Çalıp Götürdüler Masallarımızı


Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen 
Hayat hikayesinin 77.bölümü

*

hiç bilmediği pencere önlerinde 
açan rengarenk çiçekler 
insanın sevincidir bazen
saksılara dökülen sular 
önce onun yüreğini serinletir

hiç uğrayamayacağı odalarda 
hiç tanıyamayacağı
tanısa bile belki hiç göremeyeceği
görse bile belki ilgilenemeyeceği 
insanların huzuru
insanın kalbinde göllenir 
yüreğinin loş sokakları 
başkalarının mutluluklarıyla daralır ve genişler

başkalarının sevinçleri de sevinci olur
en uzak köşelerdeki 
en küçük mutluluklar bulaşır ellerine
kanadı kırık kuşların yeniden cıvıldamasıyla
evine taşınır insan
hiç gitmeyeceği şehirleri 
hiç tanımadığı sokakları adımlar

orda bir vakitler 
birileri hikayeler yaşamış 
bir masal olmuş
kırmızı kızın başlığı
mızıkacıların horozu 

veya kavalcı köyün faresi 
çalıp götürdü masallarımızı bizden 
bize de masalların 
yalnızca adını anmak kaldı

dünyaya geldiğinde kulağına okunan ezanın 
giderken kılınacak namazını hatırlıyor musun 
bir namazlık saltanatın sonunu 
hatırlıyor musun hiç
hani gecede ve gündüzde
hani gençte ve yaşlıda 
hani iyide ve kötüde gelir de gelir ya
hatırlıyor musun

bir bezirgan
ölümler alır
ölümler satar 
ve güzel ölümler güzel atlara binerek giderler 
mersiyeler ve ağıtlar ölü içindir hep 
ölüm için değil 

gökten düşünce yıldızımız 
yalnız küçük bir yorgunluğa 
en büyük dinlenmeler ödül verilirse 
lirik destanların gözyaşları ölüye akar
ölüme değil 

çünkü ölüm bir ibret olur
ölüm bir vuslat olur
ancak o vakit bilirsin 
ölüm bir rüya mıdır
gerçek mi 
ya rüya olan 
dünya mıdır

yoksa 
ellerini kim ısıtır 
karlara karılan kara toprak altında ölülerin 
yurtlarını kim ışıtır
azığı has
biniti yürük değilse

ehl-i beyt, 
hak adına var olmanın 
hakkın hatırını saymanın diri damarıdır
hakkın hatırını ali tutmanın diri nabzıdır 
hasan ile hüseyin’e bağlı olmak 
bir ayrıcalıktır

akrabalık bağı 
hasan ve hüseyin’in taraftarı olmaya 
teşvik eder peygamber soyunu
başka herkesten çok yapışırlar o davaya 
peygamber torunlarının torunları
kan yakınlığı iman yakınlığını doğurur

dede hatırı 
boyunlarını kıldan ince eder 
hakkın hatırı karşısında
işte bu yüzden 
aramızda dal budak salmış 
tuba ağacıdır ehl-i beyt

ümmet için elle dokunulur
gözle görülür bir örnektir
şaşkınlar için uçurum başlarında 
tutunacak bir daldır
tereddütler içinde çırpınanlar için 
peygamberce duruşun 
ete kemiğe bürünmüş sığınağıdır

işte bu yüzden 
tutunmamızı istediği 
iki emanet bırakır bize efendimiz
biri kitabullah, 
bir diğeri ehl-i beyt
Allah’ın ipi gibi 
onlara sarılın der bize peygamber

kim ki 
hüseyin için gözyaşı döktüğü kadar 
hüseyince olmayı
hüseyince canla başla 
haksızlığa direnmeyi göze almışsa
o hüseyin’in şehitliğine şahittir

kim ki 
hüseyin’in matemi için ter döktüğü kadar
hüseyin’in durduğu yerde durmak için yorulur
gövdesini hüseyin’in uğrunda can verdiği 
gerçeğin bekçisi yaparsa
o hüseyin’ce şahittir 
hüseyince şehittir

*
hicretin üçüncü yılında 
resul-i ekrem sevindiren bir hadise daha 
vuku buldu
torunu hz. hasan dünyaya geldi
torunları arasında 
efendimize en çok benzeyeni o idi
bu sebeple annesi 
hz. fatıma onu severken 
resulallaha benzeyen yavrum derdi.

nebiyy-i muhterem efendimiz
torunları hz. hasan ile hüseyin'i 
son derece çok severdi
onları zaman zaman omuzlarına alıp taşır 
ve şöyle buyururdu
onlar benim dünyada öpüp kokladığım 
iki reyhanımdır 
güzel kokan fesleğenimdir

hz. hasan'ı zaman zaman 
omuzuna alır gezdirir 
Allah'ım …ben onu seviyorum
Sen de sev
onu seveni de sev diye 
dua ederdi

hz. peygamber'in 
en çok sevdiği torunlarından 
o'nun reyhanesi
hz. ali'nin, hz. fatıma'dan doğan 
büyük oğlu hz.hasan
hulefa-i raşidin'in beşincisi kabul edilir
imamiyye'ye göre 
on iki imamın ikincisidir

üçüncü hicri yılı
ramazan ayının ortalarında 
medine'de doğdu
hz. hasan doğduğunda, 
hz. Peygamber (asm) 
bir torununun olduğunu duyunca 
hemen hz. ali'nin evine giderek 
oğlumu bana getirin
adını ne koydunuz
diye sordu

harb ismini koyduklarını duyunca
bu ismi beğenmedi
çocuğa isim olarak 
cahiliye döneminde pek bilinmeyen 
hasan ismini koydu 
künye olarak da, 
ebu muhammed adını verdi
arkasından da kulağına ezan okudu 

rasulullah hz. hasan yedi günlük olunca 
akaka kurbanı kesilmesini 
saçlarının kesilerek ağırlığınca 
gümüş tasadduk edilmesini emretti 

hz. hasan, 
hz. peygamber'in terbiyesinde yetişti
onunla her an ilgilendiğini,
hemen hemen yanından hiç ayırmadığını
bilhassa namazlarda bile 
torununun gelip üzerine çıktığından dolayı
hz. peygamber'in sırf onu incitmemek için 
secdesini uzattığını ifade edilir
ilahi vahye mazhar dede ile
onun reyhanesi arasındaki sevgi anlatılır


hz. peygamber ruku'da iken torunu gelir
ayaklarını açar bir yönden girer
öbür taraftan çıkar 
hz. peygamber ses çıkarmazdı
bazen secde ederken üzerine bindiğinde 
onu yavaşça sırtından indirirdi

bir defasında 
hz. peygamber hutbe okurken 
hz. hasan ile kardeşi hz. hüseyin 
üzerlerindeki uzun ve kırmızı elbiseleri ile 
düşe kalka yürüdüklerini görür
 
hutbesine ara verip 
minberden inerek 
torunlarını kucağına alır 
tekrar hutbeye çıkar
ayaklarının önüne oturtur

daha sonra da 
"Allah Teala 
mallarınız ve evlatlarınız sizin için 
birer imtihan vesilesidir buyurur
şu ikisini bu şekilde görünce 
sabredemedim diyerek 
hutbesine devam eder

hz. peygamber (asm) zaman zaman 
her iki torununu da sırtına alıp 
mescide geldiği
hz. hasan'ı omzuna alarak dışarı da gezdirdiği
olmuştur
hz. peygamber 
her iki torunuyla devamlı ilgilenmiş
her türlü ihtiyaçlarını gidermeye çalışmıştır

kızı hz.fatıma'yı ziyarete gittiklerinde 
torunu hasan uyku arasında su istediği zaman 
bizzat kendileri kalkıp su getirerek
hem ona, hem de kardeşine içirmeleri 
benzeri hareketleri 
dede şefkati ve merhametinin fiili işaretidir

öbür taraftan 
hz. peygamber torunlarını öper 
her iki torununun 
cennet ehli gençlerin efendileri 
olduğunu söylerdi 
hatta onları sevenleri 
Allah'ın sevmesini dilediği 
duaları da vardır

hz. hasan (ra) fizik olarak dedesi 
efendimize çok benzerdi 
öyle ki, bir defasında hz. ebu bekr 
ikindi namazından sonra 
hz. ali ile beraber yürürken
çocuklarla oynayan hz. hasan'ı görürler 

hz. ebu bekr onu omuzuna alır 
nebiye benzeyen, ali'ye benzemeyen
sana babam feda olsun diye 
bir mısra söyler 
hz. ali bu güzel hadiseye 
ve sözlere gülümser

hz. hasan
efendimizin ahirete göçtüğü sıralarda 
sekiz yaşlarında idi
henüz çok küçük olduğu için
hz. peygamber'den doğrudan doğruya 
rivayet ettiği hadislerin sayısı 
oldukça azdır

bunlardan biri 
ebu'l havra'nın rivayet ettiği hadistir
hz. hasan'a
hz. Peygamber'den duyduğun 
hangi hadisi hatırlıyorsun diye sordum

o da şunu anlattı
şu hadiseyi hatırlıyorum
zekat hurmalarından bir hurma alıp
ağzıma atmıştım
hz. Peygamber o hurmayı 
ağzımdan çıkardı

oradakiler ya rasulallah, 
bu çocuğun ağzına attığı tek bir hurmayı
niçin geri çıkardın. dediler
efendimiz
biz al-i muhammed'e 
sadaka ,zekat helal değildir
buyurdu

hatırladığım diğer bir hadis de 
seni ilgilendirmeyen şeyleri bırak 
ilgilendiren şeylere bak...sözüdür

yine dedem bana 
şu duayı da öğretmişti
ey Allah'ım…
beni hidayete erdirdiğin kimselerden eyle
afiyet verdiğin kişilerden eyle
dost edindiğin kullarının arasına kat

verdiğin şeyleri benim hakkımda mübarek kıl 
ve hüküm verdiğin,
takdir ettiğin şeylerin şerrinden de koru
Senin dost edindiğin bir kişi 
asla zelil olmaz…  

redfer

( Çalıp Götürdüler Masallarımızı başlıklı yazı redfer tarafından 10.01.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu