Bildiklerimi biledim bilemediğim kadar gerçek rengini insanların:

Azat edilesi bir kuş misali öykündüğüm zemherinin ikbali

Örtündüğüm ne de güzel aşka dair

Ölümsüzlüğe nazire ettiğim günlerimse

Daha dün gibi

 

Okumdu acı

Okşadığım ölümün sert mizacı

Olur olmaza üzüldüğüm günlerse artık kapalı bir kutu

İzbelerin karanlığından soyutlandığım

Kadar martaval okuyan zalime olmasa gerek

İlk ikazım

 

Şiarım geminin dümeni

Şairliğim bir masal belli ki

Siması tanıdık tüm düşmanlarımın

Kuytularda saklı yalnızlık varsın olsun

Mihrabım.

 

Mizacı işveli bir gece

Ölümü peşkeş çeken bir bilmece

Avurtları çökük gizemin

Anadolu kadını ve sevdalı nice bilinmezin

Belki de efkârı çöken üstüme

Gece gözlü bir seyyah

Alınmadığım kadar üstüme

Aldırmazlığın girdabı

Ve sığındığım ulu Rabbime

 

Siren sesleri de karıştı mı geceye

Annemin duaları

Ayazda üşüyen kalbimi

Sıcak tutan o iftarı

Bilmezden gelemediğim kadar

Rüştünü ispatlamadığım ne ki?

Reşit bir imgeyi

Sağalttığım hüzne denk düşen her izi

Koruyup da kollayan biri var mademki

 

Zanlar misafir geceye

Zaman aşımına uğramış nice hece

Tekil

Ve de münferit

İhtişamı sevginin

Azığım azımsandığım aykırı addedilen şu kuş kalbimde

Saklı onca ferin

Nidaları coğrafyalar aşan neferin

İzdihamda kalsam bile kabrimin fermanı

Sanmayın ki

Sadece mezar taşımda yazılanların ruhumdan firarı

 

Ve işte gedikli bir hüzün

Ve işte girdap addedilen bilinmezin

Bir fısıltı olsa bile

Addedilen yüreğin ölçütü ve ölçüsü

Adalet kadar sadık

Aşk kadar kimine göre münafık

Bir heceden gayrısı

Başım dik olduğu kadar

Cihanın fetvası

Değil mi ki değil umurumda

Ve işte perçinleşen iman gücüm

Ve işte peçesi kapalı bir güdünün

Ve işte Rabbime kavuşma telaşından

Yana ruhumdaki o yara

 

Yaması olsa bile güneşin

Pırıltısı

Baş eğdiğim kader

Ölüm kesildiği kadar

Ruhuma dar

Gelen bedenden ayrı düşsem bile

Gömülü bir tehdit

Gammazlayan hangi renk hangi rakım?

 

Acımla müşerref

Açamadığım kadar kara kutusu

Elbet bir de izahı gerek

Manidar bir d/okunuş

Kutsanmış aşk kadar da şerbetli

İçimi bir hoş

Ve de geride kalan nice insan nasıl da boş

 

Gemlediğim şu rüzgâr

Azadesi cihanın başım dik olduğu kadar

Kıldan ince boynum

Refüze edilmediğim tek Makam

Nasıl ki yeter

Bana

Manası hüzün

Mihrabı ölü bir mevsim

Mizacında ölgün günün

Şaha kalkan duygularım

 

Solmazken firarım

Sökün eden

Gizin ve güzün

Saklı tutulası bir matem bir iman gücü

Şerh düştüğüm

Ölümlü cihanın

Külünden doğmaya hazır ve de mazhar

Kapanası bir defter

Olmasa gerek

Ak alnım aldandığım kadar insandan yana

Açık verse bile ruhumdaki yara

Mademki Allah var gam yok…

 


( İnsanların Gerçek Yüzü... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu