
Her düş yeni bir çentiğe gebe ve de
her düşüş ve gülüş:
Bilindik namelerden uzağım bu gün
yine hem derlediğim hem demlendiğim ah, keşke olmasaydı ya onca şey,
dertlendiğim.
Dilbaz bir kuş gibi meylettiğim
annemin rahmine düşesi bir tohum bir umut yeni bir insan ve gelecek ve yine
annemin nuruna b/andığım her duyguyu semiren umudun da tekerinde saklı adeta
bir uydu ve işte gözüm açık uyuduğum zamanlardan geliyorum sonsuzluğa sevdalı
bir düş misali ruhumun transparan gölgesinde saklı bir çiçeğin de solmaması
adına ettiğim her dua çünkü…
O çiçek benim:
Önce gonca sonra gül…
Hatırşinas dikenlerimden çektiğimle
hemhal…
Kırık dalımın ve buruk sazımın ve de efkârımın
albenisinde tüten duman misali ve işte konduğum o devasa geminin güvertesi.
Sancağım aşikâr.
Sarmalında aşkın için için kanadığım
kadar.
Kanmaya müsait bir hece misali hem
çömez hem ergen hem yetişkin ölümlü fermanların gizeminde saklı silik el yazım
gibi ve de el aman, demeden emsalsiz bir coşkuyla meylettiğim şu satırlarda
seken bir kuş gibi.
Gözüm kör.
Aksayan ayaklarımda saklı kor.
Beyhude sözcüklerin efkârında da
yandığım kadar.
Ve külçe ağırlığında acılarım semiren
bulutların nezdinde ansızın bastıran yağmur gibi ve de kar.
Mizacım yenik addedilmesin.
Miracımsa hor görülmesin.
Acılar durağında dik başlı bir rüzgâr.
Açamadığım kapıların arkasında
şakıyan yar…
Hüznümle iştigal ve işte yüreğimin
küpeştesi.
İsyanı bastıran bir efkâr.
Duygu ötesi temyize giderken
gerçekler.
Hayal ve gerçeklerin karışımında
nasıl ki sözden uzak nasıl ki kıyama yakın ve mola verdiğim her durak…
Renklerden neydi bu gün?
Aslında günlerden ne?
Sözcüklerin dolmadan kotası ve
annemin merak dolu gözleri…
Sözcüklere asılı kalmalıyım
darağacında sallandırılacağım günlere yaklaşırken ve de sarmalında gezegenin
miyop bir ışıkta saklı nefesimle ve hınca hınç dalaştığım nefsimden de öte
kötülüğün sonlanmadığı şu hayatın da iz düşümünü alıp payıma düşen neyse
helalleşmek adına.
Günler dalgın.
Ruhlar dingin olsaydı ah, keşke.
Karabatak misali kimse uzağımızda…
Kayıplarda bir sandal hele ki bir de
dibi su aldıysa.
Revnak bir acı ise istişarede göğün
kırık telli tamburu ise iş başında.
Haybeden notalar seğirten…
Hummalı ve gamlı noktalar varsın
olsun hız kesmeyen.
Muzip bir ışık mademki cennetin
rotası ve işte ruhumun dalgalarından alıp da kendimi dingin bir âleme kanat
açmama rağmen yağan yağmurun ıslattığı yavru bir kedi gibi sığınağım elbet
Rabbin Dergâhı…
İnsanlardan kaçmak ne ki
yağmalanmışken bir kere iç dünyanız?
Ve bastıran yağmur gelişiyle kapıya
dayanan Aralık ve kış rüzgârı öteki dünyaların değil yaşamda yaşatılan cehennem
azabının bülteni ve işte alt yazı geçtiğim ömür kalemin de tutulmadan nutku
nutuk atanlara değil yüreği ile seven saranlara itimadım.
Gönlün radarı.
Atarı belki de cihanın.
Kazazede bir sözcük hem yakuttan iken
de o gülüş ve işte sevginin sarmalında büyüyen bir fidan gibi iç sesimin hız
kesmeyen efkârı.
Hüznü ve acıyı uyutabilseydim keşke…
Ah, keşke feragat etseydim ne varsa
saklı içimde ve izini sürdüğüm umudun değil mi ki gözü pek neferiyim ve işte
içtimada geçen günlerim belki de ölümün bizzat arifesindeyim.
Kapışan duygular.
Çat kapı sözcüler.
Hüzün yüklü bir minvalde ve işte
kanıksamadığım kadar dünyanın adaletsizliğini şükürler olsun günüme ve Rabbime
ve de İlahi Adaletin pervazında saklı yavru bir kuş gibi beklemedeyim nihayetinde
sonlanacağını bildiğim zulmün ve tüm karanlığın dağılacağı mübarek günlere
ulaşıp da feraha çıkacağıma emin ve işte başımı yasladığım Rabbim ve de
fermanım iken şiir en çok da ellerimde iken annemin elleri ve sessizliğe biat
ruhumdaki seremoni sözcüklere anlam yükleyip de geciken bir mutluluğun ve
sadece ve sadece huzurun peşinde.
Duyguların mizacı bazen yetkin.
Bazense sonsuzluğa yatkın.
Nezdinde kaderin ve işte O İlahi
Esinti yüreğin de neferi iken duygular ve iman gücümle üstesinden gelebilmek
adına tüm sıkıntıların.
Gece çökerken şehre.
Aymazlığında karanlığın ve sığındığım
kadar bir şiirin gölgesine tüm imgelerin de d/ağlandığı.
Öyküm hatta öykülerim bir de
öykündüğüm…
Öldürmekle iştigal nefsimi ve aldığım
her nefesi anneme armağan etmek istediğim.
Ön sözü asla yazılmamış ve de
yazılmayacak bir kaderin kederinde sıkışıp kaldığım kadar da yalnızlığın
gölgesinde sözcükler bazen dibe çöküp tortu bırakan ve imgeler dalgın ve ruhlar
kayıp aslında yürekler buruk en kötüsü sessizliğin illet sesinde saklı.
Nemalandığım kadar hayattan ve de
hüznümün namı alıp yürümüşken ve tüm çekincelerimi gömüp sadece umuda ve
Rabbime odaklandığım ve annemin başucunda ve de dizinin dibinde saklı bir umut
dağı bir sağanak misali uykusuz gecelerimi de armağan ettiğim kadar hayata ve
bir uydu misali belirgin bir mahiyette sadece ve sadece Rabbimden dilediğim.