyar anaları
dünyaya küsen yavrucakları
çaresiz körpe kuzuları.
mahalleler, sokaklar, caddeler
toplu mezar yeri sanki
renksiz ve kocaman
toprağa bakar
ağırbaşlı haykırışlarla hırçınlıklar salar
kırk bahar görse yeşermeyecek
kırk tabip görse iyileşmeyecek
acılı insan
yaralı insan
dünyanın kötülükten zifiri karanlığa çaldığı zamanlarda
bazı kahramanlar çıkar ortaya
ellerinde gün ışığından daha parlak
miskten daha güzel kokular taşıyan
demet demet çiçekler
cennet kokulu çiçekler
Allah’ın en nadide emanetidir onlara
kolay değildir çoraklaşan topraklarda
nazenin çiçeklere bahçıvan olmak
onları en güzel şekilde yetiştirmek
fedakarlığın zirvesine erişen bu emektar insanlar
bir ömür hiç umulmadık yerlerde
iyilik çiçeklerini yetiştirirler
ta ki emr-i Hak gelinceye dek
bütün acıları
bütün zilletleriyle
kendini bir verişi var ki aşka
hatırlar insan
bir dala tutunma ihtiyacını
çürük, eğri büğrü bir dal
dikenli bir dal
ve dalın kendine tutunan elden
müstağni olduğunu
*
henüz on yedi yaşlarında
hareket ve heyecan dolu bir gençti
islama gizli davet devresinde
büyük bir gayret gösteren hz. ebu bekir
islamiyetten bahsetti kendisine
resul-i zişan efendimizin huzuruna götürdü
hz. sa'd hemen orada müslüman oldu
hz. sa'd
peygamberimiz (s.a.v.)'in dayısı olurdu
bu sebeple resulullah efendimiz
işte dayım sa'd
böyle bir dayısı olan varsa
bana göstersin deyip
kendisine iltifatta bulunurdu
hz. sa'd'ın müslüman olması
annesi hamne'nin hoşuna gitmedi
oğlu atalarının dinini bırakıp
yeni dine onun rızası olmadan nasıl tabi olabilirdi
oğlunun kendisine karşı saygısını bilen hamne
onu islamdan vazgeçirip
tekrar putperestliğe döndürmek için kararlıydı
bir gün kendisine şöyle dedi
Allah'ın, sana hısım ve akraba ile ilgilenmeyi
anne babaya daima iyilik etmeyi
emrettiğini söyleyen
sen değil misin
evet dedi hz. sa'd
bunun üzerine
ya …sa'd
vallahi, sen muhammed'in getirdiklerini
inkar etmedikçe
ben açlık ve susuzluktan helak oluncaya kadar
ağzıma hiçbir şey almayacağım
sen de bu yüzden
anne katili olarak insanlarca ayıplanacaksın
o güne kadar hz. sa'd
annesinin her isteğine boyun eğmişti
bir dediğini iki etmemişti
artık o
Allah'a iman etmiş
Resulüne kalbinin bütün samimiyetiyle teslim olmuştu
annesinin inat ettiğini görünce
yanına vardı
ey anne
senin yüz canın olsa
ve her birini islamiyeti bırakmam için versen
ben yine dinimde sabit kalırım
artık ister ye
ister yeme
bu cevap üzerine anne hamne'nin inadı
hz. sa'd'ın hakta sebatı karşısında eridi
hem yemeğe hem de içmeye başladı
böylece bir kere daha küfür imanın
şirk tevhidin azameti karşısında ezildi
mağlubiyetini ilan etti
hz. sa'd ile annesi arasında geçen
bu hadise üzerine
Cenab-ı Hak
ankebut suresinin 8. ayetini gönderdi
mü'minlere ebedi bir ölçü verdi
Biz insana
anne ve babasına güzel davranmasını emrettik
eğer onlar,
ilah olduğuna dair hiçbir delil bulunmayan bir şeyi
bana ortak koşman için seni
zorlayacak olurlarsa
onlara itaat etme
dönüşünüz banadır
yaptıklarınızı o zaman ben size haber vereceğim.
hamne, bu sefer başka bir yol denedi
bir gün hz. sa'd, evde namaz kılarken
konu komşusunu da çağırdı
hep beraber kapatarak kapıyı
evde hapsettiler onu
ciğerparesine eziyet edecek kadar
şirkin kalbini katılaştırdığı hamne
şöyle bağırıyordu
ya o burada girdiği yeni dini
terk eder
veya ölür gider
şirk ve dalaletin kalpleri nasıl karartıp
merhamet ve şefkatten mahrum hale getirdiğini
bir annenin öz evladına
eziyet etmesinden anlıyoruz
olaylar hep hamne'nin aleyhinde cereyan ediyordu
islamiyetten vazgeçirmek için çırpınıp durduğu
hz. sa'd'ın peşini
oğlu amir de takib etmiş
müslüman olmuştu
büsbütün hırçınlaşan hamne
bu sefer amir'in yakasına yapıştı
tuttuğun dini bırakmadıkça
şu hurma ağacının altında gölgelenmeyecek
ve yiyip içmeyeceğim …dedi
Allah'a imanın ve resulüne tabi olmanın
hadsiz zevkini tadan
ihlas ve samimiyetini yaşayan sa'd
annesinin bu yeminini duyar duymaz yanına vardı
ey anne
cehennem ateşi durağın oluncaya kadar
sakın gölgeleneyim
yiyip içeyim deme.
bu harika iman
sarsılmaz azim ve irade karşısında
anne hamne'nin elinden susmaktan başka
bir şey gelmedi
hz. sa'd, ilk müslümanlardan bir kaçı ile
mekke'nin bir vadisinde namaz kılmakta idi
müşriklerin ileri gelenlerinden ebu süfyan
birkaç müşrikle yanlarına geldi
yaptıkları ibadetin asılsız olduğunu söyleyince
yaka paça birbirlerine girdiler
hz. sa'd, eline geçirdiği
bir deve çenesi kemiği ile
müşriklerden birinin başını yardı
diğer müşrikler de cesaretlerini kaybettiler
kaçmaya başladılar
müslümanlar da onları vadiden çıkıncaya kadar kovaladılar
böylece hz. sa'd
Allah yolunda ilk kan döken
sahabi ünvanını almış oldu
islam tarihinde dökülen ilk kan budur
hz. sa'd bin ebi vakkas
son derece cömertti
cennetle müjdelenen on sahabiden biridir
Allah resulü zamanında bütün gazalara katıldı
uhud harbinde fahr-i kainata vücudunu siper etti
müşriklere öylesine ok attı ki
Allah resulünün
hiçbir faniye nasip olmayan
şu hitabına mazhar oldu
anam babam, sana feda olsun
ya sa'd
durma at
hz. ali der ki
resulullah (a.s.m.)
anam babam sana feda olsun cümlesini sadece
uhud günü hz. sa'd için söyledi
hz. sa'd her ok attıkça
Allah resulü
ilahi bu senin okundur …diyor
ve onun için şöyle dua ediyordu
Allah'ım
Sana, dua ettiğinde
sa'd'ın duasını kabul et
atışını da doğrult
Allah resülünün bu duası sebebiyledir ki
kahramanlığı, cesareti
ok atmadaki mahareti
duasının kabulüyle de şöhret bulmuştur
islam düşmanları onun kılıç ve okundan korktukları gibi
müslümanlar da bu sebeple
onun dua oklarından korkarlardı
onu üzmekten son derece çekinirlerdi
islama davetin henüz gizli devresinde
ömrünün baharında
müslüman olan hz. sa'd
genç yaşından itibaren
bütün ömrünü islama hizmette geçirdi
hz. ömer devrinde
iran'a gönderilen ordunun kumandanlığına tayin edildi
kadisiyye zaferinin kumandanlığını yürüterek
kisra ülkesini fethedip
islam topraklarına kattı
bu sebeple ona
iran fatihi ünvanı verildi
redfer