Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen
Hayat hikayesinin 82.bölümü
ey rasulülllah’ın amcası hamza
ey Allah ve rasulü’nün arslanı hamza
ey hayırlar işleyen hamza
ey rasulullah’ın koruyucusu hamza
gözyaşları süzülürken
sana yaslıyım
sana yas tutuyorum bir ömür boyu
bir, iki, üç, dört, beş... otuz
hamza kafirleri avlıyor
bir, iki, üç, dört, beş... kırk
hamza kafirleri biçiyor
fecri kazip yanıltıyor müslüman okçuları
güneşin doğduğunu sanıp
yerlerini terk ediyorlar
hz. peygamber’in uyarısını unutup
birden değişiyor dengesi harbin
hz. hamza dua ediyor
ben Allah ve rasulü’nin arslanıyım
şu halimizden dolayı sana sığınırım
Allah’ım, affet
bozgunda bile pes etmiyor hamza
bir, iki, üç, dört, beş... elli
yaklaştırmıyor kimseyi yanına
vahşi’nin mızrağı
ıslık çalarak devam ediyor yoluna
yoluna devam eden biri daha var
hz. Hamza
iki yol kesişiyor sonunda
Allah’ım ne manzara
mızrak göğsünü deliyor hamza’nın
köle ciğerini söküyor arslanın
hind’e veriyor çiğnemesi için
hind doymuyor
arslan kulağından bir kolye
takmak istiyor boynuna
arslan burnundan bir bilezik
arslan gözlerinden halhal
ah ki ne ah…
manzarayı gördüğünde
yüreği dayanmıyor rasulullah’ın
gözyaşları süzülürken
hiç kimse senin kadar musibete uğramamıştır
hiç kimse senin kadar ezaya uğramayacaktır
ey rasululllah’ın amcası hamza
ey Allah ve rasulü’nün arslanı Hamza
kızkardeşi safiyye
hz. hamza’nın başında
ağabeyini gözyaşlarının arkasından
seyrediyor son kez
‘inna lillah ve inna ileyhi raciun’
sözleri dökülüyor dudağından
sessizce ağlamaya devam ediyor
hz. peygamber
hz. fatıma da
gözyaşlarıyla katılıyor hıçkırıklara
öyle bir tablo ki
bir melek dahil oluyor içine
cebrail aleyhisselam
bir haber getiriyor göklerden
Allah ve resulü’nün arslanı hamza
göklerde
yazıldığını bildiriyor hz. peygamber’e
vahşi’nin mızrağı
ıslık çalarak devam ediyor hala yoluna
bir ses geliyor ta uzaklardan
ey hamza kalk
*
tepelere doğru dağıldıkları hengamede
hz. hamza, var gücüyle müşriklere karşı direniyor
Allah’ım…müslümanların şu hallerinden dolayı
sana sığınır
senden af dilerim. diye dua ediyordu
müşrikler, onun yanına pek yaklaşamıyorlardı
onu uzaktan vurup düşürmenin çaresini arıyorlardı
mekke’de, vahşi adında bir köle vardı
habeş usulüne göre kargı atmakta oldukça maharetliydi
tespit ettiği hedefe isabet edemediği pek az olurdu
kureyş ordusu mekke’den ayrılmadan önce idi
efendisi cübeyr bin mut’im
kölesi vahşi’yi yanına çağırmış
orduya katıl
eğer muhammed’in amcası hamza’yı
amcam tuayma bin adiy yerine öldürürsen
hür ve azatsın. demişti
bedir’de babası öldürülen
ebu süfyan’ın karısı hind’de
bunun için vahşi’ye
bir çok mükafatlar vaat etmişti
bu sebeple vahşi, harp boyunca
hz. hamza’yı gözetip duruyordu
hz. hamza’nın müşrikleri kasıp kavurduğu
kılıcıyla biçtiği bir sıradaydı
vahşi fırsat kollamak için
bir kayanın arkasına gizlenmiş bekliyordu
düşmanın üzerine dolu dizgin yürüyen hz.hamza’nın
bir ara ayakları kaydı
arka üstü yere yıkıldı
keskin bir nişancı olan vahşi,
mızrağını fırlattığı gibi
bu kahraman sahabinin böğrüne sapladı
onu şehit etti
vahşi bununla da yetinmedi.
