Kalpten Kalıba Doğru

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen 
Hayat hikayesinin 62.bölümü
*
mekke mihrap 
medine minber
kıblenin yöneldiği cepheye
kabe’ye doğru 
kalbimize kilitlenenler

mihraba yönelmek
Bir’e doğru incelmek
amansız bir savaşı gerektirir 
adı konmamış çekişmeleri
mekanla anılmayan harpleri
harbin ana cephesini 
şöhret bulmamış vuruşmaları barındırır

hira diye kodlayabiliriz belki
nur dağı’nda gece vakti 
yalnızlıklar içinde geceleyen o zat
nefsiyle hesaplaşmadaydı
benliğini aşma derdindeydi 
 var oluşunu 
anlamlandırma telaşındaydı

elinde silahlar değil
kalbinde sorular vardı
hangi zırh gelirse gelsin önüne 
delip geçen,
yakıp kavuran 
soru oklarını fırlatmadaydı düşmanına

cevapsız sorular indi yakıcı siperine
o kadar derinden ve sessizdi ki bu harp
hiçbir mekke’li müşrik 
o’nun dağa gidişini 
tehdit olarak görmedi
başlarına iş açacağına inanmadı

bir mihrabı inşa etti o 
gizli saklı
o sözsüz silahsız 
harbi başlattı
tarafları belliydi bu savaşın

mihrap 
nefsin ben mi, yoksa Rabbim mi diye kıvrandığı 
benliğin ben bana aidim diye kendisiyle hesaplaştığı
heva ve hevesin 
ben çok önemliyim diye 
kendini tarttığı kavga yeri

kabe’nin eteğinde
mekke’nin göğsünde sürüp giden bir savaştı 
 sağ elde güneş, sol elde ay olsa da vazgeçilmeyecek 
bu denli mekan-üstü bir davaydı 
mekke’nin reisliğini hiçe sayacak kadar 
iktidar ötesi

zaman üstü bir harp ki, 
şimdilerde her mihraba yönelişte
içimize kıpır kıpır sokuluveren darlanmalar 
ne zaman bitecek bu namaz ki diye 
içimizin içine doğru sinsice seslenen çekişmeler 
o savaşın yeni cephesi

mihrap 
şeytanın hileleriyle çarpışma yeri 
heva ve hevesin öncelikleriyle savaşma yeri
dünya meşgalelerinden 
düşünce dağınıklığından 
yağma edilircesine sıyrıldığımız siper

mihrap
zamanca ve mekanca dağılmışların
iyyake n’abüdü..nün nununda 
cemaat halinde toplanıp 
birlikte teveccüh ettikleri
can havliyle sarıldıkları duvar dibi  
yüzlerini yabancılık ve yabanlık kirlerinden 
gözlerini uzaklık ve karanlık lekelerinden 
temizledikleri hesaplaşma yeri

vallahi
sen, Rabbim katında en sevgili olanısın
bana, senden daha güzel 
daha sevgili yurt olmadı
göklü olanın 
yer’li olan her şeyden istiğnasın mihrap

yönü ne güneyden kuzeye
ne doğudan batıya doğru
kalpten kalıba doğru
içten dışarı doğru
kendine devlet olmaktan
kendine devlet edinmeye doğru mihrap

hira’daki ben yalnızlığında 
inşa ettiği ilkeler üzerinde yükseldi mihrap
her defasında enfüsi harbini 
yeni ufuklarda sürdürmeye hazırlandı 
mahzun olma, Allah bizimle beraberdir diyen 

bir kez olsun anlayabilseydik 
mekke’yi mihrap eyleyen harbi
o zaman miracı  
alelade bir gece yolculuğuna indirgemez
o perdesiz diyalogun anahtar kelimelerini 
zirveye uçuran o/kulun tefekkürünü
keşfetmeye başlardık

bir kez olsun anlayabilseydik 
mekke mihrabının önünde olup biten savaşları 
uhut harbinde sevdiklerini yitirdiği kadar, 
şefkat uğrunda önceliklerini de şehit verdiğini 
bir kıyamet dehşetiyle hissetmeye başlardık

bir kez olsun düşünsek 
mihrab’ın anlamı üzerinde
 ‘Allah kuluna kafi değil mi ‘ ayetini de yazardık
kalbimizin her yerine 
O’na  doğru giden her yolun üstüne

bir kez olsun düşünebilseydik
mihrabın iç harbini 
minberin basamaklarından dışarı taşan 
o manevi aşamayı
yönü ne güneyden kuzeye
ne doğudan batıya doğru

mihrap
kalpten kalıba doğru
içten dışa doğru…
kendine devlet olmaktan 
kendine devlet edinmeye doğru

