Düşlerimin bir rengi var mıydı
sahiden de içine düşülesi o kuyudan hayli uzak olsam bile varsa yoksa duygulara
tutsak ve de atılan her adım nasıl ki ad’ımda saklıydı bazen hüzün bazen
rehavet ve işte rivayetlerin bastonu ve işte sevginin esaretinde büyüyen bir
Ateş misali Rabbim sayesinde varacağım son durağı İnşallah kutsar İlahi Adalet…
Döngü.
Belki de insanların tek derdi:
Asılası bir resim değil iken üstelik
ve işte şerh düşülesi o genel duygu sarmalı, resmeden cihanı kaidelerin ise
saklı kaldığı gözümden sakındığım kadar matemi ve mahremi, Rabbimin
yoldaşlığında kavuşmak aslıma ve doğruya ve huzura, huzuruna çıktığım maneviyat
iken ruhumun ve yüreğimin tek ve de hakkaniyetli Sığınağı.
Günlerse pekişen.
Hayat ise bir yudum su.
Renkler bazen kasvetli bazen duru.
Ve de şüheda mazim yana yakıla değil
aşkla yanan İlahi Ateşin, zemheride dahi kâinatı ısıttığı.
Gecedir günden ayrı.
Kasıtlı kasıtsız bir ıssızlık iken
elbet gecenin kayrası ve de kaynağı ve işte huzura delalet bir yolculuk
gözümden sakındığım kadar sevginin meali.
Günler ise hızlıca geçen.
Ne çok insan ne çok haris yürek
eşrafı bozan bozguna uğratan ve de kopacakmışçasına kızılca kıyamet, demli
satırların indinde derli toplu sevdaların nezdinde ve de sevgi denen iklimde
gölgeme dahi taviz vermeden solsam bile genç yaşımda ve işte kaderime razı
kederimi dahi sevebildiğim…
Vardır elbet bir hayır her işte:
Hayır ya da evet, değil mi ki
gocunmadığım ve işte sözcüklerin renklerinde ıslıkladığım kadar karanlığı, asla
ve asla duruşumu bozmadığım.
Bir yankı.
Bir yangı.
Bir de yanılgı yüklü yer gök…
Yerleşimi kadar insanın en başta
gelirken İlahi Adalet ve sadakat.
Günler bazen sessiz bazen yankılı…
Geceler ise yangının başladığı yer
misali güneşi varsın olsun karalasın hangi zalimse tapınan nefsine ve iblise ve
de güneşin asla ve asla balçıkla sıvanmadığı.
Refüze edilmişken bir yürek bir insan
ve de ne varsa saklı tuttuğu kadar hicran…
Uyumsuz olsa ne ki mizaçlar yeter ki
Rabbine sığınsın insan.
Bir menzil belki de sevginin
durağında saklı o rivayet varsın olsun insanın insana ettiği ihanet: doğanın
nazarında duaların sıcaklığında eriyen buzullar misali, göç mevsimine verilen
her işaret ve de her sus payı söylem ve işte korunaklı iken insan ve mabedi,
Rabbin gücüne eş değer olmaz elbet hiçbir kelam ve fiiliyat.
Zamandan mekândan çok uzak…
Zanlarla tutuşmuş nice kutsal ocak.
Meali umut ve huzur iken insanın…
Taşlansa ne ki taçlanacağı yere ve
işte tahayyül edilenden çok öte varacağımız o menzil o istikamet.
Tozu dumana katan ne varsa mevsimin
meylettiği rüzgâra yoldaş…
Tuzu kuru olsa ne ki onca insanın
yeter ki şefkat ve merhamet ile okşansın başım hem dik insan karşısında hem de
kıldan ince boynum Allah katında ve işte tutanaklara geçilesi ve işte tutamağım
hayata ve işte duyguların asaleti baştan aşağı yıkılan bir kale olsam bile
kaile alınmadığım kadar kalemimle eşleşen yürek sesim ve inancım ve işte
kutsanmış acının ve tüm duyguların erbabı varsa yoksa Allah yolunda bir
faniyim: beşer olduğum kadar şaşmamak adına yeter ki şaşırtmasın yüce Mevla
belki de babamın öldüğü yaştayım, yasa misali iken yüreğim yüklü iken yasla ve
akan yaşımdan asla sökün etmeyeceğim kadar da dönüşüm yok iken Allah’a verilmiş
her sözümde yeminimde sözcüklerim ve ben ve işte devasa bir gizem bilen biri
var ki şükürlere delalet.