ebu süfyan’ın karısı hind’in gönlünü yapmak için
göğsünü yarıp, ciğerini de alıp ona götürdü
üzerindeki kıymetli eşyaları
başardığı bu büyük işten dolayı
vahşi’ye çıkarıp veren hind,
intikam hırsıyla hz.hamzanın ciğerini çiğnedi
bununla da intikam hırsı dinmeyince
bizzat hz. hamza’nın başucuna vardı
burnunun, kulağını kendine bilezik
pazband ve halhal yapmak niyetiyle kesti
mücahitlerin birçoğu oraya buraya dağılmıştı
resulullahın yanından ayrılmayanlarda vardı
bunlardan biri de islâm ordusunun sancaktarı
hz. mus’ab bin umeyr idi
ibni kamia denilen kafir
bir ara atlı olduğu halde
resul-i erkeme yaklaştı
gösteriniz bana muhammed’i
o, kurtulursa, ben kurtulmayayım
diyerek haykırıyordu
hz. mus’ab, mücahitlerden birkaç kişi
nesibe hatun ile ibni kamia’ya karşı çıktı
bu kafir, hz. resulullahı korumaya çalışan
hz. nesibe’nin omuzuna bir kılıç darbesi indirdi
nesibe hatun da cesurca ona bir çok darbeler indirdi
müşrikin üzerinde iki kat zırh bulunduğundan
darbeler pek tesir etmedi
ibni kamia, önüne çıkan hz. mus’ab’ın sağ elini
bir kılıç darbesiyle kesti
hz. mus’ab
islamın izzet ve şerefini sembolize eden sancağı
sol eline aldı
ibni kamia bir kılıç darbesiyle sol elini de kesti
bu sefer hz. mus’ab
sancağı kollarıyla tutup göğsüne bastırdı
o anda tek gayesi
bu zındığın resulullaha ulaşmasına mani olmak
islam sancağını yere düşmekten korumaktı
ibni kamia bu sefer mızrağıyla vücudunu deldi
hz. mus’ab, artık dayanamayıp yere yıkıldı
böylece o da şahadet şerbetini içenler arasına katıldı
sancak da yere düştü
hz. mus’ab, şehid düşünce
efendimiz sancağı hz. ali’ye verdi
hz. ali, çarpışmaya gidince de
sancağı sonuna kadar ebürrum taşıdı
mus’ab bin umeyr hazretleri
zırhını giydiği zaman
resul-i kibriya efendimize pek benzerdi
ibni kamia da hz. mus’ab’ı şehit etmekle
efendimizi öldürdüğünü zannetmişti
derhal müşriklerin yanına vararak
muhammed’i öldürdüm…dedi
bunu duyan müşrikler sevinç çığlıkları attılar
onlardan birisi de dağ başına çıkarak
muhammed öldürüldü diye yaygarayı bastı
bu dehşetli yaygarayı duyan mücahitlerin
birden kolu kanadı kırılıverdi
islam ordusunda umumi bir geri çekilme
panik havası başladı
her biri başka başka istikametlerden
harp sahasını terk ediyorlardı
müşriklerin kopardığı yaygaraya
inanmak istemeyen mücahitler,
hz. resulullahı aramaya koyuldular
hz. ali,
hem önüne gelen düşman askerine kılıç sallıyor
hem de etrafa göz gezdirerek
peygamberimiz (s.a.v.)i arıyordu
harp sahasında bulunan mücahitlerin
o anda en büyük ve tek arzusu artık
resul-i kibriya efendimizi bulmak olmuştu
bu esnada
yürekleri ferahlatıcı bir ses yükseldi
ey müslümanlar müjde size
işte resulullah
bu sesin sahibi ka’b bin malikti
resul-i ekrem efendimizi
şi’b mevkiinde, miğferinin altında
pırıl pırıl parlayan mübarek gözlerinden tanımıştı
müslümanlara seslenirken eliyle de
resul-i ekremin bulunduğu yeri gösteriyordu
artık hz. resulullahın yeri tesbit edilmiş
etrafa yayılan haberin
bir şayiadan ibaret olduğu anlaşılmıştı
mücahidler derhal
resul-i ekremin bulunduğu yere doğru koştular
kendisini emniyet çemberi içine aldılar
o anda mücahitlerin bir tek gayesi vardı
hz. resulullahın vücudunu muhafaza etmekti
bunu başardılar
ümmü umare nesibe bint-i ka’b
kocası ve iki oğluyla birlikte
islam ordusuna katılıp uhud’a gelmişti
kocasıyla oğulları müşriklerle çarpışacak,
kendisi de yaralanan Müslümanlara yardım edip
su yetiştirecekti
ancak harbin ikinci safhasında
müslümanlar bozulmaya başlayıp
resulullahın etrafında çok az sayıda
mücahidin kaldığını gören nesibe hatun
derhal resul-i kibriya’nın yanına vardı
ve çarpışmaya koyuldu
kılıçla, okla resul-i zişan efendimizi
müşriklerden korumaya çalıştı.
bu sırada yaralandı
efendimiz sağına soluna baktıkça
nesibe hatunun müşriklere karşı koyduğunu görüyordu
şöyle buyurdu
ey ümmü ümare
senin katlandığın dayanabildiğin şeye
herkes dayanamaz ve katlanamaz
peygamberimiz (s.a.v.),
nesibe hatunun omuzundan aldığı yarayı görünce
oğlu abdullah’a,
annenin yarasını sar, annenin ..dedi
o esnada imanın verdiği cesaretle
müşriklere karşı cesurca kılıç sallayan nesibe hatun
ya resulallah! Allah’a dua et de
cennette sana komşu olalım… dedi
resul-i kibriya efendimiz
Allah’ım, bunları
cennette bana komşu ve arkadaş et
diye dua etti
bunun üzerine nesibe hatun sevinç içinde
bana artık dünyada
ne musibet gelirse gelsin gam çekmem
bu bana yeter diyerek
Allah ve resulullaha karşı muhabbet ve bağlılığını
ortaya koydu
redfer