Tanrı sevgidir. Bazıları sevgiyi aramadan sevginin içine doğar.
Bazıları sevgi uğruna
yokuşlara tırmanır.
Tanrı hatırlayıştır. “İnsan”, kökü nisyan; yani “unutmak” demektir. İnsan
sevgiyi de unutur,
kendini de unutur. Tanrı’yı da unutur. İnsan unutur. Tanrı sevgisiyle insana
kendini yeniden,
yeniden hatırlatır. Bunun için türlü nedenler yaratır. “İşte size Nedenlerin ve
Çözümlerin
Tanrısı!” Tanrı’ya çözüm bulmak zor gelmez. O istediği için bize kendisini
buldurur.
“O, dilediğini hidayete erdirir.”
(Kasas/ 56.)
“O dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”
(Tekvir/ 29.)
Tanrı umuttur. Tüm karanlık gecelerimizde, korkularımızda, kederlerimizde kalbe
sükûnet
bahşeden, bekleyişlerimizi hayırla sonuçlandırandır.
Tanrı önemseyendir. Hiç kimselerin hatırına düşmediğimizde bizi kendisine davet
edip bizi
zaman fark etmeksizin bekleyendir. Bizi de nedenlerin çözümleri için
bekletendir. Bekleyişler
de Tanrı’dandır. İnsan bir bekleyişle bir ömrü tüketir. Küçük Prens kitabında
yazar şöyle
demişti:
“Çiçekler açar, mühim olan beklemektir.”(Alıntı)
Şahsına münhasır bir bekleyiş:
Ne külfet ne emir ne de yakarış:
Azadesi evrenin ve işte soluk teninde
zemherinin…
Aşka bağdaş kuran
Kâh bir deyiş kâh derviş
Issızlığa müptela
Haznesinden taşan her coğrafya
Zanların çürütüldüğü
Sözcüklerin sömürüldüğü değil üstelik
Dik alası cihanın
Renklerinse sürüldüğü coğrafya misali
Ne tedirgin ne sıradan
Ne soluksuz ne soysuz
Varsa yoksa İlahi Terbiye
İlahi Adaletin açılımı türlü türlü lehçe
Yâdında mazinin yandan çarklı bir tekne
Ömrün kasidesi sözcüklerin esnekliği
Hibe edilmiş iken her yürek her hisse
Ve işte mülkiyeti kâinatın
Münferit ve tekil hecelerde saklı her çehre
Dominant iken asa
Devrik iken hangi sözcükse saf tutan bir yasa:
Yandıkça çözülen
Yardıkça büyüyen o yama
Geminin dümeni kimdeyse artık
Kırık bir yürek misali
Sapladıkça derine
Yakışan kula
Yar bildiğimiz her duygu nasıl saklıysa ufukta
Şimdimiz ve dünümüz ve yarınımız
Yakarışın hası
Çarklı ruhun verandası
Yanık bir yürek misali
Yakartan her İlahi Acı
Ve işte şüheda bir dünde
Sürmenaj her imge
Feryadı sonsuzluğun
Fink atan coşkunun
Mermerden mezar taşı
En çok da İlahi Işığının yanıp sönmeden saf
tuttuğu
Ne zemheridir engel olan
Ne de yürek sevdikçe tutuşan
Minnet de etmeden bir Allah’ın kuluna
Bir ferman yazılası
Büyüyen fidan misali yakarışı
Nasıl ki ulaşır arşı alaya
Tüm sökükler bıçkın
Tüm renklerse solgun
Üzengisi imgenin
Üzerine alınmadığı kadar zalim
Ve işte meşakkatli bir dileğin ve kulun
İçine akıttığı gözyaşı
Yarenlik
Seyranlık
Yâdı dünün hele ki O Kapı
Değil mi ki aralık…
Devinen bir ihlas
Devirden devire uzanan
Hadisler ve sureler ve gün batımı
Ve umudun arka sayfası
Ufkun ve Mevla’nın tayin ettiği
Sökün etti mi de zemheri
Ve işte o kardelen
Ve işte hüzün yüklü serpinti
Sancılı bir doğum ve de ölüm
Suskun kalplerin duası
Hız kesmeden akan yaşı ve yası
Mademki sığdırdığı Müminin en derine
Yakut gözlerinde sevginin
Yanar da yanar ve büyür Aşkın kıblesinden
Asla sökün etmeden
Firari bir dilek
Fedaisi iken sevginin, o haşmetli yürek
Kopuk değil
Sapkın hiç değil
Duygular ki dualara eşlik eden hız kesmeden
D/ağlandıkça insan denen varlık
Ve de kutsanmış iken O İlahi Işık
Sönmez feri neferin…