Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen.
serinin yirmi yedincisi
“önce Allah vardı
O"ndan önce hiçbir şey yoktu
arşı suyun üzerindeydi
sonra O, gökleri ve yeri yarattı”
dünya ahiretin üzerinde incecik bir tül
oradan buraya ışıklar sızar
buradan oraya ışıklar düşer
dünyayı dünyadan ibaret bilenlerin
dünyadan ötesine körelenlerin hesapları tutmaz
onlar hasat mevsimini bilmezler
onlar ahret gününden ümitlenmezler
dünyada kaybederiz
elimizden çıkar sevdiklerimiz
elinden çıkacağız sevdiklerimizin
belli ki kayıp edileceğiz
çünkü dünya ahretin tarlasıdır
dünyasını ahretinin tarlası bilenler
bu tarlayı ekerken görünüşte kaybedeceklerini bilirler
en kıymetli canlarının toprağa düşeceğine razıdırlar
bir çiftçinin hoşnutluğu ile can tohumlarını toprağa bırakırlar
bir çiftçinin umudu ile azalırlar dünyada
az alırlar dünyadan
hasadı bilir onlar
daha çoğunu umarlar
tükenenin ardında tükenmeyenin bilirler
sonların sonunda sonsuzluğa aşinadırlar
dönüşümüz korkutuyor
değişimden ölesiye kaçıyoruz
alabildiğine muhafazakarız
öteye ilgimiz yok
hoşnutuz buradan
kanmışız görüntülere
hakikati görmeye yüzümüz yok
Allah yolunda meşakkat çekmenin
ne çok hikmeti var oysa
kim bilir belki taşın ağacın tespihini yapıyor
bir yandan huzura yaklaşıyoruz adım adım
bir yandan getirdiği heyecan ve coşku
onun huzurunda gerektiği gibi olamama endişesi
bir yanda iç acıtan burukluk
ya Allah’ın bizden beklediği gibi olamazsak
yolculuğumuz
belki bir öğle vaktine rastlar
daha önce giderken geçmiştik aynı yollardan
gecenin belki en karanlık anlarıydı
yoldan ziyade göklerde
uçsuz bucaksız bir yıldız bahçesinde geziniyor gibiydik
yer ile gök arasında
burasıyla, orası arasında
evvel ile ahir arasında
bir bağlantı kuruyorduk sanki
evini barkını ailesini bırakanlar
yola çıkanların ayak izi
yol boyu bize şahitlik ediyor
göçenlerin hikayesi de bizimle
evvelden ahire yolculuk
geceyle gündüzün birbirine katılması gibi
gökle yer arasında bir bağlaç
zamanın iki ucu arasındayız
güneşte kavrulmuş ovaları geçerken
kurşuni tepeleri
boz renkli dağları geride bırakırken
dünya ahiret için bir azık yeri
bir ekinlik
işlerimiz de ahirette hasadını yapacağımız tohumlar
sen hiç buğday ektiğinde
arpa bittiğini gördün mü
dünya öyle bir yer ki
orada bizim azığımız var
orada, karşılığını göreceğimiz amellerimiz
cennet ve cehennem
cennet, tohumunu bu dünyada ektiğimiz bir bahçe
cehennem, ateşini bu dünyadan götürdüğümüz bir yangın yeri
haydi… faniden bakiye
yeni bir sayfa açalım kendimize
bu dünya tarlasına hasadını ahirette yapmak üzere
salih ameller ,dualar, tevbeler, ekelim
hep birlikte iyilikler ekelim
dünyada kimsesiz bir garip gibi
çölde yapayalnız bir yolcu gibi olalım
*
safa tepesinde peygamberliğini ilan ettikten
halkı islama davette bulunduktan sonra
kureyşli müşrikler eziyet ve hakaretlerini
su yüzüne çıkardılar
kat kat artırdılar
peygamber efendimiz, onları tevhide çağırıyor
onlarsa putperestlikte ve şirkte direniyorlar
efendimiz, onları fazilete
dünya ve ahret saadetine davet ediyor
onlar ,yarasanın ışıktan kaçması gibi
faziletten ve saadetten uzaklaşıyorlar
kainatın efendisi, onları insanca yaşamaya
insan kutsiyetine yakışır davranışlarda bulunmaya çağırıyor
onlar, insanın şeref ve haysiyetini rencide edici
ayaklar altına alıcı
çirkin ve rezil hareketler içinde
günlerini gün ediyor
resul-i ekrem, onlar için ebedi saadet istiyor
beka, lika, cennet istiyor
onlar , kendilerini ebedi cehenneme götürecek
davranışların içinde yuvarlanıp gidiyor
hazret-i resulullah daveti ile onları
esfel-i safiline düşmekten kurtarıyor
alayı illiyyin makamına çıkarmak istiyor
onlarsa esfel-i safilini düşmeye çabalıyor
elbette, bu yaşayışta ki müşrikler
fahr-i alem efendimize karşı çıkacak
onunla amansız mücadelede bulunacak
onu tesirsiz hale getirmeye çalışacak
sebat ve metanetini
cesaret ve gayretini
kırmaya azmedecekler
bunun için türlü türlü işkencelere
hakaret ve su-i kastlara
teşebbüs edecekler
her peygamber, kendi zamanında
gönderildiği kavmi tarafından hoş karşılanmamış
hakir görülmüş
eziyet ve işkencelere tabi tutulmuştu
bütün bu eziyet, hakaret, işkencelere rağmen
davalarını anlatmaktan geri durmadılar
inançlarından asla taviz vermediler
memur bulundukları hakikatleri duyurmaya
daha fazla bir aşk ve şekle çalıştılar
Allah'ın hıfz ve inayeti altında bulunan
sultan-ı levlakı engellemek
bir cehennem oduncusunun haddine mi düşmüştü
yeğen Allah'a amana ve saadete davet ediyor
öz amca ise, ona muhalefet ediyor
halkı onu dinlememeye çağırıyor
bir rahmet güneşi olarak doğan efendimizi
ruh ve vicdanları şirkin karanlıklarına gömülü
müşrik ileri gelenlerinin
en ağır işkence ve suikast teşebbüsleri karşısında
Cenab-ı Hak da sevgili resulünü koruyor
himaye ediyordu
müslümanlar üzerindeki baskı, eziyet ve işkenceler
gün geçtikçe artıyordu
müslümanlar dini vazifelerini
ve ibadetlerini
rahat ve serbest bir şekilde
ifa edemez bir durumla karşı karşıya gelmişlerdi
Allah'a ibadetin serbestçe yapılabilmesi için
emin bir yer gerekliydi
Allah resulü, bizzat bu emin yeri tespit etti
saf'a tepesinin doğusunda
dar bir sokak içinde ki
ilk müslüman erkam bin esed'in evini
ev giriş çıkışlar için elverişli
etraftan gelen gidenlerin
kolayca kontrol edilebileceği
emin bir yerdi
artık, kainatın efendisi (s.a.v.) muallim
ilk müslümanlar da talebe idi
imkan ve fırsat dahilinde öğrendiklerini
başkalarına duyuruyor ve aktarıyorlardı
darü'l-erkam emin bir evdi
efendimizin hocalığını yaptığı ilk medrese
ilk islam üniversitesi
resul-i ekrem burada yürüttü
islamı öğretme ve anlatma vazifesini
darü'l-erkam ilk okul
islam tarihinde büyük ehemmiyete haiz ev
hazret-i ömer gibi birçok kimse
müslüman olma şerefine erdiler bu evde
redfer