*
resul-i kibriya namazlarını 
Allah'ın emriyle peygamberler makamı kudüs'e, 
beytü'l-makdise doğru kılarlardı

peygamber efendimiz öteden beri 
tevhit akidesinin müstesna bir abidesi 
yeryüzünün ilk mabedi 
ceddi hz. ibrahim'in kıblesi 
kabe'ye doğru yönelerek namaz kılmayı 
kalben arzu ve temenni ediyordu

müslümanlar kalplerinde aynı arzuyu taşıyorlardı
beş vakit namazlarında kabe'ye yönelmeyi istiyorlardı
yahudilerin de,
muhammed ve ashabı, biz gösterinceye kadar 
kıblelerinin neresi olduğunu bile bilmiyorlar diyerek 
sinsice dedikoduda bulunmaları 
onları rahatsız ettiğinden
bu arzuları daha da kuvvetleniyordu

bu sebeple, resul-i ekrem efendimiz
tahvil-i kıble için vahyin gelmesini bekliyor
cebrail'i (a.s.) gözetliyor 
kabe'yi temenni ederek dua ediyordu

nihayet medine'ye hicretin 17. ayında, 
kıblenin mescid-i haram'a doğru çevrildiğini bildiren 
ayet-i kerime nazil oldu.

‘yüzünün sık sık semaya çevrildiğini
muhakkak ki Biz görüyoruz
seni hoşnut olacağın 
kıbleye çevireceğiz artık yüzünü 
mescid-i haram yönüne çevir
nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin...’

bu vahiy geldiği sırada 
resul-i kibriya efendimiz
receb ayının bir pazartesi günü 
beni seleme semtinde oturan 
bişr bin bera'nın annesi ümmü Bişr'i 
ziyarete gitmişlerdi
kendisine yemek yapıldı
yediler…
bu sırada öğle namazı vakti girdi 

peygamberimiz (s.a.v.), oradaki mescitte 
müslümanlarla birlikte iki rekat kıldıktan sonra 
namaz içinde kabe tarafına dönmesi emrolundu 
derhal cemaatla birlikte 
yüzlerini mescid-i Haram tarafına çevirdiler
bu sebeple beni seleme mescidine 
mescid-i kıbleteyn 
iki kıbleli mescit adı verildi

peygamberimiz (s.a.v.)'in emri üzerine 
bütün müslümanlara 
kıblenin mescid-i aksa'dan 
mescid-i haram’a çevrildiği duyuruldu

kıblenin kabe olarak tespit edilmesi 
bazı müslümanların telaşına sebep oldu 
çünkü, kıble değiştirilmeden önce 
beytü'l-makdise doğru namaz kılarak 
vefat etmiş veya şehit edilmiş 
müslümanlar vardı 

bunun için huzur-u risalete gelerek
ya resulallah …daha önce ölen 
müslüman kardeşlerimizin durumu ne olacak
onlar beytü'l-makdise doğru namazlarını eda etmişlerdi
diyerek izhar ettiler endişelerini 
Cenab-ı Hak müslümanların bu endişelerini de 
inzal buyurduğu ayet-i kerime ile giderdi

‘... senin yöneldiğin kabe'yi
peygambere uyanlarla gerisin geri dönenleri
 ayırt etmek için kıble yaptık. 
kıblenin bu şekilde değişmesi ise , 
Allah'ın hidayet nasip ettiği kimselerden 
başkasına pek ağır gelir …

yoksa Allah, kıbleyi değiştirmekle 
imanınızı zaafa uğratacak 
ve evvelki kıbleye yönelerek kıldığınız namazları 
zayi edecek değildir
şüphesiz ki Allah insanlara 
pek şefkatli, pek merhametlidir.’

resul-i ekrem efendimiz
medine'ye teşrif edip 
beytü'l-makdis'e doğru namaz kılmaya başlayınca
arap müşriklerinin gücüne gitmişti
bilahere kıble kabe'ye tahvil buyurulunca
bu sefer yahudilerin gücüne gitti 
tekrar dedikodu yapmaya
fitne fesat çıkarmaya koyuldular

hatta alimlerinden birkaçı resulullaha gelerek 
ya Muhammed…
üzerinde bulunduğun kıblenden seni döndüren nedir
ibrahim'in milleti ve dininde bulunduğunu söyleyen 
sen değil misin. 
eğer şimdiye kadar üzerinde bulunduğun kıblene 
tekrar dönersen sana tabi olur
seni tasdik ederiz

şu ayetler bu hadiseyi anlatmakta
‘insanlardan birtakım beyinsizler, 
müslümanları şimdiye kadar yöneldikleri kıbleden 
çeviren nedir diyecekler
sen onlara de ki
doğu da batı da Allah'ındır
O’ dilediğini dosdoğru bir yola iletir.' 

‘kendilerine kitap verilmiş olanlara 
her türlü delili getirsen,
yine de senin kıblene uymazlar
sen de onların kıblesine uyacak değilsin

onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar
eğer sana gelmiş olan ilimden sonra 
sen onların heveslerine uyacak olursan, 
o zaman elbette zalimlerden olursun.’

kıble, mescid-i haram tarafına çevrildikten sonra
resul-i ekrem efendimiz kuba'ya gitti 
islam tarihinde inşa edilen ilk mescit
kuba mescidinin 
beytü'l-makdis tarafına olan kıblesini de 
kabe'ye doğru çevirtti

redfer

( Kalpten Kalıba Doğru başlıklı yazı redfer tarafından 16.12.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu